Meclis’te tüm siyasi partilerin ortak desteğiyle kurulan ‘Hayvan Hakları Komisyonu’nun çalışma programının belirlenmesi amacıyla yaptığı toplantıya komisyon Üyesi MHP Trabzon Milletvekili Hasan Kalyoncu’nun öneri ve değerlendirmeleri damga vurdu. Kalyoncu, dünyadaki çevre akımlarının en bilinçsiz ve şiddetli olanlarının Türkiye’de baş göstermeye başladığını ifade etti.
Kalyoncu zaman kazanmak açısından dinleme yapmak yerine ilgililerden rapor istenebileceğini belirten Kalyoncu, “Hayvan haklarıysa yani bu, hayvan gelip kendisini anlatmadıktan sonra birilerinin anlatmasının bir manası yok. Hayvan kendisini gelip anlatamadıktan sonra, insanlar hayvanlar adına konuşacaksa bunu rapor olarak da yollayabilir” dedi. Komisyon başkanı ve diğer üyelerin destek vermediği öneri sahibi Kalyoncu, üniversitelerden görüş alınması önerisine de biyolog almadığı gerekçesiyle karşı çıktı. Kalyoncu, “Biyolog hiç yok, hayvanlarla çalışan hiç kimse yok. Onları da çağırmaya başlarsanız Türkiye'nin yarısını dinlemek zorunda kalırsınız” dedi.
“Derin ekolojide karınca ölürse insan da ölsün deniyor”
Dünyadaki çevreci akımların derin ekoloji konusuyla ilgilendiğine dikkat çeken Kalyoncu, “Derin ekolojide karınca ile insanın bir farkı yok. Yani karınca ile insanın farkı yok, ona göre karınca ölürse insan da ölsün, aynı hesap. Derin ekolojide bu böyle” dedi.
Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nda çarpıcı önerilerin gündeme getirildiği toplantı da konuşmaların bazı bölümleri şöyle:
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Hayvan hakları konusuna baktığımız zaman genel bir düzenleme gerekiyor hayvan haklarının tamamıyla alakalı. Zaman kazanmak açısından, buraya çağırıp dinlemek yerine, çalışan kurumlar var, bununla ilgili oluşturulmuş gönüllü kuruluşlar var. Bunların hepsinden kendilerince eksik gördükleri alanlarda bir rapor isteyelim, yollarlarsa bunları değerlendirelim. Bunların içerisinde önemli gördüğümüzü çağırıp görüşürüz. Bunda bir sıkıntı yok. Yani tek tek dinlemeye kalktığımız zaman bir sürü problemle karşı karşıya kalacağız ama rapor göndermek isteyenlerin raporları geldiği zaman bunlar üzerinden bizim, eksiklikleri, uygulamadaki yanlışlıkları ve diğerlerini görme şansımız var.
Başkan – Şöyle yapabiliriz orada Hasan Bey, bence: Buraya gelip mutlaka bir şekilde kendisini ifade etmek isteyen kişi ler de vardır, bunları da dinleyelim bence ve herkesten, her kesimden rapor da alabiliriz. Rapor almak kolay, yazarız, rapor isteyelim ama burada, gelmek isteyen, görüşmek isteyen herkesi de dinleyelim bence. Zaman buluruz.
Hasan Kalyoncu (İzmir) –Ama ona girersek herkes buraya gelip kendisini dinletmek isteyebilir.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Anlatacağını rapora yazamıyorsa çağırmaya gerek yok.
Başkan – Ama şöyle, karşılıklı etkileşim, yüz yüze ilişki önemli bu işte. Bu anlamda, bizim de soracaklarımız vardır bir yandan, o yüzden gelmelerinde fayda var.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Ben de diyorum ki: Hayvan kendisini gelip anlatamadıktan sonra, bunlar hayvan sahibi gibi, insanlar hayvanlar adına konuşacaksa bunu rapor olarak da yollayabilir.
Hayvan haklarıysa yani bu, hayvan gelip kendisini anlatmadıktan sonra birilerinin anlatmasının bir manası yok.
Başkan – Ama yok, olsun.
Serap Yaşar (İstanbul) - Biz vekilleriyiz ya.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Ben de şunu diyorum: Yani hayvan sahipleri gibi onlar sahiplenmiş değil. Durum belli, orta da sıkıntı belli. Bunu raporlar hâlinde alır da ele alır, eksiklikleri giderirsek sıkıntı yok. Şu anda mevcut bir kanun var zaten, bunun üzerine ek yapılacak. Ben de diyorum ki: Hayvan kendisini gelip anlatamadıktan sonra, bunlar hayvan sahibi gibi, sanlar hayvanlar adına konuşacaksa bunu rapor olarak da yollayabilir.
Gülizar Biçer Karaca (Denizli) - Ben rapor verilmesine karşı değilim.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Ben şunu diyorum: Raporları alalım, kimseyi çağırmayalım.
Başkan – Rapor, gelen kişilerin görüşlerini destekleme mahiyetinde kabul edilebilir, tabii ki rapor da alırız, dinleriz.
Gülizar Biçer Karaca (Denizli) - O yüzden dinleyelim. Şöyle, bu Komisyona benim de bir önerim olacak: Komisyonumuzun bir bakış açısı oluşması adına, 5199 sayılı Kanun hayvanları bir mal, bir varlık olarak kabul eder, aslında asıl problem de bu. Bizim Komisyonu muz hayvanları bir canlı olarak mı kabul edecek yoksa 5199…
Başkan – Canlı olarak kabul edecek.
Gülizar Biçer Karaca (Denizli) - Komisyonumuzun ortak düşüncesi bu olursa gelen, dinleyeceğimiz kişilerin de yüzde 99’u bu açıdan baktığımızı onlara ifade edip, bu açıdan dinlediğimiz zaman sorunları büyük ölçüde çözmüş oluruz.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Ben de diyorum ki: Hiç kimseyi çağırmaya gerek yok. Burada anlatacağını rapora dökemiyorsa dinlemeye gerek yok.
Gülizar Biçer Karaca (Denizli) - Yok dinlemek zorundayız bence.
Serap Yaşar (İstanbul) - Hocam, çok özür dilerim. Sizin kaygılarınıza aslında ben de katılıyorum ama bir kriter koyalım o zaman, diyelim ki: Üye sayısı şu kadar olan yani etkinliği olan dernekleri, vakıfları, bu konudaki sivil toplum örgütlerini muhatap alalım, bir kural koyalım.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Kaç tane var? 120 tane çevre derneği veya kuruluşu var, hatta 120’den fazla. Diğerlerini de ele alırsanız Türkiye’de çok fazla kuruluş var. Bunların hepsini dinlemek zo runda kalırız. Ben de diyorum ki: İnsanların hepsini, raporu yazıp… Yani bir insan anlatacağını raporla da anlatabilir, illa bizimle karşı karşıya gelmesine gerek yok. Dinleme, orada da rapor tutacağız yani onun söyledikleri tekrar yazıya geçecek. Problemleri iletsinler, bu problemler üzerinden çözümü biz ayarlayalım.
Saliha Sera Kadıgil Sütlü (İstanbul) – Siz “Hiç dinlemeyelim mi ” diyorsunuz, “Bazılarını dinleyelim.” mi diyorsunuz?
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Hiç dinlemeyelim.
Başkan – “Hiç dinlemeyelim.” diyor.
Serap Yaşar (İstanbul) - Mesela, üniversiteler hiç gelmemiş bugüne kadar, hiç onlardan görüş alınmamış. Ben bunu yeni öğrendim ve bu çok büyük bir noksanlık bana göre.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Üniversitelerden nereden görüş alacaksınız? Şimdi buraya baktım, çoğu hukukçu, hiç biyolog yok.
Serap Yaşar (İstanbul) - Veterinerlik fakültelerini kastediyorum ben.
Başkan – Pratikte bu sorunlarla karşılaşanları çağıracağız.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Biyolog hiç yok, hayvanlarla çalışan hiç kimse yok. Onları da çağırmaya başlarsanız Türkiye'nin yarısını dinlemek zorunda kalırsınız.
--
Başkan – Şimdi, tabii, dediklerinize ilaveten şunu söyleyeyim: Zaman açısından tabii ki bu zamanı en sonuna kadar da kullanabiliriz. Ama bu konularla ilgili benim görebildiğim temelde, özellikle 5199’u kastederek söylüyorum, üç veya dört tane temel mesele var, bir tanesi ismiyle ilgili; bu “hayvanların korunması” değil de “hayvan hakları” diye tanımlanması konusu var. İkincisi, mal olarak değil de canlı olarak tanımlanması talebi var. Üçüncüsü de Kabahatler Kanunu değil cezai müeyyideleri olan Ceza Kanunu’nda tanımlanmasıyla ilgili talepler var. Uygulamadan kaynaklanan da özellikle belediye barınaklarının kötü durumları; bunların düzeltilmesiyle ilgili talepler var.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Ama kanunla mal yerine canlı kısmına değiştirdiğiniz zaman bütün hepsi devreye giriyor.
Başkan – İşte biliyorum, evet, onu yapmamız gerekiyor ama. Bunu tartışacağız bol bol.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Yani kuş da aynı şeye giriyor. Bunu Ceza Kanunu’na aktardığınız zaman bu sefer de Ceza Kanunu’nda birçok şeyi düzenlemeniz gerekiyor, neye ne kadar ceza yani kuş öldürene ne kadar, işte inek öldürene ne kadar ceza?
Başkan – Yani trafikte bir köpeğe çarptığınız zaman meydana gelecek sonuç ne olacak gibi.
Saliha Sera Kadıgil Sütlü (İstanbul) – Çalışmaların hepsi var aslında hocam yani gerçekten var.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Ben de diyorum ki bu konuyu böyle ele aldığımız zaman karşılaşacağımız problem sayısı faz la.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Mesela hayvan yetiştiriciliğinde ne yapacağız?
Saliha Sera Kadıgil Sütlü (İstanbul) – Özür dilerim Hasan ağabey, şeyi söyleyeceğim, ne zaman bu konuyu biz konuşsak böyle bu kadar açık, üç tane şey çıkıyor; bir tanesi avcılık, ikincisi kurban, üçüncüsü besi hayvanları. Yani hayvan hakları grupları o kadar karışık ki. “Sokak hayvanlarına eziyet TCK’ya girsin.” deyince “Ben kurban kesemeyeceğim mi?” gelir karşıdan.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Şimdi, dünyadaki çevreci akımlara baktığınız zaman en son derin ekoloji var. Derin ekolojide karınca ile insanın bir farkı yok.
Saliha Sera Kadıgil Sütlü (İstanbul) – Muzla da yok genetik olarak.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Yani karınca ile insanın farkı yok, ona göre karınca ölürse insan da ölsün, aynı hesap. Derin ekolojide bu böyle.
Başkan – Bu işin felsefi bölümüne giriyor tabii o zaman.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Felsefi bölümüne giriyor da bu akımların hepsi Türkiye’de var.
--
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Ben de hayvanseverim. Bu ülkedeki çoğu insan da hayvansever. Çok nadir, böyle arada sapıklar çıkıyor böyle hayvanlara eziyet eden. Bu ülke kültürüyle, geleneğiyle… Mesela bizim Anadolu’da, Trabzon’da bizim ineklerin her birinin ismi vardır ve her birinin boynuzları arasında gerdanlıkları vardır, süslemeleri vardır. Onu süslerler. Bir sürü şey. Evin bir bireyi gibidir. Şimdi Anadolu’da bu durum varken hayvanseverlerin gazını almak değil, hayvanlara iyi kötü yaşanabilecek bir dünya oluşturmak. Aslında geleceğe bir şeyler bırakmak.
Başkan – “Gaz almak” derken onları dinlemek açısından dedim. Yani onları sadece memnun etmek değil, hayvanların yaşam koşullarını değiştirerek, düzelterek memnun etmek, sonuçta derdimiz o.
Yunus Kılıç (Kars) – Gazını almak değil, anladığımızı göstermek.
--
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Ben de hayvanseverim. Bu ülkedeki çoğu insan da hayvansever. Çok nadir, böyle arada sapıklar çıkıyor böyle hayvanlara eziyet eden. Bu ülke kültürüyle, geleneğiyle… Mesela bizim Anadolu’da, Trabzon’da bizim ineklerin her birinin ismi vardır ve her birinin boynuzları arasında gerdanlıkları vardır, süslemeleri vardır. Onu süslerler. Bir sürü şey. Evin bir bireyi gibidir. Şimdi Anadolu’da bu durum varken hayvanseverlerin gazını almak değil, hayvanlara iyi kötü yaşanabilecek bir dünya oluşturmak. Aslında geleceğe bir şeyler bırakmak.
Başkan – “Gaz almak” derken onları dinlemek açısından dedim. Yani onları sadece memnun etmek değil, hayvanların yaşam koşullarını değiştirerek, düzelterek memnun etmek, sonuçta derdimiz o
Yunus Kılıç (Kars) – Gazını almak değil, anladığımızı göstermek.
Hasan Kalyoncu (İzmir) – Benim bu komisyona gelme amacım, ben onu söyleyeyim: Hayvanlara güzel bir ortam bırakıp Türk milletinin geleceğine de buradaki bunların hepsi bizim değerimiz, ülkede yaşayan bütün hayv anı, bitkisi, her şeyi bizim değerimiz, bunları koruyup geleceğe aktarabilmek ve canlının eziyet çekmeyeceği bir ortam oluşturmak.