Elif Mahir Metinsoy[1]
İçinde bulunduğumuz 2020 yılı Türkiye’de 23 Nisan 1920 tarihli ilk Büyük Millet Meclisi’nin yüzüncü yılı. Milli Mücadele’yi örgütleyen iradenin, savaş sürecini bu kurum üzerinden yönetmesi onu üç sene sonra gelecek olan Türkiye Cumhuriyeti’nin de merkezi kurumu, kurucu meclisi yaptı. Parlamenter Monarşi’den Cumhuriyete geçişin de taşıyıcısı olan Türkiye’nin ilk meclis tecrübesi birçok bakımdan hayli demokratik bir ittifaklar meclisi olarak tarihe geçti. Olağanüstü bir dönemin, verilen bir direniş ve bağımsızlık savaşının meclisi olmasına rağmen…
Türkiye’nin İlk Meclis’inin (1920-1923) üzerinden tam yüz yıl geçti. Türkiye Cumhuriyeti ve toplumu o günden bugüne epeyce değişti, bazı bakımlardan gelişti. Tek parti rejiminden çok partili bir demokrasiye geçildi. Kısıtlı insan ve vatandaşlık haklarından daha geniş bir haklar skalası içinde hareketli, sıkıntılı, krizli, darbeli de olsa azımsanmayacak bir demokrasi tecrübesi yaşandı. Bütün bu sürecin, son yıllarda yeniden gerilemesi ve o sınırlı parlamenter demokrasinin de mevcut pratik içinde iyice yok olma sürecine girmesinin tarihsel analizini pek çok açıdan yapmak mümkün. Ancak bu yazının konusu böyle bir analizden ziyade, daha özel bir boyuta dikkat çekmek.
Her ne kadar İlk Meclis’te kadınlara yer verilmemişse, kadınlara seçme ve seçilme hakkı bir on yıl kadar sonra verilmiş olsa da, bu yazıda Türkiye’nin meclis, seçme ve seçilme hakları gibi tecrübelerinin böyle bir ortamda yeniden hatırlanması hayati önem taşıyor. Bu yazı İlk Meclis vesilesiyle, Türkiye’de 1930’ların başlarından itibaren yaşanan kadınların seçme ve seçilme haklarına ve ilk kadın milletvekillerine odaklanıyor.
Türkiye’de kadınlara ilk olarak 1935 yılı seçimlerinde seçme ve seçilme hakkının tanınması birinci dalga feminist hareketin sonunu getiren en önemli gelişmeydi. Bu tarihten sonra kadınlar yasal olarak siyasal haklarının tümüne kavuştular. Ancak meclisin açılışının yüzüncü yılını kutladığımız/andığımız şu günlerde dahi mecliste kadınların temsil oranı yüzde yirminin altında. Bu durumun çok önemli toplumsal nedenleri olmakla birlikte özellikle de meclise giren ilk kadın milletvekillerinin hangi şartlarda siyasete atıldıklarını anlamak da önem taşıyor. Bu anlayış, kadınlara tek partili dönemde Atatürk’ün desteğiyle tanınan seçilme hakkının özellikle de çok partili düzene geçilmesiyle birlikte ne kadar kırılgan bir yapı gösterdiğini görebilmemiz açısından da önemli.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasıyla ilgili kadınların talepleri on sekizinci yüzyıla ve Fransız Devrimi’ne kadar dayanır. Örneğin 1791 Anayasası’nın kabulünden önce Olympe de Gouge yazdığı "Kadın Hakları Beyannamesi" ile kadınlar için siyasal hak talebinde bulunmuştu. Yeni anayasada kadınlara eşit oy hakkı tanınmayınca hak taleplerini durdurmamış, 1793’te "Mademki kadına giyotine çıkma hakkı veriliyor, öyleyse kürsüye çıkma hakkı da verilmelidir" düşüncesini öne sürmüştü. Sonuçta kendisine verilen hak yine giyotine gönderilme hakkı oldu…
İngiltere’de de süfrajetteler kendilerini zincirleme, binaları taşlama ve açlık grevlerine varan çeşitli yöntemlerle siyasal haklarını talep etmekten çekinmediler. On dokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren verdikleri mücadelenin sonucunda Birinci Dünya Savaşı sonrasında 30 yaşın üzerindeki kadınlar 1928’de ise bütün kadınlar seçme ve seçilme hakkını elde edebildiler.
Osmanlı İmparatorluğu’na baktığımızda gördüğümüz ise, kadınlara yönelik siyasal hak taleplerinin çok yüksek sesle dile getirilemediğidir. Bu gibi talepleri ortaya koymadan önce dönemin kadın hakları savunucularının kadınların sosyal ve ekonomik haklarına yönelik ve eğitimlerine yönelik girişimleri olmuştu. 1843 yılında kadınlar ilk defa Tıbbiye Mektebi’nde ebelik eğitimi almaya başlamışlardı. Kızlara yönelik ortaokullar olan Kız Rüştiyeleri ilk olarak 1858 yılında açılmış ve 1869 yılında Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’nin yayımlanmasıyla birlikte kızların eğitimine ilk kez zorunluluk getirilmişti. 1870 yılında kız öğretmen okulu olan Darülmuallimat’ın açılması, 1913-1914’te kızlar için ilk lise olan İstanbul İnas (Kız) Sultanisi’nin açılması ve bunu takiben İstanbul Üniversitesi’nde İnas Darülfununu adında kızlar için bir yükseköğretim kurumunun kurulması da önemli girişimler olarak tarihe geçti.
Osmanlı döneminde kadınlar ayrıca kendilerini ifade etmelerine olanak tanıyacak kadın dergileri çıkarttılar ve kadın dernekleri kurdular. 1869’da Terakki gazetesi tarafından çıkartılan Terakki-i Muhadderat, 1908’de yayınlanan Demet ve Osmanlı Müdâfaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin yayın organı olan ve 1913’te yayın hayatına başlayan Kadınlar Dünyası bu dergilerin sadece birkaçıdır. Feminist bir kadın derneği olan Osmanlı Müdâfaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin dışında da birçok cemiyet kurulmuştu. Bunlara birkaç örnek olarak Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti Hanımlar Cemiyeti, Esirgeme Cemiyeti, Donanma Muavenet-i Milliye Cemiyeti Hanımlar Şubesi, Mamulât-ı Dâhiliye Kadınlar Cemiyet-i Hayriyesi, Şehit Ailelerine Yardım Birliği, Hizmet-i Nisvan, Asker Ailelerine Yardım Cemiyeti ve İttihat ve Terakki Kadınlar Şubesi verilebilir. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Enver Paşa’nın eşi Naciye Sultan himayesinde kurulan Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyesi de on binlerce kadına iş olanağı sağlamıştır.
Kadınlar ilk defa Milli Mücadele sonrasında siyasi haklarını daha cesur bir şekilde talep etmeye başladılar. 1923 yılı Nisan ayında "İntihâb-ı Mebusan Kanunu"nun görüşülmesi esnasında kadınlara seçme hakkının verilmesi konusu mecliste gündeme geldi ancak bu durum çeşitli tartışmalara yol açtı; sonuçta da bu talep kabul edilmedi. 16 Haziran 1923’te ise başkanlığını Nezihe Muhiddin’in yaptığı Kadınlar Halk Fırkası kuruldu. Ancak kadınların o dönemde siyasi haklara sahip olmadıkları öne sürülerek devlet tarafından bu girişime resmi olarak izin verilmedi. Bu fırkanın yerine Cumhuriyet’in ilanı sonrasında 7 Şubat 1924’te Türk Kadınlar Birliği kuruldu. Muhalif görülen eylemlerinden dolayı Nezihe Muhiddin 1927’de birlikten çeşitli yolsuzluklar öne sürülerek ihraç edildi.
Türkiye’de kadınlar ilk olarak 3 Nisan 1930’da yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkına sahip oldular. Bu tarihte Başbakan İsmet İnönü ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından meclise "Belediye Kanunu" tasarısı sunulmuş ve tasarının 23. maddesi 18 yaşını bitirmiş kadınlara yerel seçimlerde seçme hakkını, 24. maddesi ise 25 yaşını bitirmiş kadınlara seçilebilme hakkını tanıdı. Kadınlar bu haklarını ilk olarak 1933’teki belediye seçimlerinde kullandılar. Kadınların siyasal haklarını elde etmelerinde ikinci aşama 1924’te yürürlüğe giren "Köy Yasası"nın 20. ve 25. maddelerinin 26 Ekim 1933’te değiştirilmesiyle kadınların köylerde ihtiyar heyeti ve muhtar seçimlerinde seçme ve seçilme haklarını elde etmesiydi. Üçüncü ve son adım ise 5 Aralık 1934 tarihinde meclise sunulan ve kadınlara da milletvekili seçme ve seçilme hakkını tanıyan 2598 sayılı Kanun Tasarısı’nın kabul edilmesi oldu. Eskiden Teşkilat-ı Esasiye kanununun 10. maddesi 18 yaşını bitiren her "erkek Türk" milletvekili seçimlerine katılma hakkına sahiptir derken ve 11. maddesi ise 30 yaşını bitiren her erkek Türk’e milletvekili seçilme hakkı tanırken bu maddeler "Yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk Mebus seçmek hakkına sahiptir" ve "Otuz yaşını bitiren kadın, erkek her Türk Mebus seçilebilir" olarak değiştirilmişti.
Kadınlar birçok batılı ülkede bu tarihten önce seçme ve seçilme hakkını elde ettiler. Ancak Avrupa’da 1935 yılından sonra da kadınlara bu hakkı veren ülkeler oldu. Örneğin kadınlara seçme ve seçilme hakkını Fransa 1944'te, İtalya 1945’te, Belçika 1948’de, Yunanistan 1952’de ve İsviçre ise 1971’de verdi.
8 Şubat 1935’te gerçekleşen seçimlerde ise meclise 17 kadın milletvekili seçildi. Bunu takip eden dönemde 1936 ara seçimlerinde 1 kadın milletvekili daha seçilecek ve meclisteki kadın milletvekili sayısı 18’e çıkacaktı. Bu kadın milletvekilleri arasında Mebrure Gönenç (Afyonkarahisar), Sabiha Gökçül Erbay (Balıkesir), Şekibe İnsel (Bursa), Huriye Öniz Baha (Diyarbakır), Fatma Memik (Edirne), Nakiye Elgün (Erzurum), Fakihe Öymen (İstanbul), Hatı Çırpan (Satı Kadın) (Ankara), Ferruh Gürgüp (Kayseri), Bahire Bediz Morova Aydilek (Konya), Mihri Pektaş (Malatya), Meliha Ulaş (Samsun), Fatma Esma Nayman (Seyhan), Sabiha Görkey (Sivas), Seniha Hızal (Trabzon), Benal Nevzat İştar Arıman (İzmir), Türkan Örs Baştuğ (Antalya) ve Hatice Özgener (Çankırı) vardı. Kadın milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ilk olarak 1 Mart 1935’te toplantılara katılmaya başladılar.
Seçim bölgelerine göre 8 Şubat 1935'te seçilen ilk kadın milletvekilleri
Meclise ilk giren kadın milletvekillerinin devletin demokratik bir imaja sahip olabilmesi açısından üzerinde iyice düşünülerek seçildiği görülür. Öyle ki bazılarının isimleri ve soyadları bile Atatürk tarafından değiştirilmiştir. Buna Başbuğ olan soyadı Baştuğ olarak değiştirilen Türkan Örs Baştuğ, Satı olan ismi Hatı olarak değiştirilen Hatı Çırpan ve Bahire olan ismi Bediz olarak değiştirilen Bahire Bediz Morova Aydilek örnek gösterilebilir. Atatürk’ün daha önceden tanıdığı ve isimlerine veya soyadlarına karar verecek denli önem verdiği bu kadınların geçmişlerine bakıldığında da hepsinin toplumsal hizmetlerde bulunmuş olduklarını görüyoruz.
Meclise ilk giren kadın milletvekillerinin V. ve VI. dönemlerde yaptıkları konuşmalar incelendiğinde en çok eğitim, çocuk sağlığı ve çocuk hakları gibi konulara değindikleri ortaya çıkar. Yaptıkları birçok konuşmada Atatürk’e olan gönül borçlarını da ifade ettiler. Ancak bu durum kadınların sadece hükümeti destekler bir tutum içinde yer aldıkları anlamına gelmiyordu. Beklentilerinin karşılanmadığı durumlarda kadın vekiller muhalif bir tutum da gösterebildiler. Bu gibi durumlar özellikle çocuk cinayeti olayının savsaklanması, içki konusunda önlem alınmaması ve Meriç Nehri’nin ıslah edilmesi için girişimde bulunulmaması gibi konulardı.
Seçilen ilk kadın milletvekilleri seçim bölgeleriyle ilgili olarak da raporlar hazırladılar. Örneğin İzmir milletvekili ve bir yazar olan Benal Nevzad İştar Arıman yazdığı raporlarda İzmir’de kurulan çocuk kamplarının yararından bahsedip ülke genelinde benzer kampların kurulmasını talep etmiş, Bergama, Selçuk ve İzmir’deki tarihi eserlerin çokluğu nedeniyle bu bölgelerin turizm açısından geliştirilmesini istemiş, kimsesiz çocukların Darüleytamda okutulmasını, sıtma hastalığıyla mücadele edilmesini ve Kültür Park ve Arsıulusal İzmir Fuarı gibi çalışmaların artırılmasını istemişti. Ayrıca tarım ve köylülerin sorunlarıyla da ilgilenmişti.
İlk dönemlerde özenle seçilen kadın milletvekillerinin birçoğu ise öğretmendi. Örneğin 5. dönem için ilk olarak seçilen 18 kadın milletvekilinin 13’ü öğretmenlik yapmıştı. 6. dönemde Kastamonu’dan seçilen ve öğretmenlik mesleğinden gelen Hacer Dicle de buna örnek gösterilebilir. O da dönemin kadına yönelik reformlarını övücü birçok konuşma yapmakla birlikte özellikle de mekteplerdeki bir sınıfa düşen yoğun öğrenci sayısını ve mekteplerde ders araçlarının olmayışını eleştirebilmekteydi.
Doktorluk mesleğinde başarılı olan ve Fransızca bilen Fatma Şakir Memik ise Atatürk’ün adaylığını desteklediği bir başka milletvekiliydi. 5., 6. ve 7. dönemlerde Edirne’den milletvekili seçilen Memik, sağlık meseleleri, Avcılık Kanunu, Bayındırlık Bakanlığı bütçesi, öğretici-eğitici filmler, Şark demiryolları imtiyazı, Münakalât (Ulaştırma) Bakanlığı bütçesi ve çiftçi mallarının korunması konularında söz almıştı. Mecliste gerçek bir varlık gösteren nadir ilk kadın milletvekillerinden olan Memik, özellikle de Meriç nehrinin ıslah edilmesi için ve Edirne’nin türlü sorunlarına çözüm bulunması için hayli çaba gösterdi.
Mecliste ilk seçilen kadın milletvekilleri arasında Atatürk’ün dikkatini çekmiş olan köylü bir kadın da bulunmaktaydı. Aslında Satı Kadın (Hatı Çırpan) adındaki bu kadın, köylü kadınların temsilcisi olarak Atatürk tarafından bizzat milletvekili olarak önerilmişti. Onun dışında çiftçilikle uğraşan ikinci bir mebus ise Bursa mebusu Şekibe İnsel’di.
Türkiye’de kadın milletvekili oranları çok partili rejime geçilmesiyle birlikte dip noktayı gördü. 1950 seçimlerinde sadece 3 kadın milletvekili seçilmiş ve kadın vekil oranı % 0.6’ya düşmüştür. Uzun bir dönem kadınların meclisteki oranı ilk kadın milletvekillerinin oranı olan % 4.5’in altında kaldı. Kadın hakları mücadelesi 1980’li ve 1990’lı yıllarda tekrar ivme yaptı ve kadınların meclisteki oranı az bir miktarda da olsa bu dönemde istikrarlı bir şekilde arttı. 1993’te ise Tansu Çiller, Türkiye’nin ilk kadın başbakanı olarak seçildi.
2002 yılındaki seçimlerde 24 kadın vekilin seçilmesiyle meclisteki kadın vekil oranı ilk kez % 4.4 ile 1935’teki % 4.5’e en yakın oran oldu. 2007 seçimlerinde 50 kadın vekilin meclise girmesiyle bu oran ilk kez % 9.1’e çıktı. 2011 yılındaki 24. Dönem seçimlerinde 79 kadın vekille bu oran % 14.4, 2015 yılındaki 25. Dönem seçimlerinde 91 kadın vekille % 17.8 ve aynı yıl tekrarlanan 26. Dönem seçimlerinde ise 85 kadın vekille % 14.7 oldu. 2018’deki 27. Dönem seçimlerinde ise 104 kadın vekille % 17.3 oranına ulaşıldı.
Günümüzde ulaşılan bu rakamlar geçmişe göre olumlu bir gelişme gibi gözükse de halen mecliste kadınlarla erkeklerin eşit şekilde temsil edilmesinin önünde uzun bir yol var. Temelde siyasetin toplumun geniş kesimleri tarafından erkek işi olarak algılanmaya devam ediyor. Siyasetin kadınların bulaşmak istemeyecekleri kirli bir oyun olduğu düşüncesi de oldukça yaygın. Kadınların ev işi ve aile sorumluluklarına öncelik tanımaları ve siyasi yaşamın bu gibi sorumluluklardan sıyrılabilen çok az sayıda kadına açık olması durumu daha da güçleştirmektedir.
Kadınların siyasal haklarını kazanmalarının üzerinden neredeyse bir yüzyıl geçtiği halde varılan noktada kadınların siyasal temsili açısından anlamlı bir artış görülmüyor. Çözümün zamanla değil eylemle geleceği ise ortadadır. O nedenle siyasal partilerin kadın adayları seçilebilecekleri sıralara kolay kolay yerleştirmedikleri bir düzende kota uygulamaları gibi olumlu ayrımcılıkları siyasal rekabete aykırı görmek kanımca çok da anlamlı değil. Çünkü rekabet toplumsal eşitliği gerektirir. Kadın cinayetlerine matem tutan 21. yüzyıl Türkiye’sinde ise bu eşitliği sağlamak için sadece kadınlara yüklenilip onlardan siyasal açıdan daha aktif olmaları beklenemez. Ancak kadınların içinde olmadığı bir siyaset de kuşkusuz yüzyıl önce demokratik bir Türkiye hayali kuranların hedeflerinin çok daha altında kalmış olacaktır.
Kaynakça
Çakır, Serpil. Osmanlı Kadın Hareketi. İstanbul: Metis Yayınları, 1993.
Duroğlu, Sibel. "Türkiye’de İlk Kadın Milletvekilleri." Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007.
Eski, Mustafa. "İlk Kadın Milletvekillerinden Hacer Dicle." Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 12 (33), 1995: 781-796.
Gökçimen, Semra. "Ülkemizde Kadınların Siyasal Hayata Katılım Mücadelesi." Yasama Dergisi, 3 (10), Eylül 2008: 5-59.
"İlk Türk kadın milletvekilleri listesi." Vikipedi. https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0lk_T%C3%BCrk_kad%C4%B1n_milletvekilleri_listesi Erişim tarihi 3 Mart 2020.
Kuzu, Mehmet. "İzmir’in İlk Kadın Milletvekili: Benal Nevzat İşter Arıman." İzgazete, 8 Mart 2018. https://www.izgazete.net/kadin/izmirin-ilk-kadin-milletvekili-benal-nevzat-ister-ariman-h23174.html Erişim tarihi 3 Mart 2020.
Molinari, Véronique. Le vote des femmes et la Première Guerre mondiale en Angleterre. Paris: Éditions L’Harmattan, 1996.
Ökte, Sezai. "Türk Kadınının Siyasi Temsili Meselesi." Academia.edu. https://www.academia.edu/21939797/T%C3%BCrk_Kad%C4%B1n%C4%B1n%C4%B1n_Siyasal_Temsil_Meselesi Erişim tarihi 3 Mart 2020.
Sargın, Sevil ve Yıldız, Selin. "Türkiye Siyasetinde Kadın Milletvekillerin Mekansal Dağılımı ve Dağılıma Etki Eden Faktörler." Journal of Social and Humanities Sciences Research, 5 (30), 2018: 4061-4075.
Sarıkaya, Esma. Kadının Siyası Hakları Tarihçesi. Ankara: TAÇESE Yayınları, 2019.
Sertel, Savaş. "TBMM’de Bir Cumhuriyet Aydını: Dr. Fatma Memik." Edebiyat Fakültesi Dergisi, 32 (1), Haziran 2015: 193-204.
Sezer, Ayten. "Türkiye’deki İlk Kadın Milletvekilleri ve Meclis’teki Çalışmaları." Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 42, Kasım 1998: 889-905.
Toparlak, Bahar. "Cumhuriyet’in İlk Kadın Milletvekillerinden Fatma (Şakir) Memik." Tarihin Peşinde – Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 12, 2014: 71-81.
Ulusan, Şayan. "Çiftçilikten Milletvekilliğine: Hatı (Satı) Çırpan." Şayan Ulusan ve Shurubu Kayhan (Ed.), Türk Dünyasında Kadın Algısı / The Perception of Women in the Turkish World, Cilt 1 içinde (ss. 271-280). Manisa: Manisa Celal Bayar Üniversitesi Yayınları, 2016.
Yaraman, Ayşegül. Türkiye’de Kadınların Siyasal Temsili. İstanbul: Bağlam Yayıncılık, 1999.
Zihnioğlu, Yaprak. Kadınsız İnkılap: Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkası, Kadın Birliği. İstanbul: Metis Yayınları, 2003.
[1] İstanbul Kültür Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, i.metinsoy@iku.edu.tr
* Bu yazı Ankara gazetesi Solfasol ve Tarih Vakfı işbirliğiyle yayımlanmıştır. Yazara, Solfasol’a ve Tarih Vakfı Ankara Şubesi’ne teşekkür ederek...