Dünya

Merkezi planlama mı? Yalnız Kurtlar Mı?

IŞİD’e bağlı ya da ondan etkilenen eylemcilerin terör saldırıları artık birçok analizciye şu soruyu sorduruyor: Saldırganlar yalnız kurtlar mı yoksa merkezi bir savaş yönteminin parçası mı?

28 Temmuz 2016 16:06


IŞİD’in “merkez” bölgesi olarak Irak ve Suriye kabul edilirse kendi kontrol ettiği alanlar dışındaki son 1.5 yılda gerçekleşen eylemler şöyle kategorize edilebilir: Merkez bölge dışında kalan ama IŞİD’e bağlılığını ilan eden örgütlerin savaştığı alanlardaki eylemler, yakın çevrede etkinlik sağlamak veya yayılmak için yürüttüğü eylemler ve “merkez” bölgedeki savaşta kendisini rahatlatabilmek için yürüttüğü dış operasyonlar.

İlk kategorideki eylemleri anlamak ve analiz etmek daha kolay. 2014’ten bu yana Nijerya, Mısır, Libya, Afganistan ve Bangladeş gibi ülkelerdekiler başta olmak üzere IŞİD’e biat eden ve ona dâhil olduğunu söyleyen grupların ortaya çıktığı görülüyor. Bu örgütler, bulundukları ülkelerdeki hükümetler ve diğer savaştıkları gruplara karşı çetin bir mücadele sürecine giriştiler. Bu coğrafyalarda gerçekleşen saldırılar IŞİD’in “küresel cihadın' önderliği konusundaki iddiasının bir parçası olarak görülebilir. Fakat sayıca çok ve ölümcüllük oranı yüksek olsa da genelde dünyanın ekonomik ve siyasi merkezlerinden uzak olduklarından dünya kamuoyunun ilgisi çok sınırlı.

İkinci kategori Lübnan ve Yemen gibi ülkelerdeki eylemler giriyor. Asya ve Afrika’da çatışma eğiliminin yükseldiği ya da kriz potansiyeline sahip ülkelerde örgüt yerel ağlar aracılığıyla etkinlik kurmak istiyor. Henüz etkinlik derecesi düşük. Fakat krizlerden fırsat sağlamadaki becerisi dikkate alındığında önemsiz olmadığı görülüyor.

Üçüncü kategori ise en çok dikkat çeken eylemleri içeriyor. Türkiye, Fransa, Belçika, ABD’de öne çıkan ve geçen hafta itibarıyla Almanya’nın da karşılaştığı terörist saldırılar bu kategoride değerlendirilebilir.

IŞİD’in Dış Operasyon Ağı

2000li yıllarda El Kaide'nin saldırılarıyla bugün yaşanan olaylar arasında önemli benzerlikler var. Elbette taktiksel anlamda önemli farklılıklar mevcut. Fakat temel stratejideki benzerlik dikkat çekicidir. Nasıl El Kaide kendisi için temel yayılma alanı olarak gördüğü coğrafyadaki savaşı yürütürken karşılaştığı asıl rakiplerine destek veren dış güçleri caydırmaya çalışıyorsa, IŞİD’in de mantığı aynıdır. Nitekim örgütün propaganda araçlarında eylemleri üstlenirken kullandığı dil “koalisyona destek veren ülkelerin ve onların halklarının cezalandırılmasına” yöneliktir. IŞİD’in El Kaide’den farkı üç noktada belirginleşiyor: İlki, geçmişte El Kaide’nin temellerini attığı ağı mümkün olduğunca kullanıyor, fakat onu aşan bir ağ geliştirmiş durumda olması. İkincisi, kitle iletişiminde yaşanan büyük değişimle fiziksel temas olmadan dahi yeni eylemciler bulabilmesi ya da mevcut potansiyeli harekete geçirebilmesi. Bu iki fark, IŞİD’in El Kaide’ye göre kısa bir zaman diliminde daha sık eylemi yönlendirmesini kolaylaştırıyor. Üçüncüsü de, komuta-kontrolü hala tam olarak kaybetmiş değil. Bu nedenle El Kaide’nin sürekli yer değiştiren ve saklanmak zorunda olan liderliğinin aksine birçok eylemi fikirsel ya da fiziksel olarak yönlendirme kapasitesine sahip.

Avrupa’daki Saldırılar ile Merkez Bölge Arasındaki İlişki

Avrupa ve ABD’deki saldırılardan sonra yapılan ilk değerlendirmeler teröristlerin çeşitli faktörlerle radikalleşen “yalnız kurt”lar olduğunu düşündürüyordu. Fakat eylemcilerin nerdeyse tamamında IŞİD'le bir çeşit bağı olduğu görünüyor. Bu bağ her zaman doğrudan ve fiziksel olmak zorunda değil. Yani, failler Suriye, Irak, Afganistan gibi yerlere gitmiş, eğitim almış ve özel bir görevle yönlendirilmiş olmayabilir. Bireylerin siber dünya üzerinde sadece haberleşmediği, aynı zamanda radikalleştiği bir dönemde olduğu unutulmamalı. IŞİD’in siber alandaki propaganda mekanizmasının gücü hafife alındı. Birçok ülke çeşitli web sitelerini yasaklamasına ya da propaganda malzemelerini yayından kaldırmasına rağmen kısa süre içinde onlarca değişik kanaldan hedef kitlenin etkilenebildiği açık. Dolayısıyla koalisyon ülkelerinin IŞİD karşıtı gruplara verdiği askeri desteğin ve örgütün topraksal kaybının ötesinde bir stratejiye ihtiyacı var.

Ancak IŞİD’in toprak kaybının yarattığı tersine göç dalgasının etkisi de küçümsenmemelidir. 1 yıl öncesinde Irak ve Suriye’ye gidişler sorun olarak görülüyordu. Şimdiyse geri dönüşler asıl sorun olmaya başladı. Anlaşılan, IŞİD kontrol ettiği toprakları kaybederken geçmişte buraya giden insanların ne olacağı konusunda belirgin bir strateji yok. Oysa sınır geçişlerine ilişkin istatistikler Aralık 2015’ten itibaren geri dönüş çabalarının hızlandığını gösteriyor. Ocak 2016’da ise IŞİD’den ayrılmaya çalışırken sınırda yakalanan insanların sayısı bu örgüte katılmak için giderken yakalananların sayısını geçmişti. Bu durum 3 ay kadar devam etti. Daha sonra IŞİD'in tersine göçü önlemek için aldığı tedbirleri artırması, kaçmak isteyenlere ağır cezalar vermesi ve geri dönüş güzergâhının çatışmalar nedeniyle çok tehlikeli bir hal alması sonucunda veriler tekrar eski halini aldı. Europol'e göre Avrupa'dan Suriye ve Irak'ta radikal dinci gruplara gidenlerin sayısı 5 bini buluyor. Bu kişilerin ne kadarının geri döndüğü konusunda farklı veriler bulunuyor. IŞİD'e Almanya'dan katıldığı ileri sürülen yaklaşık 800 kişinin dörtte birinin geri döndüğü ileri sürülüyor. Bu oran Avrupa'da ülkeden ülkeye değişiyor. Fakat şurası bir gerçek; bir süre önce bulundukları ülkelerde tehdit olarak görüldüğü için uzaklara gitmesinde zarar görülmeyen insanların geri dönmeye başlaması şimdilerde başka bir soruna dönüşüyor.

IŞİD’in Avrupa’daki saldırı dalgasının son boyutu ise her bir terör eyleminin örgüte sağladığı katkı. Bu eylemler muhtemelen Almanya, Fransa ve diğer ülkeleri IŞİD'le mücadele eden koalisyona katkı vermekten caydırmayacak. Ancak iki olgu bu eylemlerin artarak sürmesine neden olacak. Birincisi, her bir eylem, yeni eylemcileri tetikleyecek yeni esinlenmeler ortaya çıkarıyor. Fransa ve Almanya’daki son eylemcilerin “merkez” ile kurduğu iletişim diğerlerine de esin kaynağı olabilir. İkinci olgu ise saldırılar sonrası Avrupa’daki Müslümanlara yönelik tepkilerin varacağı aşama. Müslümanların tamamını hedefe koyan her sözcük, her yaklaşım IŞİD’in işine gelecektir. Bu nedenle, terörle mücadelenin çok kapsamlı ve akılcı bir stratejiyle yürütülmesi şart.