Günümüz edebiyat ortamını eleştiren İslamcı yazar Nuri Pakdil, "Maalesef dikkatimi çeken bir yazar veya dergi yok. Hala bizim dönemin yazarlığını aşan yazarlar göremiyorum. Aşamadılar, çünkü bir ideolojiye bağlanmadılar" dedi.
Pakdil, "Sanat edebiyat dedikoduları yapıyorlar, sanat, edebiyat icra etmiyorlar. Yetişmiş insanlar değiller, kültürsüzler. Okumadan yazmak istiyorlar. Bugünkü edebiyatçılar birbirlerinin aleyhinde konuşuyorlar sürekli. Birbirlerinin kitaplarını hiç okumuyorlar" diye konuştu.
Bu yıl 34’üncüsü düzenlenen TÜYAP Kitap Fuarı’ndaki imza gününe katılmak üzere İstanbul’a gelen Nuri Pakdil, gazetecilerin sorularını yanıtladı:
Fuar hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce yazar ya da okuyucu için anlamı nedir?
Ben yıllarca fuarlara katılmadım, okurla buluşmak istemedim. Çünkü Edebiyat Dergisi’nin okuyucuları henüz oluşmamıştı. Edebiyat’tan çıkan yayınları okundukça okuyucular oluşacaktı, ben onlara güveniyordum. Bunun oluşmasını bekledim. Tam olarak bu sonucu aldım diyemem ama almaya yakın bir durumdayım hamdolsun.
Edebiyat okuyucusunun oluşmasını beklediğiniz süreçte sizi görmeyi talep eden okuyucularınız oluyor muydu?
Evet, oluyordu. O süreçte beni görmek isteyen okuyuculara, onlarla görüşmek istemediğimi söylüyordum. Biz her yazara benzemeyiz diyordum. Çünkü öyle artist sever gibi, fiziki olarak beni sevmenin bir anlamı yoktur. Böyle davranarak, beni seviyorsanız, kitaplarımı alıp okuyun demek istedim.
Yıllarca okurla bir araya gelmemeniz, neredeyse inzivaya çekilmiş bir hayat sürdükten sonra son birkaç yıldır bu tarz etkinliklere katılıyor olmanız zaman zaman edebiyat dünyası yazarlarının eleştirilerine neden oluyor. Nasıl yorumluyorsunuz bu durumu?
Bu eleştirileri onların görüşleri olarak görüyorum. Önemsemiyorum. Çünkü ben milyonlarca kişinin okuduğu bir yazar değilim. Hele ki oyunlarım herkesin anlayabileceği oyunlar değil. Örneğin ‘Put Yapımevleri’, bu kitabımı yüzlerce kişi içinde bir, iki kişi okur, anlarsa, bu inanılmaz bir olaydır. Benim dönemimde yazar arkadaşlarım birbiriyle dosttular. Mesela bugün herkesin ilgi gösterdiği Yedi Güzel Adam’ı oluşturan insanların hepsi olağanüstü kardeştiler birbiriyle. Birinin parası herkesin parasıydı. Birbirimize ödünç alıp verme huyumuz olmazdı. Bizi birbirimize bu kadar yakın kılan şey ideolojimizdi. Hemşerilik bağımız da vardı. Akif İnan dışında hepimiz Maraşlıydık. Bu ideoloji, din bağı bizi kardeş kıldı. ‘Yedi Güzel Adam’ın çok konuşulur olmasına eleştiriler de olmuştur. O eleştirileri de önemsemiyorum. Çünkü iki kişi yan yana gelemeyen insanlar sarfediyor bu sözleri. Biz yedi kişi bir araya geldik ve bu bugün hala konuşuluyorsa önemlidir. Bu eleştirenler, yedi kişi yan yana geldiklerinde, ideolojik olarak birlikte bir mücadele verdiklerinde ve bir kuşağı etkilediklerinde elbette onları da önemseriz.
Günümüz edebiyatını, dergilerini, yazarlarını takip ediyor musunuz? Dikkatinizi çeken isimler var mı?
Maalesef dikkatimi çeken bir yazar veya dergi yok. Hala bizim dönemin yazarlığını aşan yazarlar göremiyorum. Aşamadılar, çünkü bir ideolojiye bağlanmadılar. Sanat edebiyat dedikoduları yapıyorlar, sanat, edebiyat icra etmiyorlar. Yetişmiş insanlar değiller, kültürsüzler. Okumadan yazmak istiyorlar. Bugünkü edebiyatçılar birbirlerinin aleyhinde konuşuyorlar sürekli. Birbirlerinin kitaplarını hiç okumuyorlar. Biz arkadaşlarımızla, rahmetli Cahit’in (Zarifoğlu), Akif’in (İnan), Alaaddin’in (Özdenören), Rasim’in (Özdenören) kitapları Edebiyat’tan çıkmıştır. Biz birbirimizin kitaplarını satır satır okur, konular hakkında tartışmalar yapar, çok dikkatli ve titiz bir şekilde incelerdik. Bugünkü edebiyatçıların birbirinden habersiz olduğunu düşünüyorum. Kimse ötekini okumuyor, fikirleri yok. Fakat bugünkü edebiyat ortamının bu kültür birikiminin azlığına rağmen yine de umutsuz değilim. Ben hiç umutsuz bir insan olmadım.
Sizin döneminizde, farklı görüşlerdeki edebiyatçılarla ilişkileriniz nasıldı?
Benim dönemimde farklı görüşlerin akımlarıyla da ilgilenirdik. Mesela ‘İkinci Yeni’ önemli bir akımdı, şiiri yeniliyordu. Sezai Karakoç, Cemal Süreya, Ülkü Tamer, İlhan Berk, Ece Ayhan şiiri yeniliyorlardı. Sezai Karakoç’la nadiren görüşürdük, diğerleriyle hiç görüşmezdik. Benim şiirim zaten onlardan etkilenmemiş, özgün bir şiirdir. Fakat yine de okur, takip ederdik birbirimizi. Fakat bütün sol kesim Edebiyat dergisini görürdü.