Gündem

Murat Bardakçı: Amerika'ya şeriat mı geliyor ne?

"Amerika'ya şeriat gelirse bize neler neler gelmez bir düşünsenize"

01 Ekim 2018 10:19

ABD Senatosu Adalet Komisyonu, cinsel saldırıyla suçlanan Yargıç Brett Kavanaugh'ın Yüksek Mahkeme üyeliğini onayladı. Başkan Donald Trump'ın üyeliğe aday gösterdiği Kavanaugh için Senato Genel Kurulu'nda da oylama yapılacak. Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Kavanaugh arasındaki muhabbeti köşesine taşıyarak yorumladı. İkilinin Allah, vatan, kavramlarının bol bol geçtiği bir muhabbetine giriştiğine dikkati çeken yazar, "Amerika’ya şeriat mı geliyor ne?" sorusunu yöneltti. 

Murat Bardakçı'nın "Eyvaaah! Amerika şeriatçı oluyor!" başlığıyla (1 Ekim 2018) yayımlanan yazısı şöyle: 

"Kevin Spacey’in başrolde olduğu, çekimleri geçen senenin sonuna kadar devam eden ve izlenme oranlarında hep ilk sıralarda yeralan “House of Cards” isimli bir TV dizisi vardı...

Dizide “Francis Underwood” isimli hayalî Amerikan başkanını oynayan Kevin Spacey iktidarda kalabilmek için karısı Robin Wrigth ile her türlü haltı edip her çeşit pisliği yapıyordu ama gerçek hayatta sebep olduğu bir rezalet yüzünden dizinin çekimleri durduruldu…

Washington’da günlerdir House of Cards’ı aratmayacak ama hayalî değil, gerçek işler oluyor…

Gazetelerde okumuş yahut TV’lerde izlemişsinizdir: Başkan Donald Trump, Brett Kavanaugh adındaki hâkimi Yüksek Mahkeme üyeliğine aday gösterdi ve kıyamet koptu! Aday, Amerikan yasalarına göre Senato tarafından onaylandıktan sonra göreve başlayabilyor ama Kavanaugh’un adaylığının açıklanmasının ardından ortaya çıkan üçhanım ortalığı karıştırdı! Bundan seneler önce, öğrencilik yıllarında Kavanaugh’un cinsel tacizine uğradıklarını iddia edip “Bize bunu yapmış olan böyle bir herif Yüksek Mahkeme’de görev alamaz” dediler, üstelik bu hanımlardan biri, Kavanaugh’un okul arkadaşı olan şimdinin psikoloji profesörü Christine Blasey Ford, Senato Komisyonu’nun önüne çıktı ve uğradığını iddia ettiği tacizi en ince ayrıntılarına kadar anlattı.

Komisyon, Prof. Ford’un ardından Trump’ın adayı Kavanaugh’ı dinledi ama adam bütün iddiaları reddetti, “Bu kadınların hepsi yalancı” dedi; hattâ kilise, din, iman, vesaire edebiyatı da yaptı ama o vaziyette bile millete tepeden bakması yüzünden masumiyetine pek kimseleri ikna edemedi.

Senato Komisyonu’ndaki oturumda verilen ifadeler tam yedi saat sürdü ve Kevin Spacey’in oynadığı “House of Cards” dizisindeki inanılmaz sahneleri bile yer yer geride bıraktı!

İşte, resmî bir görüşme değil de artık bir “High Court Serial”, yani TV için çekilmiş “Yüksek Mahkeme Dizisi” hâlini alan toplantıların sonuna doğru geçen bir konuşma, tüylerimi diken diken etti ve “Amerika’ya şeriat mı geliyor ne?” diye düşündüm!

Bu sözler bizim Meclis'te edilse!

Neden mi, bakın anlatayım:

Brett Kavanaugh esip gürledikten, “küçük dağları ben yarattım” havası ile tatsız ve tepeden bakan tavırlarla kendisinin ne kadar dürüst, suçlamaları yapanların da nasıl yalancı olduklarını uzun uzun iddia edip elinden geldiğince antipatik olduktan sonra Lousiana’nın Cumhuriyetçi Senatörü John Kennedy ile içerisinde Allah, vatan, vesaire kavramlarının bol bol geçtiği bir “kendin pişir, kendin ye” muhabbetine girişti.

Senatör Kennedy ile Kavanaugh arasındaki muhavere şöyle son buldu:

- Allah’a inanıyor musunuz? 
- Evet, inanıyorum.
- O halde size bir fırsat veriyorum. Şimdi burada Allah ve ülkeniz adına gerçeği söyleyin: Hakkınızdaki suçlamalar doğru mu?
- Hepsini reddediyorum. İddia edilenlerin hiçbirini asla yapmadım, asla!
- Hiçbiri doğru değil mi?
- Hayır.
- Bu konuda bir şüpheniz yok değil mi?
- Yüzde yüz eminim. Hayır!
- Yüzüme bakarak Allah’ın üzerine yemin eder misiniz?
- Allah’ın üzerine yemin ediyorum.

Şimdi böyle bir konuşmanın bizim Meclis’te geçtiğini, komisyon üyesi milletvekilinin muhatabına “Allah’a inanıyor musun? Allah’ın üzerine yemin eder misin?” diye sorduğunu ve muhatabının “İnanıyorum” deyip yemin ettiğini hayal buyurun!

Yer yerinden oynar, ortalık birbirine girer, etrafı önce “Şeriat geliyooooor!” haykırışları sarar, ardından “İrtica Meclis’i bastı” denir, “Lâikliiiiik” nidâları işitilir, “kurucu değerler”, “demokrasi” vesaire gibisinden kavramlar da tabii ki unutulmaz ve soruyu soran sorduğuna, cevap veren de verdiğine pişman edilir.

Fakat bu sözler Amerikan Senatosu’nda sarfedildiği takdirde ortada irtica falan yoktur, demokrasi meltemleri esmekte ve ruhlar tatlı tatlı yelpazelenmektedir!

Lâiklik şampiyonlarımız, kurucu ayar ustalarımız ve döpiyes giymiş sert bakışlı ablalarımız: Amerika elden gidiyor, yetişin! Adamlara bir haller oldu, paralarının üzerine “Allah’a inanırız” yazmaları yetmiyormuş gibi şimdi de Senato’da Allah’tan bahsedip onun üzerine yemin etmeye falan başladılar.

Bir yolunu bulun, Senato taraflarına uzanın, irticacı senatörlere Washingtonculuğun ve lâikliğin faziletlerini anlatın, Kuruluş Bildirgesi’ndeki kurucu ayarları hatırlatın ve ne yapıp edin, şeriatın Amerika’ya hâkim olmasının Allah aşkına mâni olun!

Amerika’ya şeriat gelirse bize neler neler gelmez bir düşünsenize…"