Ekonomi

Notçulara güven eriyor

Goldman davasında yaşanan gelişmeler kredi derecelendirme kuruluşlarının meşruluğu tartışmasını tekrar alevlendirdi.

30 Nisan 2010 03:00
T24 - Bir hafta içinde Yunanistan, Portekiz ve İspanya’nın notunun düşürülmesi ve Goldman davasında yaşanan gelişmeler kredi derecelendirme kuruluşlarının meşruluğu tartışmasını tekrar alevlendirdi.




Goldman Sachs ve Euro Bölgesi’ndeki kriz gibi birbirinden bağımsız gözüken ancak piyasaları aynı şekilde sallayan iki olayın önemli bir ortak noktası var: Kredi derecelendirme kuruluşları.
ABD sermaye piyasalarını denetleyen SEC tarafından açılan kamu davasında soğuk terler döken yalnızca Goldman Sachs yetkilileri değildi. En “sözü geçen” uluslarası kredi derecelendirme kuruluşlarından Standard and Poor’s (S&P) ile Moody’s yöneticileri de, bankanın yasadışı faaliyetlerinden haberdar olmamak ve yüksek kredi notunu değiştirmeme eleştirilerini Goldman yöneticilerinin sorgulandığı Senato alt komitesinde yanıtladı. S&P’nin Başkanı Deven Sharma dün de Financial Times’ta yayımlanan mektupta, “Krizden ders çıkardık ve şeffaflık, yönetim ve derecelendirmelerimizin kalitesinde büyük değişiklikler yaptık” dedi.


‘Bel bağlamamalıyız’

Son bir hafta içinde Moody’s’in Yunanistan’ın notunu indirmesi, ardından da S&P’nin Yunanistan, Portekiz ve İspanya’nın notunu kırması rating kuruluşlarının güvenilirliği tartışmasını yeniden ateşledi. IMF Başkanı Dominique Strauss Kahn dün,  kredi derecelendirme kuruluşlarına pek de inanmamak gerektiğini belirtti. Kahn, kuruluşların piyasadan topladıkları bilgileri yansıttıklarını hatırlatarak, değerlendirmelerine çok da bel bağlamamak gerektiğini ekledi.

Not düşürme kararlarının IMF ve Avrupa Birliği’nin Yunanistan’la kurtarma planı için masaya oturmasından sonra sürmesi, piyasalarda yeni bir endişe dalgası yarattı. S&P yetkilileri ise kararın zamanlamasının doğru olduğunu savundu. Londra S&P’den Martin Winn, “Kararlarımızı mümkün olduğunca çabuk açıklamak politikamızın bir parçası” diye konuştu.

 
‘Türkiye’ye hak ettiğinin altında not verildi’

Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Müdürü Ali İhsan Gelberi, kredi derecelendirme kuruluşlarının kriz öncesinden bu yana Türkiye’nin hak ettiğinin altında notlar verdiğini söyledi. Eurobond ve CDS’ler açısından piyasaların durumu daha iyi gördüğünü ifade eden Gelberi, “1990’lı yılların başında Türkiye yatırım yapılabilir olarak görülüyordu. Yani şu anda Türkiye’nin aynı durumda olduğunu söylemek mümkün değil. Hâlâ yatırım yapılabilir ülkeler içinde değiliz” dedi.

2000’li yıllara kadar bu durumda etkili olan faktörleri “enflasyon ve hem büyümede hem siyasetteki istikrarsızlık” olarak sıralayan Gelberi, “Bu derecelendirme kuruluşlarının kriterleri içinde borç ödeme gücü ve Merkez Bankası’nın rezerv miktarı çok önemlidir. Biz bu alanlarda zayıftık. AB dışında Rusya, Macaristan, Latin Amerika ülkeleri gibi ülkelerle karşılaştırıldığında bizim notlarımız hep düşüktü. Ama yine de olması gereken notun altında verdikleri çok belliydi”
değerlendirmesinde bulundu. Üç kredi kuruluşunun Türkiye’nin notunu yükseltmesiyle ilgili “Not yükseldi ama, bunun nedeni bizden çok etrafımızdakilerin kötü olması. Son krizde batan şirketlerin bile notlarının çok yüksek olması kredibilitelerini azaltmıştı. Krizden sonra ekonomilerin canlanmasıyla daha gerçekçi not vermeye başladılar” dedi.


Riski abarttılar

Kredi derecelendirme kuruluşlarının bazı riskleri abarttığını kaydeden Gelberi, “Bunu Türkiye için yapıyorlardı, ama AB üyesi ülkeler için yapmıyorlardı. Kriz bu durumu değiştirdi, çünkü rating kuruluşları iyi bir sınav vermediler. Örneğin borç ödeme kriteri için dünyadaki gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere uygulanan bu kriter bozuldu. Bizdeki bozulma onlardan çok daha sınırlı oldu. Dolayısıyla göreceli olarak onlardan daha iyi bir konuma geldik” şeklinde konuştu.


Sıfırcı hocalar

Geçmişi 1850’lere dayanan kredi derecelendirme kuruluşları, tahvil ihraç eden, kredi talebinde bulunan veya bu potansiyele sahip olan devlet ya da şirketlerin, uluslararası sermaye piyasalarındaki kriterlere uygun bir şekilde mali analizlerini ve risk değerlendirmelerini yapılarak, temin edecekleri fonları ödeme kabiliyetlerini ve güvenilirliklerini objektif bir şekilde araştırmak ve değerlendirmekle yükümlü bağımsız ticari kuruluşlar.

ABD’de Moody’s, Standard&Poors(S&P), Duff and Phelps(D&P) ve Fitch olmak üzere dört büyük kredi derecelendirme kuruluşu bulunuyor. Ayrıca İngiliz(IBCA), Kanadalı(CBRS ve DBRS) ve Japon(JBRI, JCR ve NIS) ile Financial Times’ın yayını olan Credit Ratings International da dikkate alınan diğer rating kuruluşları. En büyük etkiye sahip ABD’nin rating kuruluşları ise bağımsız veya mali bir yapısı olmayan şirketlerin yükümlülükleri altında bulunuyor. Bununla birlikte bu yapının içerisindeki bir diğer aktör de rating kuruluşlarının şirketlere verdikleri notları denetleyen ve görüş bildiren analistler. Mali kuruluşlar tarafından görevlendirilen analistler, bir anlamda rating kuruluşlarının güvenilirliklerini “dışarıdan” denetlemekte.


Rekor kâr rating ajansına

Bununla birlikte kredi derecelendirme kuruluşlarının, ülkelerin ya da şirketlerin borç yükümlülüklerini yerine getirme performanslarını denetlemek üzere yılda milyonlarca dolar kazanması, birçok çevreye göre bağımsızlıklarına gölge düşürüyor. İncelemenin odağında bulunan CDO adlı yatırım araçları, mortgage tahvilleri ve tahvillerin performanslarına dayalı karmaşık türev ürünleri de içeren varlıkların birlikte paket olarak sunulmasıyla oluşuyor. CDO sözleşmelerinin, yılda 50 bin dolara kadar varan bir ödeme karşılığında yapılması, durumun aracı ajanslar lehine ne kadar kârlı olduğuna işaret ediyor. Öte yandan tahvil ihraç etmek isteyen her şirket ya da kuruluş, rating kuruluşlarından not almak durumunda. Notu veren şirketler, tahvil ihracından da komisyon geliri elde ediyor. Bir tahvil ne kadar çok talep görürse, derecelendirme kuruluşunun komisyonu da o kadar yüksek oluyor.