Gündem

Meral Akşener: Ak Parti’ye göz kırptığımıza dair iddialar var; bizim kırmızı çizgimiz Cumhurbaşkanlığı sistemi

16 Mayıs 2020 13:13

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, ittifaklar ve partisinin AKP'ye göz kırptığı iddialarına yönelik "Genellikle bizim partimizin üzerinden bir ayrıştırma iddiası var ya da bizim Ak Parti’ye göz kırptığımıza dair iddiaları var. Bizim kırmızı çizgimiz var. Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye’ye ciddi zarar verdiğini, milletvekillerinin rezil olduğunu düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

İktidara yakın isimlerin ve AKP'li sosyal medya hesaplarının paylaştığı tehdit ve taciz içerikli mesajları hatırlatan Akşener, "Bu tutuma rıza göstermeyecek AKP’li vatandaşlar, yöneticiler. Sayın Erdoğan’ın sırtına yapışan bu kenelerin atılmasında tutum alın. İnsanların ismen tehdit edilmesi, o bendedir şu sende denilmesine göz yumulmasının hiç hayra alamet olmadığına inanıyorum. Özellikle dindar ve muhafazakâr kanattan gelenlere sesleniyorum. Bu keneler, kanamalı kırım Kongo kenesine döndüler. Sayın Erdoğan’ı tamamen siyasi argümanlar ile eleştirdik. Dolayısıyla 15 Temmuz gecesi bu keneler ortada yoktu. 15 Temmuz’da gazi olan insanlara ayıptır bu yapılan. Erol Olçok benim arkadaşımdı. Mustafa Varank’ın abisi şehit. Madem Sayın Erdoğan ve AKP yöneticileri buna tedbir almıyor, sağduyulu seçmen buna tavır almalı" dedi.

Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kullandığı dilin, halk ile arasını açtığını ve bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2023 yılında yeniden Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğini söyledi. Akşener'in açıklamaları şu şekilde:

"Bugün gerçekten de önemli bir gün. İstiklal Savaşı’nın ilk kurşunu atıldı bugün. Hasan Tahsin’in ilk itirazı ve ilk direnişini çocuklarımıza anlattık. İnkılap tarihi hocalarımızdan dinledik. 93 Harbi gibi birçok harpten çıkmış Anadolu’nun, Türk milletinin tekrar o yorgunluğun ve acının üzerine yeniden bir savaşta yer almasında en önemli etkenlerden birisinin bu ilk kurşun olduğunu bizi eğiten hocalarımız anlatırdı. Rahmetli Atatürk ve milli mücadeleyi başlatan o ekibin de işini kolaylaştıran bir ilk kurşun olduğunu anlatırlardı. Ve bütün bu dönemde  ve daha sonra terör mücadelesinde, hayatını kaybeden bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, her birini minnetle ve rahmetle anıyorum.

Şimdi ne dendi. ‘Londra’dan üst akıl ekonomimize saldırıyor, Türk ekonomisini yıkmak için düğmeye basıldı’ dedi. Damat dedi, sayın Erdoğan da bunu olumladı. Bu kanaat beyan edildikten sonra propagandist medya bu sözleri söylemeye devam etti. Ben İyi Parti Genel Başkanı olarak, Suriye meselesinden sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Memleket Masası kurmasını önermiştim. Dolayısıyla o masanın etrafında ister tek tek ister bir arada verilecek bir fotoğrafın yurt dışında önemli tesiri olduğunu göstermek için önemliydi.

 "İhtiyat akçesi ve işsizlik fonu ne olduğu belirsiz bir durumda"

Türkiye çok kırılgan bir ekonomi ile yakalandı bu salgına. İş yerleri kapandı. Hizmet sektörü ve işletme sahipleri önemli zarar gördü. Küçük işletmelerin 2 ile 11 arasında değişen çalışanları var ve esnaf yeniden müşteriyi nasıl bulacak. Böyle bir sorunumuz var ve ekonomi zaten kırılgandı, biz böyle bir durumda yakalandı. İhtiyat akçesi ve işsizlik fonu ne olduğu belirsiz bir durumda.

Bakan’ın Londra sözleri ortaya çıkmadan da biz Sayın Erdoğan’ın, anayasamızın tüm milleti temsilcisi olduğunu söylüyoruz. Biz sahadayız, bilgilerimizi paylaşmak için kendisine bu öneride ve çağrıda bulundum. Ancak en azından hakaret edilmemişti ve çemkirilmemişti. Madem üst akıl bizim ekonomimiz çökertmek için saldırıyor. Dijital iletişim üzerinden veya Sayın Erdoğan tek tek hepinizin fikirlerini almak üzere hepimizi dinlemesini gerektiğini söyledi.

Şimdi Cumhur İttifakı’nda MHP ve AKP’nin yerine diğer destekleyen partiler, Vatan Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin de davet edilmesi gerektiğini söyledim.

"O çirkin katliam çağrılarını ima edenlerle ilgili hukukun işletilmesini isteyecektik"

AKP Genel Başkanı adına sözcü Ömer Çelik bir cevap verdi. Bugün itibariyle Sayın Bahçeli, masanın altında FETÖ’nün olacağını söylemiş. O zaman biz bu masayı şeffaf kurabiliriz. Altında üstünde ne var anlaşılır. Biz bu masada ne konuşacaktık. Esnafın durumunu soracaktık. Bugün programa çıkmadan önce esnaflarımızdan bana birçok talep geldi. Biz, esnafın borçlarının 2021’e kadar ertelenmesini önerecektik. Şimdi, tarım tarım diye geziyoruz. Tarım ile ülkeyi kalkındırmaktan ziyada, gıdada ciddi problemler yaşanılacağı anlaşılıyor dünyada. Biz de düne kadar ihmal edilen tarım konusundaki önerilerimizi söyleyecektik. Programın başında ben sizi dinledim. O çirkin katliam çağrılarını ima edenlerle ilgili hukukun işletilmesini isteyecektik. Ne demektir, eşleriniz ve karılarınız gibi bir sözü nasıl söyleyebilir bir insan. Şimdi bu cinnetin önüne geçilmesini isteyecektik.

"Bu dili, öfkeyi, hakaret etme konusundaki tutumu anlamakta zorlanıyorum"

Bin lira ödemeleri ile ilgili bu paraların yetmeyeceğini söyleyecektik. Çalışamayanların çocuklarının o maaşa ortak olduğu bir dönemdeyiz. Millet İttifakı belediyeleri ile ilgili onları iteklemeyin, aranızdan atmaya kalkışmayın diyecektim. Londra’daki meseleyi bize anlatın, biz de üzerimize düşeni yapalım diyecektik. Dolayısıyla ben bu dili, öfkeyi, hakaret etme konusundaki tutumu anlamakta çok zorlanıyorum.

Söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmuyor. Şimdi, ben buradan aracılığınızla Ak Parti’ye oy veren dindar ve muhafazakâr insanlara seslenmek istiyorum. Hiçbir dinde olmadığı gibi bizim dinimizde de kadının ve çocuğun tehdit edildiği bir söylem ve eylem olamaz.

"Erdoğan’ın sırtına yapışan bu kenelerin atılmasında tutum alın"

İnsanların birbirine düşmanlaştırılması olamaz. Aynı zamanda bizim töremiz de kadının, çocuğun intikam aracı olarak önde tutulmasını reddeden bir töredir. Ben bu insanları tanıyorum. Bu tutuma rıza göstermeyecek AKP’li vatandaşlar, yöneticiler. Sayın Erdoğan’ın sırtına yapışan bu kenelerin atılmasında tutum alın. İnsanların ismen tehdit edilmesi, o bendedir şu sende denilmesine göz yumulmasının hiç hayra alamet olmadığına inanıyorum. Özellikle dindar ve muhafazakâr kanattan gelenlere sesleniyorum. Bu keneler, kanamalı kırım Kongo kenesine döndüler. Sayın Erdoğan’ı tamamen siyasi argümanlar ile eleştirdik. Dolayısıyla 15 Temmuz gecesi bu keneler ortada yoktu. 15 Temmuz’da gazi olan insanlara ayıptır bu yapılan. Erol Olçok benim arkadaşımdı. Mustafa Varank’ın abisi şehit. Madem Sayın Erdoğan ve AKP yöneticileri buna tedbir almıyor, sağduyulu seçmen buna tavır almalı.

"Bir partinin Diyanet İşleri Başkanı olmayı tercih etti"

Devletin Diyanet İşleri Başkanı olmak yerine, bir partinin Diyanet İşleri Başkanı olmayı tercih etti. Bugün RTÜK Başkanının açıklamalarını dinledim. Dolayısıyla, ölüm listesi yazan hanım ile ilgili ceza vermenin doğru olmayacağını söyledi. RTÜK Başkanı da bir partinin başkanı olduğunu şerefle ifade ediyor. Ben Ankara Barosu’nun çağlar ötesinden gelen bir ses diye yazdığı metine katılmadığımı söylüyorum. Ancak her Ramazan ayında birbirini besleyen gruplar bunu söylüyor.

"Diyanet'i reddeden bir anlayıştan Diyanet’i devlet olarak gören bir anlayışa geldi"

Diyanet İşleri’ni Atatürk kurdu. Yani insanların dini ihtiyaçlarını devlet eliyle sağlamak amaçlı kurdu. Yıllarca Sayın Erdoğan ve arkadaşları, Diyanet İşleri’ni tekfir etmişlerdir. Şimdi Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri’ni devlet kabul ettiler. Diyanet'i reddeden bir anlayıştan Diyanet’i devlet olarak gören bir anlayışa geldi. Erdoğan Teziç başındayken YÖK kaldırıyordu, Teziç’ten sonra YÖK 12 Eylül’ün kurduğu bir yapı olmasına rağmen, en muteber kurumlarından biri oldu arkadaşların. Yani demem o ki, Allah insanlara yaptıkları haksızlıkları bu dünyada gösteriyor. Ama kutuplaştırıcı yapının karşısında da Ankara Barosu’nu inanan insanları rencide eden tavrını da doğru bulmuyorum.

"Erdoğan ve arkadaşları, Cumhuriyet’in değerlerine yönelik alerjilerini devam ettiriyorlar"

Atatürk’e duyulan saygının gittikçe yükseldiği bir dönemde, kurucu irade ve Cumhuriyet değerlerine, Atatürk’ün en çok değer verdiği iki kuruma İş Bankası mirası bırakıldı. Türk Tarih Kurumu’na, birçok uzman hocalar varken böyle bir kişinin atanması, kutuplaşmaya yönelik bir adımdır. Sayın Erdoğan ve arkadaşları, Cumhuriyet’in kurucu değerlerine yönelik alerjilerini devam ettiriyorlar.

"Erdoğan 2023'te Cumhurbaşkanı seçilemez"

50’den 60’a kadar CHP ve DP arasında büyük bir çekişme yaşanıyor ancak kimse gözünü çevirip bakmıyor. Çünkü biliyorlar ki o gelir, CHP’ye gitmiyor. İki parti arasında çok gergin bir rekabet olmasına rağmen buraya el uzatmak kimsenin aklına gelmiyor. Şimdi Atatürk’ün mirası olarak değerlendirelim. Önce Hazine’ye daha sonra da Varlık Fonu’na devredilmek istenen bir düzenek kurmaya çalışıyorlar. Çünkü önceden atılan adımlar yapılacak adımların habercisidir. Türkiye’de yargı işlese miras hukuku çok nettir. Yani ben çocuğuma miras bıraktım, devleti yönetenlerin kafası arttı ve bunun yolu da açılır. Sermaye kontrolü yapılmasın dedik, uyarı bununla ilgiliydi. Yandaş müteahhitler her gün ne oluyor diye telefon açıyorlar. Atatürk Havalimanı'na 1000 yataklı hastane yapılıyor ve biz daha sonra öğrendik ki sağlık turizmi için yapılıyormuş. Ancak biz ihalenin nasıl yapıldığını bilmiyoruz. Pistlerin kırılması ile ilgili bize bilgi verilmiyor. Yani bu düzenekle bu ülke yönetiliyor. Sayın Erdoğan, 2023’te Cumhurbaşkanı seçilemez

"Ümidim yok ama keşke olabilse"

Şu anda Sayın Devlet Bahçeli’nin ve Ömer Çelik’in partisi adına verdiği beyanatlara bakıldığında Sayın Erdoğan tarafından böyle bir masa kurulamayacağı anlaşılıyor. Yani herhangi bir ümidim yok ama keşke olabilse. Hükümetimiz ve dar gelirli vatandaşlar için keşke olabilse.

"Vaka sayısında dünyanın 8’nci ülkesi olmayabilirdik"

Sayın Aytun Çıray, İyi Parti’nin güvenlik politikalarından sorumlu. Hem alanında çok başarılıdır hem de salgınların bundan sonra milli güvenlik sorunu olduğuna inanıyor. Biz İyi Parti olarak, arkadaşlarımızla bir araya gelerek aldığımız kararları kamuoyu ile paylaşıyoruz. Dolasıyla hem o hem de arkadaşlarımız başlangıçta karantina uygulanmasını söylemiştik. Eğer bunlar yapılsaydı, vaka sayısında dünyanın 8’nci ülkesi olmayabilirdik.

 "Kampanyaya emekli maaşlarımı bağışladım o gün bloke kondu"

Eski milletvekilinin, Marmaray tweeti evlere şenlikti. Yani, hangi alanın, hangi grup tarafından, hangi bakanlık tarafından işletildiğinin farkında bile değiller. Uzun yıllar iktidar olmak böyle bir şeydir. Müthiş bir konfor alanı. Saraya da böyle bir şeydir. Seçmeden ve vatandaştan koparsınız. Farklı bir hayat tarzı ve anlayış ortaya çıkar. Dolayısıyla böyle bir resim ortaya çıktı. Bu, ayrı bir hayat tarzının, ayrı bir evrenin ortaya çıktığını oluştuğunu gözler önüne serdi. Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Ankara Büyükşehir Belediyemizin başkanlarının açtığı kampanyaya emekli maaşlarımı bağışladım. Ben bağışladım, o gün bloke konuldu. Antalya, Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediyelerimizin çok başarılı çalışmalar yapıyor.

"Belediyelerle inatlaşmak milletin iradesiyle inatlaşmaktır"

Diğer belediyelerimiz de çok başarılı tabii. Millet İttfakı’nın belediye başkanları, vatandaşa dokunma konusunda çok başarılılar. Türkiye mavi ve kırmızı kuvvetler anlayışı ile yürütülüyor. Aynı kampanyaları Cumhur İttifakı belediyeleri de yapıldı. Millet İttifakı belediyeleri için devlet içinde devlet yakıştırması yapıldı. Bu salgında belediye başkanlarımız ile merkezi idare birlikte çalışmalıydı. İstanbul’u ve diğer belediyelerimizi öne koyarsak, mahallelere kadar ulaşma imkanı var belediyelerin. Bu nedenle, belediyeler ve merkezi idare kaynakları çok daha verimli kullanılabilirdi. İnsan unsuru daha ön planda tutabilirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi nasıl geri kazandırılabilir mantığı ile yürüyemezsiniz.

"Erdoğan rasyonalitesini kaybetti"

Vatandaş bunu görür. Ben Sayın Erdoğan’ı gerçekçi olarak tanırım, rasyonalitesini kaybetti. Eğer Saray’a girmeseydi, o keneler kendisine yapışamazdı. Uygun ortam bulamazlardı. Tam tersine vatandaş bunu görüyor. Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası iptal edilmemiş olsaydı, fark daha az olacaktı. Bu seçmenin içinde MHP, Ak Parti seçmeni var. Bu milletin en hassas konusu, sandığa attığı oydur. Siz bunu engellemeye kalkarsanız, millet iradesi ile inatlaşmaktır. Erdoğan ilk inatlaşmayı orada yaptı, sonucu ortada.

"Bu dil, Sayın Erdoğan’ın seçilmesine mani olacak"

2023’te Sayın Erdoğan seçilemeyecek. Çünkü bu milletin feraseti böyle bir şeydir. Eğer bu olmasaydı, Erdoğan’ın partisi birinci parti olamazdı. Dolayısıyla güç  zehirler, mutlak güç daha da zehirler. Şimdi göreceksiniz bu dil, Sayın Erdoğan’ın seçilmesine mani olacak.

"Erdoğan seçmenle olan bağını tamamen kopardı"

Güzel bir atasözü vardır. Bas müminin damına, gör ondaki imanı diye. Saray meselesi, Sayın Erdoğan ile seçmenin bağını tamamen kopardı. Demin size söylediğim, dindar insanlarla seküler hayat tarzını benimsemiş insanların barıştırılması konusunda çok büyük bir iş düşüyor. Cumhuriyet’in ortaya çıkışından sonra tanımladığımız ihtilaf sahalarının barıştırılması konusunda uyarıda bulunmuştum. Sayın Gül de haklısınız buna dikkat edeceğiz demişti. 2001 ve 2002 krizi sebebiyle Sayın Kemal Derviş davet edildi ve ekonomi programı koydular. Bu arkadaşlarımız 2010 tarihine kadar bu programı devam ettirdiler. Gazetecilleri de dinlediler bizleri de dinlediler, liberal kesimi de dinlediler ve bu barışmanın gerçekleşebileceği duygusuna kapıldık. Daha sonra güç yerleşti, endişeler ve korkular ortadan kalktı. Aslına rücü ettiler, yani aslı nedir. Atatürk ve arkadaşları ile olan kavgaları.

"2010 referandumu olmasaydı, bu millet vatandaşını köprülerde görmek zorunda kalmazdı"

Ben bir akademisyen olarak çalıştım. Böyle kutuplaştırarak yürümek çok konforlu bir alan. Ve bu ikna için efor lazım. Gayret lazım, dolayısıyla yorucu bir iş. Parçalayarak, bölerek, kutuplaştırarak davrandığınız zamanda iki taraf birbirinden korkar ve uzaklaşır. Daha sonraki mutlak güç, böyle bir aşamaya kaydırılır. Fethullah Terör Örgütü de Cumhuriyet’in değerleri ile hesaplaşmak isteyen bir grup. Neden devletin önemli kurumlarını ele geçirmek istediler? Ordu neredeyse lav edildi. Ben bunları gerçekten de hatırlatmak istemiyorum ama Zekeriya Öz’ün de FETÖ ile ilgili açıklamaları vardı. Başbakan tarafından bu insanlara zırhlı araçlar verilmedi mi? Başka bir mihenk taşını da 2010 referandumunda buluyorum. Eğer 2010 referandumu olmasaydı, bu millet vatandaşını köprülerde görmek zorunda kalmazdı.

Cumhur İttifakı çok garip bir ittifak. Ben MHP’den milletvekilliği yapmış bir insanım. Tabanı iyi kötü biliyorum. TC’nin kaldırıldığı yerlerden, MHP’nin oy verenleri buna evet der mi? Demez… Andımız kaldırıldı. MHP’nin vekilleri olarak ciddi bir mücadele verdik. Andımızın kaldırılıp bizim partimizin yeniden okutulsun diye verdiğimiz teklifi Ak parti oyları ile reddedildi. Bizim ise CHP, DP, İyi Parti ve Saadet Partisi olarak birlikte iş birliği yaptık.

31 Mart seçimlerinde biz ve CHP ittifak yaptı. Bizim tüzel kişiliklerimiz ayrı ayrı duruyor, çözüm önerilerimiz farklı ama vatandaşın demokrasi ihtiyacı var. Hakkın, hukukun herkese eşit biçimde uygulanması ihtiyacı var. İsrafın bitmesi ihtiyacı var. Biz bu talepler üzerinden yan yana gelmiş bir yapıyız.

"Kırmızı çizgimiz cumhurbaşkanlığı sistemi; ciddi zarar veriyor"

Genellikle bizim partimizin üzerinden bir ayrıştırma iddiası var ya da bizim Ak Parti’ye göz kırptığımıza dair iddiaları var. Bizim kırmızı çizgimiz var. Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye’ye ciddi zarar verdiğini, milletvekillerinin rezil olduğunu düşünüyoruz. Tek adam rejiminin ekonomiyi çok kötü yönettiğini gördük. Sağlık Bakanı gayretli bir arkadaşımız ve Bilim Kurulu ortaya koydu. Bilim Kurulu’nun hükmü Sağlık Bakanlığı’nın uygulama kararına bırakılmadı. Partili Cumhurbaşkanlığı nedeniyle Sağlık Bakanlığı’nın bunu uygulama yetkisi yok.

"Erdoğan, ekonomi, hukuk, tıp hakkında karar veriyor"

Sayın Erdoğan, ekonomi, hukuk, tıp hakkında karar veriyor. Sayın Erdoğan her şeyi bilmek durumunda olan bir insan olmak zorunda. Biz bu sistemin Türkiye’yi uçuruma götürdüğünü söylüyoruz. Parlamenter sistemin yeniden getirilmesi, yani güçlendirilmiş olarak. Bunu CHP’ye söyledik ve destek gördük.

"Dostum Putin ve Trump nasıl konumlanacak göreceğiz"

S-400’ler konusunda zaman zaman eleştiri aldım ve bunların aktive edilmeyeceğini söyledim. Genel olarak kanaatimde, Saray’ın korunmasına yönelik bir adım olarak değerlendirdim. FED’e gidildi ve FED başkanı, merkez bankalarının iktidarları finanse etmeyeceğin söyledi.

Londra’da bir görüşme oldu ve daha sonra Londra’dan bize saldırı olduğu söylendi. Doğrudur, ekonomimiz kırılgan bir şekilde yakalandı. Gıda güvenliği ve gıdaya erişim konusu birinci öncelimiz olacak. Dış politikada da tamamen Amerika’ya yönelik bir rota değişikliği olacak gibi gözüküyor. Çünkü dostum Putin ve Trump nasıl konumlanacak göreceğiz.

19 Mayıs bizler açısından çok önemli. Atatürk’ün bir gemi ve yanında arkadaşları ile Samsun’a gidişi. Oraya gönderilme nedeni, filizlenen milli mücadele ruhunu öldürmek için görevlendirilmiş.

19 Mayıslarda hep kendimizi o geminin içerisinde hissederiz. Bizler, yani bu milletin her evladı o geminin içerisindedir. Şimdi bir hikayesi vardır. Der ki, Havza’ya gidiyor ve otomobilin lastiği patlıyor. Bir köylü de çift sürüyor. Atatürk arabadan iniyor ve çiftçinin yanına gidiyor. Beyin çift sürüyorum diyor. İzmir’e Yunan girmiş ve Hasan Tahsin’den bahsediyor, sen burada çiftini sürüyorsun. Adam diyor ki, oğlum şehit, kardeşim şehit. Ben ve eşim, şu öküzün sırtındakine bakıyoruz. Ne zaman Yunan şu tarlanın sınırına gelir, o zaman bakarız. O çift süren köylünün Sakarya’da olduğunu söylüyor daha sonra. Yani o gemi, bir grup subayın  ve vatanseverin bir araya gelip savaş başlatması da değil. Tam 2 yıl Atatürk Anadolu insanı ile konuşarak milletini ikna etmiştir.

"Bu keneler yüz bulmasalar astar istemezler"

Damat bakanın gerçekten bu konuyu bilmemesi, hiçbir başarı gösterememesi, ekonomi derinleşmeden bir seçim kararı alabilirler. Bu mantıklı ancak benim olacak veya olmayacak diye bir önerim yok. Güzel bir atalar sözü var. At sahibine göre kişner. Eğer bu keneler yüz bulmasalar, astar istemezler. İş Bankası meselesi ile ilgili görüşüm varsa, sermaye kontrolü konusunda sakın ha demem, bunla ilgilidir.

Kaynak Yeniçağ: Meral Akşener'den canlı yayında önemli açıklamalar