TBMM’de yeni yasama yılı bugün başlıyor. İlk gündem konusu Suriye ve Irak’a asker gönderilmesini düzenleyen tezkerenin süresinin uzatılması. Fırat Kalkanı Harekâtı ve Türkiye’nin katılabileceğini açıkladığı Rakka ve Musul’a yönelik operasyonlar yeni çalışma dönemindeki en önemli tartışma konuları olacak.
Cumhuriyet'ten Sertaç Eş'in haberine göre, Suriye’de ABD ve Rusya politikalarını, Türkiye’nin pozisyonunu değerlendiren emekli General Ali Er, olası Rakka harekâtının “Türkiye için kurulmuş en büyük tuzak” olduğunu savundu. Rakka ve El Bab harekâtlarının “işgal tipi” olduğunu, yürütülmesinin ve sonuçlarının daha ağır olacağını savunan Er, “Türkiye böyle bir harekâtta Rusya’yı karşısına alır. Ortak harekât yaptığı ABD ile çatışma riski ortaya çıkar. Rakka’ya Fırat’ın batısından giremezsiniz, Kobani ve Tel Abyad üzerinden girmeniz lazım. Bu sefer Afrin’deki YPG risk olur ve yurtiçinde PKK saldırılarının ağırlaşması gündeme gelir. Sonuç olarak Rakka’ya girerseniz, Suriye’de çakılır kalırsınız” değerlendirmesini yaptı.
Ali Er, ABD’nin Suriye’deki politikalarının temel amacının Irak petrollerini bu ülke kuzeyinden oluşturulacak hatla Akdeniz’e taşımak olduğunu, bu yaklaşımın bölgede yeni bir yapılanmayı gerektirdiğini ve Rusya’nın buna sempatiyle yaklaşmadığını anımsattı. Türkiye’nin Cerablus’tan başlattığı harekâtın hedef olarak gösterilen El Bab dahil olmak koşuluyla Fırat’ın batısında kaldığını kaydeden Er, “Haritaya bakarsanız, Rakka Fırat’ın doğusunda. Eğer Rakka’yı konuşuyorsanız, Haseke, Deyrezzor, Irak’ın Tel Afer, Sincar ve Musul bölgelerini konuşuyorsunuz demektir. Bu bölgeleri birbirinden ayırmanız mümkün değildir. Bu kadar geniş bir alana yansıyacak çatışma ortamında Türkiye böyle bir harekâtı kaç yıllığına, kaç aylığına planlamaktadır, öncelikle buna karar vermeli” dedi.
Türkiye’nin karadan böyle bir harekâtı yapabileceğini, bunun için müşterek bir komutanlık kurarak bunu gerçekleştirebileceğini belirten Er, önemli bir nokta olan “Harekâtın nereden yapılacağı?” sorusunun gündeme geldiğini söyledi. Er, “Yapılacaksa Kobani, Tel Abyad, Haseke üzerinden yapacak. Yani PYD-YPG güçleriyle çatışma mı göze alınacak? Bu yapılacaksa, İstanbul, Adana, Ordu’da, Rize’de Türkiye’ye ne getirecektir? Dolayısıyla Rakka operasyonu dediğinizde kulağa hoş geliyor. Siyasette de askerlikte de en önemli stratejik kural hedef prensibidir. Bunu gözardı eden Hitler, Rusya’da kaybolup gitti. Türkiye’nin hedefi Rakka mı, yoksa toprak bütünlüğünü korumak mı?” değerlendirmesini yaptı.
Harekâtın siyasi hedefinin Ortadoğu petrollerinin Musul üzerinden batıya ABD kontrolünde açılmasının altyapısını sağlamak olduğunu belirten Er, “Bu yol, şu an en azından Rusya’nın yükselmiş varlığı nedeniyle fiilen Hatay’ı tehdit etmektedir. Yani Hatay’ı başka bir ülkenin topraklarından gelen boru hatları ve stratejik miğferin hedefi mi yapmak istiyorsunuz?” diye konuştu.
"Çakılır kalırsınız"
Rakka’ya yönelik harekâtın yerel güçlerle yapılamayacağını savunan Er, El Bab için de aynı kuralın geçerli olduğunu söyledi. Er, “Rakka’da nereden bakarsanız bakın derinlik 60 kilometre. Bu derinlikte düzenli güçleri yerel güçlerle birlikte kullanma olanağınız yok. TSK’ye bu görevi verirsiniz, yapar. Çok kayıp verir. Türkiye’nin mevcut siyasi, ekonomik gücü, sosyolojik ortamı harekâtın önündeki en büyük engeldir. Bu harekât terörle mücadele kapsamından çıkar, Suriye’nin işgaline yönelik ilk adım olarak kabul edilir. Sonuç olarak Rakka’ya girerseniz Suriye’de çakılır kalırsınız” dedi.
Er, fiziki engel Fırat Nehri nedeniyle halen süren Fırat Kalkanı harekâtı ile Rakka harekâtına ayrı güçlerin tahsis edilmesi gerektiğini belirterek, askeri açıdan kuvvetlerin daıtılması zorunluluğunun ortaya çıktığını anımsattı. Rusya ve Esad rejiminin olmazsa omaz bütün riskleri göze alarak varoluş savaşı verdiğini anlatan Er, “Sizin, böyle bir savaşın içinde karşılıklı güvensizliğin olduğu iki siyasi güce karşı hangi manevra olanaklarınız var?” sorusunu sordu.
"ABD asker göndermiyor biz niye gönderelim"
Türkiye’nin Rakka harekâtına katılmasını değerlendiren eski CHP Milletvekili Osman Korutürk, ABD ile Türkiye’nin bölgedeki politikalarının uyuşmadığına dikkat çekti. Korutürk, çıkarılması düşünülen tezkereyi reddetmenin, yurtdışına gönderilmiş mevcut askerler düşünüldüğünde anlamı olmadığını söyledi. Korutürk, olası Rakka harekâtı ile ABD’nin bölgedeki IŞİD ile mücadele etmek ve bu örgütün egemenliğini kırmayı hedeflediğini belirtti. Türkiye’nin gerçek niyetinin ise kendisine karşı bekaa sorunu olarak gördüğü PYDYPG ile mücadele olduğunu belirten Korutürk, “İşte ABD, PYD’ye silah veriyor, vermeye de devam ediyor. Nasıl iki ülkenin politikaları örtüşebilir?” diye konuştu. ABD’nin Rakka’ya düzenlenecek harekâta kendi askerlerini göndermeyeceğini açıkladığını belirten Korutürk, “Amerika’nın göndermediği askeri benim göndermem doğru değil. IŞİD’le mücadeleyi sınırı kapatarak, sınırın yakın çevresini emniyet altına alarak yapabiliriz. Amerika’nın yapması gereken harekâtı ben yapmak durumunda değilim. Asker gönderme konusunda hedefin, sınırın belli olması lazım” dedi.
"Büyük anlaşma olmadan harekât olmaz"
Olası Rakka harekâtını değerlendiren Kadir Has Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Mitat Çelikpala, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini normalleştirmesinin ardından Cerablus-Azez bölgesinde 90 kilometre uzunluğunda 45-50 kilometre derinliğinde bir alanı kontrol etmesine olur verildiğini belirterek şunları söyledi: “Rusya’nın oluru olmadan böyle bir operasyon olmaz. Şam’da Türk yetkililerinin de katıldığı kapalı toplantılar yapıldığı yönünde haberler geliyor. Türkiye de işte bir yandan Rus Genelkurmay Başkanı ile görüşüyor, bir yandan da ABD ile temaslar sürüyor. Bu görüşmelerde operasyonların tamamı görüşülüyor bence. En başta da operasyon konusunda ABD ile Rusya’nın anlaşması gerekiyor. Bu anlaşma olursa Türkiye de çıkarlarını bu operasyonda görürse eklemlenebilir. Diğer türlü Türkiye’nin diplomatik kapasitesini zorlama şansı yok.” Halep konusunda Rusya ile ABD arasında varılan uzlaşmanın da işlemediğine dikkat çeken Çelikpala, “Rusya-rejim ikilisi Halep’i almak istiyor. ABD, birlikte çalışmayı keseriz diyor. Halep’te durum buysa Rakka operasyonu şu an düşünülecek durumda değil gibi görünüyor” dedi. Türkiye’nin, Fırat Kalkanı harekâtı ile YPG ile dolayısıyla ABD ile karşı karşıya geldiğini belirten Çelikpala, “Şimdi de Rakka harekâtına destek veririm diyerek ABD ile arayı düzeltmeye çalışıyor” dedi.
Suriye denkleminde Rakka
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rakka harekâtı söylemi, Türkiye’nin 911 kilometrelik Suriye sınırını bütünüyle gündeme getiriyor. Sınırın Akdeniz sahilinden başlayan ve doğuya uzanan bir bölümü rejim kontrolünde bulunuyor. Bölgede Kürtdağı diye adlandırılan bölgeden itibaren Afrin’e kadar sınırı muhalifler kontrol altında tutuyor. YPG kontrolündeki Afrin’in Türkiye ile sınırlarının bir kısmı Hatay, bir kısmı da Kilis’e karşılık geliyor. Azez bölgesinden başlayan ve Cerablus’a kadar uzanan bölgede Türkiye’nin desteği ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) kontrolü sağlamış durumda. Fırat’ın batısındaki bütün Suriye sınırı ise YPG kontrolüne geçmiş durumda. Türkiye’nin sınır hattından güneye inildikçe IŞİD kontrolündeki bölgeler başlıyor. Türkiye’nin hedefindeki El Bab, IŞİD’in Suriye’nin en batısında kontrol ettiği kent konumunda.
Güvenlik uzmanları, Cerablus-Afrin arasındaki 90 kilometre uzunluğunda 40-45 kilometre derinliğindeki bölgenin Türkiye destekli gruplar tarafından kontrol edilmesinin şimdilik zımnen de olsa kabul gördüğüne dikkat çekiyor. Ancak Rakka kenti Fırat’ın doğusunda, petrol yataklarının bulunduğu Deyrezzor’un kuzey doğusunda ve Irak’ın önemli kenti Musul’un doğusunda bulunuyor. Rakka’nın IŞİD’den alınması durumunda örgütün Fırat’ın doğusunda ve Suriye’deki hâkimiyetini yitireceği düşünülüyor. Rakka ve çevresi, “IŞİD’in yarısı”, diğer yarısı ise Musul olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle kenti kaybetmiş IŞİD’in Irak’taki varlığını korumakta da zorlanacağı vurgulanıyor.
"Rakka’ya girmek Türkiye’nin
çöküş sürecine kapıyı açar"
PKK terörü düşünüldüğünde Kobani ve Tel Abyad üzerinden operasyonun risklerinin daha da yükseldiğini belirten Er, Türkiye ile beraber olacağı düşünülen ABD’nin de stratejik rakip olduğunu söyledi. Er, “Böyle bir ortamda Rakka’ya gitmek içeride ve dışarıda Türkiye’nin çöküş sürecine kapı açmaktır. Hatta El Bab harekâtı da aynı riskleri taşımaktadır” diye konuştu.
"Afrin'i konuşan yok"
Er, Rakka ve El Bab harekâtlarının Afrin’deki YPG varlığı düşünülmeden yapılamayacağını savundu. Türkiye’nin yapması gerekenin Cerablus- Afrin hattının birleşmesini engellemek olduğunu belirten Er, “El Bab ve Rakka’ya Afrin bölgesini kontrol etmeden girmezsiniz. Afrin’in mevcut durumu Türkiye için en büyük çıban başıdır. AKP karar alıcıları Afrin ile ilgili hiçbir şey söylemiyor. Afrin Hatay’la Kilis’le komşu. Bu harekât Ege, Kıbrıs, Karadeniz’deki oldu bittiler, beklenmedik Azerbaycan- Ermenistan çatışması gündeme getirilebilir. Türkiye bunları kaldıramaz. TSK’de şu anki belirsizliğin getirebileceği bazı çöküntüleri göze almaya değer mi? Türkiye’nin şu an güçlerini birleştirmesi lazım. Kendi toprak bütünlüğünü her şeyden önce tutması lazım” değerlendirmesini yaptı.
"En az kolordu"
Er, olası Rakka harekâtının müşterek kuvvetlerden oluşturulacak kolordu ile gerçekleştirilebileceğini söyledi. Harekâtın Kara-Hava unsurlarının katılımı olmaksızın yapılamayacağını belirten Er, “Bu derinlikte yakın hava desteği olması lazım. Mutlaka piyade, tank, topçu bulunacak. Taarruz helikopterlerini kullanmadan harekât icra edemezsiniz. Ederseniz şerefinizi onurunuzu sorgulatmaya başlarsınız” dedi.
Er, TBMM gündemine gelecek tezkerenin Suriye’deki birliklerin güvenliğini sağlayıcı ve sınırlı hedefli harekâtı kapsayacak şekilde çıkarılması gerektiğini söyledi. Er, “El Bab ve Rakka harekâtları işgal tipi, TSK’yi bölgeye bağlayacak nitelikte olur. Ayrıca diğer bölgelerde çıkabilecek ihtiyaç için sınırlayıcı olur. Türkiye kendi kendine tuzak kurmuş olur” yorumunu yaptı.