Kamu bütçelerinden aldığı maddi destekle sığınmacı ve mültecilere yönelik yardım faaliyetleri yürüten European Homecare firmasının basın sözcüsü Klaus Kocks, 10 başvurudan dokuzunu, işleme alamadıklarını için reddetmek zorunda kaldıklarını söylüyor.
Kuruluş 900 personelle Almanya genelindeki yaklaşık 15 bin sığınmacıya barınma ve gıda yardımı sağlıyor. Kocks, kuruluşlarını "ucuz marketlere" benzetiyor. Daha evvel Volkswagen ve Aral gibi büyük şirketlerde iletişim danışmanı olarak da görev yapan Kocks, toptan yapılan yüklü miktarlardaki alış veriş sayesinde ürünleri çok ucuza satın alabildiklerini ve hizmetlerini de bu nedenle daha ucuza mal ettiklerini vurguluyor. Ancak personel konusunda sıkıntı çektiklerinin de altını çizen Kocks, "Bakım personeli bulmak zor. Ayrıca konut sıkıntısı var. Tüm Avrupa'da bir konteynır bile bulamıyoruz" diye konuşuyor.
Sığınmacı sayısı korkutuyor
Federal hükümetin tahminlerine göre bu yıl içinde 800 bin sığınmacının Almanya'ya gelmesi bekleniyor. Başka kaynaklar ise hükümetin tahmininden çok daha büyük bir sığınmacı akınının söz konusu olacağını duyuruyorlar.
Rakamlar yükseldikçe sığınmacıların barınma, gıda ve giysi başta olmak üzere sosyal konulardaki gereksinimlerinin karşılanmasından sorumlu olan yerel yönetimlerin de adeta uykuları kaçıyor.
Ancak Federal Hükümet'in bu yıl ve gelecek yıl için 6 milyar euro civarında kaynak ayıracağını açıklaması sığınmacılar konusunda çalışmalar yapan özel kuruluşları nisbeten rahatlattı. Ama Kocks zaten en ucuz hizmeti sağlamaya yönelik bir sistemle çalıştıklarını belirterek, "Herşey ihale usulüyle yapılıyor. En ucuz teklifi veren işi alıyor" diye konuşuyor.
Mülteciler konusunda çalışmalar yapan Pro Asyl kuruluşundan Bernd Mesovic farklı düşünüyor. Yoğun talep nedeniyle bir çok yerel yönetimin her zaman kurallar dahilinde hareket etmediğini belirten Mesovic, "Şu anda tüm standartların rafa kaldırıldığı bir dönemdeyiz" diyor.
Bu durumdan en çok yerel yönetimlerin olumsuz etkilendiğini kaydeden Mesovic şöyle konuşuyor:
"Ürünlerin azaldığına ilişkin spekülasyonlar yüzünden bekleme süresi uzuyor, fiyatlar artıyor. Mesela konteynerlerde olduğu gibi."
Konut sorunu büyük
Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Eyaleti'ndeki Hamm kentinde şu anda bin 550 sığınmacı acil olarak oluşturulan geçici barınaklarda konaklıyor. Markus Krenz Hamm Belediyesi'nin mali işler sorumlusu. Her mülteci için belediye bütçesinden aylık bin 200 ile bin 300 euro ayrılması gerektiğini düşünüyor. Ancak Federal Hükümetten alacağı destek ise şimdilik 675 euro olarak açıklandı. Gerçekten ne kadar meblağın ne zaman geleceğini ise kestiremediğini ifade ediyor.
Hamm'da durum hiç iç açıcı değil. Özellikle konut piyasası alt üst olmuş durumda. Krenz, mültecilerden gelen talepler nedeniyle oturulamayacak durumdaki evlerini fahiş fiyatlara kiralamak isteyen istismarcı ev sahiplerinden de şikayetçi.
Büyük şehirlerde ise durum farklı. Örneğin Essen'de seyyar konutlar inşa edildi. Belediyeden yapılan açıklamada sığınmacı sayısındaki hızlı artış nedeniyle acilen geçici konutların oluşturulduğu bildirildi. Ancak Süddeutsche Zeitung adlı gazete, Essen Belediyesi'nin sorunla tek başına mücadele etmek zorunda kalmadığını belirterek, geçici konutların işletmesini European Homecare'e devrettiğini yazdı. Gazete böylece özel işletmenin belediyeyi oltanın ucuna taktığını ileri sürdü. Gazeteye açıklama yapan ve adının yazılmasını istemeyen bir belediye yetkilisi, "Bizim, onlarla çalışmaktan başka seçeneğimiz olmadığını biliyorlar" diye konuştu.
European Homecare sözcüsü Klaus Kocks acil durumları istismar ederek kazanç sağlamaya çalıştıkları yönündeki iddiaları, "Bir hastane insanların hasta olması nedeniyle para kazanır. Biz de hizmet sektöründe faaliyet gösteren özel bir ticari kurum olarak iltica prosedürlerinden dolayı para kazanıyoruz" sözleriyle reddediyor.
"Karakoyunlar istismara yol açabiliyor"
Handelsblatt gazetesinin haberine göre söz konusu şirketin geliri 2013'de yüzde 80 artış göstererek, 16 milyon 700 bin euroya yükseldi. 2014 rakamları verilmiyor. Ancak gelen mültecilerin sayılarına bakıldığında 2014 rakamlarının da hayli yüksek olduğunu kestirmek güç olmayacaktır.
Pro Asyl'den Bernd Mesovic, konut sorununun bu denli büyümesinden devleti sorumlu tutuyor. Özellikle sosyal konutların büyük emlak şirketlerine satılmasının sorunu tırmandırdığını vurgulayan Mesovic, "Devlet böylece konut pazarındaki egemenliğini yitirdi" diye konuşuyor. Devletin konut konusundaki zaafiyetinin de yerel yönetimleri özel şirketlere bağımlı hale getirdiğini ifade eden Mesovic, aralarından çıkan karakoyunların da bu durumu istismar edebildiklerini söylüyor.