Bosna Hersek'in Estonya galibiyetiyle Dünya Kupası umutlarını tamamen yitiren A Milli Takım'ın teknik direktörü Fatih Terim görevi bırakacağını ve Ermenistan maçında son kez takımın başında yer alacağını açıkladı. Spor yazarı İskender Baydar, Terim'in bu kararını köşesine taşıdı. İşte Baydar'ın Hürriyet gazetesinde yayımlanan bugünkü (13.10.2009) yazısı:
Kelle başına YILDA 8 BİN DOLAR Milli Gelir üreten Türkiye, tek başına AYDA 260 BİN TL maaş alacak Milli Takımlar Teknik Direktörü’nü arıyor.
Mevzu ağır ve çetrefilli…
Öyle olmasa, Türkiye’nin bir numaralı internet sitesi hurriyet.com.tr anket düzenlemezdi.
Mevzu önemsiz olsa, bu ankete onbinlerce oy yağmazdı.
Kimse ilgilenmese, ben de kalkıp yazı mazı yazmazdım.
+++
Önce mevcut duruma bakalım:
Terim, FIFA sıralamasında 12’nci basamaktan aldığı takımı, 27’nci basamakta terk etti.
Aslında terk etmeyecekti.
Kurulları alkollü kır gazinosuna dönmüş Federasyon’un, saygın ve sevilen Başkanı Mahmut Özgener, Terim’e, “Sakın istifa etme” demiş, “Okey” yanıtını almıştı.
Ama o gurbetçi yok mu o gurbetçi?!
Herşeyi o bozdu.
Belçika maçı sırasında Terim’e dönüp “Hoca! Bu nasıl takım?” dedi ve iş bitti.
Terim, “Okey” yanıtını verdiği Başkan’a haber bile danışmadan görevi bırakacağını açıkladı.
Hayata küsen Başkan, Milli Takım uçağına bile binmedi.
Takım’dan ayrı yurda döndü.
+++
Bunları ben uydurmadım, hepsi gazetelerden.
Buram buram dram kokan satırlar.
Bir nevi “Yaprak Dökümü...”
Sanki Terim, kendini alkole vurmuş hayırsız evlat Şevket…
Özgener de, yakında tekerlekli sandalyeye mahkum olacak Ali Rıza Bey.
Neredeyse Terim çıkıp haykıracak: “Mendillere hazırlayın istifa ediyorum.”
Özgener de Köprü’ye çıkıp bağıracak, “Bizi bırakma Hoca, yoksa atlarım…”
Profesyonellikte bu kadar dram, harbiden akıllara ziyan…
+++
Krizin “Yabancı hoca istemezük” bölümü var ki, tam evlere şenlik!
Yaşlı başlı bir TV yorumcusu Pazar akşamı haykırıyordu:
“Bu krizde memleketin dövizini heba ettirmem. Yabancı hoca istemem?”
Duyan, Terim aldığı paralarla “yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı” tadında yaşıyor sanır.
Oysa asıl yabancı hoca geldiğinde döviz içeride kalır.
Nasıl mı?
Yerli hoca ya İstinyepark Masa’da, ya da Akmerkez Papermoon’da, Fransız, Şili, Arjantin şarapları içer.
Yabancı hoca, Boğaz’da rakıyı tadar.
Yerli hocayı BMW cipten aşağısı kesmez…
Yabancı hoca, sonradan görme olmadığı için, statüyü bineceği araçta aramaz.
Yerli hocanın eşi alışveriş için Milano ya da New York’a gider.
Yabancı hocanın eşi Kapalıçarşı’yı keşfeder.
Yerli Hoca, evlatlarının istikbali için İngiltere ya da ABD’de okul arar.
Yabancı Hoca, çocukları için Türkiye’de uygun okul var mı diye bakar.
Liste böyle uzar gider.
Bu yazı da burada biter.