Gündem

"Neredesin Tayyip" diyen şehit annesi: Çok do­lu­yum, ko­nu­şa­ca­ğım, ye­ter ar­tık, ye­te­r...

Binbaşı Yavuz Sonat Güzel Tunceli'de hayatını kaybetmişti

30 Eylül 2015 15:15

Tunceli’de şehit olan Jandarma Özel Harekât Tabur Komutanı Binbaşı Yavuz Sonat Güzel'in cenazesinde "Oğlum ben artık yaşayamam. Neredesin o Tayyip? Haber verin” diyen anne Emine Güzel, "Çok do­lu­yum, ko­nu­şa­ca­ğım, ko­nuş­mam ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum. Ye­ter ar­tık, ye­te­r” diye konuştu.

Sözcü gazetesinden Uğur Dündar'a konuşan Emine Güzel, "Tun­ce­li­’de bir su­ba­yın ya­ra­lan­dı­ğı alt­ya­zı­sı­nı gö­rün­ce çıl­gı­na dön­düm. He­men te­le­fo­na sa­rıl­dım. ‘Ya­vuz,Ya­vu­zum ne­re­de­si­n’ di­ye ba­ğı­rı­yo­rum, ama ce­vap gel­mi­yor. Ne­fes­le­ne­bil­mek için çık­tı­ğım bal­kon­da bir de ne gö­re­yim. Tüm Kan­dı­ra bi­zim evin önün­de top­lan­ma­mış mı? Me­ğer ha­ber alıp gel­miş­ler ama zi­li çal­ma­ya çe­ki­ni­yor­lar­mış" dedi.

Anne Güzel, "İş­te ora­da bal­kon ko­nuş­ma­mı yap­tım. ‘Tay­yip gel, bal­kon ko­nuş­ma­sı öy­le ol­maz, böy­le olur. Ne­re­de­sin, gel, bek­li­yo­rum. Be­ni zin­da­na da at­san ko­nu­şa­ca­ğım. Oğ­lu­mu onun PKK’­lı as­ker­le­ri vur­du­’ de­dim" diye konuştu.

Uğur Dündar'ın Sözcü gazetesinin bugünkü (30 Eylül 2015) nüshasında yayımlanan, "Şehidin annesi..." başlıklı yazısı şöyle:

“Be­nim bi­ri­cik oğ­lum, Ya­vu­zum, do­ğum gü­nüm olan 24 Oca­k’­ta dün­ya­ya ge­lin­ce evi­miz­de bay­ram se­vin­ci ya­şan­mış­tı. Ama ha­in­ler onu 39 yıl son­ra bir bay­ram gü­nü ben­den al­dı­lar…”

Şe­hit Bin­ba­şı Ya­vuz So­nat Gü­ze­l’­in, ev­lat kay­bet­me­nin ta­rif­siz acı­la­rı için­de­ki an­ne­si Emi­ne Gü­zel, hıç­kı­rık­lar ara­sın­da an­lat­ma­ya de­vam edi­yor:

“On­dan ön­ce, şim­di iki­si de öğ­ret­men olan ab­la­la­rı Fat­ma ve Jü­li­de Zi­şan doğ­muş­tu. Oğ­lum dün­ya­ya ge­lin­ce ba­ba­sı adı­nı Ya­vuz koy­mak is­te­di. Ben de son ço­cu­ğum ol­du­ğu için “son isi­m” an­la­mı­na ge­len “So­na­d” ol­sun is­te­dim.So­nuç­ta iki isim­de de an­laş­tık. Ama nü­fu­sa kay­de­di­lir­ken So­nat yaz­mış­lar yav­ru­mun adı­nı… Dün­ya­lar gü­ze­li bir be­bek­ti. Son­ra kaş­la göz ara­sın­da bü­yü­yü­ver­di. Çok ya­kı­şık­lı, le­vent gi­bi bir de­li­kan­lı ol­du. O ka­dar iyi kalp­li bir in­san­dı ki an­la­ta­mam.Kal­bi her­ke­se iyi­lik yap­mak için çar­par­dı. Bü­yük­le­ri­ne kar­şı da son de­re­ce say­gı­lıy­dı.Ba­ba­sı ge­lin­ce he­men aya­ğa kal­kar­dı. Ha­ya­tı bo­yun­ca bi­zim­le yük­sek ses­le bi­le ko­nuş­ma­dı yav­ru­cu­ğum. Ken­di is­te­ğiy­le git­ti­ği Işık­lar As­ke­ri Li­se­si­’n­den son­ra Har­p Oku­lu’n­da oku­du. Ora­da mü­hen­dis­lik eği­ti­mi de al­dı. Ay­rı­ca Po­lis Aka­de­mi­si­’ni bi­tir­di ve yük­sek li­sans yap­tı…”

* * *

Ne­fes al­mak­ta zor­la­nın­ca “E­fen­dim, te­le­fo­nu ka­pa­ta­yım. Sa­de­ce baş­sağ­lı­ğı di­le­mek ve acı­nı­zı tüm kal­bim­le pay­laş­tı­ğı­mı söy­le­mek için ara­mış­tım. Si­zi yor­ma­ya­yı­m” di­yo­rum. “Ha­yır, çok do­lu­yum, ko­nu­şa­ca­ğım, ko­nuş­mam ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­rum. Ye­ter ar­tık, ye­te­r” di­yor.

“…Bay­ra­mın üçün­cü gü­nü ge­li­nim Bur­cu ve 11 ya­şın­da­ki kız­la­rı Elif Su­de bi­ze gel­miş­ler­di. Kur­ban­la­rı­mız ke­sil­miş­ti. O sı­ra­da oğ­lum ara­dı. Du­ru­mu­nu sor­dum “Me­rak et­me, sı­kın­tı yok, iyi­yim an­ne­” de­di. Son­ra kı­zıy­la ko­nu­şup ba­ba­an­ne­si, de­de­si ve an­ne­si­ne sa­rı­la­rak fo­toğ­raf çek­me­si­ni ve ken­di­si­ne gön­der­me­si­ni is­te­di. “Be­nim için en gü­zel bay­ram he­di­ye­si o fo­toğ­raf ola­ca­k” de­di. İs­te­di­ği­ni yap­tık. Ce­va­bi me­saj­da mut­lu­luk­tan ha­va­la­ra uç­tu­ğu­nu ya­zı­yor­du.

Sa­at 15.00 ci­va­rın­da ope­ras­yo­na çık­mış­lar. Hep­sin­de çe­lik ye­lek var­mış. Ama he­li­kop­ter­den ye­re at­lar at­la­maz, pu­su­da­ki ha­in­ler ateş et­me­ye baş­la­mış. Bir kur­şun, çe­lik ye­le­ğin boş­luk bı­rak­tı­ğı kol­tuk al­tın­dan gi­rip kal­bi­ne sap­lan­mış ve ca­nım ev­la­dım ora­cık­ta dü­şü­ver­miş.

Ben bun­la­rı bil­mi­yor­dum ama içim­de bir sı­kın­tı oluş­tu. Kal­bim da­ra­lı­yor­du. Kal­kıp te­le­viz­yo­nu aç­tım. Tun­ce­li­’de bir su­ba­yın ya­ra­lan­dı­ğı alt­ya­zı­sı­nı gö­rün­ce çıl­gı­na dön­düm. He­men te­le­fo­na sa­rıl­dım. ‘Ya­vuz,Ya­vu­zum ne­re­de­si­n’ di­ye ba­ğı­rı­yo­rum, ama ce­vap gel­mi­yor. Ne­fes­le­ne­bil­mek için çık­tı­ğım bal­kon­da bir de ne gö­re­yim. Tüm Kan­dı­ra bi­zim evin önün­de top­lan­ma­mış mı? Me­ğer ha­ber alıp gel­miş­ler ama zi­li çal­ma­ya çe­ki­ni­yor­lar­mış. İş­te ora­da bal­kon ko­nuş­ma­mı yap­tım. ‘Tay­yip gel, bal­kon ko­nuş­ma­sı öy­le ol­maz, böy­le olur. Ne­re­de­sin, gel, bek­li­yo­rum. Be­ni zin­da­na da at­san ko­nu­şa­ca­ğım. Oğ­lu­mu onun PKK’­lı as­ker­le­ri vur­du­’ de­dim.

* * *

Emi­ne Gü­zel, oğ­lu­nun yurt­se­ver­lik uğ­ru­na ha­ya­tı­nı kay­bet­ti­ği­ni an­la­tır­ken ara­la­rın­da ge­çen şu ko­nuş­ma­yı ak­ta­rı­yor:
“Ka­ğız­ma­n’­da 3 yıl İl­çe Ko­mu­tan­lı­ğı yap­tı. Sa­yı­sız kan da­va­lı­yı ba­rış­tır­dı. Ora­dan göz­yaş­la­rı ara­sın­da uğur­lan­dı. Ko­man­do Ta­bur Ko­mu­ta­nı ola­rak Tun­ce­li­’ye ta­yi­ni çık­tı­ğın­da ana yü­re­ği­nin de et­ki­siy­le ‘Git­me, ora­lar çok teh­li­ke­li yav­ru­m’ de­dim. Hiç dü­şün­me­den ‘A­na­cı­ğım ora­sı da va­tan top­ra­ğı. Ben git­me­sem, baş­ka bir ar­ka­da­şım git­me­se, biz git­me­sek ora­lar­da bay­ra­ğı­mı­zı kim dal­ga­lan­dı­ra­cak? Ka­der­de şe­hit düş­mek bi­le var­sa, yi­ne de gi­de­ce­ği­m’ di­ye ce­vap ver­di.”

* * *

Şe­hit Bin­ba­şı Ya­vuz So­nat Güze­l

Yü­re­ği ya­nık an­ne eve ge­len Ko­ca­eli Va­li­si­’ne hiç­bir AK­P’­li si­ya­set­çi­yi ta­zi­ye zi­ya­re­tin­de gör­mek is­te­me­di­ği­ni ve ge­lir­ler­se ka­bul et­me­ye­ce­ği­ni söy­le­miş. Da­ha son­ra ve ce­na­ze tö­re­nin­de ya­nı­na yak­la­şan­la­rı da -ör­ne­ğin Em­rul­lah İş­le­r’­i- uzak­laş­tır­mış. Cum­hur­baş­ka­nı Er­do­ğan, Baş­ba­kan Da­vu­toğ­lu ve Mec­lis Baş­ka­nı Yıl­ma­z’­ın çe­lenk­le­ri­ni de kal­dırt­mış.
Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı Or­ge­ne­ral Hu­lu­si Akar ve Jan­dar­ma Ge­nel Ko­mu­ta­nı Or­ge­ne­ral Ga­lip Men­di, ai­le­yi hiç yal­nız bı­rak­ma­yıp bü­yük il­gi gös­ter­miş­ler. Hat­ta Or­ge­ne­ral Men­di, eşiy­le bir­lik­te zi­ya­ret­le­ri­ne gel­miş. CHP Ge­nel Baş­ka­nı Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu ise Emi­ne Ha­nı­m’­ın el­le­ri­ne uza­na­rak “Mü­sa­ade edin de bu mü­ba­rek el­le­ri öpe­yi­m” de­miş.

* * *

Şe­hi­din ba­ba­sı Yıl­maz Gü­zel, ben, Müj­dat Ge­zen ve mer­hum Ke­mal Su­nal gi­bi Ve­fa Li­se­li…
Müj­da­t’­la ay­nı sı­nıf­ta oku­muş­lar. Ço­cuk­la­rı­na isim ve­rir­ken hep li­se­de­ki öğ­ret­men­le­rin­den et­ki­len­miş. Ör­ne­ğin kü­çük kı­zı­na çok sev­di­ği Zi­şan öğ­ret­me­nin adı­nı koy­muş.
“Ye­me­dik iç­me­dik, bir iş­çi emek­li­si ola­rak ev­lat­la­rı­mı­zı okut­tuk. Va­ta­na, mil­le­te, tüm in­san­lı­ğa fay­da­lı bi­rey­ler ol­ma­la­rı için uğ­raş­tık. On­lar da bi­zi mah­cup et­me­di­ler. Ama Ya­vu­zu­mu an­la­ta­mam. Dün­ya­lar iyi­si bir kal­be sa­hip­ti… Ah Ya­vu­zum ah…” der­ken bo­ğa­zı dü­ğüm­le­ni­yor, se­si kı­sı­lı­yor.

* * *

Sev­gi­li okur­la­rım,
Al­lah kim­se­ye ev­lat acı­sı ya­şat­ma­sın. He­le bir sa­at ön­ce ko­nuş­tu­ğu ca­nı­nın par­ça­sı ev­la­dı­nı yi­tir­miş bir an­ne­nin acı­sı söz­cük­ler­le an­la­tı­la­maz.
Ama ge­lin gö­rün ki, ad­la­rı­na “Ak­trol­l” de­ni­len ba­zı vic­dan­sız­lar -sırt­la­rı­nı ik­ti­da­ra da­ya­ma­nın ver­di­ği gü­ven­le- eli öpü­le­si şe­hit an­ne­si­ne ter­bi­ye­siz­lik yap­mak­la kal­ma­dı­lar,“hoş­t” di­ye­rek ha­ka­ret et­me acı­ma­sız­lı­ğı­nı bi­le gös­ter­di­ler.
Bu­nun üze­ri­ne CHP İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li Eren Er­dem, bir so­ru öner­ge­siy­le acı­ma­sız­lı­ğı Mec­lis gün­de­mi­ne ta­şı­dı. Baş­ba­kan Ah­met Da­vu­toğ­lu­’na bu vic­dan­sız­lı­ğı ya­pan­la­ra kar­şı ne gi­bi gi­ri­şim­ler­de bu­lu­na­ca­ğı­nı sor­du.
İz­mir Ba­ro­su Yö­ne­tim Ku­ru­lu Üye­si Avu­kat Mu­rat Er­gün de ha­ka­re­ti ya­pan ak­troll hak­kın­da benim adıma Cum­hu­ri­yet Sav­cı­lı­ğı­’na suç du­yu­ru­sun­da bu­lun­du.

* * *

Gel­di­ği­miz ye­re ba­kar mı­sı­nız?
“Ben git­me­sem, bir baş­ka ar­ka­da­şım git­me­se, biz git­me­sek ora­lar­da bay­ra­ğı­mı­zı kim dal­ga­lan­dı­ra­ca­k” di­ye­rek şe­hit dü­şen kah­ra­man va­tan ev­la­dı­nın aziz ha­tı­ra­sı­na bi­le ha­ka­ret edi­le­bi­li­yor.
İn­san­lık­tan uzak­laş­ma­nın, tüm de­ğer­le­ri yi­tir­me­nin bu ka­da­rı­nı hiç gör­me­miş­tik!
Ye­ter ar­tık, ye­ter!..