Dünya

Merkel efsanesi sona mı eriyor?

Merkel’in koalisyon kurma çabaları çıkmaza girerken, siyasi kriz endişesi artıyor. Gelişmeler AB’nin geleceğini, Alman dış politikasını ve Türkiye ile ilişkileri nasıl etkiler? Uzmanlar DW Türkçe’ye değerlendirdi.

25 Kasım 2017 15:09

Başbakan Angela Merkel’in koalisyon hükümeti kurma çabalarının başarısız olması, Almanya’da siyasi belirsizliğe neden olurken, AB başkentlerinde de endişelere yol açtı.

AB’nin geleceği, Euro Bölgesi’nde reformlar gibi kritik kararların eşiğinde olan Avrupa Birliği, Almanya’da yeni hükümetin bir an önce şekillenmesini beklerken, Berlin’deki koalisyon görüşmelerinin çökmesi, Merkel’in liderlik rolüne de gölge düşürmeye başladı.

Avrupa Politikaları Merkezi (CEP) uzmanı Dr. Matthias Kullas, Almanya’da yeni koalisyon kurulana kadar iş başında kalacak mevcut hükümetin, önemli dış politika konularında, AB'de reformlar gibi kritik alanlarda, bir sonraki hükümeti bağlayacak kararlara imza atmasının siyasi teamüllere aykırı olduğunu vurguladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un AB’nin geleceği, Euro Bölgesi’nde reformlar konusunda açıkladığı yeni vizyona, Almanya’dan destek beklediğini, AB Komisyonu’nun gelecek ay önemli reform önerilerini açıklayacağını hatırlatan Dr. Kullas, yaşanan son siyasi gelişmelerin AB’nin geleceği açısından kritik öneme sahip reformları sekteye uğratabileceği uyarısında bulundu.

"AB liderliğinin yeni adayı: Macron”

Bazı gözlemciler Almanya’daki siyasi belirsizliğin, Avrupa’da ciddi bir istikrarsızlık sürecinin habercisi olduğu görüşünde.

Küresel Kamu Politikası Enstitüsü (GPPI) Direktörü Thorsten Benner ise Almanya’daki siyasi gelişmelerin aslında Avrupa’ya Merkel sonrası döneme hazırlanma fırsatı verdiğini savunuyor.

Benner, Fransa’da Emmanuel Macron’un cumhurbaşkanlığı ile AB’de güçlü yeni bir liderin ortaya çıktığı, AB içinde dengelerin Fransa ile Almanya’nın ortak liderliği yönünde değişmesinin, aslında hem Berlin hem de AB için olumlu sonuçları olacağı görüşünde.

AB içinde bazı ülkelerin, mültecilere yönelik açık kapı politikası nedeniyle Merkel’e tepki duyduğunu, diğer bazı üye ülkelerin de Euro krizi döneminde izlediği politikalar nedeniyle Merkel’e tepkili olduğunu hatırlatan Benner, tüm bu gelişmeler sonrasında Merkel’in AB’deki uzlaştırıcı gücünün büyük ölçüde zedelendiğine dikkat çekti.

Thorsten Benner, “Örneğin ABD’nin Kuzey Kore’ye müdahalesi gibi büyük ve beklenmedik bir krizin ortaya çıkması halinde Başbakan Merkel ve hükümetinin hareket alanının çok daha sınırlı olacağı açık. Ama AB içinde artık birkaç yıl öncesinden farklı bir durumda var. Ukrayna-Rusya krizi çıktığında, Merkel devreye girerek önemli bir rol oynamıştı. Bugün benzer bir rolü üstlenebilecek yeni bir lider var, o da Fransa Cumhurbaşkanı Macron” değerlendirmesini yaptı.

"Merkel efsanesi sona erdi”

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) Berlin Bürosu Direktörü Josef Janning ise Merkel’in güçlü bir çoğunluk hükümeti kurmayı başaramamasından ötürü AB’deki liderlik rolünün de zayıfladığını söyledi.

“Merkel efsanesi bitti. Artık Avrupalılar Merkel’in de herkes gibi dünyalı olduğunu anladı. Siyasi hayatında ulaşabileceği en yüksek noktaya gelmiş ve görevini tamamlamış olması pek muhtemel” diyen Janning, Almanya’daki siyasi krizin geçici olduğunu, bir hükümet kurulacağını ve bu hükümetin Alman dış politikası öncelikleri doğrultusunda, AB’nin güçlendirilmesine dönük stratejiyi devam ettireceğini düşündüğünü söyledi.

"Türkiye ile ilişkilerde yeni eksen”

Türkiye-Almanya ilişkilerinin artık yeni bir eksene kaydığını, Almanya’da kurulacak yeni koalisyon hükümetinin bunu dikkate alacağını düşündüğünü söyleyen Janning, şu değerlendirmeyi yaptı:

“İlişkiler artık karşılıklı çıkarlara dayalı bir zeminde. Türkiye artık AB’ye tam üye olma yolundaki bir ülke değil. Türkiye bölgesel bir büyük güç olmayı hedefliyor, bu yolda ilerliyor, öyle davranıyor. Türkiye kendi dış politika çıkarlarını öncelik olarak belirliyor, ittifak değişikliklerine gidiyor.”

Yeni Alman hükümetinin Türkiye ile ilişkileri bu yeni gerçekler zemininde geliştirmeye çalışacağını söyleyen Janning, “Türkiye, Avrupa’yı siyasi bir ortak olarak görmese de ekonomik açıdan göz ardı edemez. Taraflar mülteci sorununa çözüm konusunda olduğu gibi ortak çıkarları nedeniyle işbirliğini sürdürecektir” diye konuştu.

‘Trump gelişmelerden memnundur’

Almanya için büyük öneme sahip bir diğer dış politika dosyasını ise ABD ile ilişkiler oluşturuyor.

“ABD’deki Trump yönetimi, Almanya’daki hükümet kurma güçlüklerinden dolayı üzüntü duymuyor, hatta memnun olduklarını düşünüyorum” diyen Joseph Janning, zayıf bir Almanya’nın, diğer Avrupa ülkelerinin gözünde ABD’yi daha da önemli hale getirdiğine işaret etti.

Yeni kurulacak Alman hükümetinin, AB’nin ortak savunma ve dış politika geliştirmesi konusunda ağırlığını koymak zorunda olduğunu kaydeden Janning, “Trump çok daha keskin bir şekilde dile getiriyor, ama aslında uzun bir süredir ABD’de gözlemlediğimiz bir tavır var. ABD artık küresel bir polis olmak istemiyor” diye konuştu.

Rusya politikalarında Almanya’nın rolü

Batı’nın Rusya’ya yönelik dengeli bir politika yürümesinin önemine ve bunda güçlü bir Alman hükümetinin oynadığı kilit role vurgu yapan Janning, Almanya’da kurulacak bir azınlık hükümetinin bunu sağlayamayacağını, bu nedenle iyi bir alternatif olmayacağını aktardı.

Janning şu değerlendirmeyi yaptı: “Rusya’nın kendi rolünü pekiştirmek, AB’yi zayıflatmak için Avrupa değerlerini baltalama, AB içerisindeki görüş ayrılıklarını istismar etme çabasında olduğu gerçeğini dile getirirken, aynı zamanda Rusya ile diyaloğun sürdürülmesi için dengeli bir politika izlenmek zorunda. Bu dengeyi sağlayabilmek için de Almanya’da meclisin güçlü desteğine sahip, geniş manevra alanına sahip güçlü bir hükümet gerekli. AB’de Rusya’ya karşı yaptırımlar konusundaki mutabakat sarsılmaya başladığı anda, Berlin’de bu konuda taviz verilmeyeceğini savunacak güçlü bir hükümetin var olması büyük öneme sahip olacak.”

Değer Akal

©Deutsche Welle Türkçe