Tutuklanan akademisyenlerin gözaltığına alındığı ilk gün meslektaşlarına destek olmak için gittiği Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda çantasında HDP'nin Newroz davetiyesi bulunduğu gerekçesiyle "Örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla gözaltına alınan İngiliz akademisyen Christopher Stephenson beraat etti. "Terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 5 yıla kadar hapis cezası istenen Christopher Stephenson, "İddianame mantığa aykırı" demişti.
T24'te de analizleri yayımlanan Chris Stephenson savunmasının tam metni şöyle:
“Türkiye’de 25 sene boyunca yasal olarak ikamet eden bir yabancı olarak sivil toplumda rolümü oynamaya çalıştım.
İstanbul Bilgi Üniversitesi'ndeki sendikalaşmada öncü rol oynadım. Bilgi’deki ilk sendika üyelerinden birisiyim. DİSK Sosyal-İş sendikası genel kurul delegesi oldum
Bu ülkede bir çocuk büyüten bir baba olarak ülkedeki barış ile ilgilenmekten daha doğal bir şey yok. 10 Ekim 2015 günü Ankara’da üye olduğum sendikanın çağrıcısı olduğu Barış Mitingi’ne katıldım. Ankara Garı önünde patlayan canlı bombalardan 20 metre kadar uzaktaydım. Yara almadım ama ömrüm boyu bir daha görmek istemediğim sahnelere şahit oldum. Terör ve şiddetin çirkin yüzünü gördüm. Kızımın babasız kalmaya ne kadar yaklaştığını hissettim. Birkaç ay öncesine kadar bu topraklarda barış ve huzur içinde yaşayan bizlerin bu noktaya nasıl gelmiş olduğumuzu sorguladım.
Bu yüzden Barış için Akademisyenler metnine imza attım ve imza atanların üçü tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildiğinde yasal süreci takip etmek için Çağlayan Adliyesi’ne gittim. Girişteki aramada özel güvenlik çantamda davetiyeleri buldu ve beni buraya getiren süreç başladı.
İddianamede ‘Terör Örgütü Propagandası’ yapmakla suçlanıyorum. Bunu hiçbir şekilde yapmadım. Israrla iddianamede çantamdaki davetiyeler ‘broşür’ olarak tarif ediliyor ve ‘broşüre davetiye süsü verilmesi’nden bahsediliyor.
Türkçe anadilim değil. TDK’ya göre ‘broşür’ Fransızca bir kelime. Kelimenin Türkçesi, ‘kitapçık’. TDK’ye göre, ‘kitapçık’ kelimesinin anlamı ‘küçük kitap’. Ve yine TDK’ye göre ‘kitap’ kelimesinin anlamı ‘ciltli ve ciltsiz olarak bir araya getirilmiş, basılı veya yazılı kağıt yapraklarının bütünü’. Bundan anladım ki, çantamdaki kartpostaldan küçük, üzerinde birkaç kelime olan, tek yapraklı, davetiye broşür olamaz.
Propaganda yapmakla suçlanıyorum. Tekrar TDK’ye başvurdum ‘Propaganda’ kelimesinin anlamı, ‘Bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla söz, yazı vb yollarla gerçekleştirilen çalışma, yaymaca’ olarak veriliyor. Davetiyeler hiçbir zaman çantamdan çıkmadı. Hiç kimseye vermedim. İddianamede birilerine vermiş olduğum da iddia edilmiyor. TDK’nın tanımının kilit kelimesi ‘başkalarına’. En basit akıl yürütmesi çantamdan çıkmamış olan bir yaprakla TDK tarafından tarif edilen propaganda faaliyetinin yapılamayacağı sonucuyla tamamlanır.
Garip bir şekilde savcının sorgulamasından sonra gelişen olaylar bu iddianameye eklemiş. Bunlar hakkında görüşlerimi eklemek isterim. Savcı sorgulaması yapıldıktan sonra fiilen sınır dışı edildim. Memleketime varır varmaz çalıştığım üniversitenin yetkilileriyle iletişim kurdum. Vermekte olduğum derslerin öğrencilerini mağdur etmeyeceğimi, dersime uzaktan devam edeceğimi, sınav ve diğer ders malzemelerini üretmeye devam edeceğimi ilettim. Bu konuda deneyimliyim. Hem üniversite derslerimde hem de üniversite dışındaki projelerde uzaktan dersler vermiştim. Bilgisayar Bilimleri konusundaki derslerimin 158'inin video kaydı, toplam İngilizce ve Türkçe 200’den fazla saat, kamuya açık bir web sitesinde duruyor. Son 3 yılda bu derslerim 131 bin defa izlenmiş.
Üniversite yetkilileri, bana telefon ederek, derse devam etme teklifimi kabul etti. Ertesi sabah 3 saatlik bir dersim vardı. Teknik altyapı eksikliği ve hazırlıksızlık yüzünden tam bir ders vermem mümkün değildi. Öğrencilerime kendilerini ortada bırakmayacağımı ve dersin devam edeceğini ifade etmek istedim. Skype aracıyla dersliğe bağlandım. İddianamede yer alan 'mücadele' ve 'dayanışma' kelimeleri de hatırladığıma göre şu şekilde anlattıklarımda yer aldı: ‘Size bir an evvel dönmek için İdari Mahkeme’de hukuki mücadelemi vereceğim. Bu derse katılarak gösterdiğiniz dayanışma için teşekkür ederim’.
Her öğrencim derslerimde kendi görüşlerimi dayatmadığımı ve her öğrenciyi kendi görüşlerini açıklama özgürlüğüne teşvik ettiğimi bilir. Zamanında başörtülü kadın öğrencilerimin okuma, öğrenme ve serbestçe derse katılma hakkı için çetin bir mücadele vermiş olduğum herkes tarafından biliniyor. Bu sürecin güzel yanlarından biri bu mücadelemi kamuya ifade eden eski öğrencilerimdir.
Beni buraya getiren barış isteğim oldu. Hala barış istiyorum. Bu suç değil. Bana karşı iddianamedeki bütün suçlamaları reddediyorum.”
Stephenson, hâkim Hacı İbrahim Gözükara'nın başkanlık yaptığı duruşmada beraat etti.
Bilgisayar bilimleri bölümünü kurdu
Chris Stephenson Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü öğretim görevlisi. Gözaltı gerekçesi olarak çantasındaki HDP Newroz davetiyeleri gösterildi. Stephenson’un ağzından İstanbul’a gelmesiyle başlayan ve ardından devam eden akademisyenlik sürecini anlattı.
Stephenson 1991’de İstanbul’a gelerek Türkçe öğrenmiş. Şöyle anlatıyor o süreci: “Ne yapsam diye kendime soruyordum. Kadıköy’de oturuyordum. Marmara Üniversitesinin Göztepe Kampüsünü ziyaret ettim. Bilgisayar mühendisliği bölümünü sordum. Orada bölüm başkanı ile görüştüm. Kendi bilgi alanımı anlattım. ‘Size bir faydam olur mu?’ diye sordum. Başkan Prof. Dr. Eralp Özil idi. Çok iyi bir insandı. Sanayi havalandırma sistemlerinde uzman bir makine mühendisi. Kasım ayında görüşmüştüm. ‘İki dersimiz boş, yarın başlayabilir misiniz?’ diye sordu. Böylece akademik hayatım başladı. Daha önce İngiltere’de yüksek lisans sırasında asistanlık yapmıştım. Fakat hoca olmamıştım. Burada hoca oldum.”
“Bilgi’de kurduğum bölümü kapattılar”
“Marmara Üniversitesinde başladım, sonra bir sene Yeditepe Üniversitesinde çalıştım ve 1999’da Bilgi Üniversitesine geçtim. Ali Nesin beni işe aldı. Benim lisansım matematik. Yüksek lisansım yapay zeka. Akademik hayatta İngiltere’de de bilgisayarcı olarak çalışmıştım. Bilgi’de bir şansım oldu. Ali Nesin işe aldığında bilgisayar bölümü, matematik bölümünün bir parçasıydı. YÖK demiş ki, iki farklı bölüm yapacaksınız. Ali Nesin şöyle düşünmüştü: ‘İyi matematikçi olan matematiği, matematikçi olmayan ise bilgisayarı okutsun. Öğrencileri mahvetmeyelim.’ Böylece bilgisayar bilimleri bölümü inşa etme şansım oldu. Çok zevkli bir iş oldu. Türkiye’nin tek bilgisayar bilimleri bölümü oldu. Dünyada bu iş bilgisayar bilimi olarak biliniyor. Ama Türkiye’de hep bilgisayar mühendisliği olarak geçiyor. Tabii farklı bir müfredatla ve farklı bir ruhla bölüm inşa ettik. Bu bölümde çok iyi bir takım toplandı. Yaptığımız işi çok beğeniyorum. Öğrencilerimiz sahip çıktı. Fakat üniversiteyi alan yeni sahipler, bölümü beğenmediler. Ve bölümü kapattılar. Yeni öğrenci alımı yok. Daha önce kayıtlı olan öğrencilerin bölümü bitirmesini bekliyorlar.”
“14 kelimelik bir bildiri gördünüz mü?”
Stephenson’a, "14 kelimelik bir bildiri gördünüz mü?” diye soruyor. Ve ardından yaşananları yine gülerek anlatıyor: “Çantama daha önce koyduğum davetiyeler çantanın en dibindeydiler. Özel güvenlik arama yaptı. Özel güvenlik sadece ‘İçeri alınmayacak’ dedi. Birden polis çağırdı. Bağırmaya başladılar. Ve gözaltına alındım. Vatan Caddesi’nde İstanbul Emniyet Müdürlüğüne götürüldüm. Orada bir gece kaldım. Ardından savcının önüne çıkarıldım. Sınır dışı edilme ihtimalim olduğu belirtildiği için nihai kararı beklemeden ailemle birlikte Londra’ya gittim. Orada 48 saat kaldıktan sonra haber geldi; nihai sınır dışı kararı verilmemiş. ‘Dönebilirsiniz’ denildi. Biz emin olmak için üç gün daha kaldık. Avukatlarla görüştüm. Avukatlar yine garanti veremiyorlardı. Sonrasında döndük ve buradayız.”
23 Haziran Perşembe günü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde saat 15.00’te görülen davanın iddianamesi ile ilgili de “Ben bir suç işlemedim” diyen Stephenson şöyle devam ediyor: “Benim silahlı eylemle en ufak alakam yok. Desteklemiyorum. Dolayısıyla böyle bir şey mümkün değil. İddianame mantığa ve Türkçe diline de aykırı. Şöyle ki, iddianamede ‘Davetiye süsü verilmiş broşür’ yazıyor. Türkçe ana dilim değil. Broşür ne demek diye araştırdım. Türk Dil Kurumunun büyük sözlüğünde yer alıyor: Broşür, Fransızca’da kitapçık demek diye. Türkçede kitapçık var. Kitapçık ne demek? Küçük kitap. Kitap ne demek? Kitap da, birden fazla sayfası olan yazılı metindir. Dolayısıyla davetiye, kitapçık da olamaz, kitap da olamaz. Broşür de olamaz. Türkçeye aykırı bir iddianame. Burada propaganda yapmam için başka birine iletmem lazım. İletmedim ki. Dolayısıyla iddianame mantığa aykırı. Türk adaletine inancım var. İlk duruşmada beraat edeceğime inanıyorum.”
Dava için kamuoyuna ve akademisyenlere dayanışma çağrısında bulunan Stephenson, “Adalet, halkın önünde yapılırsa adalet olur. Halkın takip etmesi lazım” dedi.
İddianameyi televizyondan öğrendi
Hakkında açılan dava ile ilgili iddianameyi özel bir haber kanalının haberinden öğrenmesi meselesini sorduğumuz Chris Stephenson, yaşadığı bu haksız durumu için, “Uygun bir davranış değil. Bunun için bir soruşturma açılması lazım; ‘Bu nasıl oldu?’ diye. İddianameyle ilgili ilk haberi olacak olan sanıktır. Bu da normal bir yargılama süreci değil, bir linç süreci” dedi.
Sabah gazetesine dava açtı
Hükümete yakın basının kendisini hedef alan ‘casusluk’ suçlamasına varan karalama ve linç haberlerini ve bunun sosyal medya üzerinde de devam ettirilmesini de yorumlayan Chris Stephenson, “Bu absürt bir şey. Tabii ki, her hangi bir devletin ya da hükümetin ajanı değilim. Hiçbiri bana uygun değil. Geçmişim de belli. Militan bir sendikacıydım İngiltere’de. Tarihim belli. Sabah gazetesine dava açtım. Önce yalan haber nedeniyle suç duyurusunda bulundum. Tekzip istedik. Yayımlanmadı. Şimdi de davalar açılmış durumda” ifadeleriyle yanıt verdi. Londra’ya gittiğinde yaşadıklarını haber olarak basına yansıdığı bilgisini de paylaştı.
Beraat etti
Chris Stephenson bugün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hâkim karşısına çıktı. 'terör örgütü propagandası'yla suçlanan İngiliz akademisyen, beraat etti.