Memur ve emeklinin önümüzdeki iki yılı kapsayan zam görüşmeleri bugün başladı. Kamu çalışanları, emekliler ve aileleriyle birlikte tahmini 20 milyon yurttaşı ilgilendiren zam pazarlığı, resmi enflasyon tartışmaları arasında sürecek. BBC Türkçe, toplu sözleşme sürecine katılan üç konfederasyonla konuşarak taleplerini inceledi.
Memur ve memur emeklilerinin 2024-25 döneminde alacakları maaşı belirleyecek Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmeleri bugün başlıyor.
Yetkili konfederasyon Memur-Sen, 2024 yılında her üç ayda bir yapılacak artışlarla toplamda yüzde 70, 2025 yılında ise altı ayda bir olacak şekilde toplamda yüzde 40 zam istiyor.
Buna göre 2024 yılında refah payı dahil birinci üç ayda yüzde 35, ikinci üç ayda yüzde 10, üçüncü üç ayda yüzde 15 ve dördüncü üç ayda yüzde 10 artış talep ediliyor.
2025 yılında ise enflasyonist ortamın iyileşeceği öngörülerek, refah payı dahil birinci altı ayda yüzde 25, ikinci altı ayda yüzde 15 zam isteniyor.
Memur-Sen’den sonra en fazla üyeye sahip Kamu-Sen ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) göre bu zam oranları yeterli değil.
Zam oranı hesaplanırken yalnızca resmî enflasyon verilerinin değil, Türk-İş tarafından hesaplanan yoksulluk sınırının da göz önüne alınması gerektiği vurgulanıyor.
Bu bağlamda KESK en düşük memur maaşının 2024 yılı Ocak ayından itibaren eş, çocuk yardımı ve kira yardımı ile birlikte en az 45 bin TL’ye çıkarılmasını talep ediyor.
Kamu-Sen ise 2024 yılı için memur ve emekli maaşlarına refah payı dahil olmak üzere yüzde 100,2 oranında, 2025 yılı için ise refah payı ile yüzde 58,4 artış istiyor.
BBC Türkçe’ye konuşan Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, “Nihai hedefimiz, en düşük memur maaşının yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmasıdır. Taleplerimiz makul ve mantıklıdır, eğer karşılık görmezse sendikacılığın gereği neyse onu yapacağız” diyor.
Öte yandan üç sendika da memurlar için gelir vergisinin yüzde 15’e sabitlenmesini, birinci dereceye gelmiş bütün kamu görevlilerine 3600 ek gösterge verilmesini ve Temmuz ayında memurlara verilen 8 bin 77 TL seyyanen ek ödemenin, memur emeklilerine de verilmesini talep ediyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve sendikalar arasında bir ay sürecek görüşmeler, 3,7 milyon memur ve sözleşmeli personel ile 2,5 milyon memur emeklisini kapsıyor.
Anket: Memur ve emeklilerin yüzde 93,6’sı ay sonunu getiremiyor
2002 yılında ortalama memur maaşıyla 22,1 çeyrek altın alınabilirken bu rakam bugün 8’e geriledi.
KESK’in 28 Temmuz’da yayımladığı TİS Talep ve Beklentileri Anketi’ne göre, ankete katılan 3 binden fazla kamu çalışanının yüzde 93,6’sı ay sonunu getiremiyor.
BBC Türkçe’ye konuşan KESK TİS uzmanı Öztürk Türkdoğan, hükümetin son birkaç yıldır resmî enflasyon ölçeğini değiştirdiğini ve enflasyonun baz alındığı milyonlarca çalışan maaşının eridiğini belirtiyor.
Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 58’e çıkarttığını hatırlatan Türkdoğan, “Güvenmediğimiz enflasyon hesaplamaları bile durumun çok vahim olduğunu gösteriyor” diyor.
Kamu çalışanları yüksek enflasyon sebebiyle en çok tatil ve seyahat harcamalarından, giyim, sinema vb. kültür aktivitelerinden ve dışarıda yemek yemekten vazgeçtiklerini söylüyor.
Ayrıca katılımcılar; şimdiye kadar yapılan toplu sözleşmelerin gerçek bir kazanım sağlamadığını, TİS süreçlerinde verilen mücadelenin yeterli olmadığını ve kamu emekçilerinin sendikal tercih özgürlüğünün olmadığını düşünüyor.
‘Tartışmalı’ enflasyon verilerine rağmen adalet sağlanabilir mi?
Memur sendikaları, yıllık enflasyon tahminlerinin tutmadığı ve bu sırada kamu çalışanlarının enflasyon mağduru olduğu konusunda hemfikir.
Kamu-Sen basın açıklamasında, “2012-2022 arasında hiçbir enflasyon hedefi tutmamıştır. 2023-2025 arasındaki hedeflerin de tutma ihtimali bulunmamaktadır. Buna karşın memur ve emekli maaşlarına yapılacak artışlarda hep hedeflenen enflasyon temel alınmıştır” diyor.
Temmuz'da memur maaşlarına toplu sözleşme hükümleri haricinde zam yapıldığını hatırlatan Kamu-Sen’e göre, hükümet de enflasyon hedefine göre belirlenen artışların yetersiz kaldığını kabul ediyor.
BBC Türkçe’ye konuşan Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı da enflasyonist ekonomi sebebiyle 2024 yılında üç ayda bir zam istediklerini belirtiyor:
“Bizim talebimiz memurun enflasyona ezdirilmemesidir. Merkez Bankası 2024 için yüzde 33 oranında bir enflasyon tahmininde bulundu ama tahminler geçmiş yıllarda tutmadı. Biz de zamların üç ayda bir yenilenmesini istedik.”
'Devlet alırken yüzde 122’den, verirken yüzde 64’ten hesaplıyor'
Türkdoğan, her yıl vergilerde gerçekleşecek artışı etkileyen “yeniden değerleme oranı” ile resmî enflasyon arasındaki 58 puanlık farka dikkat çekerek, gerçek enflasyonun resmî enflasyondan neredeyse iki kat fazla olduğunu söylüyor:
“2023 yılı bütçesi yeniden değerleme oranı yüzde 122 oldu, yani devlet bu yıl bizden vergi toplarken yüzde 122 artış yaptı. Buna karşın TÜİK geçen yıl sonu enflasyonunu yüzde 64 olarak açıkladı, arada iki kat fark var.”
“Bu da TÜİK’in açıkladıklarının gerçeği yansıtmadığını, hükümetin belirlediği yeniden değerleme oranının aslında gerçek enflasyon olduğunu gösteriyor.”
Türkdoğan’ın araştırmasına göre Türkiye tarihinde ilk defa yeniden değerleme oranıyla enflasyon arasında bu kadar fark görüldü:
“2023’e kadar, resmî enflasyon ile yeniden değerleme oranı arasındaki farkın en fazla 1 puan olduğunu görüyoruz. İlk defa 2023’e girerken yeniden değerleme oranı ve yıl sonu enflasyonu arasındaki fark 58 puan oldu.”
“Hükümet para toplarken yüzde 122’den topluyor ama işçiye memura emekliye parayı dağıtırken yüzde 64’ten veriyor. Bu kabul edilebilir değil. Bu da ne kadar fakirleştiğimizi gösteriyor. O yüzden yoksulluk sınırı hesaplamalarını esas aldık.”
En düşük memur maaşı, yoksulluk sınırının altında kalabilir
Yetkili sendika olan Memur-Sen’in teklifi kabul edilirse, 2024 yılında en düşük kamu görevlisi maaşı 29 bin 700 TL olacak.
Fakat dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırının 37 bin 974 TL'ye yükseldiği düşünüldüğünde, tek maaşlı bir memur ailesinin yine yoksulluk sınırına ulaşamayacağı görülüyor.
Çakırcı, “Memurların tek maaşla geçinebilmesi, hele ki büyükşehirlerde hakikaten zor. Kira yardımı talebimiz de kabul edilirse, belki kısmen bir rahatlama sağlanır” diyor.
İkinci en büyük sendika Kamu-Sen, en düşük memur maaşının 2024 yılında 41 bin 840 TL'ye; 2025 yılında ise 66 bin 274 TL'ye çıkmasını talep ediyor.
Yoksulluk sınırının 2023 yılında en az yüzde 70 artarak 45 bin TL olacağını öngören KESK ise çocuklu bir ailedeki en düşük memur maaşının en az 45 bin TL, eğer bu memur büyükşehirde yaşıyorsa 47 bin 500 TL olmasını talep ediyor.
KESK, en düşük kademeli bekar bir memurun ise en az 32 bin TL alması gerektiğini savunuyor.
Kamu-Sen ve KESK’in en düşük memur maaşını yoksulluk sınırı üzerine çıkaracak taleplerine rağmen, ay sonunda imzalanacak toplu sözleşmedeki imza yetkisi sadece Memur-Sen’de bulunuyor.
Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, toplu sözleşmenin usulüne ilişkin şu eleştirileri getiriyor:
“Biz bu sözleşmede tek bir kişi ile temsil ediliyoruz, sözleşmenin tek imza yetkisi Memur-Sen’de. Dolayısıyla bu konuda hassasiyet göstermesi gerekenler onlar. Aslında benim 600 bin üyem adına, bir başka kişi irade kullanamaz.
“Tabii ki itirazlarımı dile getireceğiz ama onlar toplu sözleşmeyi imzaladığında, bizim hakem heyetine imza yetkimiz bile yok. Onun için de yetkili sendikaya uyarıyoruz, çalışanların taleplerini karşılamayacak bir toplu sözleşmeye imza atmamalılar."
Emekliler ne yapacak?
14 Temmuz’da çıkarılan 7456 sayılı Kanunla mamur maaşlarına seyyanen 8 bin 77 TL’lik ek ödeme uygulandı fakat bu ödeme taban aylığa yapılmadığı için emekliler bu ödemeden faydalanamadı.
Böylece hem çalışanların emeklilikte alacağı maaş düşmüş oldu hem de mevcut emekli maaşlarının çoğu asgari ücretin dahi altında kaldı.
Bu uygulamanın çalışan ve emekli maaşları arasındaki uçurumu artırarak adaletsizlik yarattığını savunan memur sendikaları bu farkın giderilmesini istiyor.
Türkdoğan, memurların taban aylığına yapılmayan bu ilave ödeme ile birlikte, memurların maaşının sadece yüzde 40’ının emekliliğe yansıdığını söylüyor:
“Bunun anlamı şu, görevi başında bir kamu çalışanı artık emekli olamayacak. Çünkü emekli olursa gelirinin yüzde 60’ını kaybedecek, bu çok korkunç bir durum.”
Çakırcı da benzer bir değerlendirme yaparak, “Geçmişte görev aylığı ve emekli aylığı arasında oransal bir bağlantı vardı. 8 bin 77 TL ek ödeme ile bu bağlantı önemli oranda koptu” diyerek şöyle açıklıyor:
“Seyyanen yapılan artışın emekliliğe yansımıyor olması, şu an fiilen çalışan memurlarda da bir huzursuzluk yarattığı gibi aynı şekilde emekli olmuş memurlar için ciddi bir kayıp oldu, aradaki makas açıldı. Emekli aylığı ve görevli aylığı arasındaki bağ neredeyse koptu.”
“Geçmişte bir memur 10 bin TL alırken, emekli de 7-8 bin TL gibi bir maaş alıyordu. Taban maaşa ve emeklilere yansımayan zam ile birlikte emeklilerin maaşı, çalışırken kazandıklarından yüzde 50-60 oranında azaldı. Emekli olamama durumu bu yıl biraz daha artmış oldu. Bu mağduriyetin giderilmesini istiyoruz.”
Memur-Sen ayrıca en düşük maaşın 22 bin TL olması vaadinin “karşılığını bulabilmesi için” öncelikle maaşlarda bin 650 TL’lik artış istiyor.
Çakırcı, “Şu anda en düşük memur ücreti 22 bin TL değil, 20 bin 355 TL. Bu da arada ciddi bir farkın olduğunu gösteriyor. Oysa cumhurbaşkanımız 22 bin TL demişti. Burada ciddi bir alacağımız söz konusu” diyor.
Sendikaların taleplerinde 'kira yardımı' var
Üç sendikanın ortaklaştığı taleplerden bir diğeri de kamu çalışanlarına kira yardımı.
Kamu-Sen, lojmandan faydalanmayan ve kirada oturan tüm kamu çalışanlarına aylık 7 bin 850 TL kira yardımı yapılmasını istiyor. KESK büyükşehirlerde 7 bin 500 TL, diğer şehirlerde ise 5 bin TL kira yardımı talep ediyor.
Memur-Sen ise kamu görevlilerine aylık 7 bin 650 TL kira yardımı yapılmasını istiyor.
Çakırcı, “Özellikle büyük şehirlerde memurların neredeyse yaşayamaz duruma geldiğini ve aldığı ücretin önemli bir kısmını kiraya vermek zorunda kaldığını net bir şekilde görebiliyoruz.”