Bugün gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, bir dönem Gülen cemaatinin sözcüsü olarak anılan ve 17 Aralık öncesine kadar Fethullah Gülen’e en yakın isimlerden biri olan eski Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı başkanı Hüseyin Gülerce hakkında, "Bir insan, muteber bir şahsiyetken nasıl haysiyetsiz bir muhbire dönüşür? Keşke Gülerce bu tuzağa düşmeseydi. Çünkü sözlerinin bir insicamı ve mantığı da yok" dedi.
Ilıcak, "Gülerce, bugün, 'itirafçı' durumuna getirildi. Hiç de haysiyetli bir duruş sergilemiyor. Üstelik çelişkiler içinde. Bir zamanlar, Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetini Ergenekon’un gerçekleştirdiğine inanıyor ve AK Parti hükümetinin bu suikastlarla Batı nezdinde zaafa düşürülmek istendiğini söylüyordu" şeklinde konuştu.
Ilıcak'ın Bugün'de yer alan "Gülerce ve cadı avı" başlığıyla yayımlanan (01 Eylül 2015) tarihli yazısı şöyle:
Hüseyin Gülerce, Cemaat’e yakın bir isimdi. Bugün, “itirafçı” durumuna getirildi. Hiç de haysiyetli bir duruş sergilemiyor. Üstelik çelişkiler içinde. Bir zamanlar, Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetini Ergenekon’un gerçekleştirdiğine inanıyor ve AK Parti hükümetinin bu suikastlarla Batı nezdinde zaafa düşürülmek istendiğini söylüyordu. Ben de bu fikirdeyim. Ama şimdi döndü aynı Gülerce, Hrant Dink cinayetinden Ali Fuat Yılmazer’i sorumlu tutuyor. Oysa Ali Fuat Yılmazer, Ergenekon’un peşine düşen adam. Hem Ergenekon adına Dink cinayetini işleyecek hem de Ergenekon’a karşı savaş açacak!
Gülerce’nin derdi, ABD’nin Fethullah Gülen’i iade etmesi. Eğer Dink cinayetinde Ramazan Akyürek ile Ali Fuat Yılmazer’in sorumluluğu ortaya çıkarsa, Gülen’in iadesi kolaylaşırmış!!!
Bir insan, muteber bir şahsiyetken nasıl haysiyetsiz bir muhbire dönüşür? Her gün bunun örneklerini görüyoruz… Keşke Gülerce bu tuzağa düşmeseydi. Çünkü sözlerinin bir insicamı ve mantığı da yok. Hrant Dink cinayetini Cemaat’le ilişkilendirme çabaları, bir Erdoğan projesi.
1) Cinayeti aydınlatma yolunda samimi bir çaba olsa, şu an İstihbarat Daire Başkanı görevini sürdüren Engin Dinç’in savcıya ifade vermesi engellenmez ya da Dinç o makamda tutulmazdı. Dink cinayetinde ihmali aşikâr birtakım isimler elleri kolları serbest dolaşırken, bütün sorumluluk, “Dink’e karşı ses getirici bir eylem” düzenleneceği ihbarını İstanbul ve Ankara’ya ileten Ramazan Akyürek’in veya bu konuda tedbir almakla doğrudan yükümlü olmayan dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in omuzlarında bırakılmazdı.
2) Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek, muhbir Erhan Tuncel’den duyduğu bilgilerin Ankara ve İstanbul’a iletilmesini sağladı. Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç, İstanbul’a gönderdiği raporda, “Dink’e karşı ses getirici bir eylemden” söz ediyor, İstihbarat Daire Başkanlığı’na ise Hrant Dink’in Yasin Hayal tarafından ne pahasına olursa olsun öldürüleceği bilgisini veriyordu. Bu 2 metindeki ifade farkının sorumlusu Ramazan Akyürek değil Engin Dinç idi. Engin Dinç savcıya ifade vermediği için, 2 metin arasındaki farkın sebebi bilinemiyor.
3) İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, Hrant Dink hakkında koruma kararı aldırtmadı.
İstanbul’a geleceği söylenen Yasin Hayal’in ağabeyi Osman Hayal’i teknik takibe almadı. Ama cinayetten sonra, eski tarihli belgeler düzenleyerek almış gibi gösterdi. Şu anda serbest dolaşıyor. (Elbette tutuklanmasın ama diğerleri neden tutuklu?)
4) Hrant Dink cinayetiyle ilgili rapor İstihbarat Daire Başkanlığı’na ulaştığında, Ali Fuat Yılmazer, Daire Başkanı Sabri Uzun ile yurtdışındaydı. O raporu, yardımcısı Bülent Demirel değerlendirdi ve arşivledi. Bu ihbarı Ali Fuat Yılmazer hiç görmedi.
Kaldı ki, Ali Fuat Yılmazer kusurlu bulunsa dahi, bundan dolayı Cemaat nasıl sorumlu olacak?
Yılmazer’in Cemaatçi olduğuna dair tek belge, Ergenekoncu Aydınlık Gazetesi’nde yayınlanan listeden ibaret. Tayyip Erdoğan, Dink cinayetinde hakikati araştırmıyor. Kimin ihmali var ya da kim kasten bu cinayete yol açtı? Bu soruşturulmuyor… Bütün amaç, Dink cinayetini cadı avının bir parçası gibi kullanmak. İşte Gülerce de buna hizmet ediyor.
Yazının tamamına ulaşmak için tıklayın