Dünya

Nikol Paşinyan: Muhalefet lideri nasıl 'devrimin' yüzü oldu?

Ermenistan'ın 'seçilmiş başbakanı'nın hikayesi...

15 Aralık 2018 17:57

Özge Özdemir
Erivan

Ermenistan'da ilkbahar aylarında, dünyanın dört bir yanında siyasi partilerin eşgüdümünden uzakta yeşeren toplumsal hareketlerin aksine muhalif bir siyasetçinin liderlik ettiği bir değişim yaşandı.

Ermenilerin 'kadife devrim' olarak adlandırdığı bu eylemler, eskiden gazeteciyken şimdi ülkenin başbakanına dönüşen Nikol Paşinyan tarafından başlatıldı.

Geçtiğimiz hafta düzenlenen seçimlerle yerini güçlendiren Paşinyan'ın Ermeni halkına vaat ettiği değişimi getirip getirmeyeceği ise merakla bekleniyor.

Bir yürüyüşle kıvılcımı yaktı

Son yıllarda yeryüzünün farklı köşelerinde ekonomik darboğaza karşı duruştan demokrasi ve sosyal adalet talebine kadar birçok farklı amaçla düzenlenen kitlesel hareketler yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor.

2008 küresel ekonomik krizinin etkilerini protesto etmek amacıyla ABD'den Avrupa'ya kadar uzanan işgal eylemleri, Arap toplumlarında demokrasi ve adalet söylemiyle düzenlenen ve Arap baharı olarak adlandırılan toplumsal hareketler ile son yıllarda gittikçe güçlenen kadın hareketi...

Bu eylemlerin son örneği sosyal ve ekonomik taleplerle sokağa çıkan Sarı Yelekliler özelinde Fransa'da yaşanıyor.

Bu hareketlerin niteliğinin ne olduğu ve siyasi yansımalarının nasıl yaşandığı konusunda farklı farklı görüşler ileri sürülse de çoğunun en belirgin ortak özelliği lidersiz olmaları; içlerinde farklı siyasi yönelimleri barındırsalar da tek bir siyasi partinin güdümünde olmamaları.

Ancak bu hareketlerin aksi yönündeki bir örnek en son olarak Ermenistan'da yaşandı.

Diğer kitlesel hareketlerin aksine Ermenistan'da bahar aylarında gerçekleşen protestoların bir yüzü vardı: Nikol Paşinyan.

Telif hakkıGETTY IMAGES

1990'lı yıllarda yolsuzluk üzerine yaptığı haberlerle ünlenen bir araştırmacı gazeteci olan Paşinyan, medyadaki aktivist kariyerini 2000'li yıllarda siyasete yönlendirdi.

Bu yıl Nisan ayında eski cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın gücünü pekiştirmek amacıyla yaptığı siyasi hamleye dur demek amacıyla Gümrü kentinden başkent Erivan'a bir yürüyüş gerçekleştiren Paşinyan, yerleşik siyasi sistemin çürümüşlüğüne ve yolsuzluğa karşı çıkan onlarca insanı örgütledi.

Barışçıl olduğu için 'kadife devrim' deniyor

Günlerce süren ve sokakların arabalarla kapatılmasına varan eylemlerin barışçıl bir şekilde amacına ulaşması dolayısıyla bu dönem 'kadife devrim' olarak adlandırılıyor.

Bugün Ermenistan'da siyaset bilimcilerden gazetecilere, öğrencilerden analistlere çoğu insan, Nisan ayında gerçekleşen bu eylemleri bir devrim olarak adlandırıyor.

Paşinyan ise 'bir devrim lideri' olarak popüler kültürün çoğu unsurunda büyük bir ilgi görüyor.

Ermenistan'ın başkenti Erivan sokaklarında yürürken Paşinyan'ın fotoğraflarını tişörtlerden masa örtülerine bardaklardan biblolalara kadar her şeyin üzerinde görmek mümkün.

En çok takdir ettiği siyasi liderler arasında Che Guevara'nın da ismini sayan Paşinyan, Ermeniler tarafından beraber gerçekleştirdikleri devrimin ismi olarak çoktan kabullenilmiş.

Paşinyan, arkamızda bıraktığımız Pazar günü düzenlenen erken genel seçimlerde ise oyların yüzde 70'ini alarak yerini sağlamlaştırdı.

Ancak Paşinyan'ın gerek aldığı oy oranının kendisini otoriterliğe yöneltip yöneltmeyeceği gerekse Ermenilerin uzun zamandır hayalini kurduğu refah içinde ve adil bir toplum düzenini kurup kuramayacağı soruları halen geçerliliğini koruyor.

'Devrim' nasıl başladı?

Bahar aylarında Ermenilerin sokaklara dökülmesine yol açan siyasi gelişmelerin temeli birkaç yıl öncesine dayanıyor.

Bir önceki cumhurbaşkanı olan ve 10 yıl boyunca bu görevi yürüten Serj Sarkisyan, 2015'te yapılan anayasa referandumu ile parlamenter sisteme geçilmesinde öncü olmuştu.

Bu referandumun ardından yürütme yetkileri cumhurbaşkanından alınarak başbakana verildi.

Sarkisyan ise o dönemde yaptığı açıklamalarda cumhurbaşkanlığı görev süresinin dolmasının ardından başbakan olmak gibi siyasi hırsları olmadığını söyledi.

2 Nisan 2017'de düzenlenen parlamento seçimlerinin ardından 2 Mart 2018'de parlamento tarafından yapılan oylamada Armen Sarkisyan cumhurbaşkanı olarak seçildi.

Parlamentonun başbakanlık oylamasını ise 17 Nisan'da yapması bekleniyordu.

Ancak Sarkisyan'ın bu oylama öncesinde başbakan adayı olduğunu açıklaması, Ermenilerin tepki göstermesine yol açtı.

Toplumsal Sözleşme ismindeki muhalefet partisinin başında olan Paşinyan, bu durumu protesto etmek amacıyla 31 Mart'ta Gümrü'den yürüyüşe başladı.

Paşinyan'ın geleneksel medyayı es geçerek Facebook yayınlarıyla topladığı destek, 13 Nisan'da Erivan'a geldiğinde Cumhuriyet Meydanı'nda büyük bir kitlesel harekete dönüşmüştü bile.

Ermeni parlamentosu Sarkisyan'ı 17 Nisan'da başbakan olarak seçti. Bu, protestoların daha da şiddetlenmesine yol açtı.

22 Nisan'da Sarkisyan ve Paşinyan protestoların hiddetlenmesi üzerine bir araya geldi, ancak toplantı Sarkisyan'ın terk etmesiyle sert bir şekilde sona erdi.

Aynı gün Paşinyan gözaltına alındı.

Ancak Ermenilerin yolları kapayarak protesto gösterilerine devam etmesi, 23 Nisan'da Sarkisyan'ın istifa etmesini ve Paşinyan'ın serbest bırakılmasını sağladı.

Parlamentoda da Paşinyan seçilene kadar yaşanan karmaşanın ardından Paşinyan sonunda 8 Mayıs'ta başbakan oldu.

Bu süreç kadife devrimin hayata geçirilmesi olarak betimlenirken protestolar yerini Cumhuriyet Meydanı'nda yapılan kutlamalara bıraktı.

Geçici bir hükümet kuran Paşinyan ise 'devrimin' kazanımlarını güçlendirmek amacıyla erken seçimlere gidilmesi için 16 Ekim'de de istifa etti.

9 Aralık Pazar günü yapılan seçimlerde ise Paşinyan'ın partisi "Toplumsal Sözleşme" öncülüğündeki "Benim Adımım" ittifakı oyların yüzde 70,4'ünü aldı.

'Devrim bir günde olmadı'

Ermenistan'da konuştuğumuz siyasetçiler, sivil toplum temsilcileri ve analistler, devrimin bir günde gerçekleşmediği görüşünde.

Ermenistan halkının büyük bir bölümü, özellikle rüşvete, yolsuzluklara ve oligarşi tanımladıkları sisteme karşı tepkiliydi.

Konuştuğumuz sivil toplum örgütleri, bunca yıldır daha demokratik ve özgür bir Ermenistan'ın oluşturulması için çabaladıklarını ve beklediklerini söylüyor.

2008'deki eylemlerde 10 kişi hayatını kaybetti

Ermenistan'da en son yaşanan büyük kitlesel hareket 2008 yılında gerçekleşmişti.

2008 yılında Sarkisyan'ın seçildiği cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hile yapıldığı gerekçesiyle Ermeni halkı sokaklara dökülmüştü.

Ancak o zamanki eylemler bugün olduğu gibi barışçıl bir şekilde sona ermedi. Askerin eylemlere müdahale etmesi sonucunda 10 kişi hayatını kaybetti.

O yüzden sivil toplum temsilcileri o günden bugüne daha barışçıl bir 'devrim' gerçekleştirmek için hazırlık aşamasında olduklarını söylüyor.

Paşinyan'ın bugünkü devrimin yüzü olmasının temelleri de 2008 yılında atılmış.

O zaman düzenlenen eylemlerde de sokakta olan Paşinyan, muhalif liderlerin hedef alınması üzerine iki yıl boyunca saklandı.

En sonunda gidip teslim olduktan sonra iki yıl hapiste yattı. Hapisten afla çıktı.

Gazetecilik yaptığı yıllarda ise bir suikast girişiminden kurtulmayı başardı.

Rüşvet ve yolsuzluk ile ilgili haberlerinin yankı bulduğu 2004 yılında aracında bir bomba patladı, ancak Paşinyan o sırada arabasında değildi.

'En demokratik seçim'

Geçtiğimiz hafta 9 Aralık Pazar günü düzenlenen erken genel seçimler ise çoğu sivil toplum kuruluşu tarafından ülke tarihinin en demokratik seçimi olarak tanımlanıyor.

Ermenistan'daki seçimlere gözlemci olarak katılan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) daha önceki seçimlerde sonuçların güvenilirliğini sarsan bulgulara ulaştıklarını açıklayan raporlar hazırlamıştı.

Özellikle mükerrer oyların kullanıldığına dair şüphelerin oluştuğu kaleme alınmıştı.

Oyların satın alınması, yaşamayan vatandaşlar adına oy kullanılması gibi bazı uygulamaların da olduğu sivil toplum kuruluşlarınca öne sürülmekteydi.

Ancak AGİT son seçimlere dair hazırladığı raporunda temel özgürlüklere ve haklara uygun bir seçim yapıldığını, medyada açık tartışmaların geçekleştiğini ve seçimlerin kurallara uygun bir şekilde düzenlendiğini açıkladı.

O yüzden bahar aylarında kadife devrim ile halkın arasında yeşerdiği açıkça belli olan umut dalgasını seçim sonrasında da Ermenilerin özellikle de gençlerin gözlerinde görmek mümkün.

Öğrenci katılımı çok yüksek oldu

Ülkede son zamanlarda yaşanan bu değişimden en çok heyecanlananların gençler olduğunu çok açık bir şekilde gözlemleyebiliyorsunuz.

Konuştuğumuz medya mensupları, sokak eylemlerinde en büyük kitleyi gençlerin özellikle de lise dahil olmak üzere öğrencilerin oluşturduğunu söylüyor.

Gençler arasında bu bahar aylarında gözlemlenen siyasi örgütlenmeye gelmeden önce çevreci ve militarizm karşıtı hareketlerin büyük ivme kazandığı aktarılıyor.

2016 yılında Azerbaycan ve Ermenistan arasında, Ermenistan işgali altında bulunan Dağlık Karabağ bölgesi yüzünden yaşanan çatışmada en az 100 Ermeni askeri hayatını kaybetti.

Yapılan bir araştırmaya göre bu askerlerin çoğunu yoksul ailelerin genç çocukları oluşturuyor.

Aynı zamanda 2017 hazırlanan bir kanun kapsamında iki yıllık askerlik görevinin üniversite ve yüksek lisans eğitimi kapsamında geciktirilmesinin zorlaştırılması, kimi lise öğrencilerinin mezun olur olmaz askere gitme durumuyla yüz yüze kalmasına yol açmıştı.

Kimi üniversite öğrencilerinin ise eğitime devam ederken askere alınması gibi bir durum ortaya çıkarmıştı.

Bu kanun özellikle lise öğrencileri tarafından protesto edildi.

O zamandan bu zamana öğrencilerin siyasi eylemlere katılımı kadife devrim ile pekişti.

Paşinyan hükümeti, gençlerin eylemlere bu katılımını görmezden gelmedi ve ülke tarihinin en genç kabinesini kurdu.

Seçimlerden sonra da bu tablonun bozulması beklenmediği gibi hükümetin daha da gençleşmesi planlanıyor.

Ermenistan'dayken Paşinyan'ın partisinden tanıştığımız ve üst kademelerde bulunan çoğu genç 20'li yaşlarının henüz ortasında.

En büyük sorun: İşsizlik

Ancak gençlerin heyecanını devam ettirebilmesi için Paşinyan hükümetinin çözmesi gereken büyük meseleler var.

Bugün Ermenistan'da gençlerin yüz yüze kaldığı en büyük sorun işsizlik.

Uluslararası Çalışma Örgütü ILO verilerine göre Ermenistan'da 2017 yılında genç işsizliği oranı yüzde 38,59 olarak gerçekleşti.

11,6 milyar dolarlık Ermenistan ekonomisi, bu yılın ilk yarısında Dünya Bankası verilerine göre yıllık olarak yüzde 8,3 büyüdü.

Ancak Ermeni gazeteci David Petrosyan'ın 2013 yılında yayımladığı bir makaleye göre Ermeni ekonomisinin yüzde 54-70'i, 45 ya da 50 ailenin elinde bulunuyor.

O yüzden Paşinyan'ın öncelikli olarak oligarkların gücünü kırması, servet ve gelir adaletini ülkeye yeniden tesis etmesi gerekiyor.

Bunun için de en büyük adımın vergi sisteminde yapılacak değişikliklerle olması bekleniyor.

Ekonomi tarafında gençlere istihdam sağlanması için teknoloji ve enformasyon teknolojileri (IT) alanlarının güçlendirilmesi hedefleniyor.

Ekonominin önündeki bir diğer engel komşularla ilişkiler

Ermenistan'ın ekonomik olarak büyümesinin önündeki bir diğer engel ise güvenlik açısından ekonomik kaynaklarını aktarmak zorunda kaldığı Dağlık Karabağ meselesi.

Bunun farkında olan Paşinyan hükümetinin de birincil önceliği Azerbaycan ile yürütülen müzakereler kapsamında bu meselenin sonuca ulaştırılması.

Ancak bunun da çok kısa vadede ve kolay bir şekilde gerçekleşmeyeceği açık.

Dağlık Karabağ, 1994'ten bu yana uluslararası hukuka aykırı bir şekilde bölgedeki etnik Ermenilerin ve Ermenistan ordusunun işgali altında bulunuyor.

Ermenistan ekonomisi için Türkiye ile kapalı olan sınırların açılmasının önemi de büyük.

Her ne kadar Paşinyan Türkiye ile ön koşulsuz ilişkilerin yeniden kurulmasına hazır olduklarını söylese de bu konuda bir adım atmaları beklenmiyor. Türkiye cephesinde ise Dağlık Karabağ meselesi ilişkilerin yeniden kurulması alanında büyük bir engel teşkil ediyor.

Paşinyan hükümeti her ne kadar 1915 olaylarının soykırım olarak tanınması için uluslararası alanda mücadele edeceklerini söylese de Türkiye devletinden bunu beklemediklerini vurguluyor.

Rusya'da Paşinyan'a Soros suçlaması

3 milyon nüfusu bulunan Ermenistan'ın bir diğer endişesi de, bölgedeki diğer ülkeler Gürcistan ve Ukrayna gibi Rusya ile Avrupa ilişkileri arasında sıkışıp kalmamak.

Bu yüzden Paşinyan'ın Rusya'yı gücendirmeden Avrupa ile ilişkileri geliştireceği bir denge politikasını izlemesi bekleniyor.

Rusya'da Paşinyan hakkında yapılan olumsuz haberler arasında Paşinyan'ın Macar asıllı ABD'li iş adamı George Soros tarafından fonlandıldığı iddiaları yer alıyor.

Ancak Paşinyan ve siyasi partisinin temsilcileri, Ermenistan'daki devrimin sadece Ermenistan ile ilgili olduğuna ve dış politika ile bir ilişkisi olmadığına sürekli vurgu yapıyor.

Bu yüzden yüzde 70 oy almasına rağmen Paşinyan'ın önünde halk arasında yeşeren devrim heyecanını sıcak tutmak ve söz verdiği gibi yolsuzluklara karşı mücadele etmek gibi zor bir süreç var.

Gençlerdeki heyecanı, yaşı daha büyük Ermeni vatandaşlarında görmenin zor olmasının bir nedeni de bu.

Kimileri devrim tanımına bile temkinli yaklaşarak henüz demokrasinin sistematik bir şekilde ülkeye yerleşmediği tespitinde bulunuyor.

Paşinyan'ın yüksek oranda oy alması ise kendisinde otoriter eğilimlerin ortaya çıkmasına yol açacağına dair endişeler meydana getiriyor.

Ancak genç sivil toplum temsilcileri, artık demokrasi, özgürlük ve insan hakları konusunda nasıl mücadele edeceklerine dair bir bilinçlenme yaşadıklarını, bu yüzden Paşinyan'ın da güç kazanmasına karşı duracaklarını söylüyor.

Yurt dışında yaşayanlar döner mi?

Her şeye rağmen Sovyet Rusya'dan 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Ermenistan'ın cumhuriyet tarihinin en kritik dönemlerinden birinden geçtiğini söylemek yanlış olmaz.

Ermenistan halkının devrimden en büyük beklentisi ise yurt dışında yaşayan Ermenilerin ülkenin içinden geçtiği bu yeni süreç ile Ermenistan'a geri dönmesi.

Yurt dışında yaşayan 7 milyon Ermeni olduğu göz önünde bulundurulursa bunun hem toplumsal uzlaşma hem de ekonomik anlamda olumlu bir etki yaratması bekleniyor.

Sarkisyan'ın istifa ettiği ve devrimin sokaklarda kutlandığı 23 Nisan'da bir gencin televizyon kamerasından yurt dışında yaşayan akrabasına seslenerek, "Artık geri dön, bak Ermenistan'da bir şeyler değişiyor" diye bağırdığı en çok anlatılan anekdotlardan.

Son yıllarda özellikle Suriye ve bölgenin geri kalanında yaşayan Ermenilerin ülkeye geri döndüğünün göstergesini açılan yeni restoranlarda ve mağazalarda görmek mümkün.

Bu konuyu Ermenistan Dışişleri Bakanı Zohrab Mnatsakanyan'a da açıyorum.

Yurt dışında yaşayan Ermenilerin ülkeye dönmesi için bir politika geliştirip geliştirmeyeceklerini ya da ülkeye dönen Ermenilerin istihdam alanında sorun yaşamaması ne yapabileceğini soruyorum.

Mnatsakanyan, Ermenistan'da yaşayanlar için eşit bir sistem yaratarak yurt dışında yaşayan Ermenilerin dönmelerini sağlayacaklarını söylüyor: "Yolsuzluğu yok ederek ve adaleti tesis ederek sisteme tekrar güvenilmesini sağlayacağız, geri dönmelerini sağlayacak en temel unsur bu olacak."