Gündem

Murat Belge: Türkçe fonetik bir dil değil, olamaz

"Bizimkisi oldum olası bir “kanun ve nizam devleti”dir. Onun için bu işi de yasalarla çözmemiz beklenirdi"

14 Kasım 2015 20:16

Taraf yazarı Prof. Murat Belge, Türkçe’de “k” ve “h” harflerinin farklı söyleyişlerini ele aldığı yazısında Türkçe’nin fonetik bir dil olmadığını belirtti. Belge, “Türkçe için hep “fonetik bir dildir” denir. Öyle mi? Değil. Olamaz ki. “Üniversite” yazıyoruz, kuralı bu. Konuşurken, yazıldığı şekilde telaffuz eden var mı? Etsek, insanlar güler, “Züppe” der: “ünüerste” diyoruz. Daha bir yığın kelime var ki, yazdığımız gibi okumuyoruz. Bizimkisi oldum olası bir “kanun ve nizam devleti”dir. Onun için bu işi de yasalarla çözmemiz beklenirdi. Zaten öyleydi de. Ama düzen bozuldu, şimdi herkes aklına estiği gibi yapıyor” ifadelerini kullandı.

Murat Belge’nin Taraf gazetesinde “Kaf Dağı’ndan” başlığıyla yayımlanan (14 Kasım 2015) yazısı şöyle:

Siyaset üstüne yazmak yazanı bıktırıyor, biliyorum. Ama sanırım okuyanı da bıktırıyordur. Çünkü sonuç olarak bu toplumda “siyaset yapma tarzı” bıktırıcı. Başka bir konuda bir şey yazmak geliyor içimden ama siyasetin burnunu sokmadığı bir yer olmadığı için gene başımızı siyasetin içine sokmuş olacağız.

PKK’nın “K” harfi ve onun sesi, aklımda. Daha önce de yazmıştım. Kürt’lerin mücadelesini destekliyorsan, “Pe- ka- ka” demeyeceksin; “Pe- ke- ke” diyeceksin.

Bir Kürt belediyenin davetlisiydim. Yanıma bir adam vermişlerdi, “mihmandar” olarak, arabayla getiriyor, götürüyor falan. Öyle genç bir adam da değil. Mesafeli, çok nazik. Günün sonuna geldik. Yanıma geldi, “Konuşmanızda İki kera ‘pekaka’ dediniz. Sizi protesto ediyorum,” dedi ve gitti.

Son aylarda bakıyorum, TV programlarında falan, çoğunluk “pekeke” diyor. Herkes bir tavır belirtmek için mi böyle yapıyor? Sanmıyorum. Hiç sempatisi olmayanlar da öyle diyebiliyor. Demek ki sonunda bunu yerleştirdiler, diye düşünüyorum.

Ama bu arada “H” harfinin sesi de değişti. “H” ile “K”, bizim alfabede “Ha” ve “Ka” olarak, “a” ile telaffuz edilen iki harfti. Şimdi “e”ye döndü: Hedepe, Cehepe, Mehepe, öylece gidiyor.

Niye “ha” ve “ka”ydı bunlar? Arap alfabesinde bir “kaf”, bir de “kef” vardı. Klasik örnekle, hani şu gökten yağan “kar”dan söz edeceksek, bunu “kaf”la yazacağız; cebimize “kâr” kalacak şeyden söz edeceksek, “kef”i kullanacağız. Ama Latin alfabesine geçtiğimizde bu “kef”in yerine “Q” harfini almadık. Derler ki Atatürk sevmemiş. İmzasını “Q” ile atmak istememiş. Muhtemelen uydurma bir yorum. Ama “kaf”tan gidince, o sesin adı da “ka” olmuş. Doğrusu da bu.

“H” deyince üstelik üç tane harf var Arap alfabesinde. Bunların söylenişi de “Ha”, “Hı” ve “He”. “He” bazen sadece “e” de olabilir. “Hı” ise iyice gırtlaktan. Bu durumda “Ha” demeyi seçmişiz. Yıllarca, ilkokuldan başlayarak böyle belletildi, böyle söylendi bunlar. Dediğim gibi, PKK ortaya çıkıncaya kadar. O zaman bu “kaka” sesleri mi kötü görüldü, ne olduysa, bir “keke” çıktı. Bu arada, birileri de özelikle “kaka” demek istiyor olabilirler tabii.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu benim akrabam olduğu için her konuda sohbet ederdik. O da, adının “inisiyal”lerinden şikâyetçiydi, aynı nedenle. “Yahu, ‘ye- ka- ka’ oluyor” diye dert yanardı.

Bir zamanlar da alfabeye, yani şimdi kullandığımız Latin alfabesine, o alfabede zaten olan bazı harfleri yeniden alarak, daha çok Kürtler’in dilindeki sesleri karşılama tartışması yapılmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam, böyle yapılması yönünde bir yasal düzenleme de yürürlüğe girmişti. Örneğin “W” kullanılır olmuştu.

Bu da bir yöntem. Örneğin “Q” harfini kabul etmek. Ama bunun başımıza açacağı dertleri bir düşünün: Mustafa Qemal’den başlayarak ne kadar çok şey değişmesi gerekiyor. Türqiye olacak. qüçüq “qü”nün biçimi “ge”ye benzediği için de karışıklıklar çıkacak (ama eski yazıda “kef”te de olurdu bunlar. Kef, ince “ge”ye de dönüşürdü yerine göre, örneğin “getir”, “kef”le yazılırdı. Ama arka vokallerle telaffuz edilen (“a”, “u”, “o” ile ) “ge”ler “gayın”la yazılırdı.

Tabii bir simge ile hep aynı sesi temsil etmek aslında mümkün değildir, çünkü dil durmadan değişir. Bu nedenle imlâsı eskiden beri iyi kötü yerleşmiş Avrupa dilleri, imlâsı en belâlı dillerdir. “Flood” yazarsın, “flad” okursun; yazıldığı gibi okunanlar iyice azınlıktadır. Erkek adı “George”: “corc” okunur. Uçurum anlamına “gorge”, “gorc” okunur.

Türkçe için hep “fonetik bir dildir” denir. Öyle mi? Değil. Olamaz ki. “Üniversite” yazıyoruz, kuralı bu. Konuşurken, yazıldığı şekilde telaffuz eden var mı? Etsek, insanlar güler, “Züppe” der: “ünüerste” diyoruz. Daha bir yığın kelime var ki, yazdığımız gibi okumuyoruz.

Bizimkisi oldum olası bir “kanun ve nizam devleti”dir. Onun için bu işi de yasalarla çözmemiz beklenirdi. Zaten öyleydi de. Ama düzen bozuldu, şimdi herkes aklına estiği gibi yapıyor.

“Ka” mı, “ke” mi?