Sözcü yazarı Saygı Öztürk, "Normal ortaokullar bünyesinde şimdi de imam hatip sınıfları açılması için müdürlere baskı yapılıyor" iddiasını öne sürdü. "Böylece imam hatiplerin girmediği okul bırakılmaması hedefleniyor" diyen Öztürk, "Düşük olan başarı düzeyini artırmak, bu okulları daha çekici hale getirmek için yöntemlerden birisi bu" ifadesini kullandı.
Sözcü'de Saygı Öztürk'ün "Gençlik bunlara mı emanet?" başlığıyla (3 Eylül 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Milli Eğitim Bakanlığı'nın adını kullanan bazı dernek yöneticileri il il, ilçe ilçe dolaşıp imam hatip ortaokul ve liselerinin daha çok açılması için çaba gösteriyor. İmam hatip liseleri de olacak ama ihtiyaç dikkate alınarak. Bugün, ihtiyaç dikkate alınmak şöyle dursun bütün okulları imam hatipleştirme programı uygulanıyor.
İmam hatip ortaokulları var. Normal ortaokullar bünyesinde şimdi de imam hatip sınıfları açılması için müdürlere baskı yapılıyor. Böylece imam hatiplerin girmediği okul bırakılmaması hedefleniyor. Düşük olan başarı düzeyini artırmak, bu okulları daha çekici hale getirmek için yöntemlerden birisi bu…
“Seçmeli ders" altında
Milli Eğitim Bakanlığı, sanki büyük bir olaymış gibi klasik liselerin adını anadolu lisesi yaptı. Taktik de şu: Bu okullara giremeyenleri imam hatip liselerine göndermek. Bugün, anadolu lisesini kazanamayan ya da çevresindeki okula girme hakkı elde edemeyene, “Buyur, evinin yanında imam hatip lisesi açıldı, gidebilirsin” deniliyor. Tabii ki, imam hatiplerin de sınavla alınan anadolu liseleri var. Ancak genel liselerde bu yol kapatılmış durumda…
AKP hükümeti döneminde liselere “seçmeli ders” adı altında imam hatiplerde okutulan bazı zorunlu dersler, “seçmeli ders” olarak konuldu. İslam Kültürü ve Medeniyeti, İslam Bilim Tarihi, Kur'an-ı Kerim, Peygamberimizin Hayatı, Temel Dini Bilgiler dersleri için her ne kadar “seçmeli ders” denilse de bir yerde zorunlu… Öğretmeni de müftü ve imamlar…
Halimiz böyle
Türkiye'nin üyesi olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) 2003 yılından bu yana her üç yılda bir yaptığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sınavıyla 15 yaş grubu öğrencilerin okuduğunu anlama, matematik ve fen alanında bilgi düzeylerini ölçüyor. 2003 yılından beri bu sınava düzenli olarak katılıyoruz. Celal Topkan'ın derlemesine göre sonuçlar ülkemiz için hüsran…
2003 yılında 41 ülkede yapılan PISA sınavında Türk öğrenciler, okuduklarını anlamada 441 puanla 35'inci, fen bilimlerinde 434 puanla 33'üncü, matematikte ise 423 puanla 35'inci oldu. 2015'te 72 ülkede yapılan sınavda öğrencilerimiz okuduklarını anlamada 428 puanla 50'nci sırada yer aldı, 2003 sınavına göre 15 puan geride kaldı. Fen bilimlerinde 425 puanla 52'nci oldu, 2003 sınavına göre 19 puan geriledi. Matematikte 420 puan aldı, 49'uncu sırada yer aldı ve 2003 sınavına göre 14 puan geriledi.
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili bakandan sıkça “Eğitimde çağ atladık” sözlerini duyuyoruz. Bırakın çağ atlanmasını, eğitimde geriye gidiş bir türlü durdurulamıyor.
Dini vakıfların gücü
Emekliye ayrılsa da eğitim sorunlarını dert edinenlerden biri de eski Niğde Milli Eğitim Müdürü Yaşar Sezgin'dir. Bakanlığın son dönemde attığı adımların anayasaya aykırı olduğunu belirtiyor. Söz Yaşar Sezgin'in:
“Ders programları değişikliğiyle bilimsel ve laik eğitimden uzaklaşılıyor. Dini vakıflarla protokoller imzalanarak gençlik cemaatlere teslim ediliyor. Öğrenci kişilik hizmetleri durdurularak gençler kimliksiz, kişiliksiz biatçı bireyler haline getiriliyor. Örneğin, öğrenci kişilik hizmetlerinin engellenmesinde psikolojik danışmanların (rehber öğretmen) asli görevleri ve görev tanımları yok ediliyor, öğrenci sorunlarının çözümü ve başarılı-kişilikli bireyler olarak yetişmelerinin önü kesiliyor.”
Yarının yetişkini çocuklarımızın bedensel-ruhsal ve zihinsel sağlığı ile gelişimini engellemekten vazgeçin.”
Samsun'da da bunlar oluyor
Samsun'da tarihi özelliği olan Tarım Anadolu Meslek Lisesi, yargının okul lehine karar vermesine, yıkımın durdurulması için eski mezunlarının da uzun süre direnmelerine rağmen belediye sonunda o okulu yıktı. Okulun yıktırılmasının nedeni de o alana “Protokol Camii” yaptırılmak istenmesiydi. Bu da olmadı. Bu kez “Bana yar olmayan başkasına yar olmasın” düşüncesiyle kent park projesiyle imar değişikliğine girdiler.
Samsun Büyükşehir Belediyesi, yargı kararlarına rağmen boş durmuyor, okulun yerine toprak döktürüyor, kepçeler çalışıyor, “Biz yapalım mahkeme çık derse düzeltir çıkarız” diyorlar. Mustafa Kemal Bektaş, belediye yetkilileriyle hukuki mücadeleyi sürdürüyor. Bektaş, “Sadece devletime olan vatandaşlık görevimi yerine getiriyorum. Atatürk'ün okulları ayakta kalmalı. İlk defa Maliye Bakanlığı, Samsun Defterdarlığı kanalıyla Büyükşehir Belediyesi hakkında suç duyurusunda bulundu. Aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı da mahkemeye okuldan yana taraf oldu” diyor.
Tüm bunlara rağmen Samsun Büyükşehir Belediyesi'ni durdurmak mümkün olmuyor.