Gündem

Nobel Barış Ödülü adayı Suriyeli yardım gönüllüleri; Beyaz Baretliler

Beyaz Baretliler, AKUT'un eğittiği yaklaşık 3 bin gönüllüden oluşan bir arama-kurtarma ağı

07 Ekim 2016 13:21

Savaştan önce doktor, mühendis, itfaiye görevlisi, öğretmen, öğrenci, marangoz, terziydiler. Bugün ise dünya çapında manşetlere konu olan ve belki de bugün Nobel Barış Ödülü'nü kazanacak olan bir organizasyonun üyeleri.

Suriye'de ne zaman bir bina hava bombardımanıyla yerle bir olsa, enkaz yığının başına ilk koşanlar arasında onlar var.

Suriye Sivil Savunması, ya da daha çok bilinen isimleriyle Beyaz Baretliler yaklaşık 3 bin gönüllüden oluşan bir arama-kurtarma ağı.

Enkaz başında çıplak elleriyle çalışan, ikinci bir hava saldırısına karşı sivilleri uyaran, bölgeden uzaklaştıran, kimi zaman kendileri ikinci bombardımana yakalanan, hayat kurtarmaya çalışırken kendi hayatlarından olan kişiler bunlar.

Kuruldukları 2013'ten bu yana yaklaşık 62 bin kişinin hayatını kurtardıklarını söylüyorlar. İçlerinden 141'i ise arama-kurtarma çalışmalarında yaşamlarını yitirmiş.

Beyaz Baretliler'in İstanbul'da bulunan bazı yetkilileriyle konuşuyoruz. Jihad Mahameed, belki öleceklerini bile bile neden insanların yardımına koştuklarını şöyle açıklıyor:

"Enkaz altından çığlıklar yükselirken, oraya gitmek ve o insanları kurtarmaktan başka seçeneğiniz yok."

Yaşadıkları en kıymetli anların ise bir bebeğin, bir çocuğun hayatını kurtardıkları an olduğunu söylüyor:

"Yerle bir olmuş bir binanın enkazı başındaydık. Bir anne yaralanmış, bebeğini arıyor, 'Meryem Meryem!' diye adını sayıklıyor. 21 aylık bir bebek.

"Enkazın altında Meryem'i aramaya başladık. Ne bir ekipmanımız var ne bir şey. Ellerimizle enkazı kazıyoruz.

"Meryem'in hayatta olabileceğini sanmıyorduk. Ama sonra bir köşede, korkudan sinmiş, çıt çıkarmaz bir halde bulduk onu. Ağlamıyordu. Şok içindeydi.

"Onu enkazdan çıkardım, kucağıma aldım. Öyle bir sarıldı ki bana doktorlar bile, babası bile ayıramadı bizi."

Beyaz Baretliler'in fotoğrafçılarından 20 yaşındaki Khaled Khatip de yaşadıkları ve gördükleri acı nedeniyle travma yaşadığını, arama-kurtarma çalışmalarını görüntülemeyi bırakmayı düşündüğünü ama kararını yine böylesi bir olay nedeniyle değiştirdiğini anlatıyor:

"Ben Beyaz Baretliler'le çalışmaya daha yeni başlamıştım ki Halep'te 100'den fazla kişinin öldüğü bir katliam yaşandı. Her tarafa insan parçaları saçılmıştı.

"10 gün boyunca çekimler yaptım. Her gece kabuslar görüyordum. Ayrılmaya, artık bu işi yapmamaya karar verdim.

"Ama tam ayrılacağım sıralarda, bir çocuğu enkazdan canlı çıkardık. Bunun görüntülerini çektim. Hemen ertesinde bu görüntüleri sosyal medyada gördüm.

"İşte o zaman Suriye'de yaşananları dünyaya duyurmak adına çok önemli bir iş yaptığımızı düşündüm. Beyaz Baretliler'i herkese anlatmak için kalmaya karar verdim.

Beyaz Baretliler'in Nobel Barış Ödülü'nü alması için Batı medyasında artan bir destek söz konusu.

Manşetlerde, başyazılarda bu gruptan, kahramanlıklarından ve neden ödülü en çok onların hak ettiğinden söz ediliyor.

Grup hali hazırda, alternatif Nobel olarak da bilinen ve Cumhuriyet gazetesinin de kazandığı Right Livelihood Ödülü'nü alan dört kurumdan biri.

Yaptıkları çalışmaları anlatan ve Netflix'in yapımcılığını üstlendiği bir belgesel film bu yıl Oscar ödüllerine aday gösterildi.

Beyaz Baretlilerin Nobel Barış Ödülü'nü almasına destek için açılan kampanyadaki imzacılar arasında Hollywood'un ünlü simaları da var.

Ancak Washington'un da üst düzey desteği söz konusu. Örneğin, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry geçtiğimiz günlerde "Beyaz Baretlilerin lideri ve Halepli aktivistlerle tanışmaktan onur duyduğunu" söylemiş, grubu 'olay yerinin cesur müdahalecileri' olarak tanımlamıştı.

Beyaz Baretliler'in başta ABD ve İngiltere'deki bazı kurumlardan milyonlarca dolar yardım aldığı biliniyor.

Bu nedenle de Suriye lideri Beşar Esad tarafından, Batılı hükümetlerle işbirliği içinde ve taraflı olmakla itham ediliyorlar.

Beyaz Baretliler'in Suriye'de uçuşa yasak bölge çağrısında bulundukları bir sır değil. Ayrıca sadece rejim karşıtlarının denetimindeki bölgelerde faaliyet göstermekle, radikal İslamcı gruplarla işbirliği içinde olmakla da suçlanıyorlar.

Ancak konuştuğumuz Beyaz Baretliler bu iddiaları reddediyor. İçlerinde eski militanlar olabileceğini, ama bunların da insan öldürmekten vazgeçip hayat kurtarmaya karar verdiğini anlatıyorlar.

Khaled, "Biz birini kurtarırken adın ne, dinin ne, kimsin sen diye sormayız. Ortada bir hayat söz konusu ve o hayatın kurtarılması gerek. Bizim işimiz insanları sorgulamak değil, insanları kurtarmak," diyor.

Ardından, Halep'te Suriye ordusunun üç askerine nasıl yardım ettiklerini anlatıyor:

"Halep'in kuzeyine saldırılar düzenleniyordu. O sıra bir binanın enkazı altında kalmış üç asker olduğunu gördük ve onları çıkardık. Ama rejim bizim hayat kurtarırken insan ayrımı yapmadığımızı anlamıyor. Bizi hedef alıyorlar. Halep'e yönelik son saldırıda üç merkezimiz vuruldu."

"Esad'a göre biz birer teröristiz," diye söze giriyor Jihad. "Bu tabii ki çok ağırımıza gidiyor."

Khaled devam ediyor: "Esad bizim rejimin kontrolü altındaki yerlerde arama-kurtarma çalışmaları yapmamıza izin verse, onu da yaparız. Biz kim olursa olsun, herkesin hayatını kurtarmak istiyoruz. İnsan hayatından önemli hiçbir şey yok."

Bu aslında, Beyaz Baretliler'in aldıkları eğitimin de etik önkoşullarından biri: Ayrım gözetmeksizin hayat kurtarmak.

Dışişleri Bakanlığı'nın tavsiyesiyle Suriye'de sivil arama-kurtarma çalışmalarının nasıl yapılabileceği konusunda proje hazırlayan ve Adana'da Beyaz Baretliler'in ilk gruplarına eğitimler veren AKUT Enstitüsü Müdürü Dündar Şahin, bunun özellikle altını çizdiklerini söylüyor:

"Etik ve operasyonel anlamda çok önemli bazı ilkeler vardır. Ayrımcılık yapılmaması, kimin başı dertteyse ona destek olmak gibi yükümlülükleriniz vardır.

"Biz verdiğimiz eğitimlerde bunu bir ön şart olarak koştuk. Eğitime katılan herkese bu etik sorumlulukları anlattık, karşı tarafın uyum zorunluluğunu getirdik. Onlar da bu doğrultuda kendi rehber dokümanlarını hazırladılar."

Mart 2013'te 25 kişilik bir ekibe 10 günlük eğitim vererek bu projeye başlayan AKUT'un bugün toplamda eğittiği Beyaz Baretliler'in sayısı 1200 civarında

Dündar Şahin, "Biz bu insanlara hiçbir malzeme yokken doğaçlama teknikleriyle bir enkaza nasıl müdahale edilir, enkaz nasıl sabitlenir, kazazedeler bu enkazdan nasıl kurtarılabilir diye toplam 80'er saatlik eğitimler verdik," diyor ve şöyle devam ediyor:

"Ekipman desteği de sağladık. Kurtarma malzemesi, kırıcı-delici, kask, iş tulumu, delici tornavida, tozdan korumak için maske, eldiven, kişisel koruyucular, sırt çantası gibi şeyler de temin ettik.

"Sonra bu eğitimi tamamlayanlarla vedalaştık, Suriye'ye döndüler. Bir hafta sonra YouTube'da bizden eğitim alan kitlenin ilk operasyonlarında altı kişiyi canlı kurtardığını izledik. Bunun üzerine de bir ve iki yıllık olmak üzere bir proje planı oluşturduk.

"Biz eğitimi verip bir kenara çekilmedik. Elimizdeki sayı belli bir seviyeye ulaştığında, bunların içinden eğitim verebilecek insanları tespit ettik ve her iki program için de 'eğiticinin eğitimi' programı başlattık.

"Bu yapının bize bağımlı kalmasını istemiyorduk, Suriye'de kendi kendilerine yetebilecekleri ortamı sağlamak istedik. Onlar da kendi eğitimleriyle yaklaşık 3 bin kişiyi eğittiler.

"Bu insanlar 60 bin can kurtardılar. Biz de böyle ulvi bir şeyler yapan insanlara destek olmaktan dolayı gurur duyuyoruz."

Peki bugün Nobel Barış Ödülü'nü alırlarsa, bu Beyaz Baretliler için ne ifade edecek?

Gerçek ismini güvenlik nedeniyle gizli tutmak isteyen Gardenia, aday gösterilmiş olmaktan bile büyük onur duyduklarını söylüyor.

"Eğer Nobel alırsak, bu kalbimizde hala barışı taşıdığımızı tüm dünyaya gösterecektir. Tabii olur da kazanırsak, üzerimizdeki baskı artar mı diye de endişe duyuyorum. Ama kazanamazsak da biz işimize kaldığımız yerden devam ederiz zaten."

Nidal İzddeen söze giriyor: "Nobel Barış Ödülü'nü alırsak, bu Suriye'de barışa ulaşmaya çalışan herkese verilmiş gibi olacaktır. Suriye karanlık değil, siyah-beyaz değil. Bu ödül, beş yıldır insanların çektiği acının bir yansıması olacaktır."

Jihad da aynı görüşleri destekliyor:

"Bu ödül sadece bizim için değil, tüm Suriyeliler için değerli olacak. Bizim Suriye'de barışın tesisi için hala umudumuz var. Bombardımanlar durunca insanlar birbirini duyabilecek. Ancak o zaman konuşabiliriz. İşte bizim için esas ödül o olur aslında."