Dünya

Mültecilerin açlıkla imtihanı

Suriye'de savaştan kaçarak komşu ülkelere sığınan mültecilere gıda yardımı yapan Dünya Gıda Programı maddi imkansızlıklar nedeniyle yardımların kesileceğini açıkladı.

06 Aralık 2014 15:24


Suriyeliler üç buçuk yıldır süren iç savaşta önce dünya kamuoyunun dikkatini ve ardından da bağışlarını kaybetmeye başladı. Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Gıda Programı (WFP) mültecilere yönelik gıda yardımını maddi yetersizlikler nedeniyle askıya aldığını açıkladı. Dünya Gıda Programı, Aralık ayında en az iki milyon Suriyeli mülteciye gıda yardımı yapılabilmesi için 64 milyon dolara gereksinim duyulduğunu, ancak bu paranın kasalarında mavcut olmadığına dikkat çekti. Dünya Gıda Programı, bir çok ülkenin yardım fonuna maddi kaynak aktarma vaadinde bulunmasına karşın ödeme yapmadığını da vurguladı. Şu ana kadar üç buçuk milyon mülteciden yaklaşık 2 milyonuna gıda yardımı ulaştırdıklarını açıklayan WFP Sözcüsü Abeer Etefa, yardımları, durumları çok acil olan 200 bin civarında mülteciyle sınırlandırmak zorunda kalacaklarını ifade etti. Etefa, ellerindeki gıdaların ancak ocak ayına kadar yeteceğini belirtti.

Kaçanları başka bir tehlike bekliyor

Suriye'den kaçabilenler açlık tehlikesiyle boğuşuyor. Kaçamayanlar ise hem Esad rejimi, IŞİD örgütü ve silahlı muhalifler arasında yaşam mücadelesi veriyor hem de açlık tehlikesiyle mücadele ediyor. Eğer Dünya Gıda Programı, Suriyeli sivillere gıda yardımında bulunamazsa, Esad'ın seküler çizgideki rakipleri de baskı altında kalacak. Halkın açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalması, silahlı mücadele verenlerin direnişlerini sona erdirmeleri anlamına geleceğinden çatışmalar da son bulacak. Bu durumdan Esad rejimi kazançlı çıkacak. Yani açlık, rejimin önemli bir silahı haline dönüşecek.

Heves ve istek düşüyor

Üç buçuk yıldır süren çatışmalar, bölgeye yardım eden devletlerin de yardım heveslerini ve güçlerini azaltmış durumda. Almanya'da Federal Meclis İnsan Hakları ve İnsani Yardım Komisyonu üyesi Yeşiller Partisi milletvekili Luise Amtsberg, "Avrupa'da Almanya'nın yüklü miktarlarda yardımda bulunduğu ve çok sayıda mülteciyi kabul ettiği biliniyor. Ama bu durum ortak hareket etmek için itici güce dönüşmüyor. Asıl sorun ise, gerçek anlamda bağlayıcı sorumlulukların üstlenilmemesi" sözleriyle durumu değerlendiriyor.

Dünyanın Suriye ve Irak'ta yaşanılanlara kayıtsız kalmaması ve insani yardım konusunda Almanya'nın tavrına yakın bir tutum izlemesi gerektiğini belirten Amtsberg, "Dünyanın en büyük dördüncü ekonomik gücü, Avrupa'nın en zengin ülkesi ve dış politikadaki etkisi nedeniyle Almanya'nın en fazla mülteciyi kabul etmesinin yanında öncü rolü de oynaması kaçınılmaz. Bu yüzden Almanya'nın şu anda büyük angajman göstermesi doğru bir tavır, ama buna rağmen yeterli değil. Bilakis diğer ülkelerin, örneğin Fransa'nın, İngiltere'nin de işin içine girmesine dikkat etmeliyiz. Dünyanın diğer bölgelerinden de, soruna katkı sunmaya hazır olan uluslararası aktörler bulmalıyız" diye konuşuyor.

Komşu ülkeler de etkilenecek

Bölgeye yönelik gıda ve insani yardımların yapılmamasının mültecileri kabul eden sınır ülkelerini de ekonomik açıdan felakete sürükleyeceğini vurgulayan Amstberg, "Mülteciler konusunda bağlayıcı kararlar alınmazsa bu sadece mülteciler açısından değil, güvenlik politikaları açısında da sorunlara yol açacaktır. Çok sayıda mülteciyi kabul eden Lübnan veya Türkiye gibi ülkeler doğal olarak iç siyaseten de zorlanıyorlar. Özellikle Lübnan'ın mülteciler nedeniyle girdiği çıkmaz malum. Bu ülkenin de ekonomik açıdan çöküp, krize sürüklenmesi biz Avrupalıların çıkarlarına uymaz" diyor.