Gündem

"MİT'ten bir ekip Cumhurbaşkanı'na suikast yapacak" diyen gazeteciyi Erdoğan'ın korumaları ve MİT aradı, savcılık ifadeye çağırdı

Savcılık, İnternethaber yazarı Süleyman Özışık'ın bir MİT mensubuna dayandırdığı iddiasını ihbar kabul etti

27 Temmuz 2016 11:02

İnternethaber.com yazarı gazeteci Süleyman Özışık, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubu bir kişinin "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı MİT’in içindeki bir ekip infaz edecek” dediği yolundaki iddiasının ardından Cumhurbaşkanlığı korumaları ve MİT'ten arandığını söyledi. Habertürk’te Ece Üner’in sunduğu ‘Enine Boyuna’ programında gündeme getirdiği bu iddiasını savcılığın ihbar kabul ettiğini söyleyen Özışık, bugün ifade vereceğini belirtti.

Özışık'ın "Darbe girişimi ile ilgili şüpheler!" başlığıyla yayımlanan (27 Temmuz 2016) yazısı şöyle:

Darbe girişimiyle ilgili kafalarda soru işaretleri ve şüpheler var. Önceki gün Habertürk'te anlattım. Buradan bir kez daha, madde madde anlatmakta yarar var.

Soru 1- Hakan Fidan'ın ilk darbe girişimini saat 16.00'da Hulusi Akar'a telefonla ilettiği, ardından Fidan'ın bir heyetle beraber Genelkurmay'a bizzat giderek durumu aktardığı belirtiliyor.

MİT ve Genelkurmay bu iddiayı, günler geçmesine rağmen yalanlamadı.

Bu buluşmadan hemen sonra darbeci teröristlerin Genelkurmay'ı bastığı ve Hulusu Akar'ı rehin alarak kaçırdığı da bizzat doğrulandı.

Cevabı aranan soru şu:

Bilindiği üzere Genelkurmay'a çıkan tüm yollarda onlarca mobese kamerası bulunuyor.. Ayrıca Genelkurmay'ın nizamiye girişinde ve bina içinde her yeri gösteren güvenlik kameraları mevcut.

Günlerdir Türkiye'nin dört bir yanından gelen video görüntüleri bizlere izletilirken neden Genelkurmay'da yaşananları gösteren bir kamera kaydı yok?

Baskın sırasında rehin alınan askerlerin verdiği resmi ifadelere göre darbeciler kameraları karartma, bozma ya da kayıtları silme gibi bir eylemde bulunmamış.

Kamuoyu Hakan Fidan'ın ziyaretini ve darbeci teröristlerin baskın yaptığı anları görmek ve izlemek istiyor. 

Ayrıca binanın içinde ve Hulusi Akar Paşa'nın bulunduğu makam katında da güvenlik kameraları olduğunu ve darbecilerin bunlara dokunmadığını özellikle teyit ettirdim.

Peki öyleyse, darbecilerin Hulusi Paşa'nın bulunduğu kata nasıl girdikleri ve Genelkurmay Başkanı'nın binadan nasıl kaçırıldığını gösteren bir kamera kaydı olması gerekmez mi?

O anları neden göremiyor, izleyemiyoruz?

Soru 2 - Hakan Fidan darbe istihbaratını Hulusi Akar Paşa'ya hem telefonda, hem de Genelkurmay'a bizzat giderek anlatıyor. Hatta çeşitli önlemler alınması konusunda özellikle katkı sağlıyor ve binadan öyle ayrılıyor.

Durum bu kadar ciddiyse, Cumhurbaşkanı'na veyahut Başbakan'a neden bilgi vermiyor. Emniyet birimlerine önlem almaları  gerektiği neden söylenmiyor?

Soru 3 - Hakan Fidan, Cumhurbaşkanı'nın özel korumalarını arayıp,"Yerden havaya ateş edecek silahlarınız var mı?" diye soruyor. Karşılığında "Hayır" cevabı alıyor ve telefonu kapatıyor.

Bu konuşmadan bir süre sonra Cumhurbaşkanı'nı kaldığı otelde infaz etmek isteyen helikopterdekiler "İnine girmeye gidiyoruz" parolasıyla Marmaris'e hareket ediyor. 

Soru...

Hakan Fidan'ın telefon konuşmasıyla, darbecileri taşıyan helikopterin yola çıkması arasındaki süre ne kadar?

Bunu neden sorduğumu merak edenler bilsinler ki Hakan Fidan'ı ihanetle falan suçlamıyorum.

Aksine MİT'e çöreklenen bir çetenin olduğu şüphesini dile getiriyorum. Bu şüphemin delilini önceki gece Habertürk'te açıkladım, tekrar edeyim.

2015 yılının sonlarına doğru bir MİT mensubu, her sırrını paylaştığı çocukluk arkadaşına tam da bugünleri anlatıyor. 

"2016 yılının ortalarında bir darbe olacak. Eğer bu darbe başarılı olursa Erdoğan zaten öldürülecek. Darbe başarılı olmazsa MİT'te içinde benim de bulunduğum bir infaz timi Erdoğan'a suikast düzenleyip ortadan kaldıracak" diyor.

Bu MİT mensubu her konuşmasında Atatürkçü ve Kemalist olduğunu, Erdoğan'dan nefret ettiğini ve ölümü hakettiğini söylüyor. 

MİT'in içine çöreklenen bu çete bugüne kadar neden farkedilmedi? 

Burada bir parantez açayım.

Bu MİT mensubunun kim olduğunu, Ankara'da hangi semtte olduğunu ve bu bilgileri kime anlattığını yayın sonrası beni arayan Cumhurbaşkanlığı korumalarına ve MİT'in güvenilir personeline ilettim.  Ayrıca bu açıklamamı ihbar kabul eden Cumhuriyet Savcılığı'na da bugün ifade vereceğim.

Parantezi kapatıp diğer sorulara geçelim.

Soru 4 - Tutuklanan bütün darbeci paşalar, canlarını emanet ettikleri yaverlerinin veyahut emir subaylarının ihanetine uğradığını söylüyor.

Açık açık söylüyorum ki bu durum bana inandırıcı gelmiyor. 

Özellikle altını çizerek söylüyorum, "Bazı Paşalar"ın, darbe başarısız olunca yaverlerini veyahut emir subaylarını "Siz bu suçlamaları üstlenin, nasılsa bir sonraki darbede sizi kurtacağız" diye ikna ettiğinden şüphe ediyorum.

Bundan şüphe eden sadece ben değilim, bu durum sokaktaki herkesin kafasını kurcalıyor.

Soru 5 - Yaşananların adı her ne kadar askeri darbe girişimi olsa da işin içinde bazı polis şeflerinin olduğu kesin. Bir başka deyişle, emniyet içinde binlerce haşhaşi polis var. 

İyi de, bu haşhaşiler temizlenmeden binlerce polisin açığa alınması ne derece güvenli? Temizlenmeyen bir teşkilat, kendi içinde bulunan şüpheli polislerin sayesinde mi temizleniyor?

Bunu şundan ötürü söylüyorum.

Maalesef bizzat benim tanıdığım, devletine, bayrağına ve Cumhurbaşkanı'na sadakatinden asla şüphe etmediğim bazı polisler paralelci oldukları gerekçesiyle açığa alınıyor. İş, "Kurunun yanında yaş da yanıyor" halini çoktan aştı. 

Yani şunu soruyorum: 

Haşhaşi polislerin, haşhaşi olmayan polisleri görevden uzaklaştırmadığına nasıl emin olacağız?

Soru 6 - Yargıda ciddi bir temizlik yapılıyor. HSYK, Danıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi'nde bulunan ve paralelci olduğu iddia edilen isimler görevden alınıyor.

Peki ama yargıda görev yapan "katipler"e neden dokunulmuyor? Şundan adımın Süleyman olduğu kadar eminim ki adliyelerdeki katiplerin yüzde 60- 70'i silme paralelci...

Durum o kadar vahim ki hakim karşısına çıkan bazı paralelci veyahut darbeci isimler hakimlere, "Katibi çıkarın size her şeyi anlatayım. Katip buradayken benim size anlattıklarım 10 dakika sonra Pensilvanya'ya bildirilecek" diyerek korkusunu dile getiriyor.

Bu katiplerin, çıkarılan "Yakalama Kararları"nı bir kaç dakika sonra yakalanacak kişilere bildirdiği, hatta Fuat Avni isimli kişinin de bunlardan aldığı bilgiler üzerine yakalama kararlarını bir gün önceden yazdığı ifade ediliyor.

Bunu bana bizzat söyleyen hakimler var. "Katiplere dokunulmadan yargıdaki paralelin beli kırılmaz" diyen onlarca hakimin tavsiyesi neden değerlendirilmiyor?

Soru işaretleri ve şüpheler şimdilik bu kadar. Umarım şüphelerin giderilmesi için bu sorulara cevap verilir.

Yazıyı sonlandırmadan önce, cezaevlerindeki görevlilerden gelen çok ciddi bir ihbarı devlet yetkililerine ileteyim.

Tutuklanarak hapse atılan darbecilerin yakın zamanda birer ikişer intihar edeceğine dair ciddi endişe taşıyor bu görevliler.

Bakmayın intihar dediğime...

Onların anlattıklarına bakılırsa cezaevlerindeki gardiyan ve koruma görevlilerinin büyük bölümü haşhaşi...

Bu gardiyanların, Fethullah Gülen ile ilgili bildiklerini anlatmaya hazırlanan darbecileri tek tek infaz edeceklerinden endişe ediyorlar.

Dikkat ederseniz ilk intihar haberi geldi bile...

Sayı artmadan ve iş işten geçmeden bu duruma el konulmazsa, darbeciler ebediyete kadar susturabilir.

Benden uyarması...