Nirvana'nın kült olan albümü Nevermind'ın yayınlanışının üzerinden 30 yıl geçti. Seattle'lı grubu ve Kurt Cobain'i efsaneler arasına sokan albüm, müzikal niteliğinden çok daha fazlası ile de halen adından söz ettiriyor.
Yayınlandığı dönem zamanının ruhunu yansıtışı, 30 yıl sonra bile konuşulması ile zamansız oluşu ve nesillerin hayatına olan etkisi….
BBC için albümün yıl dönümünü ele alan bir yazı kaleme alan müzik gazetecisi Arwa Haider, albümün kişisel olarak etkilediği isimlerle konuştu.
-------
Ben 90'ların başında Nirvana'yı keşfettiğimde, Mahdis Keshavarz, Seattle'da yaşayan 15 yaşında bir İran kökenli Amerikalıydı.
Keshavarz şu anda New York merkezli bir medya stratejisti, insan hakları aktivisti ve medya firması The Make Agency'nin kurucusu. Ancak o yıllarda, Seattle yakınlarında bulunan Redmond'daki Old Fire House Gençlik Merkezi'nde indie konserleri organize ediyordu.
Old Fire House Gençlik Merkezi aynı zamanda Dinosaur Jr, Kris Cornell ve Kurt Cobain'in de sıkça uğradıkları bir mekandı.
Keshavarz, Nirvana'ya da aşinaydı; bir okul arkadaşı ona, evinin bodrum katına yerleşen kuzeni Kurt'ün bir kasetini vermişti. "Beyaz renkli kalemle 'Bleach' [Nirvana'nın ilk albümü] yazan siyah bir kasetti. Kaseti dinledim ve duyduklarıma inanamadım. Gerçekten çok farklıydı" diyerek tanışmayı anlatıyor.
Mahdis, Old Fire House'taki dönüştürücü havayı da şöyle hatırlıyor: "Punk rockçı oluşumuzla çok gururluyduk. Müziğin kendisi özeldi ama aslında bir felsefeydi de… Radikal feminist olmak, ağırlıklı olarak erkek hakim bir dönemde, kadınlar olarak kendimize bir alan açmak istiyorduk. Ayrıca erkeklere nasıl feminist ve müttefik olabileceklerini öğretmeye çalışıyorduk. Kurt da onlardan biriydi" diyor Keshavarz.
"Hem Müslüman hem de deri rengi farklı bir kadın olmak, müthiş yabancılaştırıcı olduğu kadar diğer bir taraftan da kendime ait bir yer bulmanın yoluydu. Lise buna uygun bir yer değildi ama punk rock ortamı en çok evimde hissettiğim yerdi"
Nirvana Eylül 1991'de Nevermind'i çıkardığında, albümün büyük başarısını hemen Avrupa turnesi izledi. Ve bu, grunge müziğe yabancı ana dalgayı şoke edici bir etki yarattı. Seattle'ın, kapalı alt kültür çevresi ise Nirvana'nın patlamasını kutlamaktan çok uzaktı.
"Nevermind ile ilgili hatırladığım, bana ihanet hissini vermesiydi" diyor Keshavarz. "İnsanlar bu müziğe korumacı yaklaşıyordu çünkü Nirvana bir topluluğun ve çok sayıda fikrin temsilcisiydi.
Bugünden geriye dönüp baktığımda gruba elbette büyük sempati duyuyorum çünkü gerçekten insanların kalplerine dokunan güzel müzik yaptılar. Aslında Nevermind'ın yayınlanmasından kısa bir süre sonra İran'ı ziyaret ettiğimi hatırlıyorum. Yanımda albümün kasetlerini de kaçak bir şekilde ülkeye sokmuştum. Dinleyen arkadaşların ve yakınların suratlarını görmeniz lazımdı: "Nasıl bir şey bu? Aslında havalı da… Bir kopya alabilir miyim?"
"Ama aynı aylarda Seattle'daki topluluğumuz gerçekten çok üzgündü; Geffen gibi dev bir albüm şirketinden çıkarılan bir albümle, amaç olan özgürlüğün çatıştığı düşünülüyordu. Nirvana'nın ününün mekan ve bilet fiyatlarına etkisi olacağını biliyorduk ve alanımızı korumayı çok ciddiye alıyorduk.
"İşte bu atmosferde, Kurt (Cobain) sık sık Old Fire House'a gelir ve bir köşede sessizce takılırdı. Nazik bir insandı ve herkes onu severdi - ama bazen kimin o gece çaldığına bağlı olarak da mekanda hoş karşılanmayabilirdi. Çünkü ortamda (onlara karşı) öfke seviyesi gerçekten yüksekti. Bunları yaşamak onun için çok acı verici olmalı."
Nevermind albümü, Nirvana'nın önceki albümlerini basan Seattle merkezli bağımsız plak şirketi SubPop yerine Geffen plak şirketinden çıkmıştı. Geffen'in başkanı Ed Rosenblatt albümü, "yolundan kaçın ve saklanın' albümlerinden biri" olarak tanımlamıştı.
Küresel yankıları
Nevermind'ın dünya çapında 30 milyonun üzerinde kopya sattığı bildiriliyor. Bu da onu müzik tarihinin en büyük albümlerden biri haline getiriyor. Albümün, MTV'nin yoğun şekilde çalmasının da etkisiyle, küresel çapta bir gençlik kültürü oluşturduğu söylenebilir.
Genç müzik öğrencisi Grzegorz Kwiatkowski'yi ( Halen Gdansk'ın ünlü indie rock grubu Trupa Trupa'nın vokalisti ve gitaristi) Nevermind ile buluşturan, siyasi devrim atmosferi ve anlam arayışı karışımıydı.
Kwiatkowski, Nevermind ile tanıştığı dönemi şöylem anlatıyor: "Komünist sistemin henüz yıkıldığı, demokratik sisteme henüz geçilen 1991 Polonya'sından bahsediyoruz. Bu dönem yalnızca, Batı'nın kimi gülünç kapitalist ürünlerini değil, Nirvana ve Nevermind gibi süper yüksek kalite şeyleri de ülkeye getiridi"
Kwiatkowski, "Polonyalı gençler için MTV, uluslararası gençliğin bir parçası olduğumuzun bir işaretiydi" diyor.
Schubert'ten Beatles'a kadar müzikler dinleyerek büyüyen Kwiatkowski, Nevermind'ı bunların bir devamı olarak gördüğünü anlatıyor:
"Çok güzel, çok sade şarkılardı. Vurucu bir sound ile iyi şarkı sözlerinin mükemmel birleşimiydi."
Kendi grubu Trupa Trupa ile Seattle'lı plak şirketi Sub Pop'un bünyesine katılan Kwiatkoswki, "Bence Nirvana ve Nevermind hala özgürlük ve normalliğin sembolleri. Gerçek üstü bir süperstarlık seviyesi değil ama sıradanlık ve aynı zamanda mükemmellik de…"
Japon müzik gazetecisi Hiroko Shintani 1991'de uluslararası alt kültür müzik sahnelerine girmişti ve Nirvana'nın Bleach albümünü de biliyordu. Ama başlangıçta Nevermind'in bu gruptan çıktığına inanamadı: "İlk tepkim şuydu: 'Onlara ne oldu?!' - bunu olumlu anlamda söylüyorum" diyor Shintani.
"Nevermind'ın böylesine, kültürel bir dönüm noktası haline gelmesi ve bu kadar çok satması beni daha fazla şoke etti. Ama hayran olduğum şey, ironik olarak Kurt Cobain'in rahatsızlıklarına ilişkin olsalar da, müzikal tarzı da aşan bir şekilde özünde pop öğeler bulundurmasıydı. Kurt'ün ana dalgaya karşı yabancılaşmış kişiliği, bu öğeler sayesinde milyonlar tarafından paylaşılır bir albüme dönüştü"
Gaye Su Akyol: Nevermind'ı ilk kez duyduğum anı hatırlıyorum; sarsıcıydı
"Ana akım radyo ve MTV'de böylesine ham ve kırılgan bir erkek sesi duymanın heyecanını hatırlıyorum. Kurt sözleri, 'Asla bilge bir adamla tanışmadım/ Eğer böyle biri ile tanışırsam kesin kadındır' (Territorial Pissings şarkısından) olan bir şarkı söyledi ki tek başına bu bile eşine rastlanmadık bir şeydi.
Shintani, Japonya'nın 80'lerin sonlarında/90'ların başında çok sayıda yerli rock grubu çıkarmasına rağmen, o dönemin ana akım sanatçılarının motivasyonunun 'isyan' olmadığını anlatıyor.
Nevermind'ı çıkış tarihinden sonra keşfeden bir diğer sanatçı ise İstanbullu şarkıcı-söz yazarı Gaye Su Akyol, Nevermind'ı büyük etkisi olan bir ilham kaynağı olarak gösteriyor. Albümün üzerinden dört yıl geçmişti, 1995 yılıydı. Akyol ilkokula gidiyordu ve ve annesinin arabasında ağabeyine ait kaseti buldu: "Nevermind'ı ilk kez duyduğum anı hatırlıyorum; sarsıcıydı"
Akyol, Kurt'ün nasıl öldüğünü öğrenmek için ağabeyini sorulara boğduğunu anlatıyor: "Muhtemelen beni (Kurt'ün intiharına) hayran olmaktan korumak için ağabeyim, 'Her şeye sahipti: Şöhret, para, aşk ama o ölmeyi seçti' dedi. "Kafam karışmıştı ve tatmin olmamıştım; kapak resmine, içindeki grup fotoğraflarına bakıyordum."
"Bir hazine keşfettiğim için kendimi şanslı hissediyordum ve aynı zamanda şu duyguyu hissettiğimi de hatırlıyorum: 'Tam olarak ihtiyacım olan şey işte bu!' Her zaman asi ve itaatsiz bir ruhum vardı. Duygularımı ifade etmenin farklı bir yolunu arıyordum ve Nevermind beni bir anda yakaladı, bana rock'n roll'un kapılarını açtı."
Akyol, Nevermind'ı hâlâ bir "öze dönüş" albümü olarak tanımlıyor; O ilk dinlediği orijinal kasete halen sahip olmakla birlikte plaktan ve dijital olarak da albümü dinliyor: "Albümle kurduğum yakın ilişki her zaman canlı ve aynı zamanda orası nefes alabildiğim bir 'güvenli alan'."
Seattle'a Keshavarz'a geri dönersek, bugün o Nevemind'ı 7 yaşındaki oğlu ile birlikte dinliyor:
"Bu müzikte, genç insanlar olarak hissettiğiniz hayal kırıklığı ve öfkeyeyi gerçekten ifade eden bir şey var. Aynı zamanda bugünden bakıldığında da hükümet hakkındaki hayal kırıklıklarımızın yaygınlığını düşünürsek, Nevermind'ın mesajının mesajı bugün belki de daha güçlü"