24 Haziran seçimleri öncesi "Apolet sökme" tartışması ile gündeme gelen 2. Ordu Komutanı İsmail Metin Temel, Genelkurmay Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığı'na, atandı. Bu 'atama' görevden alma olarak değerlendirildi. Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, "Kesin olan bir şey" ifadesiyle "Orgeneral olduktan sonra daha yukarıya doğru gidişi tartışılan Temel’i, Akar’ın ve Yaşar Güler (Genelkurmay Başkanı) durdurmaya karar verdi" iddiasını yazdı. Terkoğlu, "Temel, Akar’dan daha çok postal eskitti" dedi.
Terkoğlu'nun "Sahiden Reis’in bir bildiği var mı!" başlığıyla (3 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Ne kadar bizi anlatıyor? Balzac, 1842’de “Yaşamda Bir Başlangıç”ında Osmanlı’nın son yüzyılından şöyle bahsediyor:
“Bakın, mösyö, Türkler nasıldır: Çiftçisiniz, padişah sizi mareşalliğe atar; görevinizi onun dilediği biçimde yapmazsanız, yandınız, kelleniz kesilir: padişahın görevlileri görevden alma biçimi budur. Bir bahçıvan valiliğeyükseltilir, bir başbakan yeniden çavuş oluverir. Osmanlılar ilerleme ve kademe yasalarını hiç mi hiç bilmezler!”
Bu sıra çok tekrarlıyorum.
Zira çöküş dönemlerinde liyakat kayboluyor. Birikim terk ediliyor. İlerlemenin yerini iki göz kırpış arasındaki yükselme alıyor. Çabuk çıkan, çabuk düşer. Süreç tersine de işliyor.
Evet, Orgeneral Metin Temel’in, adını doğru söyleyelim, “tasfiyesi”nden söz ediyorum.
Odatv’de Müyesser Yıldız’ın yazdıklarının ötesine geçmek mümkün değil. 14-15 Aralık’ta “TSK Madalya ve Başarılı Birlik Ödül Töreni” iplerin koptuğu nokta gibi duruyor. “Afrin kahramanı” olarak tanıtılan Temel, “Afrin’e bayrak çeken” askerin de olduğu isimleri öneriyor. Nedense kabul edilmiyor. O da rest çekip rapor gönderiyor ve törene katılmıyor. Sonunda 2. Ordu Komutanlığı’ndan alınıp tabiri caizse “olmayan göreve”, Genelkurmay Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığı’na atanıyor. Genelkurmay kaynakları da Yıldız’ın buradan başlayarak anlattığı kavga konularını doğruluyor.
Çoğumuz yanlış mı yapıyor?
100 kişiden 99’u Muharrem İnce ile Erdoğan arasındaki “apolet tartışmasını” hatırlatıyor. Oysa Temel’in gidişini İnce- Erdoğan kavgası üzerinden okumak hatalı olur.
Bu kez yaklaştıkça değil, uzaklaştıkça görüyoruz.
Hatırlar mısınız, Türkiye’de AKP de FETÖ de “sivilleşme”den söz ediyordu? “Nasıl” deyince cümleye “Genelkurmay, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlansın”diye başlıyordu. Sonunda oldu. Genelkurmay Başkanı’nı da alıp bakan yaptılar. Resmi anlatayım. Bir hükümet düşünün. Bakanların hepsini masaya oturtun. Sırayla sorun. Kimi emrindeki 150 bin doktordan, öteki 900 bin öğretmenden bahsedecek. Bir tanesi ise “emrimde 400 bin asker var” diyecek. Ne güzel sivilleştik değil mi? Liberaller ve İslamcıların usturayla yaptığı demokrasi tıraşı ancak bu kadar oluyor. Bu tablo bazı AKP’lilere bile “en güçlü kim” sorusunu sorduruyor. Öyle ya Cumhurbaşkanı’nın dün sahip çıktığı general, bugün Akar eliyle tasfiye ediliyor.
Gelelim diğer meseleye...
Akar ile Temel’in özgeçmiş farkı
Hulusi Akar’ın özgeçmişi ile Metin Temel’inkini yan yana koyun. Akar’ın, 1998-2000 arasında çatışmaların azaldığı Tunceli dönemini saymazsak, yaşamı çoğunlukla Batı’da geçiyor. Ordu komutanlığı dahi yapmadan Genelkurmay Başkanı oluyor. Yazmıştım, kuşkusuz bu “başarı”yı kumpas davalarına borçluyuz. Temel’in özgeçmişinde ise Güneydoğu’nun sıcak bölgelerinden Afrin’e uzanan ve nihayetinde 2. Ordu Komutanlığına varan bir tablo var. Özetle; Temel, Akar’dan daha çok postal eskitmiş görünüyor. “FETÖ karşıtı”denilen Temel, 15 Temmuz’un ardından yaşanan tasfiyeler olmasa muhtemelen ordu komutanı yapılmayacaktı.
Bir asker arkadaşı “arazideki askerler olayların içinde güçlenirler, bir süre sonra üstleriyle yetki krizi yaşarlar” diyor. Temel’in de son örnekte görüldüğü gibi Hulusi Akar ve Yaşar Güler ile çatışmasına yapılan geleneksel yorum bu. Ortak görüş ise Temel’in astlarıyla arasının iyi olduğu bilgisi. Sosyal medyada erler, gece koğuşta üstlerini örten komutan profili çiziyor.
Kesin olan bir şey var. Orgeneral olduktan sonra daha yukarıya doğru gidişi tartışılan Temel’i, Akar’ın ve Güler’in durdurmaya karar vermiş olması. İki isim, TSK’nin geleceğinde Temel’in var olmasına izin vermiyor.
Her şeyi yanlış mı biliyoruz?
Asıl noktaya gelelim.
Kahvede oturan vatandaşa şu soruyu sorun: 15 Temmuz’un kahraman komutanları kim? En çok duyacağınız yanıt: Metin Temel ve Zekai Aksakallı. İkinci soruyu da sorun: Suriye operasyonlarının kahramanları kim? Yine duyacağınız yanıt aynı. Zira yandaşıyla muhalifiyle tüm medya günlerce böyle yazdı. Şimdi mi? Şimdi, ikisi de kızak görevde. Zekai Aksakallı’nın da Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan alınıp Gelibolu 2. Kolordu Komutanlığı’na atandığını hatırlatalım.
Her şeyi yanlış mı biliyorduk yoksa birileri tüm bildiklerimizi yeniden mi tanımlamak istedi? Mesele şu ki bugün birbirleriyle pek iyi geçinmediklerini bildiğimiz Aksakallı ve Temel’in ortak bir noktası var. Her ikisi de Akar başta olmak üzere komuta kademesinin 15 Temmuz sürecini kötü yönettiğini düşünüyor. Herkesin kafasındaki bazı soruları onlar da soruyor. Daha da ilginci “15 Temmuz kahramanı” bilinip de tasfiye edilenleri araştırdıkça özellikle karacılar ve jandarmada kabarık bir liste çıkıyor. Bazı isimler insanı çok şaşırtıyor! Ve operasyonu tartışmasız Akar gerçekleştiriyor.
Merak ettiğimiz bir soru daha var. 2017 yılı Yüksek Askeri Şûrası ile Akıncı Üssü davası başlangıcı aynı günlerde oldu. Şûra, beklenenden erkene alınmıştı. Şûra’nın kararlarını Akıncı Üssü davasında konuşması beklenenler ne kadar belirledi acaba?
Özetle, mesele apolet değil. Türkiye’nin tepesinde tuhaf şeyler oluyor.
En tuhafı da yandaş medya.
Dün, Muharrem İnce’ye karşı “kahraman Metin Temel’i tasfiye ettirmeyiz” manşetleri atan Hükümet medyası, Temel’in tasfiyesini adeta trafik kazası haberi kadar gördü. Haberlerin altında ise belli ki konuyu anlayamayan okurların en çok yaptığı yorum şuydu: “Reis’in herhalde bir bildiği vardır”.
Balzac’la başladık Balzac’la bitirelim:
“Türklerin iyi bir huyu vardır, kellenizi nasıl kolayca keserlerse, öyle kolayca da ipinizi koyverirler.”