Uluslararası insan hakları kuruluşu UNWatch'ın Morris B Abram İnsan Hakları Ödülü, dün gece Cenevre'de düzenlenen bir törenle, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından hakkında soruşturma açılan gazeteciler arasında bulunan Yavuz Baydar'a verildi.
Aralarında çok sayıda diplomat ve STK temsilcilerinin de bulunduğu yaklaşık 300 kişilik bir davetli topluluğunun katıldığı törende sunum konuşmasını yapan UNWatch Direktörü Hillel Neuer, 'despotizme karşı en önde gelen seslerden birisi' olarak nitelediği Baydar'a verilen ödülün gerekçesini 'dünya sahnesinde hakikatler adına korkusuzca duruşu' ifadesiyle açıkladı.
Baydar da, konuşmasında şunları söyledi:
''Bu ödülü karmakarışık duygular içinde alıyorum. Onur duydum, ancak söylemeliyim ki içimde derin bir burukluk, hüsran ve kaygı var. Kırk yıla yakın süredir Türkiye'nin hikayesini gazeteci sıfatıyla gözlemleyen biri olarak keşke iyimser olabilseydim. Bir ay öncesine kadar, Türkiye halkınındikta rejimine kaymaya dur diyecepğine dair sınırlı bir umut taşıyordum. Açık ve net bir 'hayır' ne yazık ki gelmedi. Beni ilgilendiren, yüzde 49'un 'hayır'ı değil, yüzde 51'in 'evet'idir. Böyle bir otoriter kaymaya karşı en fazla yüzde 20'den onay gelseydi anlayabilirdim, ancak olmadı ve bu bizi çok derin bir hüsrana sürükledi.''
''Ülkemin bağımsız aydınları, AKP'nin 15 yıllık hikayesi esnasında köklü bir yenilenme umudu taşımıştı. Bu süreçte üç önkoşul vardı: Uzlaşma kültürünün gelişmesi; Türkiye'nin iyi eğitimli laik kesimlerinin geçmişin hatalarından ders çıkararak yepyeni ve cazip siyasi alternatifler üretmesi; iktidara gelen AKP'nin, demokratikleşme sürecinde koordinatör rolü üstlenerek elindeki gücü, kendinde ve liderinde toplamak yerine, toplumla paylaşması. Maalesef üçünde de sınıfta kaldık. Ben işte bunun burukluğunu yaşıyorum ve bu burukluk sadece despotlaşmış iktidarla değil, ona alternatif oluşturamayan, kısmen ona biat eden ve hatta onunla işbirliğine giden bazı muhalefet kesimleriyle de ilgili bir hissiyattır.''
''Mesleki hayatımda bu ülkede yeterinden çok fazla, bimek bilmeyen acılara tanık oldum.Karamsar olsam da, zamanımın tanığı olmaya devam edeceğim; şu anda sürgüne gitmek zorunda kalmış biri olarak baskının kurbanları arasında bulunsam da hak ve özgürlük arayışlarına odaklanmak görevim olacak.Vatanından sökülüp alınmış bir gazeteciyim ama, amansız bir ahlak ve vicdan mücadelesine girdikleri için öldürülen, hapse atılan, işsiz bırakılan, açlığa ve onursuzluğa mahkum edilen sayısız entellektüelin durumuyla kıyasladığımda, kendimi yine de şanslı hissediyorum.''
''Bu ödülü, suikastlere kurban giden sevgili kardeşim Hrant Dink'e, insan onuru için ömürünü adamış hukukçu Tahir Elçi'ye ve yıllar boyunca hayatlarına despotizm adına son verilmiş, çoğu genç, demokrasi savaşçılarına; sayısı bu gece itibarıyla 170'e varan, tek suçları soylu bir mesleği savunmak olan tüm mahpus meslektaşlarıma adıyorum. Bu ödül bana değil, Türkiye'de kurulmakta olan 'parti devleti'rejimine karşı mücadele edenlere verilmiştir.''
Morris Abram İnsan Hakları Ödülü hakkında
Ödüle adını veren Morris B Abram, ABD'nin Georgia eyaletinde doğmuş bir hukukçu. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle öğrenimine ara verilen, ve savaşa pilot olarak katılan Abram, daha sonra Nürnberg duruşmalarında savcılar ekibinde de yer aldı. Tekrar güney eyaletlerine dönen Abram, hayatının geri kalan kısmını insan hakları mücadelesine adadı.
1960'ta seçim kampanyalarında Kennedy'i destekleyen öncü kadroda aktif katkılarda bulundu, ölümüne kadar Martin Luther King'le yakın ilişki içinde kaldı ve onyıllar boyunca ülkesinde siyahların haklarının kabul edilmesi, ırk ayırımcılığının yok edilmesi için köklü bir hukuk savaşı verdi.
ABD Yüksek Mahkemesi'nin güneyde siyahlara oy hakkı tanıyan kararında üstlendiği rol, Abram'ın en önemli başarısı sayılıyor. Abram akademik çalışmalarınınyanısıra, dört başkan döneminde ABD'nin insan hakları alanında uzman olarak diplomatlık da yaptı.
UNWatch'ın ödülüne önceki yıllarda layık görülenler arasında Çinli muhalif Yang Jianli, Rus satranççı ve muhalif siyasetçi Garri Kasparov, Afganistan'ın Kadın İşleri Bakanı Dr Masude Celal ve Ruanda soykırımı kurbanları için mücadelesiyle tanınan Esther Mujawayo bulunuyor.