T24- Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, “Muhteşem Yüzyıl dizisi yayınlandığında, ‘Benim Muhteşem Süleyman-Hürrem aşkı üzerine bir hayalim var, onu karartmasın’ demiştim. Biraz korktuğuma benzer bir yere doğru gitti. Tarihi gerçeklerle örtüşmediği konusunda çok eleştiri aldı. Daha iyisi yapılabilir” dedi.
Ertuğrul Günay, Bakanlığının çalışmaları ve hedefleri hakkındaki sorularını yanıtladı. Milliyet'teki haberde sorular ve cevaplar şöyle;
Tarihi mekanların dizi ve film çekimlerinde kullanımına yönelik düşünceleriniz nedir?
“Arkeolojik ya da tarihi mekanların tanıtılması için bazen dizilerde ve filmlerde kullanılması, bir fon olarak görünmesi katkı sağlıyor, bunu kabul etmek lazım. Bu çekimlerin o mekana zarar vermemesi ve bunun bir alışkanlık haline getirilmemesi gerekiyor. Bunun için her başvuruyu özel olarak değerlendirmeye çalışıyoruz.
Bir kadının esiri, kölesi ve âşığı’
- Kanuni Sultan Süleyman filmi fikriyle ilgili sizin birkaç yıl önce bir öneriniz olmuştu. Çok da ilgi görebileceğini söylemiştiniz. Şu an Kanuni Sultan Süleyman ile ilgili bir dizi film ekranlarda...
Sinemada da “Fetih 1453” filmi gösterime girmeye hazırlanıyor. Tarihin sinemada ve dizilerde işlenmesini nasıl buluyorsunuz?
“Fetih 1453”ün boyutlarını henüz bilmiyorum. Muhteşem Yüzyıl dizisi yayınlandığında ‘Sonuçta bir dizidir, beğenmeyen daha iyisini yapabilir, çok abartmayalım. Korkarım ki benim bir Muhteşem Süleyman-Hürrem aşkı üzerine bir hayalim var, onu karartmasın’ demiştim. Biraz korktuğuma benzer bir yere doğru gitti. Tarihi gerçeklerle örtüşmediği konusunda çok eleştiri aldı.
Daha iyisi yapılabilir. Her zaman daha iyisini yapmak konusunda insanlar bir yarışma içinde kendilerini görmeliler. Yapılanı da bence çok fazla karalamamak lazım. Nihayet o da bu boyutlarda yapılmış bir eserdir diye bakmak lazım. Ben gerçekten çok önemsiyorum. Yani sadece o dönemi, bütün o çağı anlatmak...
Çünkü Kanuni dönemi 30 yılı aşkın bir periyottur ve Osmanlı’nın en yüksek sınırlarına vardığı bir dönemdir. Onu anlatmak inanılmaz büyük bir başka çalışmayı ve belki çok uzun bir filmi getirebilir. Ama sadece Hürrem-Kanuni ilişkisi çok özel, çok trajik bir film konusu olabilir.
Daha önce Shakespeare’de bile görmediğimiz veya ancak Shakespeare’de görebileceğimiz bir tragedya var burada. Bir cihan imparatoru ama bir kadının aynı zamanda esiri, kölesi, aşığı. Kendi çocuklarına kıyacak kadar da onun meftunu olabiliyor. Burada inanılmaz bir insani dram, acı var diye anlatmaya çalışmıştım. Hâlâ işin o boyutu yeteri kadar ele alınabilmiş, başarıyla dillendirilebilmiş ve filme dökülebilmiş değil.
‘Yassıada hafızalara kazınmalı’
- Yassıada’nın “Demokrasi Müzesi”ne dönüştürülmesi konusunda ne aşamaya gelindi?
Yassıada’da bir envanter çıkarıyoruz. Hangi mekanlar korunacaktır, hangi mekanlar kaldırılacaktır. Şu anda bir alan proje safhasındayız. 2012 yılında fiilen çalışmaya başlayacağımızı, bahardan, yazdan itibaren buna başlayacağımızı umut ediyorum.
27 Mayıs, bizim tarihimizin, en sorunlu, en talihsiz olaylarından biri. Halk oyuyla 3 kez seçilen bir iktidar, haksız biçimde, ordu içinde yuvalanmış bir cunta tarafından alaşağı edildi ve haksız yargılamalarla çok haksız sonuçlar ve infazlar ortaya çıktı. Bunun bir ibret dersi olarak bizim hafızalarımıza kazınması ve bunun bir mekanda somutlaşması gerekiyor. O yüzden Yassıada çok önemli.