Gündem

Nevruz/Newroz: Doğanın yeni yılı baharda başlar

Nevruz/Newroz yani yeni gün sadece doğanın değil insanın da yenilenme zamanıdır. Yakılan ateşin bütün kötülükleri, uğursuzlukları yok edeceğine inanılır. Bahar bayramı Nevruz/Newroz sevinç ve umudu barındırır…

19 Mart 2021 22:00

Gül Atmaca*

1970'li yıllar. İstanbul'da bir tepeceğin üzerinde boş bir arsa. Küçük bir çocuğum. Mart güneşi bir görünüyor bir kayboluyor. Bulutlar önünden çekilince güneş çıkıyor, ortalık aydınlanıyor, el çırparak sevinçle zıplıyorum. Bulutlar güneşin önünü kapatınca kararıyor ortalık, benim yüzüm de gölgeleniyor, omuzlarım çöküyor. Sonra yeniden görünüyor güneş… Yarım asrı devirmek üzere olduğum hayatımda hep böyle oldu. Bahar çocuğu olduğumdan mıdır nedir soğuk, karanlık ve yağışlı havaları hiç sevmedim. Her yıl, kış mevsimine eninde sonunda bahar gelecek diye katlananlardanım.  

21 Mart Nevruz/Newroz yani yeni gün. Gece ile gündüzün eşit olduğu gün. Bu tarihten sonra gündüzler uzarken geceler kısalacak. İlkbaharın başlangıcı, hava ısınıyor, doğa canlanıyor, göçmen kuşlar geri dönüyorlar…

Bu yazıda ne Kürtlerin Demirci Kawa Efsanesi'nden ne de Türklerin Ergenekon Destanı'ndan bahsedeceğim. Nevruz/Newroz gibi bir bayramı bile kavga ve ayrımcılık konusu haline getirenlere yanıt evrensel özelliklerinden bahsetmeye çalışacağım. Bu arada, Birleşmiş Milletler'in 2010'da Dünya Nevruz/Newroz Bayramı ilan ettiğini de hatırlatalım.

İlk çağlarda insanlar, kış mevsiminin Güneş Tanrısı'nın hükümdarlığını sona erdirdiğine inanırlardı. Günler kısalıp geceler uzadığında güneşin dönmeyeceğinden korkarlardı. Günler sonra karanlık günler sona erdiğinde ise Güneş Tanrısının dönüşünü mumlar ve büyük ateşler yakıp şenliklerle kutlarlardı.

Dünyanın dört bir tarafında farklı kültürlerde Güneş tanrıları/tanrıçaları çıkar karşımıza. İnsan binlerce yıldır parlak bir ışık olarak karanlığın içinden çıkıp gökyüzünde yükselerek yeryüzünü aydınlatan, ısıtarak hayat veren bu varlığa tapınmıştır. Bugün bile yüzlerini güneşe dönüp dua eder, dileklerde bulunur insanlar. Eski Mısır'da, Mezopotamya'da, İskandinavya'da, Güney Amerika'da ve güneşin yakıcı olduğu Afrika'da bile bu böyledir.

Tek tanrılı dinler, ışık bayramlarını, güneşe tapınma gibi pagan adetleri ortadan kaldıramayınca onları yeniden isimlendirdiler, kendilerine uydurdular. Örneğin, her yıl 25 Aralık'taki Noel'de yapılan kutlamalar Hıristiyanlıktan önce de vardı. Noel'de ağaçların, evlerin ve sokakların ışıklarla süslenmesi, mumlar yakılması eski çağlara dayanan geleneklerdir ve ışığa duyulan özlemi dile getirir.

Işık bayramlarının aralık ayına toplanmış olması da şaşırtıcı değildi aslında. Kış mevsiminin uzun ve ağır geçtiği ülkelerde, sıcaklığın, aydınlığın ve bereketin sembolü olan güneşe özlem, bu karanlık günlerde daha da büyür.

Gökteki altın saçlı tanrı

Roma İmparatoru Aurelianus, 3. yüzyılda 25 Aralık'ı, "Yenilmez Güneş anlamına gelen Sol Invictus"un doğum günü olarak ilan etmişti. Romalılar yenilmez Güneş Tanrısına şükranlarını sunup şenliklere başlıyorlardı. Kilise M.S. 336'da bu tarihi, İsa'nın doğum günü olarak ilan etti. Nitekim Aziz Leo'nun bir Noel ayininde (5. yy) Romalı Hıristiyanları, San Pietro Kilisesi'ne girmeden önce güneşi selamladıkları için eleştirmesi, tarihe düşen notlardan birisi.

Özellikle kuzey ülkelerinde karanlık günlerin ardından ışık bayramları yapılır. St. Lucia Günü, "Lucina", "Lucy" ve "Lucinda" olarak da bilinir. Bu bayram kışın, güneşin yüzünü uzun süre göstermediği İsveç, Norveç ve Hollanda'da kutlanır. Diğer bir bayram Yuletide'dir. İskandinavya'da, kışın bir aydan fazla süren karalıktan sonra, temsilciler güneşin dönüşünü karşılamak için dağın zirvelerine çıkarlar. İlk ışık geldiğinde de bu temsilciler aceleyle köylerine dönüp müjdeyi verirler. Güneşin dönüşünü kutlamak için büyük ateşler yakılır. Yine Norveç'in kuzeyinde, kışın 49 süren karanlığının ardından güneşin dönüşü şenliklerle kutlanır. Bu bayramın adı Soldag'dır. İnsanlar geri dönen gün ışığını, gözyaşları içinde, dualarla ve dileklerde bulunarak karşılarlar. Açılış Bayramı, Makabeler Bayramı ya da Işıklar Bayramı olarak ta bilinen Hanuka ise Yahudiler tarafından 8 gün boyunca kutlanır. Bu da Yahudi takviminin Kislev ayında (aralık) gerçekleşir.

Nevruz/Newroz sevinç ve umut taşır

Aralıktan Mart'a gelirsek Nevruz/Newroz İran'da Güneş takviminin ilk ayı olan Ferverdin'in ilk gününde güneş Koç burcundayken, gündüz-gece eşitliği zamanında kutlanır. Nevruz'da ateş yakılarak üzerinden atlama geleneği bütün kötülük ve uğursuzlukların ateşle yakılıp yok olması inancına dayanır. Nevruz/Newroz ayrıca kıtlığın sona erdiği, bereketin başladığı gün olarak görülmektedir. Yenilenen sadece doğa değildir. İçinde sevinç ve umut barındırır.

Güneşin yanı sıra ateşin kutsal olduğu inanışı da evrenseldir. Fakat ateş kutsallığı denilince akla ilk olarak ister istemez Zerdüştlük gelir. Zerdüşt kelimesinin "parlak yıldız", "altın renkli aydınlık", "deve sahibi", "deveci" gibi anlamlarının olduğu söylenir. Bazı Farsça sözlük yazarları da Zerdüşt sözcüğünün "ilk yaratılan", "saf nur", "doğru sözlü", "Yezdan'ın nuru", "ateşperestlerin lideri, önderi" anlamlarına geldiğini belirtirler.

Milattan önce 7. yüzyılda ortaya çıkan bu inanca göre kainatta iki güç egemendir. İyiyi aydınlık, kötüyü karanlık temsil eder. Evrenin yaratıcısı Ahura Mazda'dır. O, iyiliğin, güzelliğin, sevgi ve saygının kaynağıdır. Temsilcisi aydınlık saçan Güneştir. Güneşin yeryüzündeki temsilcisi ateş ve onun bulunduğu ocaktır. Ateş, temizlik, aydınlık ve sıcaklığın simgesi kabul edilir. Bunların insan bedenindeki simgesi de ısıdır. Isı bedene dirilik, çeviklik getirir. İnsan bir sevgi kaynağıdır. O, bu sevgiyi hiç fark gözetmeksizin hayvanlara ve bitkilere de vermelidir. Güneş nasıl tüm tabiata ve varlıklara aydınlığını, sıcaklığını hiç fark gözetmeksizin veriyorsa insan da aynı şeyi yapmalıdır.

Yukarıda da belirttiğim gibi Güneş ve ateş kutsallığı evrenseldir. Örneğin, eski Prusyalılar ve Litvanyalılar özellikle ateşe saygı gösteriyorlardı. Baltık ve İskandinav halkları arasında güneş ve ateş aynı öneme sahipti. İkisinin de tanrısal özellikler taşıdığına inanılıyordu. Buna dünyanın farklı kültürlerinden sayısız örnek verilebilir.

Hepimizi için zor günler devam ediyor. Ben derim ki hem evlerinizi hem ruhunuzu karartan kalın perdeleri açın, bırakın ışık, bahar havası dolsun içeri. Girişte de yazdığım gibi Nevruz/Newroz sadece doğanın değil insanın da yenilenme zamanıdır. Nevruz/Newroz umudu içinde barındırır. Doğanın yeni yılı hepimize kutlu olsun, sağlık ve barış getirsin! 



* Gazeteci
rosa.atmaca@gmail.com