Pelin Ünker
Kahramanmaraş'ta gerçekleşen depremlerde 11 ilde kontrolsüz ve büyük çapta bir yıkım yaşandı. Çevre Mühendisleri Odası'na göre bölgede 13-14 milyon kişinin hayatını etkileyen depremler sonrası en iyimser tahminle 104 milyon ton inşaat ve yıkıntı atığı oluştu.
Ancak bu yıkıntı sadece inşaat molozlarından oluşmuyor. Kimyasal atıklar, sanayi malzemeleri, elektronik atıklar, tıbbi atıklar, kontamine olmuş evsel atıklar, kanalizasyon atıkları, asbestli malzemeler ve kurşunlu boyalar gibi ağır metallerden oluşan, kirletici özelliği yüksek tonlarca atık yıkıntının içerisinde yer alıyor.
Peki bölgede devam eden enkaz kaldırma ve atıkların bertaraf edilme süreci, mevcut haliyle çevre ve insan sağlığı açısından ne gibi riskler barındırıyor?
AFAD koordinasyonunda gerçekleşiyor
Enkaz kaldırma işlemleri Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı'nın (AFAD) koordinasyonunda ilgili Valilikler tarafından gerçekleştiriliyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, açıkladığı Acil Yıkım İşlemi Koordinasyonu Planı ile yıkım sahasında "7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun" kapsamında gerekli çevre güvenliğinin sağlanacağını, yıkıntı atıklarının ise belirlenecek hafriyat döküm sahalarına taşınacağını duyurmuştu.
Ancak saha çalışması yapan uzmanlar, bölgede planda yazıldığı şekliyle uygulanmayan yıkım çalışmaları olduğu ve afet atıklarının halk ve çevre sağlığı için uygun olmayan yerlere taşındığı konusunda ilk günden beri uyarıyor. Atık yönetimi ile ilgili ihalelerin hangi firmalara verildiği de kamuoyuyla paylaşılmadı. Uzmanlar şeffaflık çağrısı yaparken yetkililerden bu konudaki endişeleri giderecek bir açıklama henüz gelmedi.
Hatay-Samandağ'daki Asi Nehri
"Failleri belli bir tehlikeyle karşı karşıyayız"
DW Türkçe'ye konuşan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Aslı Odman, depremlerde büyük bir yıkım yaşanan bölgenin uzun yıllar sanayileşmenin desteklendiği bir bölge olduğuna işaret ederek felaketin ardından depolarda, lojistik merkezlerde, iş yerlerinde ne gibi malzemelerin ve maddelerin enkaza karıştığına dair bir tespit yapılmadığını söylüyor.
Bölgede içindeki hastalar ve çalışanlarla birlikte yıkıntı haline gelmiş hastaneler olduğunu hatırlatan Odman, kimyasal atıkların yanı sıra tıbbi atıkların da varlığına dikkat çekiyor. Odman, kurşunlu boyalar da pek çok nedenle afet yığınının içerisinde çok sayıda ağır metal olduğunu belirterek ekliyor:
"Afet atığının boyutlarından bir tanesi de tozuma üzerinden asbesttir. Ve bütün bunlarla ilgili çok ciddi çevre, halk ve işçi sağlığına aykırı, usulsüz, çok uzun süreli, yani deprem afetini uzun süreye yayacak, çok daha geniş bir coğrafyaya yayacak bir tehlikeyle, failleri belli bir tehlikeyle karşı karşıyayız şu anda."
Tarım alanları etkilenebilir
Odman'a göre bu atıkların, enkazın döküldüğü köyler veya havzaların ötesinde suya karışarak tarım ürünleri üzerinden bütün Türkiye'ye ve su üzerinden de Türkiye dışındaki bölgelere dağılacağı çok kolay bir şekilde öngörülebilir.
Ziraat Mühendisleri Odası'na göre deprem bölgesindeki tarım arazilerinin büyüklüğü yaklaşık 4 milyon hektar. Deprem illeri Türkiye'deki toplam bitkisel üretime yüzde 20 katkı sağlarken, ülkedeki toplam hayvan varlığının yüzde 15'ine sahip.
DW Türkçe'ye konuşan Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve tehlikeli maddeler uzmanı olan çevre mühendisi Utku Fırat da afet atığının içerisinde asbestin yanı sıra bakır, çinko, kadmiyum, cıva gibi pek çok ağır metalin bulunduğunu, yıkılan iş yerleri nedeniyle kimyasal atıkların, atık yağların söz konusu olduğunu ayrıca bina isale hatlarındaki kanalizasyon sularının da bu atığa karıştığını anlatıyor. Fırat, bu atıkların geçici veya kalıcı olarak nerede depolandığı konusunda yetkililerin kamuoyunu bilgilendirmediğine dikkat çekiyor.
2004 tarihli Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği'nin Doğal Afet Atıklarının Yönetimi başlıklı maddesine göre başta deprem olmak üzere doğal afetler sonucunda oluşan yıkıntı atıklarının yönetiminden, mahallin en büyük mülki amirinin başkanlığında oluşturulacak Kriz Merkezi sorumlu.
İlgili maddede "Merkez, olası bir doğal afet durumunda oluşabilecek atık miktarı, bunların kaldırılması ve taşınması için gerekli araç-gereç ve ekipman ile bu atıkların depolanacağı uygun alanları bu Yönetmelikte belirtilen esaslara göre önceden tespit eder ve gereken hazırlıkları yapar" deniyor. Ancak bölgede kriz merkezlerince belirlenen tüm depolama alanlarının konumları ve özellikleri kamuoyuyla paylaşılmadı.
Depolama alanları nerede?
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar, 25 Şubat'ta sosyal medya platformu Twitter üzerinden Hatay'da yıkıntı atıkları için mevzuata uygun 19 geçici depolama alanı belirlendiğini duyurmuştu.
Utku Fırat, Hatay için belirlenen 19 depolama alanının yedi tanesinin adlarıyla açıklandığı, 12'si hakkında ise bilgi verilmediğini söylüyor. Açıklanan yedi depolama alanının zaten daha önceden mevcut olan belediyelere ait alanlar olduğunu ifade eden Fırat, Hatay dışındaki 10 il için ise depolama alanlarının duyurulmadığını, bu konuda kesinlikle şeffaflık olmadığını aktarıyor
Hatay'da yaptıkları saha çalışmaları hakkında bilgi veren Fırat, "Bizim gözlemlediğimiz kadarıyla seçilen alanlar kesinlikle bu atığın depolanması için uygun alanlar değil. Örneğin Hatay-Samandağ'daki Asi Nehri'ni besleyen kollardan bir tanesine 20 metre uzaklıkta" diye konuşuyor.
Çadır kentler yıkıntı atıklarına yakın
Tarım alanları, meyve bahçeleri, zeytinlikler ve orman alanlarına çok yakın yerlerin atık depolama alanı olarak seçildiğini dile getiren Fırat, öte yandan pek çok yerde yıkıntı atıklarına çok yakın noktalarda çadır kentlerin olduğunu gözlemlediklerini ekliyor. Enkaz kaldırma işlemleri sırasında ise sulama çalışmalarının yapılması gerektiğini vurgulayan Fırat, bölgede yaptıkları gözlemlerde bunun da yeterince gerçekleştirilmediğini ifade ediyor.
Eğer bu atıklar kuralına uygun ayrıştırılıp bu alanlardan kaldırılmaz ise toprak, su ve burada yetişecek ürünler üzerinden halk sağlığının ciddi bir şekilde olumsuz etkileneceği, bir ekolojik yıkımla karşı karşıya kalınabileceği uyarısı yapan Fırat, geçici depolama yapılan alanlarda toprağın ve yeraltı sularının da mutlaka numuneler alınarak düzenli olarak izlenmesi gerektiğine işaret ediyor.
Fırat'ın verdiği bilgiye göre Bakanlık, atık yönetimiyle ilgili Çevre Mühendisleri Odası'ndan danışmanlık almıyor.
Tespit edilen yanlış uygulamalar
Kriz yönetiminde açığa çıkan pek çok aksaklık bölgedeki gönüllülerle emek ve meslek örgütlerinin özverisiyle telafi edilmeye çalışılıyor.
Hatay'ın Samandağ ilçesinde bulunan ve kayıt alınan 280'den fazla kuş türünü barındıran Milleyha Kuş Cenneti'ne yıkıntı atıklarının döküldüğü sosyal medyaya yansımış, gelen tepkilerin ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından çalışma başlatılmıştı.
Depremin ilk günlerinde asbestli molozların Kahramanmaraş'ta dere yatağına ve havzasına dökülerek üzerinin kapatıldığına dair görüntülerin medyada yer aldığını ifade eden Aslı Odman, bu ve Milleyha örneğinin dışında dört noktada daha atıkların halk ve çevre sağlığını tehdit edecek şekilde döküldüğünün sivil toplum tarafından tespit edildiğini söylüyor.
Antakya'nın Altınözü çıkışında Bakanlık tarafından tanımlanmış alanda afet atıklarının dere yatakları üzerinden zeytinlik alanlara döküldüğünün ortaya çıktığını hatırlatan Odman, Gaziantep Nurdağı Sakçagözü köyünde de geçici depolama alanının üreticilerin hayvanlarını suladıkları gölet alanı kirletecek şekilde konumlandırıldığını, gelen tepkinin ardından bundan vazgeçildiğini ifade ediyor. Hatay-Samandağ Stadyumu AFAD Çadırkent, Kahramanmaraş Organize Sanayi Bölgesi karşısı ise kamuoyuna yansıyan sorunlu depolama alanlarından diğer ikisi.
Bölgedeki herkesin kendi etrafındaki enkaz döküm süreçlerini çekip belgelemesinin önemli olduğuna işaret eden Aslı Odman, bunun er ya da geç bir suç duyurusuna dönüşebileceğine işaret ediyor.
"Devlet ihbar hattı oluşturmalı"
Bu konudaki farkındalığın önemli olduğunu dile getiren Utku Fırat ise diğer yandan atık yönetiminin kamu kurumlarının görevi olduğunu, devletin bu işi tamamen şeffaf bir şekilde yürütmesi gerektiğini vurguluyor: "Yani vatandaş enkazla mı uğraşsın, enkazın altında kalan yakınlarıyla mı uğraşsın, yaralılarla uğraşsın, kendi geçim derdiyle mı uğraşsın, ekolojik alanları korumak için sürekli nöbet mi tutsun?"
Sivil toplum kuruluşları olarak kaçak hafriyatların önüne geçemediklerini ifade eden Fırat, "Devlet biz şu alanlarda atıkları depolayacağız dese ve bir ihbar hattı oluştursa, vatandaşların bu konuda ulaşabilecekleri bir yetkili mercii olsa kaçak yıkıntı atıklarını engelleyebiliriz. Ancak ısrarla devlet bunu yapmıyor" diyor.
Atıklar nasıl bertaraf edilmeli?
Afet atıklarının geçici depolama alanlarında ebediyen kalamayacağını vurgulayan Fırat, bu atıkların kesinlikle düzenli depolama sahalarına taşıması gerektiğini hatırlatıyor. Düzenli depolama sahaların da belli özellikleri olduğunu aktaran Fırat'a göre içerisinde çok fazla tehlikeli atık bulunan bu yıkıntı atıkları en az ikinci sınıf düzenli depolama alanında bertaraf edilmeli.
2010 tarihli Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre atıkların kontamine olduğunun veya metal, asbest, plastik ve kimyasallar gibi olmaması gereken maddeler içerdiğinin tespit edilmesi halinde bu atıklar için en az ikinci sınıf atık depolama tesisi özelliği gösteren alanlar yaratılması gerekiyor.
"Aksi halde kontamine olacak toprak, yeraltı suları ve yeraltı sularından beslenen yüzey suları kullanılmaz hale gelecek, bölgedeki canlı yaşamı olumsuz etkilenecektir" diyen Fırat, ekliyor: "Bu konuda nasıl bir çalışma yapıldığına dair de yetkililerden hala net bir şekilde bilgilendirme yok."