Hasan Cemal
(Milliyet - 17 Kasım 2012)
'Türkiye'de savaşla bir yere varılmaz'
SÜLEYMANİYE
Şu sıralar 228. kuruluş yıldönümünü kutluyor Süleymaniye. Köyden bir şehre dönüşürken iki asır önceki Osmanlı valisinin adı verilmiş...
Birkaç yıl önce açılan Amerikan Üniversitesi’nin görkemli kampusunun önünden geçiyoruz.
“Bu da Celal Talabani’nin açtığı Şiiler için cami” diye eliyle işaret ediyor Kürt meslektaşım, gülüyor:
“İran’ımız kızmasın diye...”
Türkiye yakın markajda
Irak Kürdistanı’nın Soran bölgesi İran’a bitişik. Bu nedenle yüzyıllardır İran’la yakın bağlar ve yaşanmışlıklar var.
Iraklı Kürt liderlerin, özellikle Soran’ın hakimi sayılan Celal Talabani’nin denge politikalarında İran kolay vazgeçilemeyecek yere sahip.
Kürt meslektaşım şöyle diyor: Soran bölgesinin İran’a yakınlığı kültüreldir, ticaridir. 2003’te, Irak Savaşı ve Saddam sonrasında epeyce değişti bu durum. Bütün Irak Kürdistanı gibi daha çok Türkiye’ye açıldık. Soranlı gençler evvelce İran’a giderlerdi turistik amaçlı. Şimdi İran’ın yerini Türkiye almaya başladı.”
Bir başka Süleymaniyeli meslektaşım ekliyor:
“Muhteşem Süleyman... Türk televizyon dizilerini de keyifle izliyoruz, Arapça altyazılarıyla...”
Geli Kürdistan (Kürdistan Halkı) isimli televizyon kanalıyla Kürdistani Nwe (Yeni Kürdistan) adını taşıyan günlük gazetenin bürolarında sohbet ederken, Türkiye’nin buralarda nasıl yakın markajda tutulduğunu görüyorum.
Gazete yöneticilerinden biri:
“Kürt sorunu, Tayyip Erdoğan için Aşil’in topuğudur, büyük bir derttir. Irak’ta kraliyeti 1958’de deviren Abdülkerim Kasım’ı halk çok severdi ve güçlü bir liderdi. ‘Kürt yok, Arap yok, Iraklı var!’ diye özetlenebilecek politikası onun yumuşak karnı olmuştu. Erdoğan sevilen ve güçlü bir lider. Ama Kürt sorunu konusunda yaratmaya başladığı hayal kırıklığı Erdoğan’ın iktidar zeminini de zamanla zayıflatabilir.”
Erbil, Selahaddin, Dohuk taraflarında nasıl her yerde Mesud Barzani’nin fotoğrafları varsa, burada da Celal Talabani öyle.
Bugün biri Kürdistan yönetimi Başkanı, öteki Irak Cumhurbaşkanı olsa da, ikisinin arasında kökleri eskiye giden rekabet kapalı kapılar arkasında devam ediyor. Her iki lider de kendi ‘arka bahçeleri’nde farklı sesler, çatlak duymaya alışık değiller.
Değişim hareketi
İşte Goran isimli parti, Irak Kürdistanı’nda böyle bir ses, farklı. Değişim diye sahneye çıkmış beş yıl önce. Ana muhalefeti temsil ediyor, Türkçesi değişim olan Goran hareketi.
Lideri de Noşirvan Mustafa.
Hep aynı şey kulağıma çalındı:
“Irak Kürdistanı’nda bugün üç lider vardır. Elbette Talabani’yle Barzani ve de artık Noşirvan Mustafa...”
2007’ye kadar Celal Talabani’yle birlikte, onun çok yakınında, en ön saflarda siyasetin içinde yer almış. Dağlarda peşmergeliği de, hapishane hayatı da var.
68 yaşında.
Partisi Goran’ı 2007’de kurmuş ve değişim diye yola koyulmuş. Sadece iki ay sonraki genel seçimlerde 111 sandalyeli ulusal mecliste 25 milletvekili çıkarmış partisi. Talabani’nin kalesi sayılan Süleymaniye’yi de ele geçirdiği söyleniyor Goran’ın...
Hali tavrı çok sakin.
Noktasıyla virgülüyle konuşuyor.
İngilizcesi gayet iyi.
Biz sohbet ederken, 26 yaşındaki oğlu da yanımızdaydı. “Harvard mezunu, iktisatçı” dedi, “Onun ikizi olan kızım doktor, Londra’da Imperial College’da tıp tahsili yaptı. Bir oğlum daha var, o da yine Londra’da Westminister Üniversitesi’nde iktisat okudu.”
“Şimdi üçü de benim yanımda, Kürdistan’da” derken gözlerinin içi gülüyordu.
Neden muhalefet?..
Bu topraklarda hiç de kolay olmayan muhalefet yolunu niçin seçtiğini basite indirgeyerek anlattı.
'Şeffaflık diye bir şey yok'
Süleymaniye’de Celal Talabani’nin kısa adı KYB olan Kürdistan Yurtseverler Birliği, Erbil’de Mesud Barzani’nin kısa adı KDP olan Kürdistan Demokrat Partisi Kuzey Irak’ın iki bölgesine hâkim olan partilerdi.
İki bölge ayrı ayrı sadece bu iki partiden soruluyordu. Bu durumu eleştiren Goran lideri şöyle dedi:
“Süleymaniye’de polis olacaksan, peşmerge olacaksan, yargıç olacaksan, ihale alacak bir işadamı olacaksan, önceliğin KYB’li olmaktır. Liyakattı, iyi işadamlığıydı para etmez. Öbür tarafta, Erbil’de de tersi geçerlidir. Bu sefer KDP’lilik öne çıkar.”
Noşirvan Mustafa’ya göre değişim işte bunun için lazımdı.
Ayrıca Kürdistan yönetimi fena halde merkeziyetçi idi. Bunun da mutlaka değiştirilmesi gerekiyordu, demokrasinin ete kemiğe bürünmesi için.
Goran lideri, ‘bağımsız yargı’dan, ‘özgür basın’dan yoksun olmalarının demokratik toplumda nasıl bir handikap olduğunu anlatıyor. “Yargıcın hiç KYB’lisi, KDP’lisi olur mu?” diye dert yanıyor.
İdarede rüşvetten, yolsuzluktan, kayırmacılıktan yakınıyor. Sosyal adaletsizlik ve eşitsizliğin Irak Kürdistan’ında büyük uçurum haline geldiğini çarpıcı örnekleriyle sergiliyor.
“Başbakan maaşı 10 milyon dinar, en düşük memur maaşı 37 bin dinar... Bu kadarı olmaz” diyor.
Bir noktaya daha işaret ediyor:
“Talabani’yle Barzani arasında yıllardır süren iktidar mücadeleleri ve iç kavgalar da çok kötü...”
Kürdistan’da petrol parasının Barzani ailesini güçlendirdiğini öne sürüyor. Petrol ihalelerinin, petrol gelirlerinin ne olduğunu ana muhalefet olarak bilmediklerini belirttikten sonra ekliyor:
“Şeffaflık diye bir şey yok.”
'Haklarımızı kazandık'
Goran lideri Noşirvan Mustafa, sözü Türkiye’nin Kürt sorununa getiriyor. Bu konuda Başbakan Erdoğan’ın kendisine bağlanan umutları tüketmeye başladığını belirtip şöyle diyor:
“Irak ordusu yıllar boyu Kürtlerin üstüne geldi, 70 yıl boyunca. Hatta bazen yendi de Kürtleri... Ama sorun bitmedi. Çünkü özgürlük ve haklar sorunuydu bu. Sonunda özgürlüğümüzü ve haklarımızı kazandık. Bizim tecrübemiz bu. Türkiye’de de silahla, savaşla bir yere gidilemez. Bu bir PKK sorunu değil, özgürlük ve haklar sorunu... On bin Kürt nasıl oluyor da hapse atılıyor Türkiye’de... Bu kadarı Filistin’de bile yok...”
Noşirvan Mustafa’yla geçen çarşamba günü iki saatlik güzel sohbetin özeti böyle.