İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy'a hakaret ettiği belirtilen Kadir Mısıroğlu'nu Mehmet Akif'in dergisi olan Sebilürreşad ise, Aralık 2017'de çıkan 1023. sayısında eleştirdi. Yazar Fatih Bayhan, "Akif ve 2. Abdülhamit" başlıklı yazısında, "Kadir Mısıroğlu’nun nedense son yıllarda yaşına, olgunluğuna ve müslüman ahlakına asla yakıştıramadığımız bir üslup içinde bu konuyu ele almasını üzülerek izliyoruz. Ailesi kendisini Allah’a havale etti" ifadesini kullandı.
Bayhan, "Mesele sadece Kadir Mısıroğlu ile sınırlı değil" diye de belirtirken, tarihi bir konu ele alındığı zaman, keskin hatların konulmaması ve dönemin gözetilmesi gerektiğini ifade etti.
Odatv'de yer alan habere göre, Bayhan, "Biz tarihi meselelere bakarken, Müslüman kimliğimizle bakarız. O kimlik bize 'tarihi hadiselerde taraf olmanızdan dolayı mesul değilsiniz' ayeti bize rehberdir. Bu nedenle bir tarihi mevzuyu ele alırken, dönemin şartlarını, sözün gerekçesini (nüzul sebebi/ifade sebebi) bilinmeli ve 'dönemselliği' gözetilmelidir. Bu nedenle iki müslüman arasında tarihte olan bir olguyu bugün ele alırken dikkatle, keskin hatlar koymadan ve mevzudan bir mevzi değil, bir sonuç çıkartmaya matuf bir niyetle yaklaşım sergilemeliyiz" diye belirtti.
Bayhan'ın yazısının ilgili kısmı şu şekilde:
Anadolu’ya yaptığımız ziyaretlerde gördük ki bazı STK yapılanması altındaki dini oluşumların 'Abdulhamid’i eleştiriyorsa Mehmet Âkif’i de sorgularız' üst başlığında açıklamalar yaptığını, dergi ve gazetelerin de fasid bir dairede kaleme aldıkları yazılarla temellendirmeye çalışarak genç dimağların zihnini karıştırıp'Mehmet Âkif nefreti inşaa' ettiklerine şahit olduk ve üzüldük.
Her salon toplantımızda 'Neden Mehmet Âkif Abdulhamid’i hemde ağır dille eleştirdi' sorularına muhatap oluyoruz.
Kadir Mısıroğlu’nun nedense son yıllarda yaşına, olgunluğuna ve müslüman ahlakına asla yakıştıramadığımız bir üslup içinde bu konuyu ele almasını üzülerek izliyoruz. Ailesi kendisini Allah’a havale etti…
Ancak zaman ilerledikçe gördük ki mesele sadece Kadir Mısıroğlu ile sınırlı değil. Ahmet Şimşirgil’den başlayıp, Ekrem Buğra Ekinci gibi 'profesör' ünvanlı tarihçilerde bu tartışmalı alanda kalem oynatıyor ve öyle bir dil ve üsluba giriyorlar ki, yazıyı okuduğunuzda sizi bir 'tarafgirlik' hissi kaplıyor.
Evvela biz tarihi meselelere bakarken, Müslüman kimliğimizle bakarız. O kimlik bize 'tarihi hadiselerde taraf olmanızdan dolayı mesul değilsiniz' ayeti bize rehberdir. Bu nedenle bir tarihi mevzuyu ele alırken, dönemin şartlarını, sözün gerekçesini (nüzul sebebi/ifade sebebi) bilinmeli ve 'dönemselliği' gözetilmelidir. Bu nedenle iki müslüman arasında tarihte olan bir olguyu bugün ele alırken dikkatle, keskin hatlar koymadan ve mevzudan bir mevzi değil, bir sonuç çıkartmaya matuf bir niyetle yaklaşım sergilemeliyiz. Bu Hz. Ali, Hz. Aişe arasındaki meseleden, İslam tarihinde bugün kendi fıkhını, felsefesini üretmiş 'ayrılık' hareketlerine kadar geçerli bir yaklaşımdır."
Bayhan'ın Sebilürreşad'daki yazısının tamamına, derginin 1023. sayısından ulaşabilirsiniz...