Mahfi Eğilmez
Türkiye’nin 2012 yılı ilk çeyrek reel büyümesi yüzde 3,2 olarak açıklanmıştı. Buradaki yüzde 3,2, 2011 yılının ilk çeyreğindeki GSYH’sına göre olan büyümedir. TÜİK, ikinci, çeyrek büyümesini yüzde 2,9 olarak açıkladı. Yani Türkiye, 2011 yılının ikinci çeyreğindeki GSYH’sını yüzde 2,9 oranında artırmış bulunuyor.
Yüzde 2,9’luk büyüme benim yüzde 4’e yakın olmasını beklediğim büyüme oranının oldukça altında kaldı. Birkaç önemli alt sektöre değineyim: Geçen dönemleri yukarı çeken inşaat sektörü çok düşük bir büyüme sergilemiş (yüzde 0,4.) Geçen yılın aynı döneminde inşaat sektörünün büyümesi yüzde 13,1 idi. Tarım kesimi geçen yılın 2. çeyreğinde yüzde 6,5 büyüdüğü halde bu yıl yüzde 3,5 büyümüş. Yine geçen yılın 2. çeyreğinde yüzde 9,3 büyüyen imalat sanayi sektörü bu yıl yalnızca 3,4 büyümüş. Hizmetler kesiminde de ciddi bir daralma söz konusu. Geçen yılın 2. çeyreğinde yüzde 13,7 büyüyen ticaret kesimi bu yıl yüzde 1,2’de kalmış. Mali aracı kuruluşların faaliyetlerinde yüzde 9,2 olan 2011 yılı 2. çeyrek büyümesi bu yıl yüzde 1,2’de kalmış.
Cari açıktaki düşüşün ve inşaat sektörüne yönelik ilgi azalmasının etkisi hemen büyümede kendisini göstermiş bulunuyor.
İkinci çeyrek büyümemizi gelişmiş ekonomiler ve yükselen piyasa ekonomilerinin ikinci çeyrek büyümeleriyle karşılaştırınca aşağıdaki tablo ortaya çıkıyor (Kaynak: The Economist web sitesi.):
Tablo, bize Türkiye’nin bu yılın ikinci çeyreğinde büyüme konusunda gelişmiş ekonomilere göre iyi, yükselen piyasa ekonomilerine göre kötü performans sergilediğini gösteriyor.
Uzun zamandır ilk kez sanayi üretimiyle büyüme arasındaki ilişki zayıflamış görünüyor. İkinci çeyrek sanayi üretim endeksi değişimi yüzde 3,5 çıktığı halde büyüme yüzde 2,9 ile bu oranın oldukça altında kaldı. Bu bize bu dönemde sanayi üretiminin hizmet kesimi ve inşaat üzerinde fazlaca etkili olmadığını söylüyor.
Aşağıdaki grafik sanayi üretim endeksinde çeyrek bazındaki değişimle büyümenin çeyrekler halinde sergilediği performansın karşılaştırılmasını gösteriyor. Grafikte 2012 yılının ikinci çeyreğinde yaşanan sanayi üretimiyle (SÜ) büyüme (B) arasındaki ayrılma görülebiliyor.
Türkiye’nin cari açığını dengelemek için büyümeden fedakârlık etmesi kaçınılmaz bir durumdur. Ne var ki bu fedakârlığın yüzde 5’lik potansiyel büyüme oranının çok altına inmesi iyi değildir.
Geçen yıl sonunda cari açık 77,1 milyar dolar düzeyindeydi. Temmuz 2012 sonunda cari açık 61,4 milyar dolara inmiş bulunuyor. 7 ayda yüzde 20'nin üzerinde bir daralma söz konusu. Bu daralma asıl olarak ithalat tarafından geliyor. İhracat arttığı halde ithalat mutlak sayı anlamında bile azalıyor. Geçmişte bütçe açığını düşürmenin maliyeti olarak karşımıza çıkan büyüme düşüşü bu kez cari açığı düşürmenin maliyeti olarak geliyor. Üstelik cari açığı düşürmenin bir başka maliyeti daha var: Bütçe açığının yükselmesi.
Önümüzdeki günlerde atılacak ilk adımın TCMB’nın koridor faizinin tavanının aşağıya indirilmesi biçiminde olması şaşırtıcı olmayacak.
Mahfi Eğilmez'in bu yazısı www.mahfiegilmez.com adlı blogtan alınmıştır.