Fethullah Gülen’in Türkiye’ye dönem konusu hakkında konuşan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş “Birçok kurum ve kuruluşu yönettiği anlaşılan birisinin Türkiye’ye gelirse bunları yönetmekte zaafa düşeceği gibi bir kanaati olabilir” dedi.
24 TV'de Yaşar Taşkın Koç ve Melik Yiğitel'in sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Gülen'in neden Türkiye ’ye gelmediğini değerlendirdi. Kurtulmuş, “birçok kurum ve kuruluşu yönettiği anlaşılan birisinin Türkiye’ye gelirse bunları yönetmekte zaafa düşeceği gibi bir kanaati olabilir” dedi. Kurtulmuş, 2009’da Gülen ismi etrafında bir gölge boksu yapıldığını, operasyonlarla da bunun teyit edildiğini belirtti. Hiçbir devletin bu denli devlete sızmadığını dile getiren Kurtulmuş, “Bu tür yapılara ABD, Almanya, İngiltere müsaade eder mi?” sorusuna “Kim olursa olsun buna müsaade edilemez” yanıtını verdi.
Gülen ismi etrafında bir gölge boksu yapılıyordu
2009 yılında, daha bu tartışmalar hiç ortada yokken, bir gazeteye verdiğim röportajda aynen şunu söylemiştim; 'Ben Gülen’in yerinde olsam Türkiye’ye gelirim. Elimde imkân olsa Hocaefendi’nin Türkiye’ye gelmesi için gayret sarf ederim. Çünkü o zaman bile hangi konu konuşuluyor olursa olsun Fethullah Gülen ismi etrafında bir tartışma, bir gölge boksu yapılıyordu. Köprünün altından çok sular aktı. Ve bu süre içerisinde bu görüşümüzü teyit eden çok şey oldu. O Mccarthy dönemindeki Amerika’yı hatırlatan, Stalin zamanındaki Rusya’yı hatırlatan devlet içerisinde, devlet adına ama devlete rağmen operasyon yapan bir hiyerarşinin olduğu ortaya çıktı.
Hiçbir örgüt devlete bu denli sızmamıştı
Şimdiye kadar devlete karşı hareketlilik içinde olan örgütlerin hemen hemen hiç birisi devletin içine bu denli sızmamıştı. Devleti kim yönetecek? Sandıktan kim çıkarsa o yönetecek. Bugün bize en aykırı olan parti sandıktan çıkarsa başımızın üstünde bir kelime ilave laf söylemeyiz ve halkın iradesine saygı duyarız. Bizim demokrasi inancımız da budur. Herkesin de böyle olması lazım.
Kim olursa olsun buna müsaade edilemez
İlk sefer bir örgüt devleti ele geçirme çalışıyor ama bunu devletin kadrolarının içerisine sızarak, devletin kadrolarında vermiş olduğu nimetlerden istifade ederek devleti ele geçirmeye çalışıldı. Allah aşkına buna Amerika müsaade eder mi? Buna Almanya müsaade eder mi? Bizim söylediğimiz şey budur. Yoksa hiç kimsenin herhangi bir fikri, herhangi bir Hocaefendi’yi, herhangi bir cemaati, herhangi bir camiayı desteklemesini eleştiriyor değiliz. Ama kim ne olursa olsun, ister bir dini cemaat adına, ister bir seküler örgütlenme adına devletin içinden ele geçirmeye çalışıyorsa buna müsaade edilemez.
Gülen Türkiye’ye gelseydi…
Sadece Türkiye’deki değil, Türkiye dışında da birçok kurumları, ticari ilişkileri, üniversiteleri, okulları, hatta devletler arasındaki ilişkileri yönettiği görülen, anlaşılan birisinin herhalde Türkiye’ye gelirse bunları yönetmekte zaafa düşeceği gibi bir kanaati var. Ya da daha açık söyleyeyim; belki Türkiye’ye gelse bu büyünün bozulacağını zannediyor olabilirler. Keşke dediğim gibi en başta, 2008’lerde 2009’larda bu tartışmalar ortaya çıkmadan, böyle işler ortaya çıkmadan bunları yapmış olsaydı, belki o zaman bugün konuştuğumuz konuların birçoğu da olmayacaktı.
“Eski Türkiye” dediğimiz şey…
Numan Kurtulmuş ‘eski Türkiye’ denilen şeyin “halkla devlet arasında ciddi uçurumların oluştuğu bir algı” olduğunu söyledi.
“Bu topraklarda 150 senedir iki farklı medeniyet çizgisi mücadele ediyor. Bir tarafta Batı medeniyeti karşısında yenildiğini, hiçbir şey yapamaz olduğunu düşünen, bu yenilginin vermiş olduğu bir yorgunlukla, ataletle devlet mekanizmasını da aslında bu medeniyet ve kültür değerlerinden uzaklaştıran, bunun çok doğal bir sonucu olarak da halkla devlet arasında ciddi uçurumların oluştuğu bir eski algı vardı. ‘Eski Türkiye’ dediğimiz şey buydu aslında. Ta Tanzimat’tan, Meşrutiyet’ten beri gelen, Genç Türklerle, Yeni Osmanlılarla, İttihat Terakkiyle, Cumhuriyet Halk Fırkasıyla gelen bir anlayış.
‘Hayır yenilmedik’ diyoruz
Bir de bunun karşısında ‘hayır, biz yenilmedik. Tekrar medeniyet değerlerimiz üzerinde ayağa kalkabiliriz, sadece tarihin o güzel günleri diye değil, o büyük medeniyet birikimimiz üzerinden bugüne ilişkin bir şeyler söyleyebiliriz’ diyen bir medeniyet algısı var. Bizim siyasi hareketimiz de bunun üzerine oturan bir çizgi. Özellikle 2010’dan sonraki süreçte bu millet tekrar kendi kökleriyle buluşmaya başladı. Ve bu medeniyet algısını neredeyse günlük hayatımızda da konuşmaya başladık.
Bu coğrafyada yapabilecek çok şey var
Bunun önemli alanlarından birisi de bizim kültür ve medeniyet havzamızdır. Bunu bir Osmanlıcılık anlamında söylemiyorum ama kültürel bir havza olarak baktığınız zaman Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Afrika’nın diğer kesimleri, Asya’nın bazı bölgeleri yani bizim geçmişte var olduğumuz, bugün de gönül bağıyla aynı şarkıları, aynı türküleri söylediğimiz coğrafyalarda aslında bizim yapabilecek çok işimiz var.”
‘Medeniyetler ittifakı projesi’ önemli bir proje
İslam’ı kafa kesmekle, kanla terörize eden bir görüntü olduğunu aktaran Kurtulmuş, buna karşı kültür havzamızda gelişmiş, Osmanlı ve Selçukluya mihmandar olmuş hikmet ve irfan boyutunun bugünün diliyle anlatılması gerektiğini söyledi.
“Bugün İslam coğrafyasına baktığımız zaman iki tane uçta, bir tarafta itikaden Vahhabi, siyaseten Harici bir anlayış, diğer uçta ise Şia’nın radikal anlayışları arasında maalesef bir gerilim var. Ve İslam coğrafyasından dışarıya çıkan manzaralarsa hep böyle terörle, kanla, kafa kesmekle, baskıyla insanları terörize etmekle bir türlü eşdeş hale gelmiş olan bir İslam görüntüsü var. Dolayısıyla buna karşı özellikle Anadolu coğrafyasında bizim kültür havzamızda gelişmiş olan hikmet, irfan eksenli o tasavvufun, o Alperen ruhunun, o Anadolu erenlerinin, Horasan erenlerinin ruhuyla Osmanlıya ve Selçukluya mihmandarlık etmiş olan o hikmet ve irfan boyutunun bugünün diliyle dünyaya anlatılması lazım. Bunun için de ‘medeniyetler ittifakı projesi’ önemli bir proje haline getirilebilir. Türkiye’de bunu yapabilecek çok sayıda entelektüel insanlarımız var. Ayrıca İslam coğrafyasında bu fikre destek verecek çok sayıda yetişmiş insanlarımız var.”
Bu görüntüler karşısında İslamofobi güçleniyor
“Özellikle islamofobinin bu görüntüler karşısında daha fazla güçlendiği, insanların içinde gerçekten çok ciddi korkuların salındığı, Batı dünyasında da islamofobiyayı ortadan kaldıracak, kalkmasına yardımcı olacak çalışmalar yapmak nasip olur diye temenni ediyorum.”