Marmara Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (MÜSEM) tarafından yürütülen programlarının ihale edilmeden özel sözleşme ile tek bir firmaya verilmesi Sayıştay raporuna yansıdı. Bu uygulama ile üniversitenin asli gelirinin de firmaya bırakıldığı belirtilen raporda, “2018 yılı içerisinde düzenlenen eğitim programları neticesinde ilgili firma 1 milyon 472 bin 790 TL gelir elde ederken MÜSEM'e 597 bin 510 TL ödeme yapılmıştır” tespitinde bulunuldu.
Sözcü'den Özlem Güvemli'nin söz konusu haberine göre, Sayıştay raporunda MÜSEM'deki uygulamada, eğitim programlarının üniversite bünyesinde üniversite kaynakları kullanılarak verildiği ve ilgili firmanın yalnızca tanıtım, reklam, organizasyon ve katılımcı temini işlerinde katkı sağladığı belirtildi. Üniversitenin güvenilirliği, markası, prestiji ve imkânlarının bu şirket tarafından kullanılarak eğitim hizmeti pazarlaması yapıldığı tespit edildi.
Asli gelir firmaya bırakılmış
Sayıştay, bu uygulamada üniversitenin asli gelirini de firmaya bıraktığı vurgulanan raporda, “2018 yılı içerisinde düzenlenen eğitim programları neticesinde ilgili firma 1 milyon 472 bin 790 TL gelir elde ederken MÜSEM'e 597 bin 510 TL ödeme yapmıştır” denildi.
"İhale düzenlenmeli!"
Ayrıca eğitim programlarının sadece bir firma üzerinden gerçekleştirildiğine dikkat çekildi. Bu durumun, yapılan işin alım ya da satım olmasından bağımsız olarak, ihale mevzuatında temel ilkeler arasında sayılan “Açıklık ve rekabetin sağlanması” ilkelerine uygun olmadığı belirtildi. Sunulan eğitim hizmeti ve verilen sertifika karşılığında katılımcılardan alınacak katılım ücretlerinin, döner sermaye işletmesinin geliri olduğunun altı çizilerek, “MÜSEM, üniversitenin ismi ve imkanları kullanılarak düzenlenen programların asıl düzenleyicisi olarak gelirin de asıl sahibi olmalıdır. Programların düzenlenmesine ilişkin olarak dışarıdan hizmet sağlanmasına ihtiyaç duyuluyor ise bu ihtiyaç Kamu İhale Kanunu hükümlerine göre karşılanmalıdır” denildi.
Bakanlıktan izni olmayan şirkete özel sözleşme
Raporda ayrıca eğitim programını organize eden firmanın bu faaliyetleri için MEB'den herhangi bir izin almadığı da tespit edildi. MÜSEM'in sertifika programlarını MEB izni olmayan bir kuruluş eliyle yürüttüğü ve bu programlara ilişkin tahsilatın da üniversite adına ilgili firma tarafından gerçekleştirildiği sonucuna ulaşan Sayıştay denetçileri bu durumun yasal mevzuata uygun olmadığını saptadı.
Marmara Üniversitesi, "Ortada bir hizmet alımı yok" dedi
Marmara Üniversitesi verdiği yanıtta kendini savunarak; ilgili firmanın sadece eğitim programlarının tanıtılıp pazarlanması, katılımcı temini ve organizasyonuna ilişkin bir kısım işlerin yerine getirilmesinden sorumlu olduğu, eğitim faaliyetlerinin tamamen üniversite tarafından yapıldığı belirtilerek ortada bir hizmet alımı olmadığını ve bu durumun Kamu İhale Kanunu kapsamında değerlendirilmemesi gerektiğini bildirdi. Ayrıca firmaların MEB'den yasal izne sahip bulunmasının gerekli olmadığı, eğitim programları ile ilgili tahsilatların da MÜSEM tarafından yapıldığını ifade edildi.
Sayıştay, "Sözleşme ile olmaz" dedi
Sayıştay üniversitenin savunmasına karşı yaptığı değerlendirmede, “Bu eğitim programları sadece ‘hizmet satımı' şeklinde değerlendirilse bile söz konusu işin gelir getirici bir faaliyet olması sebebiyle yapılan sözleşmelerin Devlet İhale Kanunu kapsamında yapılması gerekmektedir. Yani bulgumuzda da ifade ettiğimiz üzere direkt sözleşme yaparak böyle bir işlemin tesis edilmesinin mümkün olmadığı düşünülmektedir” dedi.
Ayrıca, MÜSEM’in bu tür firmalarla işbirliği çerçevesinde düzenlediği güncel 26 tane eğitim programının bulunduğunu, bunların 22'sinin Göztepe ya da Bahçelievler kampüslerinde icra edildiğini aktaran Sayıştay denetçileri raporlarında “Eğitimlerin tamamına yakınında üniversitenin yer temini, personel ve enerji imkanlarının kullanılması söz konusudur. Ayrıca bazı eğitimlere ait ücretlerin bu firmaların hesaplarına yatırıldığı görülmektedir. Tarafımızdan uygun görülmeyen hususlara ilişkin bulgu yazılmasındaki amaç; bu eğitim programlarının hiç düzenlenmemesi değil üniversitenin güvenirliği, markası, prestiji ve imkanları kullanılırken yasal hükümlere uyulması suretiyle kamusal yararın öncelikli olarak gözetilmesi gerekliliğinin hatırlatılmasıdır” ifadeleri kullanıldı.