Gündem

Murat Belge: Herhalde Öcalan’ın anlattığı 'özerklik' hendek kazmakla erişilecek bir özerklik değildi

"İktidar olmadan da bir 'toplumsal belirleyici' olmak mümkündür"

27 Aralık 2015 11:56

New York Times'ta okuduğu bir makalede, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın okuduğu bir kitaptan bahsedildiğini yazan Taraf yazarı Prof. Murat Belge, kitapta, "Bir düşünsel olgunluk düzeyine geldiğinde iktidar olmadan da bir 'toplumsal belirleyici' olmak mümkündür" ifadesinin yer aldığını belirtti. Belge, "Bu yazıya göre Öcalan da fiilî sınırlar değişmeden özerklik olabilir düşüncesini savunmuş" dedi. Prof. Belge, "Bir gazete yazısından büyük genellemelere yönelmek doğru da değil, mümkün de değil. Ama o yazıdaki veriler doğruysa, herhalde Öcalan’ın anlatmak istediği 'özerklik' sokaklara hendek kazmakla erişilecek bir özerklik değildi" görüşünü dile getirdi.

Prof. Murat Belge'nin Taraf gazetesinin bugünkü (27 Aralık 2015) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:

Son yıllarda Kürt arkadaşlarımızla konuşurken sık sık söyledikleri bir söz var: “Sizin böyle oturup karşılıklı konuşabileceğiniz son kuşak biziz,” diyorlar. “Bizden sonra gelenler başka türden insanlar.”

Ben o “başka türden insanlar”ı Hakkâri’de görmüştüm: ellerinde taşlarla yolumuzu kesen on dört on beş yaşlarında delikanlılar…

PKK ile bir gerilla hareketi olarak başlayan Kürt direnişi, bunca yıl sonra, böyle bir noktaya geldi.

Yıllar önce, Victor Serge’in anılarını okumuştum. Serge, Rus kökenli bir devrimci. Ailesi Belçika’ya göçtüğü için o da Belçika’da büyümüş. Göçmenlerin ve yoksulların yaşadığı bir kenar mahallede –bir yoksunluk ve öfke mahallesi. Görmedikleri ve nasıl işlendiğini çözemedikleri çarkların yoksunluğa mahkûm ettiği umutsuz ve öfkeli gençler. Serge “balinanın karnında” deyimini kullanıyordu bu hapisliği anlatmak için. Sanırım Orwell bunu ondan almıştı.

Durumlarını protesto ediyor ve savaşıyorlar. Savaştan bir şey kazanmayı umuyorlar. Önlerinde “rasyonel” denecek bir plan- program yok. Ama dövüşmek onlar için bir varoluş tarzı. Başka bir varoluş tarzı da bilmiyorlar, tanışmamışlar.

Victor Serge’in bu Belçikalı arkadaşlarından doğu ve güneydoğu illerimizde çok sayıda bulunduğu kanısındayım. “Çok sayıda.” Bu toplumun bu yönde değil de şu yönde yoluna devam etmesini belirleyecek kadar kabarık bir sayı değil; ama herhangi bir yönde devam edemeyip olduğu yerde debelenmesine yol açmaya yeter.

Haziran’daki seçim sonuçlarıyla birlikte başlayan hareket –birçok gözlemcinin o günlerde belirttiği, dikkat çektiği gibi– bu çatışmada yeni bir aşamayı işaret ediyordu. Bir “kent hareketi” başlamıştı. Kırda, bayırda ver iki bir gerilla mücadelesinden, belirli ölçüde kitleleşme potansiyeli içeren bir kent hareketine doğru bir evrimle sözkonusuydu. Böyle bir aşamanın ortaya çıkmış, çıkabilmiş olması da, öyle bir gençliğin orada bulunmasının sonucuydu.

Bu insanlar, PKK için bir taban şüphesiz. Ama yukarıda da söylediğim gibi, plan- programı olan ya da plan- program dilinden konuşan bir taban değil bu.

Haziran sonuçları, Kürt hareketi, direnişi için silâhtan başka bir yöntem düşünmeyen, düşünmek istemeyen kesimleri bir paradoksla yüz yüze getirdi diye düşünüyorum. HDP’nin beklenenin epey üstüne çıkan başarısı… Bu başarıdan yararlanarak birkaç yeni hamle daha yapma isteği. Ama aynı zamanda bu başarıyı kazanmış olanların da şımarmalarına meydan vermeme içgüdüsü: bu işler kimden sorulur, bilinsin.

Bir yanda hükümet kendi geleceğini çatışmanın, gerilimin artmasına bağlarken, bu kesim de kendi farklı gerekçeleriyle aynı yöntemde karar kıldı.

Ama HDP’nin Haziran’da ki başarısı, olayı silâhların konuştuğu alandan çıkarıp siyasi mücadelenin, legal- demokratik mücadelenin alanına taşıyabileceğine dair verdiği güvendi. Dolayısıyla birdenbire alevlenen bu çatışma ortamı hükümetin planını doğruladı ve ona avantaj sağladı. Ama demokrasiye kaybettirdi.

“Özerklik”, bu da başka, karmaşık bir hikâye. Geçenlerde International New York Times’da bir yazı okumuştum, Rojava’da ders veren bir Amerikalı’nın yazısı. Gazeteyi saklamadığım için şimdi hiçbir isim aklımda değil. Onun dediğine göre Öcalan yaşını başını almış bir Amerikalı anarşistin kitabını okumuş. Adam, bazılarımızın bir süredir anlattığı bir düşünceyi savunuyor. “İlle iktidar olmak şart değil,” diyor. Bir düşünsel olgunluk düzeyine geldiğinde iktidar olmadan da bir “toplumsal belirleyici” olmak mümkündür. Bu yazıya göre Öcalan da fiilî sınırlar değişmeden özerklik olabilir düşüncesini savunmuş.

Bir gazete yazısından büyük genellemelere yönelmek doğru da değil, mümkün de değil. Ama o yazıdaki veriler doğruysa, herhalde Öcalan’ın anlatmak istediği “özerklik” sokaklara hendek kazmakla erişilecek bir özerklik değildi.

Ama orada yani “vaka mahallinde” olanların düşünebildiği, tasarlayabildiği “özerklik” böyle bir şeydi.