Adana ve Hatay'da MİT TIR'larının durdurularak aranması soruşturmasında haklarında yakalama kararı çıkartılan 4 savcı ve 1 albay gözaltına alındıktan sonra bugün Tarsus Adliyesi'ne sevk edildi. Eski Adana Jandarma Komutanı Albay Özkan Çokay'ın avukatı Hasan Tok, asker kişilerin emir komuta zinciri dışında hiçbir emri yerine getirme durumunda olmadığını belirterek, "Bu olay artık Jandarma İl Komutanı'na geldikten sonra kuvvet komutanlarına, generallere kadar sıçrayacak" iddiasında bulundu.
Haklarında tutuklama kararı verilen savcılardan Gaziantep'te teslim olan Ahmet Karaca ile Zonguldak'ta gözaltına alınan Aziz Takçı da bugün Tarsus'a getirildi ve adliyeye sevk edildi.
Adana eski Jandarma İl Komutanı Kurmay Albay Özkan Çokay'ın avukatı Hasan Tok, adliye önünde yaptığı açıklamada asker kişilerin emir komuta zinciri dışında hiçbir emri yerine getirme durumunda olmadığını, ancak kuvvet komutanları ve Genelkurmay Başkanı'nın bilgisi dışında keyfi olarak hareket edildiği şeklinde bir kamuoyu oluşturulduğunu öne sürdü.
Genelkurmay Başkanını Necdet Özel'in bu konuya hassasiyetle takip etmesini istediklerini belirten Tok, "Çünkü bu olay artık Jandarma İl Komutanı'na geldikten sonra kuvvet komutanlarına, generallere kadar sıçrayacak. Yani bu konunun arkasında iyi niyetli olarak bir soruşturmanın yürütüldüğünü düşünmüyoruz. Kötü niyet var. Bu kötü niyetin sonuçlarını yakında göreceğiz hep birlikte" diye konuştu.
‘Siyasilerin elinde malzeme yok’
TIR olayının 'bir dizi filmine döndüğünü, Adana ve İstanbul'dan sonra da Tarsus'ta üçüncü bölümün çekildiğini' savunan avukat Hasan Tok, şunları söyledi:
"Adana'da 1.5 yıldır devam eden dava, her nasılsa İstanbul'a gitti, tutuklamalar gerçekleşti. Şimdi adli görevlerini yapan, adli kolluk olarak faaliyeti yapan Jandarma İl Komutanı bugün burada hazır bulunduruluyor, yakalama kararı çıkarılmış durumda. Niçin bugün? Seçime yaklaşık 1 ay var. Siyasilerin elinde malzeme yok. Yani meydanlara çıkacak, 'Orada biz mağdur olduk, biz hukuksuzluklarla karşılaştık' diyebilmesi için bir ay süreyle bizim bu olayımızı kendi siyasi konularına payanda yapacaklar. Benim müvekkilim kimseye payanda ve malzeme olmak istemiyor. Şimdi biz konuşmuyoruz."
‘TIR, Lahey'e gidecek’
Yargılamanın basına açık ve şeffaf bir şekilde yapılmasını isteyen avukat Hasan Tok, şöyle devam etti:
"Siyasilerin değil kardeşim, devletimizin dediği her yere gideriz. Devletimizin çağırdığı her yerde de hesap veririz. Türkiye 'nin terör örgütlerine silah sağlama suçundan dolayı uluslararası mahkemelerde, Lahey'de yargılanacağını buradan haykırıyorum. İster bunu dikkate alsın aklı başında olan devlet büyüklerimiz, isterse desin ki 'Burada bir avukat çıktı, ahkam kesti, konuştu bir şeyler söyledi.' Bunları büyüklerimizin taktirine, özellikle Genelkurmay Başkanımızın, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yönetim kadrosunun taktirlerine bırakıyorum. Komutanımız suçsuz da demiyoruz bakın. Arkadaşlar yargılama yapılsın, adil bir yargılama yapılsın, herkese açık şeffaf bir yargılama yapılsın, suçlansın, neyle suçlanıyorsa yüzüne söylensin."
Neyle suçlandığı söylenmedi
Avukat Hasan Tok, son olarak müvekkilinin neyle suçlandığının kendilerine söylenmediğini öne sürüp adil bir yargılama istediklerini belirterek şunları söyledi:
"Şimdi biz bağırıyoruz, diyorlar ki 'Paralel, maralel.' Kardeşim ben tamam paralelciyim diyelim, terör örgütü mensubu üyesiyim diyelim. Ama benim de Abdullah Öcalan gibi bir fanus, ne bileyim özel bir mahkemede güzel bir şekilde kamuya açık bir şekilde yargılanma hakkım yok mu? Daha dün Ergenekon ve Balyoz'da Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları mağdur oldu. Bugün de yine Türk Silahlı Kuvvetleri mağdur oluyor. Arkadaşlar, jandarma lağvediliyor. PKK 'yla savaşacak, mücadele edecek hiçbir kurum kalmadı Türkiye'de. Türkiye, hızla bu güvenlik teşkilatımızın siyasiler eliyle yok edilmesi sebebiyle hızlı bir bölünmeye gidiyor."
Savcıya ne dedi?
Avukat Hasan Tok, müvekkili ile savcı arasında geçen knuşmayı anlatırken de "İl Jandarma Komutanı savcıya dedi ki 'Sayın savcım bana bir tane delil söyleyin. Sizin bir şey yapmanıza gerek yok. Ben zaten kendime gereğini yapacağım. Ben, ülkeme, milletime ihanet ettiysem zaten gereğini yapacağım.' Bu kadar şerefli insanlar bunlar. bunları tutup da böyle basit şeylerle itham etmek ayıptır" dedi.
Barodan ‘yakalama’ tepkisi
Adana ve Hatay’daki MİT’e ait TIR’ların durdurulması talimatını veren dönemin Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık’ın dün Antalya’daki evinde gözaltına alınması, Antalya Barosu tarafından tepkiyle kanrşılandı. Baro Başkanı Alper Tunga Bacanlı, “Hakimlerin, savcıların ve avukatların tutuklandığı bir ülkede, hiçbir yurttaş yasaların sağladığı güvenceden yararlanamaz. Bu nedenle hiçbirimiz güvencede olduğumuzu söyleyemeyiz” dedi.
Uygulamanın hukuka aykırı olduğunu savunan Bacanlı, “2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun yakalama ve sorgu usulü başlıklı 88’inci maddesine göre Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevine giren suçüstü halleri dışında suç işlediği ileri sürülen hakim ve savcılar yakalanamaz. Üzerleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez. Ancak durum Adalet Bakanlığı’na bildirilir. Savcılara yaşatılanlar açıkca yasaya aykırıdır. Bir memlekette hakkında soruşturma yaptığınız başsavcının kaçacağı gibi gerekçe ortaya koyarsanız, Türkiye’deki tüm yargılamaları tutuklu yapmamız lazım. Ayarını bozduğunuz kantar gün gelir seni de tartar. ‘Adalet mülkün temelidir diyoruz’, temeli yok ediyoruz” diye konuştu.
Bağrıyanık’ın eşinden açıklama: Şucu bucu değil hukukçuyuz
Süleyman Bağrıyanık’ın eşi Süreyya Bağrıyanık ise bugün sosyal paylaşım sitesi twitter’dan açıklamada bulundu. Eşi için, yürüttüğü farklı soruşturmalar nedeniyle ‘şucu’, ‘bucu’ gibi tabirlerin kullanıldığını aktaran Bağrıyanık şunları kaydetti:
“Eşim görev yaptığımız Kars’ta ve Elazığ’da yürütülen davalar sonucunda ‘şucu’, Adana’da yürütülen davalar sonucunda ‘bucu’ diye yaftalanmıştı. Son olarak Gezi olayları sırasında kamuoyuyla hiçbir şekilde paylaşılmamış olan baskılara boyun eğmeyip, onlarca kişinin tutuklanmasına katkı sağlamadığı için ‘şucu’, MİT TIR’ları olaylarında yürütmenin baskılarına boyun eğmeyip hukuku uyguladığı için ‘bucu’ diye yaftalanmıştı. Biz hiç bir zaman ne ‘şucu’ ne ‘bucu’ olduk. Fakat illa bir yerlere yaftalamaya çalışacak olanlar için belirteyim; Türkiye Cumhuriyeti Savcısı olmaktan onur duyan, Hukuk Örgütüne, Hukuk Cemaatine, Hukuk Grubuna, Hukuk Tarikatına bağlı olup sadece hukukun üstünlüğünü savunan sıradan bir memur. Yıllardır icra etmeye çalıştığı hukuk kurallarını hiçe sayıp, ‘yürütme ile uyumlu’ çalışarak, İstanbul ya da Ankara Başsavcısı olacağına, bu muameleye maruz kalmayı göze alarak hukukun üstünlüğüne katkı sağlamaya çalıştığı için ailecek başımız dik, içimiz ferah. Son olarak eşim halkın vergileriyle maaş alan görevini icra etmeye çalışan sıradan biri. Kimse bu olanlardan dolayı önemli bir kişiymiş gibi ifadeler kullanmasın lütfen. Hukuku uygulamak için para alan biri. Bunu yapmak zaten onun görevi.”