Cumhuriyet gazetesi, 24 Temmuz'da ilk kez hâkim karşısına çıkacak yönetici ve avukatlarının tutuklanmasına giden süreçle ilgili yazı dizisinin üçüncü bölümünü yayımladı. Yazı dizisinde, gazetenin genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu'nun tutuklanmasına ilişkin olarak "Hâkimlik, Sabuncu’nun tutuklanma gerekçelerini sayarken 'Sorguda da gözlenen savunma ve davranışları ile inkârcı tutumu, hâkimliğimizde serbest kalması halinde kaçacağı yolunda kuvvetli şüphe uyandırmıştır' ifadesi yer aldı. Yani Sabuncu, suçu kabul etmediği için tutuklandı" dendi.
Cumhuriyet gazetesinde yer alan yazı dizisinin üçüncüsü aynen şöyle:
Cumhuriyet iddianamesini ele aldığımız yazı dizimizin bu bölümünde tutuklu arkadaşlarımıza yönelen hukuksuzluklara özetle ve kısaca değiniyoruz. Cumhuriyet’in 17 çalışanı sanık durumunda. Tümünü tek tek ele almaktansa sadece tutuklu arkadaşlarımıza yer vermeyi yeğledik. Bugün İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu ve okur temsilcimiz Güray Öz ile başlıyoruz.
Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanvekili ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet’e yönelik operasyon başladığında yurtdışındaydı. Yandaş basın ve Aydınlık gazetesi, Atalay’ın yurtdışında olmasından ötürü iftira dolu haberler yayımladı. Atalay’ın operasyonu önceden haber aldığı, ‘mallarını satarak’ yurtdışına kaçtığı gibi iftiraları, yurda dönmeyeceği yalanları izledi. Oysa Atalay, CHP Köln Derneği’nin ve Nâzım Hikmet Vakfı’nın Tarık Akan’ı anma etkinliğine daveti vesilesiyle, Türkiye’den davetli çok sayıda kişiyle birlikte 30 Ekim Pazar günü Köln’e gitmişti. Akın Atalay, Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin evleri basılıp gözaltına alınmalarından sadece 12 gün sonra, 11 Kasım’da Türkiye’ye döndü ve gözaltına alındı. Atalay, tıpkı evlerinde arama yapıldığını duyunca evlerine giden diğer Cumhuriyetçiler gibi traji-komik ‘kaçma şüphesi’ gerekçesiyle tutuklandı.
Vakıf seçimleri
Sorguda ve iddianamede Atalay’a Cumhuriyet Vakfı’ndaki seçimlere ilişkin sorular ve suçlamalar yöneltildi. Savcılığın kurgusu gereği 18 Şubat 2014’te yapılan yönetim kurulu üyeliği seçimi ‘terör örgütüne yardım’ soruşturmasının konusu edilmişti. Amaç, Cumhuriyet Vakfı’nı, gazeteyi Aydınlık türü bir ‘ekselanslarının muhalefeti’ gazetesi yapacak kadroya teslim etmekti. Bu amaçla daha sonra 18 Nisan 2014’teki seçim mahkeme tarafından iptal edildi. O tarihte vakıfta yönetim kurulu üyesi olmayan, tutuklamaya gerekçe gösterilen o toplantıda bulunmayan Musa Kart, Güray Öz, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Kara, Önder Çelik ve Turhan Günay ise tutuklandı. Oysa savcılığın suçlama konusu yaptığı seçimde bu isimler bulunmuyordu. O tarihteki seçimde Akın Atalay’ın yanı sıra Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, rahmetli Cüneyt Arcayürek ile daha sonra oy kullandığı seçimin iptali için dava açan Mustafa Balbay ve eski Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız oy kullanmıştı. Üstelik Vakıf davasında Saray’ı arkasına alarak sonuç almaya çalışan Alev Coşkun’u, yeniden yönetime seçmeyen 6 kişi arasında Mustafa Balbay ile İbrahim Yıldız da vardı. Ancak savcılık, kurgusu gereği bu 2 ismi davaya katmadı ve diğer vakıf üyeleri, hatta o tarihte üye olmayan isimleri suçlama yoluna gitti. Balbay ve Yıldız ise davada tanık oldular. Çünkü amaç ne pahasına olursa olsun Cumhuriyet gazetesini susturmaktı.
Murat Sabuncu'yu nasıl tutukladılar?
Murat Sabuncu, gazetemizin genel yayın yönetmenliğini 1 Eylül 2016’da devraldı. Gözaltına alınana kadar, 2 ay bu görevi yürüten Sabuncu hakkında savcılık yine haber ve düşünce açıklamalarını delil olarak gösterdi. İddianamede Sabuncu hakkında, aralarında FETÖ’den tutuklanan eski hâkim Mehmet Ekinci’nin de olduğu 8 ByLock kullanıcısı ve haklarında FETÖ soruşturması yürütülen 10 kişiyle ‘iletişim bağlantısı’ olduğu iddia edildi. Savcılığın bir başka suçlaması ise Sabuncu’nun 1 Eylül 2016’dan sonra genel yayın yönetmeni olarak gazetede çıkan suçlama konusu haberlerden, bu haberlerin seçimi ve aktarılış tarzından sorumlu olduğu iddiasıydı. Yani savcılık Sabuncu’yu mesleğini yaptığı için suçlamak dışında bir argüman getirmiyordu. Sabuncu da tıpkı Akın Atalay gibi basın özgürlüğüne vurgu yaptığı tweet’leri nedeniyle suçlandı.
Cumhuriyet’in 17 Aralık’ta getirilen yayın yasağını tanımadığına ilişkin paylaşımın yanı sıra her kesimden gazetecilere ve yayın kuruluşlarına yönelik baskıları eleştiren paylaşımları, yani kendi mesleğini savunması dahi suçlama konusu yapıldı. Sabuncu, savcılıktaki sorgusunda gazetesinin yayın çizgisi ve gazetecilikten başka bir kaygılarının olmadığını ısrarla savundu.
Sabuncu'nun suçlamalara verdiği yanıt
Kendisine ve gazetesine yönelik suçlamaların karşısında dik duruşunu şu sözlerle ifade etti:
“41 sayfalık metinde benim adım iki kere geçmektedir. 2014 yılında Charlie Hebdo ile ilgili bir tek yerde, tek yazarın bir mülakatı ile ilgili bir yerde Murat Sabuncu olarak adım geçiyor. 2015 yılında ben gazeteci olarak Abant toplantısına gittim. Bu toplantı ile ilgili T24 internet sitesinde iki yazı yazmıştım. Bu yazılarda özellikle o dönemki Samanyolu’nda yayımlanan dizilerle ilgili eleştirel yazılar yazmıştım. 1.5 gün kalmıştım. Kimsenin ne talimatı ne tavsiyesi oldu, ne de olabilir. Gazeteci olarak izledim ve buradan aldığım bilgileri yazdım. 1 Eylül 2016 tarihinde Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç beni odasına davet ederek ‘Bundan sonra yayın yönetmeni sensin. Cumhuriyet, laik, demokratik ilkeler doğrultusunda yayınlanan bir gazetedir. Bunu da tüm ülke ve tüm dünya bilir. Sana emanet ediyoruz’ dedi. Ben bu konuşmanın Cumhuriyet’e yayın yönetmeni olarak atanan herkesle yapıldığını biliyorum. O yüzden herkes geldiği yerin neresi olduğunu bilir, ona göre habercilik yapar. Ve o ilkelerde en ufak bir sapma olursa görevden alınacağını da son derece iyi bilir. Objektif habercilik yapılır, dünyada olduğu gibi köşe yazarlarının yorumları da hiçbir şekilde sansüre uğramaz. Ve Cumhuriyet gazetesindeki herkes, bizim yayın ilkelerinin ne olduğunun farkında olarak, bu ilkeler doğrultusunda davranmak, hatta yazmak, hatta karikatür için söylüyorum, çizmek zorundadır. O yüzden gazeteye yöneltilen ithamlar boşlukta kalmaya mahkûmdur.”
Tutuklama gerekçesi: İnkârcı tutum
Sabuncu’nun gazetesini ve kendini savunan bu sözleri, Cumhuriyet dosyasındaki hukuksuzluklara yakışır biçimde, onun tutuklanma gerekçeleri arasında sayıldı. Hâkimlik, Sabuncu’nun tutuklanma gerekçelerini sayarken “Sorguda da gözlenen savunma ve davranışları ile inkârcı tutumu, hâkimliğimizde serbest kalması halinde kaçacağı yolunda kuvvetli şüphe uyandırmıştır” ifadesi yer aldı. Yani Sabuncu, suçu kabul etmediği için tutuklandı.
Güray Öz'ün tutuklanma sebebi: Ombudsmana gerekçe uydurmak
Cumhuriyet’in eski Avrupa Temsilcisi ve okur temsilcisi (Ombudsman) Güray Öz de vakıf yönetiminde bulunduğu için gözaltına alınan ve tutuklanan isimler arasında yer aldı. İddianamede Öz’ün, İnan Kıraç, Nevzat Tüfekçioğlu ve Şükran Soner’in “tasfiye edildiği” 18 Şubat 2014 tarihli seçimle vakıf yönetim kurulu üyeliğine getirildiği belirtildi. Oysa bu tarihteki seçimden önce Kıraç ve Tüfekçioğlu istifa ederek vakfın karar alma yeter sayısına ulaşmamasını hedeflemişlerdi. Buna rağmen savcılık iki isim için “tasfiye” kelimesini kullanmayı tercih etmişti. İddianamede Öz’ün okur temsilcisi olarak “Cumhuriyet okurlarından gelen (CUMOK) tepkiler ve rahatsızlıkları yönetime aktarma adına bir girişimde bulunmadığı” da bir başka suçlama konusu oldu. Oysa Öz, gazetedeki yazılarında gazete yönetimine yönelik eleştirilerde bulunuyor ve okurlardan gelen şikâyetlerle ilgili objektif değerlendirmeler yapıyordu. Gazetelerde ombudsmanlara verilen görev de tam olarak kamu önünde bir tartışma yürütmesiydi.
Kaldı ki, Öz’ün kendisine gelen şikâyetleri gazete yönetimine iletmemesi gibi bir suçlamanın delili de yoktu. İddianamede “şüphelinin 2013 yılından sonra yönetime gelen ve radikal bir yayın politikası değişikliği yapan diğer şüphelilerle ortak hareket ettiği, gazetenin yayın politikasından hukuken sorumlu olduğu” biçimindeki kopya suçlama tekrarlanırken ayrıca 1 ByLock kullanıcısı ile ve hakkında FETÖ soruşturması bulunan 1 kişiyle iletişim kaydının bulunduğu ileri sürüldü. Oysa HTS kayıtları FETÖ soruşturması olarak sunulan soruşturmanın ilgili kişi hakkında “hırsızlık” suçundan yürütüldüğü ve üstelik takipsizlik kararı ile bu kişinin aklandığı ortaya çıktı. Öz, kendine yöneltilen suçlama ile ilgili Emniyet’teki sorgusunda, şunları söylemişti:
"Objektif habercilik esastır"
"Cumhuriyet gazetesi Yunus Nadi tarafından kurulduğu günden beri laik, demokratik cumhuriyet düzeni ve insan hakları için mücadele eden yayın çizgisine sahiptir. Bu çizgisinde bugüne kadar en küçük bir sapma olmamıştır. Sorularda belirtilen hususların tamamına yakını kişisel görüşten ibaret olup gerçekleri yansıtmamaktadır. Cumhuriyet gazetesinin genel çizgisi hem vakıf senedinde hem de yayın ilkelerinde ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Cumhuriyet gazetesi objektif haberciliği esas alır. Cumhuriyet gazetesi yine vakıf senedinde belirtildiği gibi herhangi bir hükümetin ya da siyasi partinin organı değildir. Nesnel haberciliğe önem verir.”