Gündem

Meclis'te, Suriyeliler hakkında "medyada ortak dil eğitimi" tartışması: Devlet kendi görevini birilerine tevdi edemez

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Akarca'dan SGDD'nin bu işin yapılmasına karşı çıkan muhalefete: Ben de milletvekilliği yaptım kardeşim”

27 Aralık 2018 16:06
Hülya Karabağlı

TBMM Göç ve Uyum Alt Komisyonu’nda, Türkiye’deki Suriyeliler hakkında olumsuz bir toplumsal algı oluşmasını önlemek amacıyla kurulan Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD)’nin, 2019 yılında 700 gazeteci ile eğitim projesine CHP,  İyi Parti ve HDP' milletvekilleri vize verilmeyince tartışma çıktı. Muhalefet, hizmetin devlet kurumları tarafından verilmesi konusunda hemfikir. CHP Milletvekili Tanal "Devlet kendi asli görevini birilerine tevdi edemez" diyerek projeye karşı çıktı.

 İyi Partili Yokuş: Devletin genel müdürlüğü var, bu dernek niye

Devletin yapması gereken işi SGDD'nin sivil toplum örgütü sıfatıyla yapmasına karşı olduğunu belirten İyi Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş,  derneğe referans olduğunu komisyondaki açıklamalarıyla ortaya koyan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca’ya, “Devletin, enformasyon genel müdürlüğü var. Burada dünya çalışan var. O zaman bu dernek niye? Siz bu derneğe aktarım mı yapıyorsunuz?" diye sordu. Akarca'nın, “Yok, hayır, öyle yapmıyoruz” yanıtından sonra milletvekillerin dernekle ilgili soruları devam etti.

Tanal: Geçmişte sivil toplum kuruluşlarına bu görevler veriliyor diye terör örgütlerine teslim edilmedi mi?”

“Devlet kendi asli görevini birilerine tevdi edemez ki” diyen CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, 'FETÖ' hatırlatmasında bulundu. “Geçmişte sivil toplum kuruluşlarına bu görevler veriliyor diye terör örgütlerine teslim edilmedi mi? Edildi. Devlet hukukla yaşar arkadaşlar, devlet hukukla yaşar; devlet cemaatle, devlet şu dernekle, bu dernekle yaşayamaz” sözlerine HDP’li komisyon üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu’ndan, “Sivil toplum kuruluşunun açıklaması budur, hükûmet dışı kuruluşlar yani “sivil toplum” demeyelim o zaman. “Non -governmental organization” demek, hükûmet, otorite dışı kuruluşlar ve sivil toplumda demokratik bir şekilde görev yapan iktidardan bağımsız kuruluşlar demektir. Mahmut Bey’e ve Fahrettin Bey’e katılıyorum; bu, önemli bir sorun” sözleriyle destek geldi.

 Akarca: Burası soruşturma komisyonu mu

Uzayan tartışmaların ardından söz alan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Akarca, komisyona, yaptıkları proje hakkında bilgi vermeye geldiklerini, buna benzer yüzlerce projelerinin olduğunu belirtti ve “Yani şunu ifade etmeyi istiyorum: Siz bizi anlayamadığınızı ifade ettiniz. Ben sizi hiç anlayamadım. Ben de milletvekilliği yaptım kardeşim. Ben de 1987-1991 arası Turgut Özal’la milletvekilliği yaptım Anavatan Partisi'nde, tamam, daha sonra bürokrasi… Şimdi ben hata mı ettik diye düşünüyorum. Yani bu ortak çalışmayı yapmak, basını bilinçlendirmek hata mı olmuş acaba? Ya da burası bir soruşturma komisyonu mu?”

 Alt Komisyon Başkanı AKP’li Atay Uslu başkanlığında yapılan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Akarca ve Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak’ın katıldığı toplantıda yaşanan tartışma ve konuşmalar şöyle:

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) –Şimdi, enformasyon dediğimiz, daha doğrusu daha önce Başbakanlığa bağlı Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğümüz kapatıldı Başbakanlıkla beraber. Anladığım kadarıyla da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı oldu. Burada herhâlde bir sıkıntı yok, siz de orada başdanışmansınız. Buranın başkanı mısınız efendim aynı zamanda?

CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI MEHMET AKARCA  – Yok.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Oranın Başkanı aynı, duruyor?

CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI MEHMET AKARCA  – Tabii.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Şimdi, efendim, bu kamu kurumumuz Cumhurbaşkanlığımıza bağlandı. Şimdi, bu enformasyon işlerini kendisi yapamıyor mu? Türkiye’ye tanıtımını yapamıyor mu? Göçmenlerle ilgili sorunları siz –burada bir dünya insanımızın çalıştığını ben de biliyorum Başbakanlıkken- bu görevi yapamıyorsunuz da Sayın İbrahim Bey var burada, SGDD denilen derneğimiz, bu derneğimiz sizin yapmanız gereken işleri benim anladığım- sivil toplum örgütü sıfat ülkemizi yönetenler size doğru bilgiyi verse de yerel medya şurası, burası çok doğru anlayamıyor, bir de biz anlatmış olalım size dernek olarak.” Yani SGDD madem 23 sene önce kurulmuş, adı da çok güzel, göçmenlerle ilgili, göçmen dayanışması ama burada anlatılan, sanki SGDD sanıyorum dışarıdan bir kaynağı var, çünkü bir derneğin ben sivil toplumdan geldiğim için yani böyle bir derneğin 47 ilde faaliyet göstermesi, 83 ofis açması, gönüllülük esasıyla 1.700 insanı çalıştırması çok zor Türkiye şartlarında. Yani bu derneğimiz 23 yıl önce neye ihtiyaç duymuş? Siz dediniz ya 2011 yılında bu ülkede 20 bin göçmen vardı, göçmen diye bir meselemiz yoktu çok öyle. 23 yıl önce kurulmuş, gayet güzel ama bugün üstlendiği fonksiyon, göçmenlere bir kaynak aktarmak, onlara yardımcı olmak, onların sorunlarını çözmek; bir sivil toplum örgütü, dernek sıfatıyla değil ama göçmen meselesini Türk kamuoyuna ya da yabancı kamuoyuna doğru anlaşılmasını, doğru algılanmasını sağlamak için çalışıyor gibi bir algı var bende.

CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI MEHMET AKARCA – Bir de o var, hayır, çok fazla tarih…

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Hayır, hayır anlatılanlardan ben bunun dışında bir şey duymadım.

CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI MEHMET AKARCA  – Ha şu an konumuz bu olduğu için bunu anlatıyoruz.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Onun için yani çok da anlayamadım yani ben bir kamu yöneticisiyim, yıllarca devlette çalıştım. Kardeşim, devletin Enformasyon Genel Müdürlüğü var, burada dünya çalışan var, o zaman bu dernek niye? Bu derneğe siz aktarım mı yapıyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI MEHMET AKARCA  – Yok, hayır, öyle yapmıyoruz.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Ya da bir yerden para mı alıyor bu dernek? Affınıza sığınarak yani ben bilgi edinmek istiyorum.

CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI MEHMET AKARCA  – Başkanım izin verir misiniz?

BAŞKAN – Tabii, tabii, buyurun.

CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI MEHMET AKARCA – Bugün konumuz göç ve medya olduğu için bu derneğin de medya alanında yaptığı faaliyetleri öne çıkardık. Biz zaten Enformasyon Genel Müdürlüğünde böyle bir ihtiyacı hissettik, bunu uygulamaya koymayı düşündük, SGDD’yle irtibat kurduk, onlar Avrupa Birliği fonlarıyla irtibat kurdular yani “Türk halkına bu meselenin tam olarak anlatılması için fon verebilir misiniz?” diye. Zaten buna ayrılmış fonlar var, o fonlarla yapıldı bu işler. Kısacası bu ama İbrahim Bey daha etraflı anlatabilir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ya bu devletin asli görevi değil mi aslında, doğru söylüyor?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Yani biz bilgi sahibi olmak istiyoruz arkadaşlar, yoksa…

BAŞKAN – Şimdi, devlet kurumları da bunu yapıyor ama devlet kurumlarının sivil toplum kuruluşlarıyla bunu yapması güzel bir olay yani sivil toplumu ortak etmek yanlış bir şey değil bence doğru bir şey.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Yok, yok, biz…

BAŞKAN – Biz de özellikle Komisyon olarak hani ortada bir proje var ve ciddi bir yansıması olduğunu gördüm. Biraz medya taraması yapıyorum kendi ilgi alanımdan dolayı, baktım, Anadolu medyası bunu yazmaya başladı. Bazıları olumlu yazdı, bazıları dedi ki: “Ya çok şey öğrendik.” Bazıları da şunu yazdı, ben gördüm: “Ya bize Suriyelilerle ilgili bir şeyi zorla öğretmeye çalışıyorlar.”  gibi ufak tefek yazılar da oldu. Ama olması gereken –en başında söylendi- bu konu teknik bir konu, bir sürü terim, kelime var ve uluslararası bir konu. Yani yalnızca iç politikayla, tek bir kanunla düzenlenebilecek bir olay değil çünkü birden fazla ulusu ilgilendirdiği için bu göç uluslararası bir konu. Konuya teknik olarak da hâkim olmak gerekiyor bu konuda açıklama yapılabilmesi için. Anladığım kadarıyla kamu kurumu ile SGDD ortak bir iş birliği yapmışlar.

Şunu söyleyeyim: Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği son bir yıla kadar Birleşmiş Milletlerle ortak çalışan bir kuruluştu, yine çalı şıyordur belki ama Türkiye’ye gelen her sığınmacı o zaman Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu yapıldı ama Göç İdaresi tam oluşmadığı için Göç İdaresi tarafından Birleşmiş Milletlere yönlendiriliyordu, Birleşmiş Milletler de bu işi kendisi yapmadığı için Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneğine yönlendiriyordu, onun adına sığınma başvuruları alınıyor, tespitler yapılıyor, yapıldıktan sonra Türkiye’nin herhangi bir yerinde iskânı gerçekleşiyordu ama Göç İdaresi tam anlamıyla devreye girdi, o günden itibaren bu tür başvurular ne Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneğine yapılıyor ne de

Birleşmiş Milletlere yapılıyor; artık direkt Türk devletinin Göç İdaresine yapılıyor ve Göç İdaresi bunu yerleştiriyor. Dolayısıyla Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği geçmişte aslında kanun çıkmadığı için ve Türkiye’de Göç İdaresi olmadığı için âdeta bu boşluğu dolduran bir dernek noktasına gelmişti, çok fazla fonksiyon yüklenmişti ona.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Genel Müdürlük vardı.

BAŞKAN – Yoktu, 2013’ten önce Genel Müdürlüğümüz yoktu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – O dönem 20 bin kişi vardı, bir sıkıntı yoktu ki zaten.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Başkanıma sorduğum sorulara bir cevap verebilir mi?

BAŞKAN – Evet, İbrahim Bey cevap versin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Gelelim, Sayın Gül Dışişleri Bakanıyken temsilciliklerimize, yurt dışına gittiğiniz zaman sivil toplum kuruluşu olan FETÖ terör örgütünün oradaki okulları için “Gidin, mutlaka ziyaret edin.” Diyor muydu? Diyordu, resmî tutanak var elimizde. Şimdi, İbrahim Bey, özür diliyorum, kusura bakmayın, olayı kendi üstünüze ve derneğin üstüne alınmayın yani çok temiz duygularla yola çıkmış görünüyorsunuz, hayırlı olsun; yarın öbür gün bu tür sivil toplum kuruluşu örgütlerinin terör örgütleriyle irtibat kurup… Yani devletin bu kadar tüm bilgi paylaşımını yapmak ne derece doğru? Yani biz niçin şu anda bu odadayız? Rahat bir toplantı yapabilmek için. İnsanlar niçin devlet çatısı altına giriyor? Dışarıdan ve içeriden gelebilecek olan baskılara karşı devletin koruması, kollaması için.

Devlet kendi asli görevini birilerine tevdi edemez ki. O za man ne olur? Devlet olarak “Arkadaş, ben bu işi yapamıyorum…” Ya, bu işi devlet yapamıyorsa niçin devletin çatısı altına girdik biz?

BAŞKAN – “Sivil toplum ile kamu iş birliği yapmasın” mı demek istiyorsunuz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Son cümle, bitiriyorum.Geçmişte sivil toplum kuruluşlarına bu görevler veriliyor diye terör örgütlerine teslim edilmedi mi? Edildi. Devlet hukukla yaşar arkadaşlar, devlet hukukla yaşar; devlet cemaatle, devlet şu dernekle, bu d ernekle yaşayamaz.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, “nongovernmental organization” ne demek? Sivil toplum kuruluşunun açıklaması budur, hükûmet dışı kuruluşlar yani “sivil toplum” demeyelim o zaman. “Non -governmental organization” demek, hükûmet, otorite dışı kuruluşlar ve sivil toplumda demokratik bir şekilde görev yapan iktidardan bağımsız kuruluşlar demektir. Mahmut Bey’e ve Fahrettin Bey’e katılıyorum; bu, önemli bir sorun.

Yani FETÖ meselesinde de bu, zaten canımızı çok yaktı. “Sivil toplum” demeyelim o zaman “Hükûmete ‘embedded’ kuruluşlar” diyelim. Bunubiliyoruz, “embedded” kelimesini de herkes çok iyi biliyor, “eklemlenmiş kuruluşlar” diyelim. Şimdi, böyle yaparsak yani sivil toplumla eklemlenme olayını birbirinden ayırt edemezsek bir kere sivil toplum mefhumu büyük zarar görür. Bu, bu olayda değil, her şeyde böyledir, bunu da bence böyle bilmiş olalım.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Yani bizim arzu ettiğimiz şuydu: Şimdi, burada Enformasyon Genel Müdürlüğü yapmış, efendim, iletişimden sorumlu… Allah aşkına, hepimiz dinledik, bu konunun sahibi kim? Sayın Akarca. Ama sahibinin orası olduğu anlaşıldı çünkü Sayın Akarca dedi ki: “Benden daha iyi burası biliyor, burası takip ediyor.” Allah aşkına ya! Bir: Kafamıza takılan soru burada, bir. İki: Göç İdaresi Başkanlığı diye bir yer var. Allah aşkına, bir tane “Göç İdaresiyle irtibatımız oldu, paslaştık, aldık, verdik.” diye bir söz çıktı mı? Çıkmadı. Demek k i yönetim tarzınızda, bu yönetim tarzında bir arıza var. Yanlış anlamayın. Biz sizi buraya yargılamak için çağırmadık ama ben bu sunumdan hiçbir şey anlamadım, tatmin de olmadım. Hele hele sivil toplum örgütleri dersi verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Yirmi altı yıldır sendika başkanlığı ve yöneticiliği yapmış bir adamım ben. Allah razı olsun! Ama kardeşim, kusura bakma, basıncı olsanız dahi, senin işin mi yani Türkiye’de basını bu konuda bilgilendirme işi? Derneğin o mu işi? Zaten enformasyondan sorumlu devletin bir kamu kurumu var.

Müsaade et de o yapsın yani. Yani burada, bakın, başta yanlış başladınız ve bizim kafamızı karıştırdınız ve biz buradan tatmin olmadık kardeşim. Sizin derneğinizden de tatmin olmadık. Niye olmadık? Çünkü insan hakları… Bir çok derneğimiz var. Bırak da onları onlar yapsın, insani ilişkilerini. Ama diyorsunuz, dernek, hepsini ben yapacağım. Hayır efendim, burada bir sıkıntı var. Hatta bu konu iyi oldu. Bizim bunu kamuoyunda Meclise taşımamız lazım. Böyle bir yönetim tarzı devlette olmaz ya. Ben kırk yıl devlet memuriyeti yaptım Sayın Akarca.

Kusura bakmayın yani.

BAŞKAN – Fahrettin Bey, benim anlayamadığım nokta şu…

EROL KAVUNCU (Çorum) – Amacın üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Biz kimseyi dövmüyoruz. Arkadaşlar…

BAŞKAN – Ben size anlatayım, bakın: Bu seminerlerde Göç İdaresinin il müdürleri orada çıkıp konuşuyorlar. Akademisyenler çıkıp konuşuyorlar. Bu konuyu teknik olarak bilenler girip çıkıyorlar. Burada bir organizasyon var. Medyayla bir şekilde bu konuyu bilenlerin bir araya getirilmesi söz konusu. Doğru. Bunu Göç İdaresi de yapabilir, doğru, bunu başka bir kuruluş da yapabilir. Burada  bir ortak proje yapılmış ve projenin fonu Avrupa Birliğinden karşılanmış.

Avrupa Birliği fonları böyle. Bakın, buradaki birçok belediye –partimizin belediyesi- sivil toplumla iş birliği yapıyor.

Şimdi, çevre temizleme konusunda bir iş birliği yaptığı zaman sivil toplumdaki “Çevre temizleme belediyenin görevi, niye onlarla iş birliği yapıyorsunuz?” diyor musunuz?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Demeyiz.

BAŞKAN – Demiyorsunuz. Burada bir iş birliği var. Bu iş birliğini - anladım- politik olarak kabul etmeyebilirsiniz, dersiniz ki: “Bunu doğrudan yapsın.”

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Benim neye itirazım var? Bu sunumdan ne anladık biz arkadaşlar? Yani bu derneğin işi enformasyon, doğru bilgilendirmeyse bunu yapan zaten başkanlığımız. Ha, bu projelerini anlatsaydı baştan aşağı “Biz şu projeleri yaptık, şunları yaptık” Ben hiçbunları sormazdım.

BAŞKAN – Başka projeleri de var.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Proje dinlemedik ki biz, basınla irtibatları dinledik

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Bakın, o farklı bir şey. Dernek yöneticisi bize şunu deseydi: “Biz göçmenler için -sonra söyledi- şunları buluyoruz, kayıpları; eğitime katkı sağlıyoruz.” Başta bunları anlatsaydı, ben, inanın…

“Yani basın programı yaptık, basını tanıttık” Kendi bildirileri burada, bakın. O zaman ben haklı olarak, ya burada devletin…

CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI MEHMET AKARCA – Sayın Başkan, tabii ki, sizin bahsettiğiniz gibi, yaptığımız bir proje hakkında bilgi vermeye geldik. Bizim buna benzer yüzlerce projemiz oldu. Yani elbette ki biz bu konuda hem yabancı basın mensuplarıyla; Türkiye dışından, yerleşik yabancı basınla hem ulusal basınla hem yerel basınla fazlasıyla toplantılarımız oldu, hatta başta 700 kişi filan dedim yani ilk ağızda onları anlattık. Daha sonra ortak bir proje geliştirdik. Avrupa Birliği fonlarıyla finanse edilsin…

BAŞKAN – Kamudan para çıktı mı bu konuda?

CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI MEHMET AKARCA – Çıkmadı. Çıkmasın diye özellikle tabii, bir. İkincisi, uzmanlar burada diye. Yani yıllardır bu işlerle uğraşıyorlar, sahada çalışıyorlar, bire bir temas hâlindeler, aralarında uzmanlar var.

Gazetecileri biz bulduk, gazetecileri teker teker haberdar ettik, toplantıya çağırdık. Toplantı yerini dernek ayarladı. Konuşmacı olarak katılacak olan uzman gazetecileri her medya grubundan bizler bulduk. Tabii ki Göç İdaresinden uzmanlar da geldi, konuştu; basın yayından uzmanlar da konuştu,

Dışişleri Bakanlığından uzmanlar da geldi, konuştu; herkes konuştu, herkes bildiğini anlattı. Gazeteciler yeter ki Türkiye’de belli bir konuda, bu konuda bilgi sahibi olsunlar, bir ifade kullanırken ne anlama geldiğini bilsinler, kanunların ne olduğunu öğrensinler bu konuda, Türkiye’nin 1951 yılındaki Paris Anlaşması’nı hangi şartlarda imzaladığını öğrensinler, ona göre değerlendirsinler; yaptıkları haberler eğer farklı olursa toplumda ne gibi yanlış algılara sebep olabilir, bunu yakından kavramış olsunlar diye ve soru - cevap şeklinde toplantılar düzenledik. Bu toplantılarda 1.600 kişi civarında da yerel gazeteciyi ortak projemiz doğrultusunda bilinçlendirmiş olduğumuzkanaatindeyim. Bu ortak proje konusunda size bilgi vermeye geldim. Yoksa Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü bu ve benzeri konularda  fazlasıyla projeleri zaten uyguladı, zaten yaptı. Göç İdaresiyle biz yan yana, et ile tırnak gibi filandık; her zaman, her kuruluşla, Kız ılayla hakeza, buna benzer kuruluşlarla; şimdi düşünmeyi istemiyorum…

Yani şunu ifade etmeyi istiyorum: Siz bizi anlayamadığınızı ifade ettiniz. Ben sizi hiç anlayamadım. Ben de milletvekilliği yaptım kardeşim. Ben de 1987-1991 arası Turgut Özal’la milletvekilliği yaptım Anavatan Partisinde, tamam, daha sonra bürokrasi… Şimdi ben hata mı ettik diye düşünüyorum.

Yani bu ortak çalışmayı yapmak, basını bilinçlendirmek hata mı olmuş acaba? Ya da burası bir soruşturma komisyonu mu?

BAŞKAN – Evet, tamam Başkanım.

CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI MEHMET AKARCA – Yani bu konuda üzüldüğümü ifade etmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Affedersiniz. Bir düzeltme yapayım. Zaten sözlerimde de dedim ki: Sorgulama gibi algılamayın, bizim böyle bir niyetimiz yok, anlayamadığımız için dedik. Ama bu tavrınız da çok doğru değil, onu söyleyeyim. Vekillik yapmış olmanız bize bu şekilde cevap vermenizi gerektirmez. Anlaşılan, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne gittiğiniz için oradaki şeyden herhâlde siz de esinlendiniz. Daha nezaketli davranın.

CUMHURBAŞKANI BAŞDANIŞMANI MEHMET AKARCA – Öyledir, öyledir.