Gündem

MİT, 2003 bombalamalarında 'Balyoz'u mu işaret etti

23 Mart 2010 02:00
T24 - 2003 yılında düzenlenen bombalı saldırıların ardından MİT'in Başbakan Erdoğan'a sunduğu raporla ilgili çıkan habere dikkat çeken görmüş Alper Görmüş, Ergenekon savcılarından Zekeriya Öz'ün Başbakanlık'a bu raporun soruşturmaya dahilini isteyen bir dilekçe yazdığını hatırlatıyor. Saldırıların ardından Başbakan'ın gerçekleştirdiği konuşmalara ve yakın zamanda kaldırılan EMASYA'ya dikkat çeken Görmüş, Erdoğan'ın bazı şeyleri bildiğini ancak hareket etmek için zamanını beklediğini belirttiyor. "Balyoz Hârekat Planı" soruşturmasında savcı Bilal Bayraktar tarafından emekli Orgeneral Çetin Doğan'a sorulan  “(...) Adı geçen bombalı saldırıların Balyoz Harekât Planı kapsamında yapılmış eylemler olduğu değerlendirilmektedir. Bu konuda değerlendirme yapar mısınız?” sorusunu hatırlatan Görmüş, MİT'in Başbakan'a sunduğu raporla Balyoz Hârekat Planı'nı işaret etmiş olabileceğini yazıyor.

Taraf gazetesi yazarlarından Alper Görmüş'ün "MİT, 2003 bombalamalarında ‘Balyoz’u mu işaret etti" (23 Mart 2010) başlığıyla kaleme aldığı yazısı şöyle:

MİT, 2003 bombalamalarında 'Balyoz'u mu işaret etti

Askerlere, mülki âmire danışmadan toplumsal olaylara müdahale yetkisi veren ve geçtiğimiz şubat başında kaldırılan Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma Protokolü (EMASYA), 2007’de Nokta’nın kapak konularından birini oluşturmuştu.

O zamanlar bir arkadaşım (kendisi 2003-2004 döneminde Erdoğan’a yakın biriydi) bana, “Hatırlıyor musun” diye başladığı ve haberde kullanabileceğimizi söylediği çok ilginç bir bilgiyi aktardı:

“15 Kasım 2003’te iki sinagoga karşı gerçekleştirilen bombalı saldırılardan beş gün sonra, 20 kasımda da bir banka (HSBC) ve İngiliz Konsolosluğu bombalanmıştı. O gün, Levent’te âniden bazı askerî birlikler belirmiş, birkaç saat içinde de ortadan kaybolmuşlardı. Askerlerin müdahalesi EMASYA yetkisiyle bağlantılıydı. Hızla çekilmelerinin nedeni ise Başbakan’ın kararlı tavrıydı. Derhal duruma müdahale edip, bölgeye sevk edilen askerlerin geri çekilmesini sağlamıştı.”

Gerçekten de 21 Kasım 2003 tarihli gazeteler, “uzun yıllardan sonra ilk kez askerî birliklerin kent sokaklarında göründüklerini” haberlerinin içinde belirtmişlerdi, fakat o zamanlar EMASYA’dan kimsenin haberi olmadığı için bunda bir fevkalâdelik aranmamıştı.

Oysa bugün ortaya çıkan bazı bilgilere dayanarak, o gün Levent’te beliriveren askerlerin, sözde bir EMASYA harekâtının ve bir seminer çalışmasının arkasına gizlenmiş darbe planının bir parçası olabileceğini tahmin edebiliyoruz. (Hatırlayın, ele geçirilen Balyoz Harekât Planı’nda, başlatılacak hareket sanki bir EMASYA planıymış, sanki bir seminer çalışmasıymış gibi sunuluyordu; ki zaten bu nedenle hükümet hızla harekete geçip EMASYA’yı kaldırdı.)

Ben, günümüzde ortaya çıkan ilave bilgilere dayanarak, Başbakan’ın Balyoz planından daha o günlerde haberi olduğu için “EMASYA birliklerini” geri çekilmeye zorladığını; o günün koşullarında bunu fâş etmesi mümkün olmadığı için durumu kamuoyuyla paylaşmadığını ve fakat o günlerde yaptığı bazı konuşmalarda yer alan bazı cümlelerin “her şeyi biliyorum, ayağınızı denk alın” mesajı anlamına geldiğini kuvvetle tahmin ediyorum.

Şimdi, beni 2003 bombalamalarını bu tarzda speküle etmeye sevk eden yeni bilgileri (ve Başbakan’ın o günlerdeki konuşmalarını) size aktaracağım. Bakalım, bana hak verecek misiniz...
 
 
15 kasımda saldırı, 19 kasımda Ergenekon raporu

Dikkatinizi çekmek istediğim ilk belge, 21 martta Akşam gazetesi yazarı Özlem Akarsu Çelik tarafından kamuoyunun bilgisine sunuldu. Çelik, “Başbakan’ın Ergenekon’u 2003’te öğrendiğinin belgesi” başlıklı yazısında, Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’ün, soruşturma başladıktan sonra Başbakanlık’a yazdığı bir yazıya dayanarak çok önemli bilgiler veriyor.

Yazıda Zekeriya Öz, Milli İstihbarat Teşkilatı’na Başsavcılık’ça sorulan bir soruya 9 Mayıs 2008’de cevap geldiğini; bu cevapta, “Ergenekon yapılanması ile alakalı olarak yapılan çalışmaların 19.11.2003 tarihinde Sn. BAŞBAKAN’A sunulduğunu” hatırlatıyor ve “konu ile alakalı olarak yüksek makamınıza sunulan rapor ve belgelerin soruşturmamızın aydınlatılması açısından uygun görüldüğü takdirde dosyamıza konulmak üzere gönderilmesini arz ediyor”du...

MİT’in Başbakan’a “Ergenekon yapılanması”nı sunduğu tarihe bir daha dikkatinizi çekeyim: 19 Kasım 2003... Yani sinagoglara saldırıdan dört gün sonra... O kargaşada, hükümet “uluslararası İslami terör”le uğraşırken, MİT’in bir telaş Başbakan’a Ergenekon bilgisi sunması pek de normal görünmüyor. Bu konuya yeniden döneceğim.

O günlerde Başbakan da herkes gibi saldırıları El-Kaide’ye bağlıyor, tepkisini o tesbit doğrultusunda veriyordu. 18 kasımdaki, yani MİT’in Ergenekon raporunun kendisine iletilmesinden bir gün önceki konuşması tamamen bu çerçevedeydi.

20 kasımda HSBC ve İngiliz Konsolosluğu’na saldırı gerçekleştiğinde, Başbakan artık MİT’in kendisine sunduğu raporu okumuş bir Başbakan’dı. 2 aralıkta parti grubunda yaptığı konuşmada yine “dinci terör”den söz etti. Fakat araya, o gün konuşmanın genel bağlamının dışına çıkmış görünen, bugünkü bilgilerimizle birlikte değerlendirildiğinde ise bambaşka ihtimallere kapı aralayan birkaç cümleyi de sıkıştırıverdi: Başbakan, “Vakti saati geldiğinde fikir, düşünce planında, demokrasi çerçevesi içinde hesaplaşacakları” birilerinden söz ediyor, “bunun da belgesi, bilgisi, delilleri, her şeyi elimizdedir” diyordu.

Görüyorsunuz, Başbakan bu defa sadece “dinci terör”e karşı bir şeyler söylüyor gibi değildir. Sanki dilinin altında bir bakla vardır ve fakat bu baklayı bir türlü çıkartmamakta, çıkartamamaktadır. Aslında meraklı bir gazeteciliğin, “Başbakan ne demek istiyor” sorusunu mutlaka soracağı cümlelermiş bunlar ama o günlerde hiçbirimiz bunu sormayı akıl etmedi.

Beş gün arayla gerçekleştirilen iki saldırının ardından yaptığı konuşmalardaki bariz farklılığın, iki saldırı arasında edindiği “Ergenekon bilgisi”yle bağlantılı olduğunu, sanırım bugün artık söyleyebiliriz.
 
 
Kırmızıyla yazılı iki sinagog

Balyoz darbe girişimi soruşturmasıyla ilgili olarak Hürriyet gazetesinin verdiği (13 Mart 2010), ardından birçok gazetenin kullandığı bir haber, 19 Kasım 2003’te MİT tarafından Başbakan’a verilen “Ergenekon bilgisi”nin “Balyoz bilgisi”ni de içerme ihtimalinin çok güçlü oluğunu gösterdi.

Hürriyet’in haberine göre, savcılar, Balyoz belgeleri arasında, 2003 kasımındaki saldırılardan sekiz ay önce, Mart 2003’te oluşturulmuş bir belge ele geçirmişlerdi. Belge, İstanbul’daki kilise ve sinagogların bir listesini içeriyordu ve bunlar arasında sadece 8. ve 21. sırada yer alan iki sinagog, diğerlerinden farklı olarak kırmızıyla yazılmıştı. Onlar da, sekiz ay sonra bombalanacak olan Neve Şalom ve Beth Israel sinagoglarıydı.

Tuğgeneral Süha Tanyeri’nin kaleminden çıktığı iddia edilen bir başka belgede “Gökkuşağı deterjan” ibaresinin yer alması ise bir başka kuşkulu noktaydı. Çünkü, 2003 saldırıları soruşturmasında, sinagoglara saldırıda kullanılan bombaların İkitelli’deki Gökkuşağı deterjan fabrikasında imal edildiği ortaya çıkarılmıştı.

Hürriyet’in haberine göre, savcı Bilal Bayraktar, bu noktaları hatırlattıktan sonra, 2003 martındaki Balyoz darbe planının altında imzası olmakla suçlanan emekli orgeneral Çetin Doğan’a şu soruyu sordu:

“(...) Adı geçen bombalı saldırıların Balyoz Harekât Planı kapsamında yapılmış eylemler olduğu değerlendirilmektedir. Bu konuda değerlendirme yapar mısınız?”
 
 
MİT’in sunduğu çalışmanın gerçek içeriği
 
Özetlersek... Bütün bu tabloyu speküle ettiğimde ben şu sonuçları çıkartıyorum:

Bir: MİT’in ilk saldırılardan dört gün sonra Başbakan’a gönderdiği “Ergenekon çalışması”, Balyoz Harekât Planı ile ilgili kimi istihbaratı da içeriyordu.

İki: Ülke, devlet ve hükümet “uluslararası dinci terör”den başka bir şeyle ilgilenmezken, MİT’in bir telaş Başbakan’a Ergenekon bilgisi vermesini “ilginç” bulduğumu belirtmiştim. Şimdi şöyle diyorum: İki sinagogun kırmızıyla yazıldığı kiliseler ve sinagoglar listesini MİT saldırılardan önce ele geçirmişti. 15 kasımdaki saldırılarda bu iki sinagog bombalanınca bağlantıyı kurmuş ve durumu ivedi olarak Başbakan’a bildirmiş olmalı.

Üç: Başbakan, Türkiye’nin ve dünyanın “dinci terör”ü lanetlediği o günlerde, “bu eylem, hükümetimizi devirmeye yönelik darbeci bir örgütlenmenin parçasıdır” diyemeyeceği için edindiği bilgileri kamuoyuyla paylaşmadı. Fakat kamuoyuna seslendiği konuşmalarının arasına yedirdiği bazı cümlelerde bu darbeci örgütlenmeye mesajlar verdi, onları “hesaplaşma”yla tehdit etti, her şeyin farkında olduğunu ima etti.

Bu MİT çalışmasının çok önemli olduğu apaçık... Onun gerçek içeriğini öğrenebilirsek, o günlere dair pek çok şeyin ortaya çıkacağını güvenle öne sürebiliriz.