Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın TÜRGEV'in kuruluşunun 20. yıldönümünde "Müslüman doğum kontrol hapı kullanmaz" sözlerini "Müslümanlar 6.yüzyıldan beri doğum kontrol uyguluyor, Erdoğan'ın kast ettiği kürtaj" şeklinde yorumladı. Erdoğan'ın endişesinin "Nüfusta düşme eğilimi" olduğunu belirten Karaca, " Erdoğan'ın görüşü, doğalgazı, petrolü, yerüstü ve yeraltı zenginliği çok iyi durumda olmayan Türkiye’nin tek gücünün insan gücü olduğuna inanması" ifadesini kullandı.
Nihal Bengisu Karaca'nın "Müslüman aileler ve doğum kontrolü" başlığıyla yayınlanan ( 2 Haziran 2016) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜRGEV’in kuruluşunun 20. yıldönümünde eğitimli, ahlaklı bir neslin önemine değinen bir konuşma yaptı. Sözün bir yerinde ise birkaç gündür tartışılan o cümleleri sarf etti: “Neslimizi çoğaltacağız. Nüfus planlamasıymış, doğum kontrolüymüş hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayış içinde olamaz. Rabb’im ne diyorsa, sevgili Peygamberimiz ne diyorsa biz o yoldan gideceğiz.”
Rabb’imizin istediği yolda yürüyelim ve Peygamber’imiz de o yolu aydınlatsın, güzel; ama ne Rabb’in indirdiği vahiyde ne Peygamber’imizin hadislerinde ne de bu kaynaklara uygun içtihat irat etmekle yükümlü âlimlerin görüşlerinde doğum kontrolünü yasaklayan bir veri yok.
Müslümanlar 6. yüzyıldan beri doğum kontrolü uyguluyor.
Elbette Peygamber’imiz ümmetinin çokluğuyla iftihar ettiğini söylemiştir ve temel mantık çocuğa engel olmama olarak belirmiştir. Ancak zorlayıcı sebeplerin olabileceği her zaman göz önüne alınmış, hatta çocukları “İslam ahlakına göre yetiştirememe endişesi” gibi bir sebep bile doğum kontrolü için anlamlı bir gerekçe olarak kabul edilmiştir.
İslam âlimleri, biri anneden (oosit), diğeri babadan (sperm) gelen iki eşey hücrenin birleş- mesiyle oluşan diploit hücrenin, yani zigotun oluşmasını daha en başta engelleyen; yani bir insan adayının yok edilmesi anlamına gelmeyen azil ve kılıf (prezervatifin ilkel formu) gibi yöntemlere itiraz etmemiştir. (Kaynaklar: Reddül Muhtar, Seadeti Ebediyye, Fetavayı Hindiyye vb. ilmihal kitapları.)
Zamanla kadınların kullandığı hap ve spiral gibi rahim içi araç kullanma yöntemleri de hamileliği en baştan engelleyen yöntemler olarak “caiz” sayılmış,“Azilin caizliği ile ilgili deliller aynen bunlara da uyar” denilmiştir. Ayrıntılar içinHayrettin Karaman’ın “Hayatımızdaki İslam” kitabına bakılabilir.
Konuyla ilgili olarak Asrı Saddet’te, Talmud’daki yasağı savunarak doğum kontrol önlemini “çocuk cinayeti” olarak nitelendiren Yahudilerin görüşlerinden dolayı şüpheye düşen Medineli sahabenin Peygamber’imize bu meseleyi sorması, bir anekdot olarak önemlidir. Peygamber’imiz “Beis yoktur (sakınca yoktur)” diye cevap verir ve ekler: “Ancak bu Allah’ın takdiri olan bir şeyi başınızdan savmaz.”Yani, ne kadar önlem alırsanız alın, eğer Allah diliyorsa o çocuk doğar...
Kısa özet: Çoğunluk İslam fıkhı profesyoneli, gebeliğin başlamasını engelleyen doğum kontrol yöntemlerini caiz kabul eder.
Tartışmanın olduğu alan, kürtaj meselesidir.
Orada bile farklı görüşler söz konusudur.
Fetavayı Hindiyye’de, “Emziren bir kadın, gebe olur, sütü kesilir ve diğer çocuğun hayatı tehlikeye düşer ya da çocuk babasız kalırsa, gebeliğin 4 ay olmadan önce sonlandırılabileceği” belirtilir.
Müslüman-dindar aileler bu hükümler gere- ğince çok zorlayıcı bir sebep olmadığı sürece kürtajdan uzak dururlar. Lakin Peygamber’imiz zamanı dahil, hemen her zaman doğum kontrol yöntemlerinden yararlandılar, yararlanırlar.
Peki Cumhurbaşkanı’mız Müslümanlara verilen izinleri bilmiyor olabilir mi? Doğum kontrolü uygulanmazsa genç evlenmiş bir kadının 8-10, hatta 20 kere hamile kalabileceğini, bu hamileliklerin kadın sağlığını tehdit edeceğini, aile bütçesinin bu kadar çok çocuğu beslemeye yetse bile eğitmeye yetmeyeceğini bilmiyor mu?
Mutlaka biliyor.
Ancak zannım odur ki...
Kastettiği: Kürtaj ve kürtajın bir doğum kontrol yöntemi olarak kullanılması.
Endişesi: Nüfusta düşme eğilimi.
Görüşü: Doğalgazı, petrolü, yerüstü ve yeraltı zenginliği çok iyi durumda olmayan Türkiye’nin tek gücünün insan gücü olduğuna inanması.
Kızdığı: Sağlık, eğitim ve sosyo-ekonomik standartlar itibarıyla iyi bir yerde olan ailelerin bir-iki çocukla yetinmesi.
Ben bu gerekçeleri ve hassasiyetleri anlayabiliyorum, kısmen hak da veriyorum. Ama “Müslüman yapmaz” ifadesinde sıkıntı var.
Çünkü yapıyorlar.
Çünkü günah değil, ahlaka mugayir değil, dahası gerekli ve mantıklı.