Haberütürk yazarı Nagehan Alçı, Meral Akşener'in dün (26 Ekim 2017) gerçekleşen İyi Parti'nin kuruluş törenindeki konuşmasını "Fazla mesaj kokan hareketlere yelteniyor" şeklinde yorumladı. Partinin "çigi"sinin belirsiz olduğunu ifade eden Alçı, Akşener için "Sadece rahatlasa, oy hesabıyla her yere mavi boncuk dağıtıyor havası vermese daha 'İYİ' olacak sanki..." önerisinde bulundu.
Partinin ismiyle ilgili, "Partinin iyi olup olmayacağını ismi değil, izleyeceği yol belirleyecek.." diyen Alçı, kafasında soru işaretleri olduğunu belirterk, "Her yenilik yeni bir beklenti, yeni bir rekabet demek" diyen Alçı, kafasında soru işaretleri olduğunu belirterek, "Hangi siyasi çizgiyi temsil ediyor? Demokrat Parti tabanının üzerine oturmayı, oradan AP-DYP-ANAP çizgisinde ilerlemeyi mi hedefliyor? Yoksa Türk sağının içindeki radikal Kemalist damara mı göz kırpıyor?" dedi.
Nagehan Alçı'nın "O savcı ve hâkimleri kutluyorum!" başlığıyla (27 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
İdeal olan hiç yanlış yapmamaktır elbette ancak yanlıştan dönebilmek de bir erdemdir. Çarşamba günü bu yapıldı. Büyükada davası adı altında yaşanan kâbus nihayet sona erdi ve tutuklu yargılanan 8 sanık tahliye edildi. Hukukun ve adaletin gereğini yapan savcı ve hâkimleri kutluyorum!
Başından itibaren bu davanın temelsiz olduğunu, suçlamaların inandırıcılığının olmadığını, özellikle de tutuklu yargılamanın akılla bağdaşır bir yanının bulunmadığını, zaten ortada yargılanacak bir şey de olmadığını yazdım ve söyledim. İddianame çıkınca bu kanaatim iyice pekişti.
Bu köşede “Absürtlükler iddianamesi” başlığı altında iddianamedeki tutarsızlıkları yazdım. Davada tutuklu bulunanların aynı anda hem FETÖ, hem PKK, hem DHKP-C, hem Gezi olaylarıyla suçlanması, olsa olsa fantastik bir bilimkurgu senaryosunda olabilirdi... Hele sarışın bir erkek olan Peter Steudtner’in gizli tanık tarafından siyah kıvırcık saçlı bir kadın olarak tarif edilmesi... Olsa olsa kör ya da yalancı olduğunun işaretiydi bu tanığın... Kısacası apaçık bir yanlış olan bu davada doğru olan yapıldı.
Bu davanın gelişimi bize şunları söylüyor:
1) Bu ülkede yargının içinde adalet için değil, yaranmak için hareket edenler var. Ama bu asla tümü temsil etmiyor.
2) Bu grup siyaseti de etkileyebiliyor, nitekim Büyükada davası operasyon yapıldıktan hemen sonra Ankara’da savunulmuştu. Belli ki temelsiz iddialar gerçek gibi aktarılmıştı.
3) Gerçeklere dayanıyorsanız, kararlı ve netseniz sonuca ulaşabilirsiniz.
4) Ezberlerin bozulma vakti geldi. Bu davaya en büyük itirazlar muhalif gazeteciler tarafından değil, hükümete yakınlığıyla bilinen bazı gazeteciler tarafından yapıldı. (Galiba bunlardan biri de bendim-N.A.)
Şimdi de sıra bu üçlüde
Büyükada davasında yanlıştan dönüldü. Şimdi sıra Sözcü davasının tek tutuklusu muhabir Gökmen Ulu, Cumhuriyet Gazetesi’nin tutuklu çalışanları ve Enis Berberoğlu’nda. Bu isimlerin de tahliye edilmesi topyekûn bir rahatlama sağlayacak, diğer önemli FETÖ davalarının gidişini hızlandıracak, işini titizlikle yapan savcı ve hâkimlere moral olacak ve emin olun, AK Parti’nin içinde birçok vicdanlı ve demokrat ismin yüzünü güldürecek...
**************
Meral Akşener'in yolu
Meral Akşener ve arkadaşları yeni partilerini çarşamba günü açıkladılar: İyi Parti. İyi olur mu? İsim doğru mu? Bu soruların şimdi cevaplanmaya çalışılmasını yanlış buluyorum. Partinin iyi olup olmayacağını ismi değil, izleyeceği yol belirleyecek...
Her yenilik yeni bir beklenti, yeni bir rekabet demek. Rekabet demokrasi için iyidir. Kadınların yok denecek kadar az olduğu siyasette bir kadının parti genel başkanı olarak çıkması ise çok iyidir. Akşener’in partisine başarılar diliyorum. Öte yandan kafamda bu partinin kimliğiyle ilgili soru işaretleri var...
Hangi siyasi çizgiyi temsil ediyor? Demokrat Parti tabanının üzerine oturmayı, oradan AP-DYP-ANAP çizgisinde ilerlemeyi mi hedefliyor? Yoksa Türk sağının içindeki radikal Kemalist damara mı göz kırpıyor? Her ikisine de diyemezsiniz. Zira bu iki taban birbirini götürür.
1+1, 0 da edebilir
Şayet Demokrat Parti çizgisinin devamı olduğu iddiasında ise o zaman hareketin 2. ismi olan Prof. Dr. Ümit Özdağ’ı nereye koyacağız? Özdağ, Kübra Par’a bundan birkaç hafta önce televizyon söyleşisinde açıkça 27 Mayıs güzellemesi yaptı.
Milli Birlik Komitesi üyelerinden babası Muzaffer Özdağ ile gurur duyduğunu, onun 27 Mayıs’ı doğru bulduğu için darbede yer aldığını söyledi. Bu açıklama elbette Meral Hanım’ın partisini bağlar. Siyasette 1+1 her zaman 2 etmez. Hatta bazen 0 da edebilir.
Yalnızca Özdağ değil, isim listesine baktığınızda merkez sağ bir partiden ziyade MHP’ye alternatif, referandumda “hayır” cephesinde kalan MHP ve bir kısım CHP seçmenine göz kırpan bir parti olacağı izlenimi doğuruyor. Olabilir. Tabanda böyle bir ihtiyaç doğmuş gibi görünüyor. Ancak o zaman ne olduğunu ortaya koyması lazım. Her yere göz kırparak olduğunuz yerde kalabilirsiniz...
O nedenle Meral Akşener bir karar vermeli: Partisi MHP’nin bir kısmından ve CHP’den oy alabilecek, 27 Mayıs’ı sahiplenen “sekülermilliyetçi”taban üzerine mi inşa edilecek yoksa DP çizgisinin devamı olan, Menderes’e, Özal’a sahip çıkan bir parti mi olacak?
İlk izlenim:
Meral Hanım fazla mesaj kokan hareketlere yelteniyor gibi. Halbuki sadece olsa, rahatlasa, oy hesabıyla her yere mavi boncuk dağıtıyor havası vermese daha “İYİ” olacak sanki...