Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi, "Ankara yeni bir, ”Demokratikleşme” paketi üzerinde çalışıyor. Bu paketin Ocak sonu Şubat başı olarak çıkarılması planlanıyor" dedi. Alevilere yönelik düzenlemelerin de yer alacağı paketin içeriğinde cemevleriyle ilgili bir tarif yapılmadığını söyleyen Selvi, "Ama cemevlerinin elektrik ve su giderlerinin devlet tarafından karşılanması ve cemevlerinde görev yapan dedelerin maaşlarının devlet tarafından ödenmesi gibi bir düzenleme üzerinde duruluyor. Bunun için Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nda,”Dedelik” unvanının kullanılmasına ilişkin düzenleme yapılacak" ifadelerini kullandı.
Selvi, hükümet ve İmralı heyeti tarafından yağılan karşılıklı açıklamalar sonrası çözüm sürecinde gelinen noktaya ilişkin ise, "6-8 Ekim Kobanê olayları sonrası Ankara gördü ki elini çabuk tutmadığı taktirde bu iş bir yere gidiyor. Ankara işin şakasının olmadığını fark etti" dedi.
Selvi'nin Yeni Şafak'ta "İki ayaklı demokratikleşme paketi geliyor" başlığıyla yayımlanan (23 Aralık 2014) yazısı şöyle:
HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in çözümden sorumlu Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile görüşmeden sonra yaptığı açıklamada önemli noktalar vardı.
“Önder, sürecin Kobani olayları nedeniyle yaşanan kırılganlığı aştığını söyledi.
Sürecin psikolojik zemini açısından önemli bir açıklama.
Ayrıca, sürecin ağırlıklı olarak İmralı’da olduğunun altını çizerek, yeni sürece girildiğini ifade etti.
Kobani bahane edilerek çıkarılan 6-8 Ekim olaylarından sonra sürecin fiilen askıya alındığı bir dönemi yaşamıştık. Çözüm sürecinin ruhuna Fatiha okumak için hazır bekleyenlerin olduğu günler yaşamıştık.
Buna rağmen çözüm iradesin tüm bu tuzakları aşarak bugüne geldi.
Artık sürecin yeni bir ivme ile yoluna devam ettiğini görüyoruz. Yeni sürecin Kandil değil İmralı ağırlıklı olduğunun da altını çizmekte fayda var. Hatırlarsanız Oslo süreci İmralı değil Kandil ve Avrupa ağırlıklıydı. Yeni sürece, milli süreç demiştik. Ancak 6-8 Ekim olayları ile Kandil, inisiyatifi ele almak için “kanlı” bir müdahalede bulundu. Ankara’nın kararlılığı ve Öcalan’ın liderliği devreye girdi. Tren tekrar rayına konuldu.
Yeni süreç, ”Sonuca odaklı” bir süreç olacak.
Kobani bahane edilerek çıkarılan olayların Ankara’ya bir faydası oldu. Hükümet, çözüm sürecinin pamuk ipliğine bağlı olduğunu fark etti. Elini çabuk tutması gerektiğini gördü. Önceden çözüm sürecinin önündeki en önemli engelin Suriye konjonktürü olduğu söyleniyordu. Kobani süreci ise Suriye konjonktürünü de aşan bir ölçüde Ankara’da alarm zillerinin çalmasına yol açtı.
Çünkü bir yandan Suriye’de Rojova Bölgesinde kantonlar oluşturmuş bir PKK var. Ama ondan çok daha önemlisi ise IŞİD’le mücadele üzerinden ABD ve Avrupa ile ilişki kurabilen bir Kandil vardı. Bu PKK açısından tarihi bir eşiğin aşılması anlamına geliyor. PKK böylece terör örgütü olmaktan çıkıp, IŞİD’le mücadele eden özgürlük savaşçıları gibi bir misyonu yakalamıştı. Bu sadece sempati olarak dönmedi PKK’ya aynı zamanda ABD ve Avrupa’da birçok kapının açılmasını sağladı. Cemil Bayık bundan cesaret alarak, ABD’nin üçüncü göz olmasını önerdi. Bu çözüm sürecinde inisiyatifin ABD’nin eline geçmesi yönünde yapılmış bir hamleydi.
Ankara gördü ki elini çabuk tutmadığı taktirde bu iş bir yere gidiyor. Ankara işin şakasının olmadığını fark etti.
Kandil’in ABD ve Avrupa ile geliştirdiği ilişkinin bir de Öcalan’a bakan yüzü vardı. İmralı, inisiyatifi elinden kaçırma tehlikesinin söz konusu olduğunu fark etti.
Tüm bu yaşananlardan sonra çözümde yeni süreç, tam anlamıyla çözüm odaklı. Son HDP heyetinde yer alan Hatip Dicle gelinen noktayı, ”200 yıldır bu topraklarda çok acılan yaşatan Kürt sorunun ve diğer bütün sorunların çözümü yönünde Tarihi adımlar atabilmenin arifesindeyiz” sözleriyle ortaya koydu.
Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan,”Süreç güçlü bir siyasi irade ve kararlılıkla sürüyor. Nihai sonuca ulaşmak için güven ve iyi niyet temelinde görüşmeler hız kazanmış durumda” sözleriyle süreçteki hızlanmaya dikkat çekti.
Çözüm için kollar sıvandı. 2015 yılının ilk çeyreğinde bir biri ardına adımların atılmasına tanık olacağız.
Öcalan, 4-5 ay içerisinde gerekli adımlar atıldığı taktirde silahların bırakılması aşamasına gelineceğini açıklamıştı.
Kobani’den sonra sürece yeni bir format atıldı. Artık daha az açıklama daha fazla ilerleme olacak.
Ankara yeni bir, ”Demokratikleşme” paketi üzerinde çalışıyor. Bu paketin Ocak sonu Şubat başı olarak çıkarılması planlanıyor.
Bu paket doğrudan çözüm sürecine katkı yapacak bir paket. Ancak sadece çözümden ibaret olmayacak. Kapsamlı bir demokratikleşme paketi olması bekleniyor. Çünkü içinde sadece Kürt sorunun çözümüne ilişkin düzenlemeler yer almayacak. Alevi sorunun çözümüne ilişkin düzenlemeler de getiriliyor.
Burada bir parantez açıp paketin, Alevilerle ilgili bölümüne ilişkin bir unsuru paylaşmak istiyorum.
Cemevleriyle ilgili bir tarif yapılmıyor. Cemevlerinin ne olduğunu Aleviler tarif etsin. Nötr bir yaklaşım söz konusu. Ama cemevlerinin elektrik ve su giderlerinin devlet tarafından karşılanması ve cemevlerinde görev yapan dedelerin maaşlarının devlet tarafından ödenmesi gibi bir düzenleme üzerinde duruluyor. Bunun için Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nda,”Dedelik” unvanının kullanılmasına ilişkin düzenleme yapılacak. Bunlar Alevilerin beklentilerini karşılamaya ve sorunu çözmeye yeter mi? Yetmez ama evet. Çünkü çözüm yönünde iyi niyetli olarak bir adım atılmış olacak.
Tekrar Demokratikleşme paketine dönecek olursak. 2015’in başlarında 10 kişiden oluşan bir “İzleme Komitesi”nin kurulmasına tanık olabiliriz. Bu isimlerin ağırlıklı olarak Akil İnsanlar Heyeti’nin içinden seçilecek ama farklı isimlerle de takviye edilebilir.
Ayrıca hükümet çözüm sürecinin siyasi ve sosyal paydaşlarını çeşitlendirmek istiyor. Çözümü iki ayaklı olmaktan çıkarıp daha geniş kesimlere yayabilme adına. Bu maksatla önümüzdeki günlerde Başbakan Davutoğlu’nun HDP dışındaki Kürt partilerinin temsilcileriyle bir araya gelmesi planlanıyor. Zaten Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da HAK-PAR ve HÜDA-PAR’ı ziyaret ederek bunun ilk adımlarını atmıştı.
Çözüm süreci PKK-HDP çizgisiyle yürütülüyor ama masayı çeşitlendirmek gibi bir arayışın olduğu da dikkat çekiyor. Bunun ilk adımı Başbakan Davutoğlu’nun Şanlıurfa’daki kanaat önderleriyle bir araya gelmesi sırasında atılmış ve olumlu sonuç alınmıştı.
Yeni sabotajlarla süreç kesintiye uğramadığı ve tasarlanan adımlar atıldığı taktirde 21 Mart 2015 Nevruz’unda PKK’nın Türkiye’deki silahlı faaliyetlerini sonlandırdığı açıklamasına tanık olabiliriz. Çözüm adına tarihi günlerin içinden geçiyoruz.