Yolları ayrılsaydı ve tekrar kesişseydi nasıl bir görüntü olurdu? Bunun cevabını iki hafta önce All-Star maçında canlı canlı yaşadık. Shaquille O'Neal ve Kobe Bryant. İki farklı dünyaların insanları...
Beraber olduklarında kimse onları durduramıyordu. Los Angeles'ta 3 sene üst üste şampiyonluk yaşadılar. Hollywood'un en medyatik ikilisi... Birlikteyken yapamadılar ve ayrıldılar. Nedeni şiddetli geçimsizlik. Ama uzun zaman sonra ayrıyken de yapamadıklarını geç de olsa da anladılar. Abartmıyoruz. Onlarıki bir aşk hikayesi...
Önsöz
“İnsan ne oldum değil, ne olacağım demeli.” derler hani... Belki de bu hikayeyi anlatmaya başlarken kullanmamız gereken en uygun kavram bu budur. Ya da bir 'Batman' filminden alıntı olan “Bazen başarıya giden yol bir başkasına güvenmekten geçer.” sözü. Hani şu Batman'ın Robin'i partner olarak kabul ettiği anda ki vurgulanan meşhur felsefe.
Bu felsefelerin dışında bu yazıda daha bir çok düşünce ve metafordan söz edeceğimizden emin olabilirsiniz. Tıpkı “Batman ve Robin” gibi Shaq ve Kobe de ayrı dünyaların insanlarıydı. Yani bir şekilde, eninde sonunda bir noktaya varınca birbirlerini anlayamamaları çok doğal bir durum. Ama onların saha dışında birbirlerinden uzak olmaları belki de saha içinde yakınlaşmalarına neden oluyordu. Sonuçta ikisinin de ortak bir kanısı var basketbolla ilgili...”kazanmak”.
Bu yazıyı yazmamın başlıca nedeni “Shaq ve Kobe” ikilisinin başrollerini paylaştıkları hikaye insanlar için gerçek bir hayat dersi olmasıdır. NBA severler, hatta Shaq ve Kobe'nin hastaları bu dersi çoktan almışlardır ama onların hikayesini bilmeyenler bu yazıyı okuduktan sonra belki de NBA ve basketbol kavramları hakkında daha derin fikirler edinecekler. Belki de basketbolu “sadece bir spor dalı” diyerek kestirip atmayı bırakacaklar.
Shaq ve Kobe'nin hikayesi zaten başlı başına bir metafor ve komplike durum. Bir çelişkiler yumağı da diyebiliriz. Neyse sizi daha fazla bekletmeyelim ve konunun içinde dalmaya başlayalım. Önsöz yazmamın nedenine de gelince: Böyle derinlemesine bir konuyu ele almışken okurlarımızı yazıya bir bakıma hazırlamak istedim.
İki farklı dünyanın insanları
Shaquille O'Neal ve Kobe Bryant'ın hayatını bilmeyen yoktur ama biz yine de şöyle bir kısaca bahsedelim. 37 yaşındaki Shaq ile başlayalım.
Shaquille Rashaun O'Neal. 6 Mart 1972'de New Jersey'de dünyaya gelmiş babası Philllip Harrison görevi dolaysıyla bir süre Almanya'da yaşadıktan sonra Lise ve Üniversite okumak için tekrar Amerika'ya döndü. Basketbol adına konuşmak gerekirse Lise ve Üniversite hayatı müthiş geçen Shaq, daha NBA'ye adımın atmadan önce ülkenin en popüler oyuncularından biri haline gelmiş. 1992'de NBA'ye birinci sıradan Orlando Magic tarafından seçilen Shaq takıma bir yıl sonra katılan Anfernee 'Penny' Hardaway ile bir dinamik ikili olmuş ve takımlarını 1995 yılında NBA Final'ine taşımıştır. Bu süreç içinde 2 müzik albümü yapan Shaq, 2 de sinema filminde başrol oynamıştır. 1996 yılnıda Orlando Magic ile kontratı sona ermiştir.
Kobe Bryant. 23 Ağustos 1978'de Philedelphia'da dünyaya gelen Kobe ismi çok enteresan bir yerden gelmektedir. Annesi ve babası bir gün restorantta menüden yemek söylerken 'Kobe' (Japonya'da bir kent) usulü pişirilmiş biftek görmüştür ve demiştir ki “Hanım bizim oğlanın adı Kobe olsun.” Bugün bu ismi bütün basketbol sever gençlerin duvarlarındaki posterlerde yazıyor. NBA'in emektar oyuncularından Joe 'JellyBean' Bryant'ın oğlu olan Kobe, babasının Avrupa'da basketbol oynaması nedeniyle İtalya'da büyümüştür. Lise hayatını Philadelphia'da geçiren Kobe lise basketbol camiasında ismi tanınmıştır. Ardından daha reşit değilken 1996 Draft'ine katılır ve Charlotte Hornets tarafından 13üncü sıradan seçilir. Tabi Hornets forması giymeden aynı gece Los Angeles Lakers Vlade Divaç karşılığında takasla kadrosuna katar.
Bu iki oyuncuyu buluşturan ise Lakers camiasının en saygın ismi o zamanlar Genel Menajerlik görevinde olan Jerry West'tir. Jerry West kim mi? Hani şu NBA logosundaki adam. Bu arada takımın başkanı ise Magic Johnson'dır. Böylesine renkli bir kadro neler yaşamıştır sizce? Sene 1996...İşte burada hikaye başlar.
Karanlık Çağ: 1996-1999
Senelerden 1996, bir yaz akşamıydı. Shaq, Orlando'dan kopma noktasına gelmiş ve Los Angeles'tan gelen büyük teklife evet demişti. Amerika'nın reklam ve sinema endüstrisinin kalbi olan 'Hollywood'a ülkenin en popüler ve en sempatik NBA yıldızı gelince yatırımlara harcanan paraların sıfır rakamları bir çek'e sığmayabiliyor. Draft gecesi de kadroya katılan liseli Kobe Bryant ise gelecek vaat eden bir süper yetenekti. Lakers yönetimi Shaq'ın etrafında iyi bir kadro kurup 6 yıl aradan sonra tekrar ligin domine etmek istiyordu. Ama evdeki hesap çarşıya uymayabiliyor bazı zamanlar. O zamanlar Lakers'ın kadrosu şöyle; Shaquille O'Neal, Eddie Jones, Nick Van Exel, Elden Campbell ve Kobe Bryant.
Tabi Kobe o zamanlar yedek oyuncuydu. Ama Shaq gibi bir oyuncuyu Hollywood'da olunca nasıl basketbola %100 konsantre olabilir ki. Reklamlar, sinema filmleri, rap albümleri, TV programları, konser turneleri, partiler, davetler... Ama ne olursa olsun Lakers Shaq'ın takımıydı ve bütün takım ondan ekstra performanslar ve liderlik bekliyordu. Kobe o zamanlar saha kenarından belirli dakikalarda maça girip Michael Jordan'vari iki smaç vurup seyirciyi coşturuyordu.
Aslında bir “Michael Jordan” kadar yetenekli ve estetik olduğu gözlerden kaçmıyordu ama yine adam olmak için zamanı vardı. Shaq, takımını 50 galibiyete taşıdı ve playoff'lara da vize aldı. Ama ligin medyatik takımı Lakers, çok konuşulan Lakers ikinci turda Utah Jazz'e 4-1 elendi. Tüm eleştiri okları Shaq'a ve koç Del Harris'eydi. Çünkü herkes anlayabiliyordu ki Shaq'ın kafası tamamen basketbolda değildi. Eğer değilse tabi bunda koçun da kabahati söz konusuydu. Gerçi Amerika'da da Türkiye'de olduğu gibi her antrenör nedenli-nedensiz eleştirilir. Sezonu erken kapayan Lakers yaz tatiline girer. Kobe bütün yazı antrenman yaparak ve kondüsyon çalışarak geçirir. Shaq ise 2 sinema filmi, sayısız reklam filmi ve konser vererek geçirir. Yaz ayları biter ve yeni sezonun kamp dönemi başlar.
Hatta bu sene şampiyon olacaklarını bile düşündü herkes. İlk turda Blazers'ı 3-1, ikinci turda da Supersonics'i 4-1 eleyen Lakers tarfatarlarını iyice havaya sokmuştu. Ama şampiyonluk hesapları yapılırken Lakers Batı Final'inde Utah Jazz'e 4-0 süpürülünce sezon büyük bir hayal kırıklığıyla sona erdi. Tabi yine en büyük eleştiri okları Shaq'e yöneldi. Ama NBA otoriteleri bir taraftan da takımın yeterli olup olmadığı hakkında yorumlar getiriyorlardı. Tamam Shaq ve Eddie Jones iyi bir ikili oluyor ama yeteri kadar vurucu mu, NBA Final'i için yeteri kadar güçlü mü? bu tartışılıyordu.
Shaq yaz aylarında yine sinema filmleri çekti, yeni bir rap albümü doldurdu, bir kaç reklam filminde rol aldı. Basketboldan zaten bir servet kazanırken yanında da bu şekilde tatlı paralar elde etti. Belki de bu bir çok kişiye batıyordu Ya da bir gün gelecekti ve batacaktı. Çünkü ileride büyük partneri olacak kişi yine yaz aylarını antrenman yaparak geçirdi.
1998-1999 sezonu 'lockout' nedeniyle geç başlamıştı hatta normal sezonlara göre daha az maç oynanmış ve daha kısa sürmüştü. Yine bir ışıkla “acaba bu sene olur muyuz?” dedirtecek basketbol oynayan Lakers, kısa süren sezonda playoff'lara ikinci sıradan girmeyi başardı. İlk turda Houston Rockets'ı 3-1 geçen Lakers, ikinci turda San Antonio Spurs'e 4-0 elendi. Artık şunu iyi anladı; bu iş böyle yürümez. 1999 yazında bir harekat başlatmak gerekiyordu. Çünkü yıllar geçiyor ve Shaq'ın kariyerindeki en verimli yıllar heba olup gidiveriyordu. Kobe Bryant desek Eddie Jones'un arkasında gölgede kalıyor ve kendisinden yeterince faydalanılamıyordu. Shaq'ın da aklı ve derdi basketbolla uzaktan yakından alakası yoktu.
Hanedan Yılları: 1999-2002
Kobe ve Shaq'ın kaderleri 1999 yazında beraber yazılmaya başlıyor diyebiliriz. Öncelikle koç Del Harris görevden alındı. Ardından takımın başına Michael Jordan ve Scottie Pippen'lı efsane Chicago Bulls'u 6 kez şampiyon yapmış, yıldızları çok iyi yönetebilen Phil Jackson getirildi. Bu arada Lakers'ın takım içinde de bölünmelerin olduğu hep konuşuluyordu.
Phil Jackson hemen takıma bir kaç takviye yaptı. Eddie Jones'a yol verildi ve Kobe Bryant'ın önü açıldı. Elden Campbell uçak biletini aldı ve Los Angeles şehrini terk etti. Takıma Jackson'ın Bulls'daki saz takımından Ron Harper'ı kadroya dahil etti. Glen Rice transfer edildi. Takım içinde taşlar yerine oturtuldu. Robert Horry, Derek Fisher ve Rick Fox'a görevleri verildi ve takımdaki rolleri oturtuldu. Jackson, Lakers'ı adeta “yap-boz” oyunu gibi baştan kurdu. Ama en önemli hamlesi Shaq ve Kobe üzereneydi. Çünkü medyada aralarında soğuk rüzgarlar estiği konuşuluyordu ve birbirlerini pek sevmedikleri düşünlüyordu. Ama bu mevzular kanıtlı ve delilli bilinmiyordu. Ama Shaq'ın kafası sadece basketbolda olmadığı bir gerçekti. Onun için önemli olan medyatik olmak, şarkı söylemek, film çekmek ve fazla fazla para kazanmaktı.
Phil Jackson'ın yapması gereken ilk şey Shaq'ın kafasını basketbola vermesini sağlamaktı. Phil Jackson, Shaq'ı Montana'daki evinde davet etti ve ona evindeki başarılarını anlattı, kupalarını ve ödüllerini gösterdi ve en önemlisi...şampiyon yüzüklerini. Gördüğü manzara karşısında hayran kalan Shaq bir bakıma uyandı.
1999-2000 sezonu başladı ve Shaq-Kobe ikilisi rakipleri darmadağın ediyordu. Biri içerden atıyor diğeri dışardan. Sıkıştıklarında şutörler devreye giriyordu. Disiplinli Phil Jackson'ıun yönetimindeki Lakers sezonu 67 galibiyetle tamamladı ve playoff'lara birinci sıradan girdi. Shaq hem normal sezonun MVP'si hme de All-Star MVP'si seçildi. İlk turda Sacramento Kings'i 3-0 geçen Shaq-Kobe ikilisi ikinci turda Phoenix Suns'ı 4-1, Batı Final'inde Portland Trailblazers'ı 4-3 geçti. Herşey çok iyi gidiyordu.
Shaq önderliğindeki Lakers potaaltında zaten rakipsizdi ve rakiplerini bir geçiyordu. Ama NBA Final'i çok enteresan ve zor geçti. İlk iki maçı kendi evinde rahat kazanan Lakers'ta Shaq adeta şov yapıyordu. Kobe ise zaten rakip gardlar için bela oluyordu. 3üncü maçı kaybeden Lakers'ın bir sonraki maç dönüm noktasıydı. Dördünce maçta iyi giden Lakers'a direnen Indiana Pacers maçı uzatmaya götürmeyi başardı. O ana kadra çok iyi maç çıkaran Shaq bir hücum ribauntu yaparken bir ofansif faul çalındı. Bu da Shaq'ın 6ıncı fauluydu. Herkes maç gitti derken Kobe sazı eline aldı ve sakin bir şekilde topları kullanmaya başladı. Bu da aslında Kobe-Shaq ilişkisindeki dönüm noktalarından biri diyebiliriz. Ama iki açıdan farklı görünen bir durumdu bu aslında.
Biri “Bazen başarıya giden yol bir başkasına güvenmekten geçer.” felsefesi. Yani takım ruhu ve “Batman ve Robin” sendromu. İkincisi ise biraz daha komplike. Lakers Shaq'ın takımıydı sezon boyunca ama 4üncü maçı Lakers'a tek başına kazandıran Kobe, izleyicilerin kafasında “Shaq ve Kobe'nin takımı” haline getirdi. 6Incı maçta son saniyeler tükendi ve Lakers'ın şampiyon ilan edilişiyle Kobe koşup Shaq'ın üstüne bir eli havada atladı ve sarıldı. O görüntüyü muhtemelen herkes gözünün önüne getiriyordur. Shaq'ın bir elinde şampiyonluk kupası bir elinde MVP ödülü ile sezon veda edildi.
Yaz aylarında Kobe yine antrenman yaparak, günde bilmem kaç yüz şut çalışması yaparak geçirirken Shaq yine film ve reklam işleriyle tatlı para kazanıyordu. Bu tabi birilerini rahatsız etmeye başlıyordu. Zaten daha öncesinden Shaq ve Kobe'nin arasında bir soğukluk olduğu söylenirdi ama şampiyonluk yaşanınca herşey unutuldu. Zafer bir çok yarayı örter basketbolda. Kazanırken hiç kimse için sorun olmazdı.
Yaz ayları bitti sezon başladı. Şampiyon Lakers yine yenilmiyordu. Bir anda maç içinde Kobe daha fazla top kullanmaya başlıyordu. Shaq'e ise işin hamallığını yapmak düşüyordu. Bundan herkes şikayetçiydi. Kobe bütün yazı çalışarak geçirince bu rolü hakkettiğini düşünüyordu. Shaq ise her yerde “Bu benim takımım.” diye demeçler veriyordu. Çünkü ne olursa olsun Shaq ligde alternatifsizdi ve Lakers Shaq'ın takımıydı. Shaq belki antrenman yapmıyordu yazları ama sezon başlayınca görülüyordu ki Shaq yine aynı Shaq, atletik, güçlü ve hızlı. Aralarında soğuk savaş başlayan bu ikiliye medya “Düşman Kardeşler” lakabını takmışlardı. Halbuki aynı medya bir önceki sezonun sonunda şampiyonluğun ardında onlara “The Combo” yakıştırmasını yapmışları.
(Not: Combo bir Caz topluluğu demektir. Genelde iki kişiden oluşur. Biri çalarken diğer söyler.)
Birbirleri hakkında medya önünde atıp tutan ikili iyice medya malzemesi haline gelmişlerdi. Shaq, Kobe için “O, Bencil” deyince, Kobe de Shaq için “Şişman” deyince
kıyamet koptu. İçerde depremler yaşanan Lakers'da yenilgiler peş peşe gelmeye başladı. Hatta Mart ayı gelirken herkes Lakers'ın playoff'lara bile kalamayacağını düşünüyordu. Normalde herkes maç sonunda “Kobe kaç attı?” ya da “Shaq kaç tuttu?” diye sorarken bu sefer “Kobe ne dedi?” veya “Shaq ne dedi?” diye merak etmeye başladı.
Lakers'ta nasıl olduysa geçen seneki büyü bozulmuştu. Ardında Shaq sakatlandı ve Lakers yenilmeye başladı. Bu arada Shaq takas edilmek istediğin açıkladı. Genel Menajer Mitch Kupchak medyaya kimseyi takas etmeyi düşünmediklerini açıkladı. Ama Kupchak kapalı kapılar ardında Kobei ile bir görüşme yaptı ve Kobe’ye şunları dedi: “İkinizi de takas etmeyi düşünmüyoruz. Ama ikinizden birini takımdan göndermek zorunda kalırsak bu kesinlikle Shaq olmayacaktır.”
Phil Jackson bu konularda çok tecrübeliydi. Aynı rekabet ve aynı problemler Michael Jordan ve Scottie Pippen arasında da olmuştu. Ama “Bir sürüye bir lider” felsefesine inanan Phil Jackson, Michael Jordan'ı takımın lideri olduğunu kabul ettirdi. Tabi bunda Jordan 1993-95 yılları arasında basketbolu bırakıp beysbol oynamasından da kaynaklanıyordu. Jordan'ın yokluğunda sıradan bir takıma dönen Bulls'ta Pippen gerçekleri görmüştü. Ama beraber 6 şampiyonluğa imza attılar. Her ne kadar Jordan “Bu aslında Scottie'nin takımıdır.” diye mütevazi demeçler verse de herkes biliyordu ki Michael, Scottie'yi sevmiyordu. Scottie de Michael için ölmüyordu. Ama başarı yolunda birlikte inanılmaz oynuyorlardı. Burada da Jackson'ın rolü başlıyor.
Shaq sakatlanınca ve Kobe'li Lakers üst üste yenilmeye başlayınca bir gerçek sonuca varıldı. Shaq'li Lakers Kobe'siz kazanıyordu ama Kobe'li Lakers ancak Shaq ile kazanabiliyordu. Bunu Kobe de fark etti aslına bakarsak ama problemler çözülmüyordu. Lakers camiasının hatta NBA'in en saygın isimlerinden Jerry West, Kobe'yi evine spagetti yemeye davet eder. Uzun uzun konuşan West, Kobe'ye takım olmanın önemi, kazanmaya giden yol ve liderlik üzerine anlatır. Sohbetin ardından aklı başına gelen Kobe, gerçekleri farkeder. Uçakta diğer takım arkadaşlarıyla daha fazla ilgilenir ve diyalog kurmaya başlar, medyaya takım adına demeçler vermeye başlar ve Shaq de sakatlıktan döner. Lakers tekrar yenilmez bir takıma dönüşür. Herşey o an çözülmüştür. Peki ya Michael Jordan, basketbolu bırakıp beysbol oynamaya kalkmasaydı? Ya Shaq sakatlanmasaydı? Ya Lakers Shaq'sız dönemde yenilmeseydi? Her şey bu kadar net çözülebilir miydi?
Playofflar gelir ve Lakers sırayla Portlandı'ı, Sacramento'yu ve San Antonio'yu yenilmeden eler ve Batı Konferansını namağlup tamamlar. Ardında NBA Final'inde Allen Iverson'lı Philadelphia 76ers'ı 4-1 eler ve üst üste ikici kez şampiyon olur. En Değerli Oyuncu ödülü yine Shaq'ın ellerinde olur.
2001-2002 sezonundan hatırlanan tek bir şey var. Tamam Lakers yine güçlüydü ve sezon sonunda şampiyonluğa ulaştı. All-Star maçında Kobe kariyerinin ilk MVP’sini aldı ve hatta baya bi yuhalandı. Bunları kimse unutmayacak. Üst üste 3üncü kez şampiyon olmayı başaran Lakers sezon içinde ve playoff'lara rakipsizdi ve bu da artık sıkmaya başlamıştı. Ama Batı Final'inde Samcamento Kings onlara öyle bir tecrübe yaşattı ki Lakers bu sefer korkuyu da yaşamış oldu. Hani şu Robert Horry'nin 4üncü maçta son salisede attığı üçlük ile seriyi döndürdüğü ve hatta şampiyonluğu getirdiği seri. Ardından New Jersey Nets'i Final serisinde 4-0 geçen Lakers artık gerçek bir hanedandı. Şampiyonluk gecesi medya ve basın ordularının önünde Kobe'nin üzerinde saygısı nedeniyle Jordan forması vardı.
Shaq ve Kobe arasında geçen diyalog şöyleydi...
Shaq: Tebrik ederim. Kutlarım gelmiş geçmiş en iyisi?
Kobe: Ben de seni gelmiş geçmiş en dominantı?
Shaq: Bende artık o üzerindeki formayı çıkarıp kendi formanı giymelisin.
Kobe: Sence zamanı gelmiş midir?
Shaq: Evet. Kesinlikle.
Oyuncular arenadan çıkışıyordu ve kameralar çekiyordu. Kobe, kameranın üstüne üstüne yürüyerek çok büyük bir özgüvenle dedi ki: “Lakers’tan nefret etmeyin. Çünkü durduramazsınız.”
Hanedanın Çöküşü: 2002-2004
Tarihte her imparatorluğun çöküşü vardır derler ya hani. Hatta genelde bu imparatorluklar başka güçler tarafından değil, kendi içlerindeki sorunlar yüzünden çöküş yaşarlar. Shaq ve Kobe’nin Lakers’ı da böyle oldu. Tamam yaz tatiline girerken her şey gayet güzeldi. Lakers, üçüncü kez üst üste şampiyon olmuş, Shaq ise üçüncü kez üst üste Final’lerin MVP’si olmuş. Kobe rolünü kabul etmiş.
Ama 2002 yazında bir gelişme Lakers’ın bütün gidişini değiştirecekti. Bir önceki sezonu sakat sakat oynayan Shaq, takımın şampiyonluğa taşımıştı. Ama bu sakatlık onun kariyerini sonlandırabilme ihtimali olduğu için ameliyat olması şart. Aslında sakatlığı ayaka başparmağındaydı. Yani normal insanlar için çok basit bir şey. Ama 2.16 m’lik ve 160 kiloluk bir adam için çok ağrı verici hale geliyor. Sonuçta ayak başparmağına 75 kilo binmesi farklı 160 kilo binmesi farklı bir etki yaratıyor. Neyse Shaq ameliyat oldu ve Lakers sezon Shaq’siz başlayacaktı.
2002-2003 sezon başladı ve Lakers Shaq’siz Kobe’nin önderliğinde başladı. Tabi Kobe bunu fırsat bildi ve maç başına 35-40 şut kullanmaya başladı ki bu normal bir Kobe’nin kullanacağı şut sayısının iki katı. Ama Lakers sürekli kaybediyordu. 14 maçın sadece 1ini kazanmayı başaran Kobe’li Lakers dibe vurmuştu. Sakatlığı da %1000 geçmemiş Shaq de bu yüzden sahalara dönmek zorunda kaldı. Shaq’in sahalara döneceği haberi bütün Amerika’da olay olmuştu. Hatta Lakers, Shaq’ın döneceği ilk maça öyle bir organizasyon hazırladı ki Shaq’ın nam-ı diğer “Superman”ın dönüşüyle Lakers tekrar toparlayıp yine yenilmez olacağı düşünülüyordu. Maça gelen herkese posterler ve pankartlar verildi. Poster ve pankartlarda şöyle yazıyordu: “SHAQ is BAQ”
Shaq’ın dönüşüyle Lakers toparladı ve tekrar maç kazanmaya başladı. Sezon ortasına doğru %500’lik galibiyet yüzdesine ulaştılar. Bu arada Kobe, Shaq’siz olamayacağını bir kez daha anladı. Ama Shaq’ın gelişiyle Kobe oyununu daha da ilerletti ve Michael Jordan gibi performanslar ortaya koyuyordu. Üst üste 9 maçta 40 sayı ve üstü atma başarısı göstererek Jordan’ın rekorunu egale etti. Herkes “Önemli olan playoff’lara girmemiz. Girdik mi nasıl olsa şampiyonuz.” diyordu. Ama playoff’lar başlayınca bir şey gayet net göründü. Shaq artı keski Shaq değil. Lakers ise artık yenilmez değil. İlk turda Minnesota Timberwolves’u 4-2 eleyen Lakers, ikinci turda son senelerde sahadan sildiği Teksas şerifi San Antonio Spurs’e 4-2 elendi ve handen sona erdi. Aslında seride bir çok hakem hatasına maruz kalan Lakers için artık her şey bitmişti. Sezon bitmiş. Şampiyon sersi sona ermişti. Ve en önemlisi Lakers Hegamonyası sona ermişti. Ligin en iyi takımı değildi ama ligin en iyi iki oyuncusuna sahipti. Bu da şampiyon olmak için yeterli değil, fazlaydı bile. Ama yazın yaşanan gelişmeler gösterdi bütün nedenler Lakers’ın takım içi sorunlarıyla alakalıydı.
2003 yazı Lakers için bir dönüm noktasıydı. Ya yeniden yapılanmaya gidecekti ya da ligin zirvesindeki bu kadroya bir şans daha tanıyıp bir iki transferler çözüm getirecekti. Nitekim Lakers yönetimi tercihini ikinci seçenekten yana kullandı. Shaq ve Kobe’li üç sene üst üste şampiyon olmuş kadroya NBA tarihinin en önemli oyuncularından ikisini, Gary Payton ve Karl Malone’u ekleyen Lakers yönetimi daha yazın ortasında şampiyon ilan edildi. Tam Lakers taraftarları havaya girmişken Kobe skandalı patladı.
“Tecavüzcü Kobe.” ya da “Kobe tecavüz etti.” manşetleri bütün dünyaya yayıldı ve bütün Kovbe severler hayal kırklığına uğradı. Kobe düzenlediği basın toplantısında karısın biriyle aldattığını ama bir tecavüz olmadığı iddia ediyordu. Ama kızın polise verdiği rapor böyle demiyordu. Kobe karısıyla 1,5 milyon dolarlık ile birlikte barışmayı başarabildi. Ama Kobe’nin mahkemeleri başlayınca yer yerinden oynayamaya başlamıştı. Bu arada bu kadar mesenlin içinde hala Shaq ve Kobe basın önünde tartışıyor ve birbirlerine mesaj gönderiyordu. Kobe, bu skandalın ardından Shaq’ın onu aramadığını, bir geçmiş olsun bile demediğini vurgularken Shaq ise bu konuda yorum yapmıyordu. Yani sonuçta ne olursa olsun takım arkadaşın. Bir geçmiş olsun diyebilirdin. Neyse Kobe Colorado’nun Denver şehrine devamlı duruşmalar için gidiyordu. Sezon başlamadan önce “Lakers kimin takımı?” tartışması yine alevlendi. Kobe, Shaq için “O şişman, tembel ve bencil biri. Lakers benim takımım.” derken Shaq açtı ağzını yumdu gözünü; “Ben Kobe’ye nasıl iyi bir gard olunur öğretemem. Ama onu nasıl iyi bir oyuncu olunur öğretebilirim. Bu geminin kaptanı benim. Beğenmeyen çeker gider. Karl ve Payton’a sorun. Niye Lakers’a geldiniz diye. Diyecekleri, Shaq için geldik. Bu benim takımım ve hep böyle olacak.”
2003-2004 sezonu başladı ve Lakers 5inin 4ü şöyleydi; Payton, Kobe, Malone ve Shaq. Birlikte oynadıkları bütün maçlarda rakipleri adeta sahadan silen Lakers sezon içinde hep sakatlıklar ile boğuştu. Bu arada ilk beş oyuncusu ve Lakers’ın 3 şampiyonluktaki oyun kurucusu Derek Fisher yerini Payton’a kaptırdı. Hatta bu birçok Lakers taraftarını üzdü. Çünkü herkes biliyordu ki Payton’ın ilk 5 başlamasını tek nedeni şöhretli ismi. Yoksa Fisher’ın bu takımdaki emeğinin daha fazla olduğu ve formayı daha fazla hakettiği bir gerçek. Derek Fisher da küstü böylece. Lakers sakatlıklardan dolayı sezonun büyük bir bölümün eksik oynadı. Los Angeles’ta düzenlenen All-Star’da kendi seyircisinin önünde MVP seçilen Shaq, herkese eğlenceli dakikalar yaşattı.
Playoff’lar geldi çattı. İlk turda Housston’ı deviren Lakers ikinci turda ezeli rakipleri San Antonio Spurs ile karşılaştılar. Seride 2-0 geri düşen Lakers üst üste iki maç kazanıp seriyi 2-2’ye getirdiler. Ama oynadıkları 5inci maç resmen tarihe geçti. Lakers maçın bitimine 4 sn kala 1 sayıyla öne geçti. Herkes Lakers kaznadı derken Spurs’te Tim Duncan aldı attı ve 0.4 saniye kala takımını öne geçirdi. Yani 4 salise kala.
Lakers şokta Spurs ise galibiyet sevincindeydi. Ama 4 salise kala kenardan Payton’ın verdiği pasta Derek Fisher topu potaya gönderi ve Lakers maçı 4 salise kala kazamdı. SBC Center şoktaydı. Kimse gördüklerine inanmıyordu. Ama maçın en dramatik noktası bu değildi. Asıl dramatik ve mucizevi olan şey imkansız sayıyı Derek Fisher’ın atmasıydı. Hani şu hakkı yenen ve takıma küstürülen oyun kurucu. Ardından Lakers 6ıncı maçı da kazanarak Batı Final’ine yükseldi. Herkes artık büyük virajın atlatıldığı ve NBA şampiyonu olacaklarını düşündü. Batı Final’inde Minnesota Timberwolves’la karşılaşan Lakers dominant Kevin Garnett’i Malone’un savunmasıyla durdurmayı başardı ve NBA Final’ine yükseldi.
NBA Final’de Detroit Pistons ile karşılaşan Lakers için herkes “Artık bitti bu iş.” Dedi. Evet bitti bitmesine ama hiç de beklenildiği gibi bitmedi. İlk maçın başında maça ağırlığını koyan Lakers Pistons’ı domine etmeye başladı. İkinci yarıda biraz bencil oynayan Kobe karşısında sert ve disiplinli savunma yapan Pistons maçın sonunda galip gelen taraf olmayı başardı. Lakers camiasın şoktaydı. İkinci maçta maçın başında itibaren önde giden Pistons’a ikinci yarıda yetişen Lakers zar zor uzatmaya götürdü. Hatta uzatmaya Kobe son saniye basketiyle götürdü. Uzatmada da ağırlığını koyan Lakers seriyi 1-1’e getirdi. Ve ardında 3, 4 ve 5inci maçlarda Lakers’ı savunmasıyla yıldıran Piston Lakers’ı final serinde bozguna uğrattı ve şampiyon olmayı başardı. Lakers’ta seri boyunca ayakta kalan tek isim Shaquille O’Neal’dı. Seri bitmişti ve hala olanlara kimse inanmıyordu. Detroit için bayramken Lakers için kaderin dönüm noktası anlamındaydı. Ama olacakları kimse henüz bilmiyordu.
Zoraki ama beklenen boşanma: 2004 yazı
Hayal kırıklığıyla biten bir sezonun ardından Lakers kendi içinde tam bir cadı kazanına dönüştü. Kobe, bu başarısızlığı Payton ve Malone bağlarken Shaq ise bütün sorumluğu Kobe’ye yükledi. Shaq seri boyunca elinden geleni yapmasına karşın bazı takım arkadaşlarının maçlarda yeterince kendilerini kasmadığını ve umursamaz oynadıklarını vurguladı. Seri sonrası yapılan basın toplantısında Shaq yine esprileriyle olaya açıklık getirdi.
“Seriyi kaybettiniz. Şampiyonluğu kaçırdınız. Bunu neya bağlıyorsunuz?” sorusunu soran muhabire şöyle konuştu: “Bazı şeylerin nedeni olmuyor. Sadece oluveriyor. Altında neden aramak saçmal oluyor. Çünkü bazı şeylerin nedeni olmuyor. Biz Detriot’a neden elendik? Neden yağmur yağar? Neden güneş açar? Neden gökyüzü mavidir? Neden ben bu kadar seksiyim? Bazı şeylerin nedeni yoktur.”
Aradan birkaç gün geçti ve Shaq, Kobe ve Phil Jackson ellerinde formalarıyla basına poz verdi. Takımdan ayrılackalarını açıklayan belli ki bu kararı beraber almışlar. Hatta gazete manşetlerini hepsini hatırlarsınız. “Leaving California” tabi Lakers taraftarları üzgündü. Şampiyonluğun kaçmasından çok bu iki büyük yıldızı takımdan ayrılacak olmasına daha da üzülmüştü. Phil Jackson pazartesi günü takımdan ayırldı. Shaq ise Salı günü Miami Heat’e 3 oyuncu ve bir draft hakkı karşılığında takas oldu. Çarşamba günü ise Kobe Lakers ile 6 yıllığına 136 milyon dolarlık anlaşmaya imza attı. Bu ne karda Lakers taraftarını sevindirse de aslında bir o karda hayal kırıklığına uğratmıştı. Çünkü ne olursa olsun herkes şunu iyi biliyordu. Bu takım Shaq’in takımıydı ve bütün başarılar Shaq’ın sayesindeydi. Hep beraber takımdan ayrılacakların açıkladıktan sonra Kobe’nin sözünden dönmesi ve takımda kalması Shaq’a yapılmış çok büyük bir entrika ve haksızlık olduğu anlamına geliyordu. Kobe de kendi içinde bunu gayet iyi biliyordu. Tabi tekrar zirvede olamayacağını…
Boşanma sonrası nereye vardılar
14 Temmuz 2004…bu tarih kimilerine göre sıranda bir gün ama NBA’yi takip edenler, özellikle Miami halkı için tarihi bir gündü. bu gün Shaq’ın Miami’ye gelişiydi. Shaq’ın Miami’de karşılanışı sanki Superman’ın ülkeden karşılanışı gibiydi. Festival havasında, kutlamalar, protokolde valiler, bakanlar, ünlüler… ne ararsanız var. Shaq’ın Miami Heat’li oluşu üzerine yapılan basın toplantısında Pat Riley’nin açıklaması şöyleydi: “Sevgili Miami’liler..herkes bu günü bir yere not alsın. Bu gün Miami için tarihi bir gündür.”
Shaq ise elinde formayla yaptığı konuşmada şöyle konuştu: “Sevgili Miami’liler… ben Miami’yi şampiyon yapmaya geldim. Size söz veriyorum. İki sene içinde şampiyon olacağız. Benim giydiğim her forma şampiyonluk görür.” Shaq’ın gelişiyle gaza gelen halk Shaq’ın bu açıklamasını ardında iyice havaya girdi. Shaq’ın bir özelliği de hep iddialı konuşması ve iddialı sözlerinin arkasında durmasıdır. Bu arada bütün şehirde Shaq’ın siyah Miami formalı posterleri asılıydı ve üzerinde yazan slogan “Shaq in Black” şeklindeydi. Shaq, Kobe ile sorulan sorulara yanıt vermiyorken muhabirin birine Kobe Bryant ile sorduğu soruya şöyle cevap vermiş: “Kobe ne?” Sanki öyle bir ismi ilk defa duymuş gibi.
Lakers cephesinde ise her şey yerle bir olmuştu. Takımda kimse kalmamış ve ama takım artık Kobe’nin takımı olmuştu. Lakers 2004-2005 sezonunu kaos içinde geçirirken Kobe’de gerçeklerle yüzleşti. O sezon Lakers playoff’lara bile kalamadı, yetmedi bir de Clippers’ın altında bitirdi sezonu. Miami’de ise Shaq, Dwyane Wade ile beraber Doğu Final’i oynadı ve sakatlıklar sebebiyle Pistons’a elendi. Öyle ki Shaq gittiği takımı ilk sezonunda şampiyonluk adayı haline getirmişti.
2005 yazında Miami birkaç takviye yaptı kadroya. Lakers’ta ise takımın başına tekrar Phil Jackson getirildi. O sezon playoff’lara kalmayı başaran Lakers bu sefer ilk turda elendi. Gerçi sezon içinde Kobe 22 Ocak’ta Toronto maçında tarihi bir gece yaşattı ki maça gitmeyen herkes pişman oldu. Kobe Toronto’ya karşı tam 81 sayı attı ki bu NBA tarihinin en yüksek ikinci sayısıydı. Birincisi Wilt Chamberlain’in 100 sayılık maçıydı. Hatat kimilerine göre Kobe MVP olmalıydı ama ödülü Suns’ın oyun kurucusu Steve Nash’e kaptırdı. O sezon Kobe sayı kralı olurken Shaq ise Miami’yi şampiyonluğa taşıdı. Final serisinde Dallas’a karşı 2-0 geri düzen Miami üst üste 4 maç kazanarak seriyi 4-2 kazandı ve böylece Shaq de Miami’ taraftarına verdiği sözü tutmuş oldu. Finallerin MVP’si Dwyane Wade’e ödülünü kendi elleriyle veren Shaq, mikrofona söylediği sözler tamamen mesaj içerikliydi. “Dwyane Wade bu ilgin en iyi oyuncusu. Ben buraya gelirken bu çocuğun ligin en iyi ve en değerli oyuncusu olacağını biliyordum. Pat Riley ise bu güne karda çalıştığım en iyi koç.” Arenadaki ve televizyon başındaki tüm izleyiciler bu sözlerin kime söylendiği gayet iyi biliyordu.
Miami’nin şampiyon olmasıyla beraber herkes Shaq-Kobe arasındaki rekabetin galibini görmüş oldu. Shaq gittiği takımı ilk senesinde şampiyonoluk adayı yapıp ikinci sezonunda şampiyon yaparken Kobe ise Lakers’ı dibe vurdurdu.
Bu arada Lakers – Miami maçalrı hep yılın en önemli günü olan Noel Gecesi'ne konuluyordu. Çünkü Shaq-Kobe karşı karşıya gelmesi demek reyting rekorları demekti.
2007 yazında çok ilginç gelişmeler oldu. Miami’de hiçbir takviyeler yapılmazken Lakers’ta ise Derek Fisher tekrar kadroya dahil edildi. Yaz ayarlında milli takmı formasını giyen Kobe, Lebron ve Dwyane gibi yıldızlara liderlik yaparak Amerika şampiyonluğuna taşıdı ve 2008 Pekin olimpiyatları için vize aldı.
2007-2008 sezonu çok enteresan geçti. Sezona müthiş başlayana Kobe'li Lakers ligin zirvesine yakın sıralarda yer arıyorlardı. Miami'de ise gerçek bir kaos vardı. Miami lig sonunculuğuna doğru hızlı ilerliyorlardı. Sezon ortasında Lakers, Memphis'ten Pau Gasol'u adeta çaldı ve son yılların en büyük hırsızlığına imza attı. Shaq ise Phoenix Suns'a Shawn Marion karşılığında takas edildi. Phoenix ilk turda San Antonio Spurs'e elenirken Lakers ise son sürat gidiyordu. NBA Final'ie ulaşan Lakers'ta Kobe yılın En Değerli Oyuncusu'na layık görüldü. NBA Final'inde ezeli rakipleri Boston Celtics ile karşı karşıya gelen Lakers rakibine 5 maç sonunda boyun eğdi ve NBA Final'lerine veda etti. Ama bir sonraki yıl şampiyon olmak için kolları sıvadı Lakers.
2008 yazında Kobe, Amerika'yı Pekin'de Altın Madalya'yı kazandırırken Shaq ise tatil yaptı.
2008-2009 sezonu başlayınca herkes Lakers'ın ligi domine etmesini bekliyordu. Öyle oldu da. Lakers takım olarak o kadra iyi basketbol oynayınca Kobe bile artık maçın ikinci yarısında oturup maçı kenardan izleyebiliyordu. Bu sene muhtemelen şampiyonluğa ulaşacaklar.
Ayrılan yolları kader birleştirdi
2009 All-Star maçı geldi. Shaq, Kobe ile yıllar sonra yine Batı karmasında yer aldı. Maçtan önce bir hayli sempatik davranışlarda bulunan ikili bir hayli yakın görünüyorlardı. Öyle ki maç öncesinde maç esnasında şakalaşıyorlardı. Kobe, Shaq'a pas verip, Shaq da smacı vurunca herkes bir nostalji yaşadı ve içlerinden 'ah keşke' dedi. Haftaon esnasında Shaq, Kobe-LeBron rekabeti için “LeBron evet çok önemli ve etkili bir oyuncu.. Ama Kobe şu anda ligin en değerli
Phil Jackson ise bunun üzerine “Onların bu durumu bütünü dünya insanları için bir hayat dersidir”dedi. Shaq ise maçtan sonra şöyle konuştu: “Kobe ligin en iyi oyuncusudur. Onunla yıllar sonra birlikte oynamak gerçekten keyifliydi. Hatta topu bana pota altına indirince bir an eski günlere gittim geldim. Kupayı evime çocuklarıma götürmemem izin verdiği için kendisine teşekkür ediyorum.”
Onlar NBA'in gelmiş geçmiş en popüler ikilisiydi. Birbirlerinden nefret ediyorlardı ama saha içinde kimse onları durduramıyordu. İlk bir araya geldiklerinde biri daha genç diğeri ise büyük ama çocuk ruhluydu. Onlar Lakers takımın üst üste üç kez şampiyon yaptılar. Bir süre sonra başarısızlıklarla beraber yapamadılar ve ayrıldılar. Uzun zaman geçti ve bir şeyi çok iyi anladılar. Bir arada yapamadılar ama ayrıyken hiç yapamıyorlardı. Yıllar sonra kader onların yolların tekrar bir noktada birleştirdi. All-Star maçında beraber En Değerli Oyuncu seçildiler. Ve onları seven sevmeyen herkes onların ilişkisinden bir hayat dersi çıkardı.
Ne olursa olsun NBA tarihi bu ikiliyi hiçbir zaman unutamayacak: Shaq ve Kobe.