MHP Milletvekili Mehmet Aslan, "Gezi’nin birebir içindeydim" dedi. "Ofisim parkın tam karşısındaydı, bir anda içeri sis bombası girdi. İster istemez yaşadım o süreci" diyen Aslan, "Başlarda masum bir eylemdi ama dış mihraklar kötü amaçları uğruna milleti kışkırttı" ifadesini kullandı.
Hürriyet'ten İzzet Çapa'nın sorularını yanıtlayan (27 Ekim 2015) Aslan'ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
Babamla ilişkim başka boyutta devam ediyor
Aranızdaki 50 yaş fark, baba-oğul ilişkinizi zorlaştırmadı mı?
Yaş farkı belki çok fazlaydı ama onun nasihatleri benim için her zaman kitap gibiydi. Olacakları, insanların nasıl değişeceğini, kime güvenileceğini, kimin ne yapabileceğini anlatırdı. Aşkımız o kadar büyüktü ki, hiçbir zaman karşısına sakallı, ütüsüz ya da kravatsız bir kıyafetle çıkamazdım. Ayrıca ondan bir fiske bile yemedim.
O meşhur spor arabanı satmanda babanın etkisi var mıydı peki?
Babam vefat ettiği zaman çok üzerime geldiler; satıp daha mütevazı bir araba aldım. Babam hep “Şahin’le bir kulübe gittiğinde arabanı mekanın önüne çekiyorlarsa sen adamsın demektir. Ferrari’yi maymun da kullansa ayağına getirirler” derdi.
Peki şimdi kimi dinliyorsun, iç sesini mi?
Yaşadıklarımı önce bir akıl filtresinden geçiriyorum. Sık sık da babam rüyalarıma gelir, onunla konuşurum. Mevzu neyse o işin duayenini bulup, akıl alırım. Finalde de bildiğimi yaparım.
Özlüyor musun babanı?
Babamla sadece fiziksel olarak ayrı olduğumuzu düşünüyorum. Aramızdaki ilişki bana göre başka bir boyutta devam ediyor. Yalnızken, “Ah babacığım” diye onunla dertleşirken, dua ederken, rüyalarıma girerken elbette özlemini çekiyorum ama kendimi yalnız hissetmiyorum.
"Benim mantı hamuru açmışlığım bile var"
Sonradan görme olmadığını biliyordum da, sonradan gurme olduğunu yeni öğrendim...
Gel buna yemek yemeyi çok seviyorum diyelim. Bir Amerika dönemim var, resmen kontrolden çıktım, hayatımda hiç o kadar sağlıksız beslenmedim. Boğa burcu olduğumdan mıdır bilmem, yemekle ilgili her şeyi çok seviyorum. Mantı hamuru açmışlığım bile vardır.
Elinin hamuruna karışmak gibi olmasın ama büyük ihtimalle benim gibi şekerin de var.
Çok mümkün. Birinin beni masadan kaldırması şart (kahkahalar). O kadar iştahlı yerim ki, karşımdaki tıka basa tok olsa bile karnı acıkır. Hele sen bizi Çağatay (Ulusoy) ve Murat (Dalkılıç) ile bir araya gelince görmelisin. Yemin ediyorum korkar kaçarsın (gülüyor). Mecbur kalırsam elimden de her türlü yemek gelir. Bir tek enginar yapmam!
Enginarla arandaki bu şiddetli geçimsizliğin nedeni ne?
Ne bileyim, çocukluğumdan beri en sevmediğim sebzelerden biridir. Hatta bir gün doktor “Enginar içkiye birebir” dedi diye, sadece enginara muhtaç olmak istemediğim için ağzıma içki sürmedim.
Gençlerin derdini tam olarak anlayabiliyor musun?
Onların sesi olmak için elimden geleni yapıyorum. Gezi’nin birebir içindeydim. Ofisim parkın tam karşısındaydı, bir anda içeri sis bombası girdi. İster istemez yaşadım o süreci. Başlarda masum bir eylemdi ama dış mihraklar kötü amaçları uğruna milleti kışkırttı.
Bunlar sana göre de faiz lobisinin işleri miydi?
Ne lobi, ne de öyle bir saçma bakış açısı olabilir. İnsanları aşağılayıp, inatlaşıp oradaki gençlere “Derdiniz nedir?” diye sormazsan, illegal örgütlerin onları kullanmasına fırsat verirsin. Nitekim Gezi’de yaşanan da buydu! Öcalan resimlerinin parka asılmasına müsaade edilmesinde, şiddetin tırmanmasında en büyük suçlu, hükümetti.
Söyleşinin tamamı için tıklayın