Dünya

Türkiye ile AB arasındaki 'göçmen anlaşması' neleri kapsıyordu?

Erdoğan, Avrupa'yı uyarıp bu rakamın 'milyonları bulabileceğini' söyledi ve yeterli desteği AB'den görmediğini ifade etti

03 Mart 2020 17:12

Türkiye'nin İdlib saldırısı sonrası sınırlarını açmasıyla binlerce göçmenin Yunanistan sınırına akması, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki göçmen anlaşmasını yeniden gündeme getirdi.

Türkiye ile AB arasındaki göçmen anlaşması 18 Mart 2016'da Türkiye-AB zirvesi sonrası yürürlüğe girdi. Anlaşma kamuoyunda '18 Mart Mutabakatı', 'Göçmen Mutabakatı' olarak biliniyor.

Yetkililer daha önce 15 Kasım 2015 ve 29 Kasım 2015 zirvelerinde bir araya gelmiş ve Suriye'deki iç savaştan kaçan mültecileri kabul eden Türkiye'nin desteklenmesi, AB'ye yönelik düzensiz göç akınının önlenmesine ilişkin işbirliğini öngören Ortak Eylem Planı'nın uygulanması kararı alınmıştı.

18 Mart 2016'daki zirvede düzensiz göçün sona erdirilmesi için anlaşmaya varılan ek maddeler şunlardı:

  1. 20 Mart 2016 itibariyle Türkiye'den Yunan adalarına geçen tüm yeni düzensiz göçmenler Türkiye'ye iade edilecek. Yunan adalarına ulaşan göçmenler, usulüne uygun olarak kayıt altına alınacak ve sığınma başvuruları UNHCR (BM Mülteciler Yüksek Komiserliği) ile işbirliği içinde bireysel olarak işleme konulacak. Dayanaktan yoksun ya da kabul edilemez bulunanlar Türkiye'ye iade edilecek. Düzensiz göçmenlerin iade işlemlerinin masrafları AB tarafından karşılanacak
  2. Korunmaya muhtaç gruplara yönelik BM kriterleri doğrultusunda, Yunan adalarından Türkiye'ye iade edilen her bir Suriyeli için Türkiye'den bir diğer Suriyeli AB'ye yerleştirilecek (1'e 1 formülü). İlk etapta 18 bin kişi yerleştirilecek, daha sonra ilave en fazla 54 bin kişi gönüllülük esasına göre yerleştirilecek.
  3. Türkiye, AB'ye yönelen yeni düzensiz göç güzergahlarının oluşumunu engelleyecek, deniz ve kara güzergahlarını önlemek için her türlü tedbiri alacak ve bu doğrultuda AB'nin yanı sıra komşu devletlerle de işbirliği yapacak.
  4. Düzensiz geçişler sona erdiğinde ya da ciddi şekilde azaldığında AB üye devletlerinin gönüllülük esasına dayanarak katkıda bulunacakları Gönüllü İnsani Kabul planı devreye sokulacak
  5. 2016 yılı Haziran ayı sonuna kadar tüm kıstasların karşılanması şartıyla Türkiye lehine vize kolaylığı ve vize muafiyeti hususları değerlendirilecek, hız verilecek
  6. AB, Türkiye için Sığınmacı Mali İmkanı kapsamında başlangıç olarak tahsis edilen 3 milyar euronun ödenmesini hızlandıracak ve 2016 Mart ayı sonundan önce geçici koruma altındakilere yönelik projelerin finansmanı sağlanacak. Kaynaklar tamamıyla kullanılma aşamasına yaklaştığında ve yükümlülükler karşılandığında AB, Sığınmacı Mali İmkanı çerçevesinde 2018'in sonuna kadar 3 milyar euroluk ilave bir fonu devreye sokacak.

18 Mart Mutabakatı'nda ayrıca, Türkiye'nin AB üyeliği sürecini canlandırmaya yönelik kararlılık teyit edilmiş ve 14 Aralık 2015'te 17. Faslın müzakereye açılmış olmasından duyulan memnuniyet de dile getirilmişti.

18 Mart Mutabakatı öncesi Ekim 2015'te uzlaşıya varılan noktalar da şöyleydi:

  • Türkiye'nin iş gücü piyasasını geçici koruma altında bulunan Suriyelilere açması
  • Suriyelilere ve diğer uyruklulara yönelik yeni vize gerekliliklerinin getirilmesi
  • Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün güvenlik alanındaki çabalarının geliştirilmesi ve bilgi paylaşılmanın geliştirilmesi
  • AB'nin Sığınmacı Mali İmkanının 3 milyar euroluk kısmını somut projelere yönelik olarak dağıtmaya başlaması
  • Vize serbestisi alanında ve katılım müzakerelerinde çalışmaların başlaması 17. Faslın mütarekelere açılması
  • Türkiye'den Yunanistan'a geçen ve uluslararası korumaya muhtaç olmayan göçmenlerin hızlı bir şekilde geri kabul edilmesi
  • Türk karasularında yakalanan düzensiz göçmenlerin geri alınması

Haziran 2018'de düzenlenen Brüksel'deki zirvede de AB liderleri göçmen başvurularının değerlendirilmesi için ortak merkezlerin kurulmasına karar vermiş, Türkiye'ye Suriyeli mülteciler için vadedilen yardım paketinin ikinci dilimi 3 milyar euronun da verilmesi kararlaştırılmıştı.

Yardımın ne kadarı Türkiye'ye ulaştı?

Avrupa Komisyonu'nun 10 Aralık 2019 tarihli açıklamasına göre toplam 6 milyar euroluk bütçenin 4.3 milyar eurosu uygun görülen projelere taahhüt edildi ve 2.7milyar eurosu ödendi.

Bu yılın sonuna kadar Türkiye'ye verilen bütçenin 4 milyar euroya çıkması bekleniyor. Avrupa Komisyonu'na göre bu bütçeyle mevcut 95 projenin finansmanı sağlandı ve 1.7 milyondan fazla mülteci bu projelerden faydalandı. Yaklaşık 500 bin mülteci çocuğun eğitime erişimi sağlandı.

Aralık ayındaki açıklamaya göre 'birkaç ay içinde 25 ek projenin imzalanması' bekleniyordu. Açıklamada "İlk etap projelerin 2021'de tamamlanması ikinci etabın da en geç 2025'te tamamlanması bekleniyor" dendi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 Mart Pazartesi günü yaptığı açıklamada ise Avrupa'yı eleştirip "AB üyesi ülkeler Türkiye'nin durumunu anlamış değil" dedi.

Erdoğan, açıklamasında isim vermeden "1 milyar euro vereceklerini söylediler ama biz artık bu parayı istemiyoruz" dedi. Sınırda bekleyen mültecilerin sayısının yüzbinleri bulduğunu söyleyen Erdoğan bu sayının 'milyonlarla ifade edilebileceği' uyarısında bulunup şöyle devam etti:

"40 milyar doları harcayan Türkiye Cumhuriyeti bu parayı bulur, üretir, harcar. Türkiye'nin onuruyla oynamaya kimsenin hak ve yetkisi yoktur."

"İdlib'de bir buçuk milyon insan sınırlılarımıza dayanmış vaziyette bekliyor. 4 milyondan fazla sığınmacıya 9 yıldır ev sahipliği yapan Türkiye'nin durumunu AB üyesi ülkeler anlamış değil. Aylar önce eğer adil bir yük paylaşımına AB destek vermezse kapıları açmak zorunda kalırız diye açıklamıştık."

Almanya Başbakanı Angela Merkel ise Türkiye'nin mülteciler üzerinden 'AB'ye baskı yapmasının kabul edilemeyeceğini' söyledi.

Merkel, "Bunu tamamen kabul edilemez bulunuyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümeti, hoşnutsuzluklarını AB'ye iletmedi. Bunun yerine mültecilerin sırtından AB'yle kozlarını paylaşmayı tercih etti" dedi.

AB'nin göçten sorumlu komisyon üyesi Margaritis Schinas da "Kimse AB'ye şantaj yapamaz, tehditte bulunamaz" uyarısı yaptı.

Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz da Salı günkü açıklamasında Türkiye'nin yaptığının 'AB'ye ve Yunanistan'a saldırı anlamına geldiğini' söylemişti.