Ekonomi

Modern çalışma hayatı ve sendikalar

DW ekonomi servisi editörlerinden Rolf Wenkel 1 Mayıs yorumunda, çalışma hayatının ileri teknoloji çağına uydurulmasında işçi kesimine kulak verilmesinin bile başarı sayılacağı görüşünde.

01 Mayıs 2015 11:14


Bundan 125 yıl kadar önce ABD'nin sanayi merkezlerinden Chicago'da sendikalar 1 Mayıs'ı daha fazla ücret ve işçi kesiminin haklarının genişletilmesi talebiyle protesto ve kutlama günü ilan etmişti. İmparatorluk Almanya'sı uzun süre 1 Mayıs'ı yasaklamış ve bu günü işçi bayramı ilan etmek Nasyonal Sosyalistlere kalmıştı.

Alman Sendikalar Birliği İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra işçi haklarının genişletilip çalışma şartlarının iyileştirilmesi amacıyla önemli hamleler yapmış ve 1950'lerde haftalık mesainin beş güne indirilmesi için kampanya başlatmıştı. Sendikalar Birliği daha ileriki yıllarda taleplerini vurucu sloganlarla duyurmakta zorluk çekmiş ve iki Alman devletinin birleştiği yıllarda ortaya attığı ‘paylaşmak birleştirir' sloganı epey yadırganmıştı.

Alman Sendikalar Birliği'nin bu yılki 1 Mayıs sloganı, ‘Çalışmanın geleceğine biz şekil vereceğiz.'

Kulağa dik başlılık ve gece ormandan geçerken ıslık çalmak gibi çalınan bu sloganla sendikalar, çoktan kaybettikleri bir şeyi yeniden kazanma özlemini dile getirmiş oluyor. Kiliseler ve spor kulüpleri gibi sendikalar da sürekli üye kaybediyor. Gençler sendikalı olmak istemiyor, sendikalı kadın sayısı da arzulanan düzeye gelmiyor. Bu bakımdan 1 Mayıs'ın işçi hakları için miting meydanlarında gösteri yapmak yerine bira bahçelerinde demlenme vesilesi olarak değerlendirilmesine şaşmamak gerekir. Bunun başlıca nedenlerinden biri üye sayısının azalmasına paralel olarak sendikaların önem ve ağırlığının azalmasıydı. Aynı zamanda sendikalar en az on yıl boyunca ücret zammı istemek yerine istihdamın korunması için mücadele ettiler. Kanaatkârlık aslında başka Avrupa ülkelerine yakışırdı. Ücret taleplerinin ertelenmesi bir zamanlar Avrupa'nın hasta adamı olarak adlandırılan Almanya'nın toparlanıp Avrupa ekonomisinin itici gücü haline gelmesine yaradı.

Ücretlerin toplam maliyet içindeki payının küçülmesiyle Almanya'nın rekabet gücü arttı. Ama korkulur ki, Almanya'da çalışma hayatının geleceğine sendikalar yön vermeyecek. Almanya ve Japonya gibi gelişmiş sanayi ülkelerinde nasıl çalışılacağını değişen nüfus yapısı ve nüfusun yaşlanması belirleyecek. Aynı zamanda da geleceğin üretim yapısı üzerinde çalışan mühendis ve enformasyon teknolojisi uzmanlarının sözü geçecek. Oxford Üniversitesi'nin araştırmasına göre 20 yıl sonra her iki işten biri otomasyon ve dijitalleştirmeden etkilenecek ve klasik sanayi işçiliğinin yerini yüksek vasıflı meslekler alacak.

Bu tahminler korku veriyor. Çalışanlar, ‘iş tükeniyor mu, işim garanti mi?' endişesine kapılıyorlar. Bu ortamda sendikaların geleceğin çalışma şartlarını şekillendirmek yerine çalışma hayatını bugünkü şekliyle muhafaza etmeye ve biraz söz sahibi olabilmeye çalışacaklarını tahmin ediyorum. Ama bu gelişmenin hayatını sendikaları işlevsiz bırakması gerekmez. Çünkü teknolojik gelişmenin çalışma hayatını altüst ettiği, mesai bitiş saatinin olmadığı ve sürekli iş değiştirmek zorunda kalındığı her yerde işçi temsilciliklerinin gelecekte de söz söyleyebilmesinin büyük yararı olacaktır.