Gündem

Markar Esayan: Erdoğan'ın ne medyası ne de başka bir şeyi var

Yeni Şafak yazarı Esayan, 'Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 'onurlu tasfiye'ye razı olması için tehdit ediliyor' dedi

23 Nisan 2014 20:50

Yeni Şafak yazarı Markar Esayan, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili olarak “Tayyip Erdoğan partiyi kontrolünden bırakıp Çankaya'ya çıksa da, partinin başında kalıp Çankaya'yı kendi haline bıraksa da, aslında tasfiye olmuş oluyor. Çünkü Cumhurbaşkanını halk seçecek ve Erdoğan'dan esirgedikleri aktif cumhurbaşkanlığını Erdoğan'a karşı kullanacaklar” değerlendirmesinde bulundu.

“Başbakan Erdoğan’ın “onurlu tasfiye”ye razı olması için tehdit edildiğini” savunan Esayan, “Müthiş bir mücadele bu. Erdoğan'ın ne medyası, ne de başka bir şeyi var. Sadece halk, o kadar.” ifadesini kullandı.

Markar Esayan’ın Yeni Şafak gazetesinde “Erdoğan kurtlar sofrasında...” başlığıyla (23 Nisan 2014) başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

 

‘Erdoğan kurtlar sofrasında...’

 

Belli ki cumhurbaşkanlığı konusunu uzun bir süre daha, en azından her şeyin netleşeceği vakte kadar tartışmak zorunda kalacağız. Bu konuda etki yaratmak isteyenler çok daha melez bir hal aldı ve esas olarak artık etkinin hedefi CHP ve onun kitlesi değil. Erdoğan, AK Parti ve tabii ki AK Parti tabanı. Yazılan çizilen şeylerin arkasından sırıtan şey ise yeni değil; 2007 sürecinin daha incelikli bir tekrarını yaşıyoruz aslında. O zaman amaç vesayet için önemli kalelerden biri olan cumhurbaşkanlığının AK Parti'ye geçmemesiydi. Evet, Çankaya'ya bir ulusalcı isim geçememişti ama, Erdoğan'ın da geçmesi engellenmişti. Bugünkü itirazların benzerleri etkili olmuş, 'gerginliği arttırmamak' için Erdoğan 'Abdullah Gül kardeşim' demişti. Yine bugünkü gibi Erdoğan'ın partinin başında kalması ve mücadeleye devam etmesi gerektiği tezi de oldukça etkin olmuştu.

Ama aslında bal gibi mümkün olamamış A Planı yerine, Erdoğan'ın Köşk'e çıkmaması yönündeki B Planı gerçekleşmiş oldu. Argümanlar etkiliydi; çünkü AK Parti'nin ve ona yakın medyanın içinden çıkıyordu. Hayırlı oldu mu, bence oldu. Erdoğan'ın o yıllarda kapasitesi öngörülemiyordu çünkü. Mesela MİT'i, GES'i teslim etmeyeceği, One Minute ve milli ekonomi tercihleri, ama özellikle de paralel bürokrasiyi atlatarak Çözüm Süreci'ni başlatabileceği tahmin edilmemiş olmalı. Yoksa Erdoğan'ı Çankaya'da izole etme yolu daha mantıklı gelebilirdi.

Ama işler şimdi çok daha ciddi. Artık Erdoğan mutlaka kurtulunması gereken büyük bir düşman. Nitekim, 2007'nin Cumhuriyet Mitingleri, suikastları, muhtıraları ve kapatma davalarının yerini 17-25 Aralık darbesi aldı. Bu A Planı'ydı. A Planı başarısız oldu. Mücadele bitti mi? Şüphesiz hayır. 30 Mart sonuçlarına sadece CHP, MHP ve paraleller mi üzüldü zannediyorsunuz yoksa? Hayır. 2007'de olduğu gibi Erdoğan'ın Köşke çıkmasını istemeyen daha melez bir konsorsiyum var.

'Sahada yenilgiyle sonuçlanan A Planı, zihniyet dünyalarında B Planı olarak devreye sokulmuş mudur' diye sormadan edemiyor insan. Erdoğan'ın başbakanlık görevinde kalmaması ve Çankaya'ya çıkması halinde, hele hele bir de başkanlık rejimi için bir anayasa değişikliğine gidilmesi halinde neler olacağına dair aslında uyarıdan ziyade tehdit içeren bir söylem dolaşıma sokulmuş durumda.

Tarhan Erdem bu yönde bir yazı yazdı ve ona itiraz sadece Yalçın Akdoğan'dan geldi. Şöyle diyordu Erdem:

'Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına adaylığı, ülke için birçok yanlışın, düzeltilemeyecek kötülüklerin başlangıcıdır. Adaylığı başbakanlık, Ak Parti başkanlığı ve cumhurbaşkanlığını birleştirme amacının dışa vurumu anlamına gelecektir. Son günlerde Sayın Erdoğan'ın söyledikleri, bir fütursuzluk örneğidir.
Türkiye bu denemenin yapılacağı kadar ilkel bir ülke değildir; halkımız bu üç görevin birleştirilmesine izin vermeyecektir. Anayasa dışı yetki gaspına heves edenler ve izin verenler mahcup olacaklardır.
Sayın Erdoğan önce başbakanlık ve bakanlık koltuğuna oturma acz ve zilletini kabul edecek kişileri bulmakta güçlük çekecektir. Halk bu yetki gaspını önleyecektir, şimdi önleyemezse, 2015 baharında veya hemen ertesinde, çok acı biçimde cezalandıracaktır.'

Erdem'in yetki gaspı dediği şey, Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı... Erdoğan'ın buna tevessül etmesi halinde en ağır şekilde -tarih de vererek- cezalandırılacağını söylüyor. O ceza ne ola ki? Seçimse amenna. Erdoğan'ı halk cumhurbaşkanı seçmez, 2015'te de genel seçimlerde AK Parti'ye teveccüh etmezse, bu ancak bir demokrasi kazanımı olur. Ama ya ikisinde de halk Erdoğan derse? Bu neden gasp olsun ki! O zaman da ortalığın 2015 baharında karışacağını anlıyoruz.

2014 yılının B Planı da buymuş demek! Erdoğan'a yapılan teklif şu: 'Haddini aşma. Çankaya'ya çıkma, çıkıyorsan da partiyi bırak. Yoksa seninle çalışacak ne bakan, ne de başbakan bulursun. O da olmadı sokaklar karışır. Her zaman da başarılı olamazsın ki! Uzlaşmayı kabul et, kendini kurtar.'

Kritik nokta ise şu: Erdoğan partiyi kontrolünden bırakıp Çankaya'ya çıksa da, partinin başında kalıp Çankaya'yı kendi haline bıraksa da, aslında tasfiye olmuş oluyor. Çünkü cumhurbaşkanını halk seçecek ve Erdoğan'dan esirgedikleri aktif cumhurbaşkanlığını Erdoğan'a karşı kullanacaklar.

Erdoğan şu an 'onurlu tasfiyeye' razı olması için tehdit ediliyor.

Müthiş bir mücadele bu. Erdoğan'ın ne medyası, ne de başka bir şeyi var. Sadece halk, o kadar.

Sadece halk...