Dünya

Nükleer afet mültecileri

Japonya’yı vuran nükleer felaketin üzerinden tam dört yıl geçti. Fukuşima nükleer santralinin etrafındaki köyleri boşaltmak zorunda kalan çok sayıda bölge sakini, hâlâ yerleştirildikleri konteynırlarda yaşamak zorunda.

11 Mart 2015 11:45


Saç levhadan yapılmış bir konteynırda üç ufak oda. Dört yıl öncesine kadar inşaat işçisi olarak çalışan ancak şimdi mülteci konumunda olan Ichiro Takano’nun hayatını idame ettirdiği derme çatma yuvası burası. Takano, “Kötü bir şaka gibi her şey. Şimdi 64 yaşındayım ve ancak 30 yıl sonra köyüme dönebileceğimi söylüyorlar. Tüm ailem parçalandı, tek başıma kaldım. Annemin, babamın mezarı yasak bölgede. Mezarların bakımını kim yapacak?” diyor.

125 bin nükleer mülteci

Ichiro Takano, 11 Mart 2011 tarihinde Fukuşima’nın yakınında oturan, nükleer santraldeki felaketin ardından varını yoğunu geride bırakıp bölgeyi terk etmek zorunda kalan ve nükleer mülteci olarak adlandırılan 125 binden fazla kişiden biri. Yoğun radyoaktif kirlenme yüzünden köyüne dönemediği için, 200 konteynırdan oluşan derme çatma kampta yaşıyor ve işsiz. Takano, devletin verdiği paranın, bir iş kurmaya yetmediğini, çiftçilere ise en azından tazminat önerildiğini anlatıyor.

Çiftçiler hükümetin önerisini reddediyor

Tarlalarını terk etmiş olan çiftçilere bir öneride bulunan Japon hükümeti, bu topraklarda ne de olsa kimsenin yaşayamayacağını belirterek, buralara atık maddelerin depolanmasını öngörüyor. Şubat ayı başından bu yana iş makineleri geniş bir arsayı düzlüyor. Burada Fukuşima’nın çevresinde radyoaktif kirlenmeye maruz kalan ve kazınarak toplanan toprağın yığılması planlanıyor. Siyah plastik torbaların ilçe sınırında depolanmasına izin veren Futaba belediye başkanı Şirou İzava’nın kararı ise epey tartışılıyor. İzava, “Fukuşima bölgesinde 59 köy ve kent var. Bu siyah torbalar her yerde dev yığınlar oluşturuyor. Bu yığınlar bir ara depoya sevk edilmedikçe, bölgemizin ürünlerinin imajı da zarar görüyor. Ama arsa sahiplerinin duygularını da anlıyorum.” şeklinde konuşuyor.

Arsa sahipleri kızgın. 73 yaşındaki Kazuo Sato, özellikle yetkililerin kibirli oluşundan şikâyetçi. Sato, “Devlete güvenmiyoruz artık. Dört yıldır bizim için hiçbir şey yapmadılar. Şimdi de arsalarımıza felaketten önceki değerlerinin yüzde 30 altında fiyat biçiyorlar. Sanki olanlar bizim suçumuzmuş gibi. Biz bu topraklarda üç-dört kuşaktır ekip biçiyoruz, o yüzden hiçbirimiz anlaşmayı imzalamadı.” diyor.

“Medeni bir ülke için utanç kaynağı”

Eğer çiftçilerin tavrı değişmez ve ek arsa bulunamazsa, şu ana kadar düzlenen alana siyah torbaların sadece binde biri sığabilecek. Hükümetin samimiyetine inanmayan Futaba belediye başkanı Şirou İzava da çiftçilere hak ettikleri fiyatın verilmediğini ve ayrıca 7 bin ilçe sakinin hâlâ yeni bir yuvaya kavuşmadığını söylüyor. İzava, medeni bir ülkede, devletin vatandaşlarına bu şekilde davranmasının utanç verici olduğunu kaydediyor ve yasalara göre, konteynırlara yerleştirilen mültecilerin burada en fazla iki yıl kalabileceğini, ancak aradan dört yıl geçtiğini hatırlatıyor.

“Üstümü bile değiştirmemiştim”

Yavaş yavaş ruhsal problemler ekonomik sorunlardan ağır basmaya başlıyor. Nükleer mültecilere, bir işe yaramadıkları hissi hâkim oluyor. Hayatı boyunca pirinç ve sebze üreten 78 yaşındaki çiftçi Kazumi Watanabe, hâlâ kaderine inanmakta zorluk çekiyor. Watanabe, “Felaketin ardından üstümü bile değiştirmemiştim. İki-üç gün sonra geri döneriz, diye düşünmüştüm. Bu dediğim dört yıl önceydi, kaybettiğimiz yıllar bunlar.” diyor.