Murat Belge'nin Selin Ongun söyleşisi: 28 Şubat yargılanırsa imza atan Erbakan'ı da içermeli...
Doğan Akın: Adil yargılamamayı etkilemeye teşebbüs!
Mehmet Yılmaz'ın Hürriyet'te "'Usta' iş başında" başlığıyla yayımlanan (8 Şubat 2012) yazısı şöyle:
‘Usta’ iş başında!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dindar gençlik yetiştirmek istiyoruz” sözleri üzerine günlerdir tartışıyoruz.
Başbakan’ın en usta olduğu iş bu zaten! Durduk yerde, ortada fol yok, yumurta yokken ortaya bir konu atıyor ve ondan sonra başlasın tartışma!
Memleketin çözülmesi gereken en acil sorunu bu muymuş diye düşünmeye bile fırsat kalmadan gündem değişiveriyor.
Başbakan, kuşkusuz ki kendisi de bütün bir nesli istediği ölçüler içinde “dindar” olarak yetiştiremeyeceğini biliyor. Bu açıdan, dünyanın başka yerlerindeki politikacılardan pek farkı da yok. Boş konuşuyor! Hitler’in, Mao’nun, Stalin’in yapamadığı “tek tip insan yetiştirme” işini, günümüzün dünyasında nasıl yapabilecek ki?
Öte yandan söylediği sözün “boş laf” olması önemini azaltmıyor tabii.
Başbakan, ağzından demokrasi sözünü düşürmüyor ama böyle boş bulunduğu anlarda da kafasının gerisindeki demokrasi ile bağdaşmayacak fikirleri de ağzından kaçırabiliyor.
Demokrasi fikrini yeterince içselleştirememiş olmasının bir sonucu bu.
Gerçek bir demokrat olmuş olsaydı, muhafazakâr düşüncelerine rağmen böyle bir sözü söylemeyi aklından dâhi geçiremezdi.
Bakın “yetmez ama evetçi” Murat Belge, www.t24.com.tr 'de yayımlanan söyleşisinde bu durumu nasıl değerlendirmiş: “Erdoğan’ın bana göre birtakım diktatörce şeyler hayal etmesi, olmayacak bir konu değil, pekâlâ olabilir. Bence (demokrat) değil. Koşullar onu demokrasiden yana ve demokrasi için bazı tavırlar almaya zorluyor. Yoksa sindirilmiş bir uluslararası demokratik kültürü yok, demokrat eğilimleri var. Eminim ki kendisini demokrat olarak görmek istiyor. Bundan rahatsızlık duymuyor. Ama bir yandan dini koşullanmaları var.”
Nitekim Başbakan da söylediği sözün nereye doğru gittiğini geç de olsa fark edip, dün sözüne yeni bir açılım getirdi: “Dindar insandan çağdaş olamaz mı, hem çağdaş hem dindar olamaz mı bir insan? Bunlar dindarlığı ne anlıyor?”
Böylece tartışmayı daha güçlü olacağı bir alana çekmek istiyor, kim dindar bir insanın çağdaş değerleri de benimseyemeyeceğini iddia edebilir ki?
Ama sorun şu ki “dindarlık” çıtasını nereye koyacağız? Kime göre tarif edeceğiz? Bugün Türkiye’de bile Başbakan’ın dindarlığını yeterli bulmayan kim bilir kaç tarikat vardır!