Gündem

Mehmet Baransu Metris’ten Silivri Cezaevi’ne nakledildi

'Aytaç Yalman darbe olduğunu söylerken, Baransu belgeleri savcılığa sunulduğu, darbeyi ifşa ettiği için tutuklanıyor'

12 Mayıs 2015 13:21

Gazeteci Mehmet Baransu, ailesine haber verilmeden Metris’ten Silivri Cezaevi’ne nakledildi. Bu durumun CMK’ya ve infaz kanununa aykırı olduğunu anlatan avukatı Sercan Sakallı, Metris’te tek kişilik odada tutulmasını şöyle açıkladı: “İlk etapta Metris Cezaevai’ne kondu. Metris’te tecrit odası denen, tek kişilik yaşamsal olarak küçük bir odada tek başına, uzun süre kalmaya mecbur bırakıldı. Burada avukatları ve gardiyanlar dışında bir çift kelam edecek kimse yoktu. Bunu biraz psikolojik bir işkence olarak değerlendiriyoruz.”

Sakallı, Baransu’nun Silivri’ye nakli ve yeni cezaevinin fiziksel ortamı hakkında da şunları söyledi: “En son geçtiğimiz Cuma günü görüştük.  Akşam görüştüğümüzde herhangi bir durum yoktu. Sabah hukuki mevzular konuşmak için gittiğimizde kendisinin sevk edildiği söylendi. Biz de bize niçin söylenmediğini sorduk. CMK’ya aykırı olarak, infaz kanununa aykırı olarak, kişinin ailesine haber verilmesi gerekiyorken, haber verilmeden böyle bir uygulamaya gidildi. Gerekçe olarak hiç bir şey göstermediler. Konuştuğumuz kişiler, ‘biz ne emir verildiyse onu yaptık’ dediler.

 

'Yaşamsal materyaller yok' 

 

"Emir veren kişinin kim olduğunu sorduğumuzda da öğrenemedik. Bunun üzerine haber aldıktan hemen sonra Silivri Cezaevi’ne gittik. Yaklaşık bir saat cezaevini tamamen dolaştım, L tipi olanları. En sonunda yeni bir cezaevi kurulduğu, orada olabileceği söylendi. Burası F tipi, yüksek güvenlikli bir cezaevi. Yeni kurulmuş, sistemleri arızalı, girişti retina kaydında büyük sorunlar yaşıyorsunuz, kapıların açılması kapanması sorunlu. Odalarda henüz televizyon yok. Buzdolabı yok, yaşamsal materyaller yok. Böyle bir yere konuldu.”

 

'Psikolojisi ile oynamaya çalışıyorlar'

 

Cihan'da yayımlanan habere göre, Baransu’ya yönelik bu uygulamanın tecrit altına alma ve psikolojisi ile oynama faaliyeti olduğunu kaydeden avukat Sakallı, “Dava sonunca müvekkilimin suçsuzluğunun kanıtlanma ihtimali varken bu şekilde yüksek güvenlikli bir hapishaneye konması hukuken kabul edilemez ve insan haklarına açıkça aykırıdır. Bu konuda da hem Anayasa Mahkemesi nezdinde hem de AİHM nezdinde başvurularımızı yapacağız. Müvekkilimiz tecrit altındadır ve bu açıkça insanlık onuru ile bağdaşmamaktadır”  ifadelerini kullandı.

 

'Yemek, Metris'teki yemeğin üçte biri'

 

Baransu’ya cezaevine naklinden sonra verilen yemeğe de değinen Sakallı, "Müvekkilim götürüldükten sonra akşam ya da öğle yemeği olarak bir yemek veriliyor. 'Metris’te verilenin üçte birini veriyorlar' dedi. Pilav ve kuru fasulye o günkü yemekmiş fakat kaşık yok. Müvekkilimiz pilavı nasıl yiyeceğini bilmiyor. Oradaki gardiyan ve görevlilerle de tartıştık. Kaşık olmadığını, cezaevinin yeni olduğunu, bir şekilde yemesi gerektiğini söylediler. Bu aceleliği anlayamadık, bunu oradaki idari personel de anlamıyor. Daha teknik anlamda sıkıntıları olan eksik bir cezaevi. Müvekkilimiz Mertis’te yalnız kalıyordu ve çevresindeki bütün tek kişilik odalar boştu. Neden bu acele, belki bir ay, bir yıl daha Metris’te kalabilirdi. Yeni cezaevinin özelliği tek kişilik ve üç kişilik hücrelerin olması. Ortamın düzelebilmesi için çok fazla bir imkan yok. Bir tutukluyu, henüz iddianamesi hazırlanmamış bir dosyadan neden yüksek güvenlikli cezaevinde tuttuklarının izahı zaten yok” şeklinde konuştu. 

 

'Bu davalar hukuki değil, siyasi'

 

Hem Baransu’ya hem Hidayet Karaca’ya hem de polis ve hukukçulara açılan davaların tamamen siyasi olduğunun altını çizen Sakallı,  “Sulh Ceza Hakimliklerinin kuruluşu bunun en somut örneği. Bunların kapalı devre sistemde çalışması, asliye ceza mahkemelerine göndermemek için direnmeleri siyasi davaların bir örneği. Siyasi iradenin mahkemelere baskısı ile devam eden bir sürecin hukuken bir çözümünün olduğunu düşünmüyoruz” dedi.

 

'Belgeler sahteyse Baransu niçin tutuklu?'

 

Balyoz davasına bakan mahkemenin verdiği karar ile Baransu’nun tutuklu bulunmasının bir çelişki oluşturduğuna dikkat çeken Sakallı, sözlerini şöyle sürdürdü:  “Müvekkilimiz sorumlu bir gazeteci olarak kaynağından aldığı bilgi ve belgelerle bir haber yapıyor. Savcılığın talep etmesi ile elindeki belgeleri savcılığa teslim ediyor. Geçtiğimiz hafta mahkeme Balyoz’da gerekçeli kararını açıkladığında belge ve bilgilerin sahte olduğunu açıkça kararında yazdı. Burada belge ve bilgiler sahte ise müvekkilimiz devletin gizli belgelerini temin ve ifşadan neden tutuklu? Müvekkilimiz demokrasi tarihinde ilerde ismi altın harflerle yazılacak bir şahıs. Yıllarca darbelerin ne kadar büyük bir demokrasi sorunu olduğu anlatılmıştır. Yine bir darbenin ifşası vardır burada.”

 

'Aytaç Yalman darbe diyor'

 

Dönemin  Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın Aralık ayında çıkan kitabına değinen Sakallı, bu kitabın 200-300 sayfasının Balyoz’u anlattığını söyledi. Sakallı, “Aytaç Yalman Balyoz’un bir darbe olduğunu söylüyor. Aytaç Yalman darbe olduğunu söylerken, bu belgeler savcılığa sunulduğu için, darbe ifşa edildiği için tutuklanıyor. Bunun intikamdan başka, siyasi bir linçten başka bir açıklaması yok.” ifadelerini kullandı.

 

'Ahmet Altan da dosyada şüpheli'

 

Mehmet Baransu’nun tutuklanma talebinde çeşitli suçlamaların olduğunu ancak mahkemenin tutuklama gerekçesinin ‘devletin gizli belgelerini temin ve ifşa’ olduğunu belirten Sakallı, şunları söyledi:  “AİHM’in çok ciddi kararları var. Gazetecinin bu tip belgelere erişiminin olabileceği, bunları haber yapabileceği, gizli kalmasını sağlaması gerekenin devlet olduğu AİHM kararları ile tescillidir. Savcılık müvekkilimi örgütle de suçladı fakat örgüt olabilmesi için asgari 3 kişi şartı var. Diğer kişiler hakkında herhangi bir tespitlerinin olmadığını ama soruşturmanın devam ettiğini söylediler. Sulh ceza hakimliği dahi bunun ne kadar saçma bir suçlama olduğunu görerek bu yöndeki tutuklama talebini reddetti. Bizim dosyamızda Ahmet Altan da şüpheli sıfatı var. 70 gündür Ahmet Altan’ın ifadesine başvurmadı savcı. Bu soruşturmanın bir gazetecilik faaliyetine yönelik olduğu açık.

 

‘Sulh Ceza hakimleri de Asliye Ceza hakimlerinin akıbetine uğramaktan korkar'

 

‘Bu süreç hukuki değil siyasi bir süreç.’ diyen Sakallı, “ Hukuki olmayan bir süreçte hukuk konuşmakta çok mümkün değil. Son asliye ceza hakimlerinin verdiği kararlar gösterdi ki;  sulh ve ceza hakimliklerinin siyasi karar verdikleri ortaya çıktı. İtirazlarımızı sulh cezalara yapabildiğimiz ve bu mahkemelerin dışına çıkamadığımız için tutukluluk halinin devam edeceğini düşünüyoruz. Çünkü bizim itirazlarımızı değerlendirmiyorlar. Mehmet Baransu’yu sulh ceza hakimleri serbest bıraksa büyük ihtimalle asliye ceza hakimlerinin akıbetine uğrayacaklar. Bunun korkusunu taşıyorlar” şeklinde konuştu.