Taraf gazetesi yazarı Yasemin Çongar, yeni ABD Başkanı Obama döneminde, Bush yönetimine savaş suçlarından dava açılıp açılmayacağını masaya yatırdı... “Biz aşağıda imzası olan ABD vatandaşları...” başlıklı yazı şöyle:
“Biz aşağıda imzası olan Amerika Birleşik Devletleri vatandaşları, savaş suçlarına karışan devlet görevlilerinin her biri ve hepsi hakkında soruşturma ve dava açmak üzere bir Özel Savcı atamanızı talep ediyoruz.
Bunlar Senatör John McCain gibi saygın şahıslarca ‘mütecaviz sorgulama teknikleri’ adı takılmış suçlardır. İşkencenin takma adıdır bu. İşkence savaş suçudur. Waterboarding (sırtüstü yere yatırılan zanlının kafasına sürekli su boşaltılarak boğulma hissi yaratan sorgu tekniği) savaş suçudur. CIA gözaltında ‘waterboarding’ tekniğini uyguladığını kabul etmiştir. Başkan Yardımcısı Cheney de bir süre önce waterboarding ve burada sayamayacağımız kadar çok sayıda işkence yöntemini içeren ve gözaltında ölümlere yol açan program için yetki verdiğini itiraf etmiştir.
Irak’ın Ebu Gıreyb Cezaevi’nde mahkûmlara uygulanan kötü muameleye ilişkin soruşturmayı yöneten Tümgeneral Antonio Taguba’nın belirttiği üzere;
‘Resmî soruşturma bulguları, medyadaki haberler ve insan hakları örgütlerinin raporları yıllardır ortadayken, artık Bush yönetiminin savaş suçları işlediği konusunda şüphe yoktur. Tek soru, işkencenin uygulanması emrini verenlerden hesap sorulup sorulmayacağıdır.’
Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi’nin Raporu’nun bir süre önce Washington Post’ta yer alan özetine göre;
‘Her iki partinin mensuplarından oluşan bir Senato komitesi, eski savunma bakanı Rumsfeld ve diğer üst düzey Bush yönetimi yetkililerinin, Guantanamo’da gözaltında tutulanlara yapılan sert muameleden doğrudan sorumlu oldukları ve bu yetkililerin kararlarının Irak’ta ve başka yerlerde daha da ciddi bir istismara yol açtığı sonucuna ulaşmıştır.’
Biz aşağıda imzası olan vatandaşlar göreve başlar başlamaz tam ve ayrıntılı bir soruşturma açtırmanızı talep ediyoruz. Bu soruşturma, sonucu nereye varacak olursa olsun ve siyasi etkileri ne olacak olursa olsun, yürütülmelidir. Bu kapsamda şunu hatırlatırız ki, siz ABD Başkanı ya da Kongre için ya da onlar adına çalışmıyorsunuz, siz Amerika Birleşik Devletleri halkı ve adalet adına çalışıyorsunuz.
Birleşik Devletler temsili bir demokrasidir. Hükümet yetkililerimizin uygulamaları vatandaşlar adına yapılmaktadır. Bizim adımıza savaş suçları işlenmiştir. Bizim adımıza işkence yapılmıştır. Adımızı savaş suçlarından temizlemenin yegâne yolu, bir Özel Savcı atayarak, bu suçlara karışanların her birinin ve hepsinin kararlı bir şekilde soruşturulmasını sağlamaktır.”
* * *
4 Kasım 2008’de oylarıyla ülkelerinin tarihini ve talihini değiştiren Amerikalılar, dünden itibaren “yeni” bir Amerika’da yaşamaya başladılar.
İki yüz otuz iki yıl sonra nihayet Beyaz Ev’de oturmak için beyaz olmak gerekmiyor.
Bu yazıyı, Barack Obama’nın başkanlık yemini ve başkan olarak yaptığı ilk konuşma öncesinde yazıyorum.
Ama şunu biliyorum; bu tören ve bu konuşma Amerika’daki bütün yurttaşlık dersi kitaplarında yerini alacak... Beyaz Ev’in ilk siyah patronunun ilk günü, tarihe “yeni bir Amerika’nın ilk günü” olarak da geçecek.
Bugünden itibaren ise, artık Amerika’daki sandık “devriminin” bir siyaset “devrimi” anlamına da gelip gelmeyeceğini izlemeye başlayacağız.
Amerikan tarihinin en kötü başkanlarından birinin halefi olarak, ekonomide, sosyal politikalarda, ulusal güvenlikte, dış politikada tam bir enkaz devralan Obama için “fark” yaratmak çok da zor olmayacaktır.
Şimdi gündemdeki soru, Obama’nın Bush yönetiminden farkını ortaya koyarken temel tercihinin ne olacağı...
Obama sadece geleceğe mi bakacak, yoksa geçmişin hesabını da soracak mı?
Obama, Bush’un günahlarını tekrarlamamakla mı yetinecek yoksa o günahların cezalandırılması için uğraşacak mı?
Mesela, Obama’nın adalet bakanı olarak atadığı Eric Holder, yukarıdaki yüz binlerce imzalı dilekçenin gereğini yapacak mı?
* * *
İlk işaretler, Obama’nın “rövanşist” bir başkan olmayacağı, geçmişin günahlarının izini yeni üslup ve politikalarla silmeye çalışacağı yönünde.
Nitekim yeni başkan, Bush yönetimi hakkındaki suç iddiaları için soruşturma açtırıp açtırmayacağı sorusunu şöyle cevapladı:
“Hiç kimse hukukun üzerinde değildir ama geçmişe bakmak yerine geleceğe bakmaya ihtiyacımız var.”
Bir an önce, enkazı kaldırmaya başlamasını isteyenler, “geleceğe bakma” tercihini akılcı bulsa da, Obama’nın bu cevabının ortasındaki meşum bağlaca bakıp “eyvah” diyenler de çok.
Geçen yıl Nobel alan ve başkanlık yarışında Obama’yı kuvvetle destekleyen iktisatçı Paul Krugman, New York Times’da “eyvah”ın mealini de yazdı:
“Özür dilerim ama Bush’lu yıllarda yapılanları soruşturmazsak, bu, iktidarı elinde tutanların basbayağı hukukun üzerinde olduğu anlamına gelecektir.”
Bush yönetiminin soruşturulması gereken uygulamalarının sadece “işkence” ve “yasadışı telekulak”tan ibaret olmadığını da belirten Krugman, çevre politikasından ideolojik kadrolaşmaya, kapatılmış yolsuzluk dosyalarından “bütün skandalların en büyüğü” saydığı Irak’ın kitle imha silahları stoku konusunda Amerikan halkının yanıltılmasına kadar uzun bir suç listesi de sunuyor.
Dahası, Obama’nın da okuduğunu umduğum ve her ülkede, “yenilenme” peşindeki her iktidarın kulağına küpe olması gereken şu önemli analizi yapıyor:
“Bush dönemindeki istismarlar neden resmen soruşturulmasın? Bu soruya verilen cevaplardan biri, gerçeğin peşine düşmenin bölücü olabileceğine ve partizanlığı körükleyebileceğine işaret ediyor. Bir başka cevap, geçmişteki istismarlara takılıp kalmamızın gerekmediği, çünkü bu istismarları tekrarlamayacağımız yönünde. Ama Bush yönetiminin hiçbir önemli mensubu ya da yönetimin siyasi müttefiklerinden hiçbiri kanunu ihlal ettikleri için pişman olduğunu söylemedi. Bu şahısların, siyasi takipçilerinin eline fırsat geçerse aynı şeyleri yeniden yapmayacağına niye inanalım? Biz bu filmi gördük. Reagan’lı yıllarda, İran-kontra komplocuları, ulusal güvenlik adına Anayasa’yı ihlal ettiler. Birinci Başkan Bush ise skandalın baş sorumlularını affetti ve Beyaz Ev nihayet el değiştirdiğinde de, siyasetin ve medyanın yerleşik kurumları, bugün Obama’ya yaptıkları tavsiyenin aynısını Clinton’a yaptılar: uyuyan skandallara dokunma. Tabii, ne oldu; ikinci Bush yönetimi tam da İran-kontra komplocularının bıraktığı yerden işe koyuldu. Hiç şaşırtıcı değildi bu; hele Bush’un bu komplocuların bir kısmını işe aldığı düşünülünce...”
Böyle diyor Krugman...
Bu sözlerle, Amerika’nın (ve herhangi bir ülkenin) gerçekten yenilenebilmesinin yegâne yolunu gösteriyor.
Bu yol, geçmişin pisliklerinin üzerini örtmeden geleceğe bakmaktan geçiyor.