20 Eylül 2019, 2013'te gerçekleşen askeri darbenin ardından Mısır’da ilk kez binlerce kişinin Abdülfettah el Sisi yönetimine karşı sokağa çıktığı tarihti. Başta başkent Kahire olmak üzere birçok şehirde binlerce gösterici güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmıştı.
Gösterilerin başlamasından beş gün sonra, 25 Eylül'de, Türkiye’nin Kahire Büyükelçiliği bir açıklama yayınlayarak Türk vatandaşlarını gösterilerin yapıldığı bölgelerden uzak durmaya çağırırken, bir ay sürecek bir staj için Kahire’de bulunan üniversite öğrencisi Ali Özbey* Mısırlı yetkililer tarafından sorgulanıyordu.
Muhammed Mursi yönetiminin devrilerek, Sisi'nin göreve gelmesinin ardından tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşayan Türkiye-Mısır ilişkileri, kendi deyimiyle Özbey'in de "hayatını değiştirdi".
Türkiye'de bir üniversitede son sınıf öğrencisi olarak eğitim hayatına devam eden Özbey, yaşadıklarını DW Türkçe’ye anlattı.
Uluslararası bir öğrenci organizasyonunun yardımıyla Mısır’da ayarladığı staj için, "Araştırdığımda Mısır’da mühendis maaşlarının dolar bazında ve yüksek olduğunu gördüm ve 'neden olmasın' diye düşündüm. En azından bir kapı açılabileceğini düşündüm. Türkiye’de malum iş durumları iyi değil. Turistik amacı da var tabii" ifadelerini kullanan Özbey’in, "hayatımın en kötü tecrübesi" dediği olaylar zinciri 20 Eylül akşamı başladı.
Siyasetle hiçbir zaman yakından ilgilenmediğini ve Türkiye ile Mısır arasındaki sorunların merkezinde yer alan Müslüman Kardeşler'i dahi Kahire'de başına gelen olayların ardından öğrendiğini söyleyen Ali Özbey, 20 Eylül akşamı Mısır'da yıllar sonra ilk kez sokakların hareketlendiğinden de habersizdi. Ülkenin sembolik merkezlerinden Tahrir Meydanı'ndaki otelinden akşam yemeği için çıktı ancak daha sonra uzun süre boyunca oteline dönemedi.
Konakladığı otelin yakınlarında iki sivil polis tarafından gözaltına alınan Özbey, 23 gün boyunca üç ayrı merkezde tutuldu, farklı güvenlik birimleri tarafından sorgulandı, işkence gördü ve 'Arapça bildiğini saklayan bir Türk ajanı' olmakla suçlandı.
Telefonla ulaştığımız Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye’nin Kahire Büyükelçiliği’nden yetkililer konuyla ilgili açıklama yapmadı.
Polis merkezinde 'hoşgeldin partisi'
DW Türkçe'ye konuşan üniversite öğrencisi Özbey, "Yürüyüş yapıp yemek yiyeceğimi düşünürken, iki tane sivil polis bana doğru geldi. Pasaportumu ve telefonumu aldılar elimden. Kuytu bir yere gittik. Bir araştırma yaptıklarını, sonra beni bırakacaklarını düşünüyordum. Ama polis merkezine götürdüler. Orada o gün gösteri varmış. Benim bundan haberim yoktu" ifadelerini kullanıyor.
Polis merkezinde, gömleğinde kan lekeleri olan bir polis tarafından karşılandığını söyleyen Özbey, karakolda kendine ters kelepçe takıldığını ve o anlarda büyük şok yaşadığını belirtiyor.
Özbey için işkence ise gözaltına alındığı ilk akşam götürüldüğü karakolda başlamış. İngilizce konuşabileceği hiçbir polis bulamadığını ve kendisine sürekli Arapça bir şeyler söylendiğini belirten Özbey, "Arapça bilmediğimi söyleyince beni 'Türkiye ve Erdoğan' diyerek dövmeye başladılar. Diğer dediklerini anlayamıyorum tabii ki ama bu iki kelimeyi seçebiliyorum aradan. Bir iki dakika sürdü bu durum. Karakoldaki göstericilerden gözüne kestirdiklerini dövüyorlardı" sözleriyle gözaltında geçirdiği ilk geceyi özetliyor.
Uluslararası Af Örgütü'nün Mısır şubesi için çalışan Hussein Baoumi, Özbey'in yaşadıklarının ülkede çok yaygın olduğunu belirtiyor. DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, sadece 2019 yılında 46 işkence vakası tespit ettiklerini ancak muhtemelen gerçek sayının daha da fazla olduğunu belirten Baoumi, gözaltına alınanlar için bir çeşit 'hoşgeldin partisi' yapıldığını ve kişilerin topluca dövüldüğünü belirtiyor.
Baoumi ayrıca, ülkede elektrikle işkencenin de yaygın olduğunu, bazı tutukluların tecavüze uğradığını ve içlerinde aile üyelerine zarar verilmekle tehdit edilenlerin de olduğunu söylüyor ve Mısırlı savcıların işkence iddialarının üzerine gitmediğini ekliyor.
"Bu yaşadıkların senin için değil, Erdoğan için"
Polis merkezindeki işlemleri tamamlanan Özbey, serbest bırakılarak Türkiye’ye gönderileceğini düşünmüş ancak sonraki durağı yüzlerce kişinin tutulduğu toplama merkezi benzeri bir bina olmuş. Özbey, burada yüzlerce Mısırlıyla birlikte kaldığı bir hafta boyunca neredeyse her zaman gözlerinin bağlı olduğunu ve yere yatırılarak sopalarla dövüldüklerini söylüyor.
"Mısır’a ajanlık için geldiğimi düşünüyorlardı. Günün sonunda hep beni öldüreceklerini düşündüm" diyen Özbey, tutulduğu toplama merkezinde bazı tutuklulara elektrik verildiğini ancak kendisinin böyle bir işkenceye tabi tutulmadığını belirtiyor.
Sorgusuna gözaltına alındıktan bir hafta sonra başlanan Ali Özbey, bu sorguda Müslüman Kardeşler’e yardım edip etmediği ve ajanlık yapıp yapmadığı yönünde sorularla karşılaşmış. Dil problemi nedeniyle Mısırlı yetkililer, sorguyu Google Translate ile yapmayı denemiş ancak bundan da sonuç alamayınca Özbey’e Recep Tayyip Erdoğan’ı sevip sevmediği ve son seçimlerde kime oy verdiği yönünde sorular yöneltilmiş.
2013'teki askeri darbenin ardından tepetaklak olan Mısır-Türkiye ilişkilerinin sıradan bir üniversite öğrencisinin önüne konduğu tek an da bu olmamış. Ali Özbey günler süren fiziksel ve psikolojik işkencenin ardından Mısırlı bir polis müdürünün kendisinden 'özür dilediği' anları şu sözlerle özetliyor:
"Beni bir polis çağırdı. Gözlerim bağlı olduğu için insanların sadece ayakkabılarını görüyordum. Kiminde terlik, kiminde postal var, benimle konuşan poliste ise kundura tarzı bir ayakkabı vardı. Rütbeli olduğunu düşündüm. İyi bir İngilizce ile, 'Bütün Mısır polisleri adına senden özür dileriz ama bu yaşadıkların senin için değil, Erdoğan için. Çünkü Erdoğan, Mısır'ın cehenneme gitmesini istiyor' dedi. Buna ne cevap verilir ki?"
"Karalama kampanyaları sıradan insanları etkiliyor"
Uluslararası Af Örgütü’nden Hussein Baoumi'ye göre, Özbey'in gözaltına alınmasının temel nedenlerinden biri Türk pasaportu taşıması olarak değerlendirilebilir. Baoumi, Mısırlı yetkililerin ABD, İran, İsrail ve Türkiye gibi ülkelerle ilgili olarak yabancı düşmanı tonlar içeren karalama kampanyaları yürüttüğünü belirtiyor ve bunun Mısır'a gelen sıradan insanları da etkilediğini ifade ediyor.
Baoumi, güvenlik güçlerinin yabancıları rastgele tutukladığını ve bazı ülkelerin vatandaşlarının sistematik işkenceler ve ortadan kaybolmalarla karşı karşıya kaldığını belirtiyor.
Mısır'da gözaltında tutulduğu 23 gün boyunca, kendisinin yok edileceğini düşündüğünü söyleyen Ali Özbey'in hikayesi ise kapalı bir otoparkta gerçekleşen gizli bir salıverilmeyle sonlanıyor. 23 günlük gözaltı sürecinde toplama merkezi, istihbarat binası ve geri gönderme merkezi gibi ayrı yerlerde tutulan Özbey, daha sonra kapalı bir otoparkta Türk Büyükelçiliği'nden yetkililere teslim edilmiş.
Teslimat sırasında yanında iki Türk vatandaşının daha olduğunu daha sonradan fark ettiğini söyleyen Özbey, "Aracın arka kapısı açıldı. Bir kadın, 'Merhaba' dedi. Merhaba’yı duyunca ağlamaya başladım. Orada anladım kurtarıldığımızı. Otopark gibi bir yerde gizli bir şekilde gerçekleşti bu. Daha sonra elçilikten uçak biletimizi aldılar. Pasaport çıkarıldı tek kullanımlık ve Türkiye’ye döndüm" sözleriyle Mısır’da yaşadıklarının nasıl sonlandığını anlatıyor.
Özbey, büyükelçilik yetkililerinin, yaşadıklarını anlatıp anlatmama kararını kendisine bıraktıklarını ancak yaşananların ortaya çıkması halinde, daha sonra aynı duruma düşebilecek kişiler için işlerin zorlaşabileceği yönünde uyarılarda bulunduklarını söylüyor.
Halen Türkiye’de eğitimine devam eden Ali Özbey, Mısır'dan döndükten sonra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun kendini arayarak geçmiş olsun dileklerini ilettiğini ifade ediyor. Özbey, Mısır'da yaşadıklarını aşabilmek için fiziksel ve psikolojik tedavi görmeye başladığını ancak her şeye rağmen ailesinin yanına dönebildiği için mutlu olduğunu belirtiyor.
* Bu haberde yer alan üniversite öğrencisinin ismi güvenlik endişeleri nedeniyle değiştirilmiştir.